28 Şubat 2011 Pazartesi

Nükhet Duru





POP MÜZiĞiN DÖRT YONCASI

Nükhet Duru sahneye çıkar çıkmaz döktürmeye başladı. İki saat boyunca sadece sevilen şarkılarını söylemedi. Şarkı aralarında anlattığı anıları ve yaptığı esprilerle, kendisini dinlemeye gelenlere keyifli anlar yaşattı...

Kimi zaman şansını kendi yaratır insan.
Kimi zaman da şans ayağınıza gelir. Cuma akşamı başıma gelen galiba ikisiydi.
The Plaza Hotel’in en üst katındaki Sky Bar’da sahneye çıkan Nükhet Duru’ya geçen yıl söz vermiştim, en kısa sürede onu dinlemeye gideceğime dair.
Ama geçen haftaya kadar Nükhet Duru’yu dinlemek kısmet olmadı nedense.
Demek ki, şanslı bir gece varmış kısmetimde.
Önce bizimle aynı gece Nükhet Duru’yu dinlemeye gelen ünlüleri sıralayayım.
Sol yanımdaki masada Şahnaz Çakıralp ile sevgilisi Prof. Dr. Murat Öncel, bir önümdeki masada ‘Türk Sineması’nın Sultanı’ Türkan Şoray, solunda Filiz Akın, sağında yazar Selim İleri ve Filiz Akın’ın eşi eski MİT Müsteşarı Sönmez Köksal. Bir başka masada annesi ve kardeşleriyle birlikte babasının 79’uncu yaş gününü kutlamak için gelen Dr. Yasemin Bradley. Başka bir masada TÜSİAD eski başkanı Ömer Sabancı ve dostları.
Ortam bu derece sıcak olunca Nükhet Duru da sahneye çıkar çıkmaz döktürmeye başladı haliyle.
Nükhet Duru, iki saat boyunca sadece sevilen şarkılarını söylemedi.
Şarkı aralarında anlattığı anıları ve yaptığı esprilerle, kendisini dinlemeye gelenlere keyifli anlar yaşattı.

Nilüfer’e inat Kayahan şarkıları
Türk Sineması’nın ‘dört yapraklı yoncası’ kimlerden oluşuyor?
Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Fatma Girik ve Filiz Akın’dan.
Peki pop müziğin dört yapraklı yoncası yok mu?
Nükhet Duru; Ajda Pekkan, Sezen Aksu, Nilüfer ve kendisinden oluşan müziğin yoncalarını, sinemanın dört yapraklı yoncasının çok sevdiğini söyledi ve ardından hepsini bir güzel taklit etti.
Kayahan şarkıları söylemeyen Nilüfer’e inat, “Halkımız seviyor Kayahan’ın şarkılarını. İstiyorsunuz değil mi? Okumayalım da ortalıkta mı gezinsin şarkılar? Nilüfer okumuyor, ben okusam kızar mısınız?” dedikten sonra ‘Mor Menekşe’yi söyledi.
“Öteki de Kanlıca’da oturuyor” diyerek sözü Sezen Aksu’ya getiren Duru, taklidini yaptığı ‘Minik Serçe’den ‘Sen Ağlama’ ve ‘Değer mi Hiç’ şarkılarını söyledi.
“Hepimiz ona özendik. Onun yüzünden okulları terk ettik, ama ona yetişmek mümkün değil ki! O sabah kahvaltısında bebek maması yiyorsa, bir bildiği var derler, ben de yerim” diyerek Ajda Pekkan’a gönderme yapan Nükhet Duru’nun mikrofon sehpasını ‘Süperstar’ın yazın bir konserinde dans ettiği boru yerine koyarak yaptığı taklit de süperdi.

Sen Nükhet’sen ben de Sezen’im
O geceki Nükhet Duru ‘Yansımalar’ı bunlarla sınırlı değildi. Duru, şov dünyasında zaman içinde nasıl evrim geçirdiğini şöyle anlattı:
“TRT dönemi. İzzet Öz, ‘Melankoli’ şarkısına bir klip çekeceğini söyledi. Karadeniz sahiline gittik. Denize doğru melankolik bir şekilde gidecektim. Yüzme bilmiyorum ve mahcubum o zamanlar. Yavaş yavaş gireyim derken su birden aldı beni. İzzet bağırıyor o arada; ‘Süper, güneşle birlikte battı’ diye. Sonra kameraman, ‘Nükhet Hanım’ın denizin içinde sadece eli gözüküyor’ dedi. ‘Girin, çıkarın o zaman’ dedi İzzet, o kadar iş kolikti. Çıkınca, ‘yüzme bilmediğini niye söylemedin’ dedi. O zaman o kadar utangaçtım yani. Şimdi öyle değilim. Devlet dairesinde işim olduğu zaman iki kişiye aratıyorum. Çünkü bir defasında kendim aradım. Ben Nükhet Duru deyince, karşımdaki ‘İyi ben de Sezen Aksu’ deyip dalga geçti.”

TÜRKAN ŞORAY’IN EN SEVDİĞİ ŞARKI
Nükhet Duru ‘Yansımalar’ı dinlemeye gidinceye kadar Türkan Şoray’ın en sevdiği şarkının, bestesi Teoman Alpay, sözleri kendine ait ‘Buruk Acı’ olduğunu sanıyordum.
Tahminimde yanılmışım.
Çünkü o gece Türkan Şoray, Nükhet Duru’dan ‘Beni Tanıma’yı istedi. Ama Nükhet Duru, ‘Sultan’a jest olsun diye önce ‘Beni Tanıma’yı, ardından ‘Buruk Acı’yı söyledi.
Anladığım kadarıyla Türkan Şoray için ‘Buruk Acı’, maziden hoş bir seda taşıyan eski bir film şarkısı.
İstek şarkısı ‘Beni Tanıma’nın yeri ise bambaşka.
Çünkü ‘Beni Tanıma’, deliler gibi sevdiği insanı içi sızlamadan terk edip giden sevgiliye yazılmış bir isyan şarkısı.
Şimdi gel de merak etme, ‘Sultan’ın bu isyanı kime?
Beni Tanıma
Gidiyor musun, gidiyor musun?
İçin sızlamadan bizi yıkıyor musun?
Deliler gibi hani seviyordun?
Şimdi bunu bana sen mi yapıyorsun?
Hata büyük hata, sen benden daha ne bekliyorsun?
Bundan böyle beni nerde görürsen gör tanıma
Beni tanıma
Tuz basma gönlümde yıllardır kanayan yarama
Bundan böyle beni nerde görürsen gör tanıma
Beni tanıma
Yırt at resimleri kuruttuğum çiçekleri koklama

Ali Eyüboğlu - Milliyet

Nükhet Duru'nun Sığınağı

20 Şubat 2011 Pazar

Yeşilçam Nükhet Duru'yu dinledi


Nükhet Duru'nun Sky Bar'daki programı her hafta ünlülerin akınına uğruyor. Yeşilçam'ın iki dev ismi Türkan Şoray ve Filiz Akın da Nükhet Duru'yu dinleyenler arasındaydı..

Sanatçı dostlarının sahnede yalnız bırakmadığı Duru'yu izlemeye gidenler arasında önceki akşam Yeşilçam'ın iki dev ismi Türkan Şoray ve Filiz Akın da vardı. "Buraya Nükhet'in muhteşem sahnesini izlemeye geldik" diyen iki usta oyuncu, gece boyunca keyifle Duru'nun şarkılarına eşlik etti.
Mynet

17 Şubat 2011 Perşembe

Nükhet Duru

İNSANIZ SEVDİĞİM, HER ŞEY BİZİM İÇİN... (PERFORMANS: NÜKHET DURU)

Yazar Cenk Özbay Pazar, 02 Ocak 2011 21:07

“Nükhet Duru saat 11 gibi şarkı söylemeye başlıyor, demek ki en geç 10.30 gibi orada olmanız lazım ki, hem siz oturun yerleşin, hem de masanız boşmuş gibi bir intiba uyanmasın.”

Elbette! Daha bile erken geliriz ve bekleriz. Kolay değil, çok uzun zamandır ilk kez İstanbul’da düzenli şarkı söylemeye başlayan, Türkçe Pop’un sahnede devleşen bu büyük yorumcusunu, bir kaç sembol isminden birini dinleyeceğiz. Biz ve bizler gibi sıkı takipçileri, yaşımız ve coğrafi koordinatlarımız elverdiğince, nerede söylerse, kimle söylerse gittik ve dinledik onu; yaşayacağımız deneyimin gücünü, hatta daha net ifadesiyle büyünün tesirini farkındayız muhakkak. Kusur etmedik, etmeyiz.

Ama sanki O’nu daha önce dinlememiş, neyle karşılaşacağını tam da farkında olmayan çoğunluk da kusur etmiyor ve İstanbul’a yılın ilk ciddi karının düştüğü bu Cuma gecesi, yollar kar paniği yaşayan İstanbulluların çekilmesiyle boşalmışken, birer ikişer Balmumcu Plaza Hotel’in çatısındaki Sky Bar’ı dolduruyorlar. Kadın erkek, yaş almış ya da henüz taze, ikili ya da grup, tüm masalar doluyor ve kapıya gelip “girebilir miyiz” diyen rezervasyonsuzlar üzüntüyle geri çevriliyorlar. Erol Evgin’in altı sezondur cumartesi akşamları şarkı söyleyerek bir kent geleneği haline getirdiği bu mekân ve izleyicisi, belki de böyle bir sahneyi uzun zamandır özleyen Nükhet Duru’yu bağrına basıyor. 11’i çeyrek geçe Seninle’nin ilk notalarını duymaya başlıyoruz.

Seninle’yi söylediği, hem de çıkış şarkısı olarak söylediği için mutlu; siyahlar içinde, zayıflamış, daha da güzelleşmiş, her zamanki gibi enerjik ve mutlu görünen; zeki, müstehzi ama ilk şarkının gizlenemez tedirginliğiyle bakan; nabzını yakalayıp, bir daha da bırakmayacak olduğu seyircisini tanımaya çalışan Nükhet Duru’ya kulak kesiliyoruz. ’81 albümünü taşıyan, Onno Tunç’un bu ilk bestesini her zamanki gibi içten, her zamanki gibi [ilk şarkı olmasına rağmen] bize de taşırarak, geçirerek söylüyor. Kendisinin yazdığı belki de en güzel sözleri, hece hece vurgu vurgu anlatıyor bize. İlk kez duyan var mıydı bilmiyorum ama o geceden sonra bu istisnai şarkıyı sevmeyecek olan yoktur, eminim.

Yıllardır Duru ile çalışan Ahmet Özden ve ekibi ile yolların ayrıldığını, Eser Taşkıran yönetiminde yeni [ve daha büyük] bir orkestranın çalışmaya başladığının bilincinde olarak, kulağımı Duru’nun esir alıcı yorumundan uzaklaştırmaya çalışıp, arkadaki müziğe yoğunlaşmaya zorluyorum. Daha canlı, daha kuvvetli, daha çok sesli bir biçimde eşlik ediyor soliste bu orkestra. Henüz çalışmaya başladıkları, aynı şarkıları yıllardır geçmedikleri de düşünüldüğünde, kimi ufak tefek aksaklıklara karşın, yakalanan uyumun seviyesi dikkat çekici. İki tarafa da uğurlu geleceği belli bu işbirliğinin.

Kırık Kalpler’in ilk notaları duyulduğunda, bizim masada öyle bir coşku oluyor ki etrafa bakamıyorum bile. Timur Selçuk’un Nükhet Duru için yaptığı ve ’94 [Geberiyorum] albümünde yer alan bu eşsiz eser, Duru’nun sesinde bir kez daha büyüyor ve pek de bilinmemesine rağmen, salonu esir alıyor. Hemen ardından gelen Beni Tanıma ise beklendiği gibi sadece alkış değil, “bravo” sesleri ve ıslıkları da beraberinde getiriyor. Gecenin başında, seyirci çözülüyor. Duru keyifleniyor.

* * * * *
“Her konserde insanların aklını kurcalayan, ‘ne zaman söyleyecek acaba’ diye bekledikleri eserler vardır. Durun, sizi bu gece hiç yormayayım” diyor ve Melankoli’yi söylemeye başlıyor. Hiç eskimeyen, hiç eskimeyecek, Duru’nun da hiç bozmadığı, her söyleyişinde daha lezzetlendirdiği bu Ali Kocatepe bestesi, beklendiği üzere salonu sarsıyor. Dikkat ediyorum ki, gecenin ileri bir saatinde, içki içilen bir barda olmamıza rağmen, herkes sessiz, ağzı açık Duru’yu dinliyor. Sanki konserdeyiz!

Melankoli’nin duygusal tahribatından kurtulamadan, Yasaksa Yasak geliyor. Şüphesiz ki biliniyor, çok seviliyor ve çok alkışlanıyor ama esas kıyamet Nükhet Duru’nun kendisini dinlemeye gelen besteci Selim Atakan’ı anonsuyla Destina’yı söylemesiyle kopuyor. Benim gibi 1989 yılından beri bu şarkıyı muhtelif kayıtlardan ve muhtelif kereler sahnede dinlemiş birisi için bile, Duru o gece Destina ile soluk kesiyor. Destina diye haykıran sesi, notalardan çıkıyor, tokat olup yüzümüze vuruyor, acısıyla bir damla yaş düşürüyor gözlerden. Nefes bile alınmayan sessizliğin sonrasında patlayan alkış durmuyor, büyük besteci Atakan da uzun uzun selamlanıyor hayranlıkla.

Rakılar ikileniyor, etrafa şaşkın şaşkın ‘şanslı gecemizde miyiz’ diye bakınırken anlıyoruz ki, Duru’nun soluklanmaya pek niyeti yok. Bir diğer olağanüstü hit, Sabahattin Ali şiiri, Ben Gene Sana Vurgunum yankılanmaya başlıyor. Herkes, hep bir ağızdan eşlik ediyor ama Nükhet Duru ne şiire, ne besteye ne de kendi yorumculuğuna ihanet etmiyor: İlk satırından son satırına söylüyor şarkıyı, kolaya kaçmıyor. Tekrar olacak ama salon bir kez daha durmayan alkışlarla yıkanıyor. Sırada Sevda var. Beğenmeyenleri vardır elbette ama bir kez daha anlaşılıyor ki bu küçük, naif şarkı 35 yıllık dolu dolu bir kariyerin en sevilen eserlerinden olmuş, hep bir ağızdan coşkuyla söyleniyor, Duru da her zaman yaptığı gibi Aysel Gürel’i anıyor. Konuklar arasında bulunan Işın Karaca’nın seslendirdiği bir şarkıdan hemen sonra Atilla Özdemiroğlu’nun bir diğer klasik bestesi Tanrım’a geçiliyor. Değişmeyen mizansen: Duru bu şarkıyı söylemeyi, söylerken eğlenmeyi, dinleyici de bu şarkıyı duymayı, mırıldanmayı, kikirdemeyi çok seviyor. Tanrım, bir kez daha misyonunu başarıyla tamamlıyor. Deniz ve Mehtap ve benzeri şarkılardan mürekkep, farklı dillerdeki bir potborinin ardından bir sigara, ihtiyaç arası veriyoruz. Duru kostümünü değiştirmek için kayboluyor.

Dönüş, hızlı ve sürprizli oluyor. Kariyerinin en sempatik şarkılarından, İlhan Şeşen bestesi Aşık Oluyorum Eyvah, ara sonrası yeniden ortamı ısıtıyor. Derken, Duru ciddileşiyor. Tecrübeliler meseleyi hemen anlıyor: Sırada, Cenk Taşkan’ın başyapıtı Beni Benimle Bırak var. İlk yarıyı mikrofonla, 30 küsur yıldır değişmeyen ton, değişmeyen hissiyatla söylüyor. İkinci yarı ise mikrofonsuz. Duru’nun elektronik dolayıma uğramamış, çıplak sesi bizi sarıyor ve sarsıyor. Bazı gözler yine yaşlı.

* * * * *
Bilenler bilir, Nükhet Duru mutluluğa şükreder. “Bir nefes gibi” titrerken sesi, bizi istediği acının pençesine atabilir, “iyi oldu gelmediğin” deyip perişan edebilirken, bu kabiliyetini istismar etmez, amiyane tabirle, arabesk yapıp parsa toplamaz. Biz allak bullak olmuşken O, sıradaki İspanyol Meyhanesi ile kah coşuyor, kah dans ediyor, kadehlerimizi kaldırtıyor. Timur Selçuk’un bu ölümsüz eserini yorumlamışken, işbirliği uzun on yıllara yayılan bu değerli partnerini onun Karantinalı Despina’sı ile anıyor ve sıra Yeni Türkü’ye geliyor. Telli Turna ve önce Rumca, sonra Türkçe olarak Olmasa Mektubun söyleniyor. Saatler ilerliyor ama seyircinin coşkusu eksilmiyor. Sırada Erol Evgin’in kulaklarını çınlatmak var: Bir de Bana Sor ve Söyle Canım ile… Ayten Alpman da Ben Böyleyim ile yerini buluyor. Elbette, Duru’nun meslektaşları başka herkesten önce Sezen Aksu, Ajda Pekkan ve Nilüfer’dir. Sevgili arkadaşlarını, araya onlar hakkında küçük anekdotlar koyarak, hafif hafif dalga geçerek sahnesine taşıyor ve [her zamanki gibi olağanüstü bir] Sen Ağlama, Değer mi Hiç, Sensiz Yıllarda, Gözlerinin Hapsindeyim ve Mor Menekşe ile yâd ediyor. Kalkan kadehler, yükselen kahkahalar, kaynayan kanları herkesten daha iyi Duru okuyor elbette. Sırada bir diğer beklenen, bir diğer olmazsa olmaz, Mahmure var. Çırpılan eller, oturduğu yerde kıvrılıp bükülen bedenler, bir diğer Duru klasiği ile coşuyor: Ele Güne Karşı. Hiçbir zaman albümlerinde söylemese de sahiplendiği, ona çok yakışan bu şarkının ve arkasından gelen dans şovunun manası açık. Bir güzel gece de böyle bitiyor.

Dedim ya, bar programı değil, en alasından bir Nükhet Duru konseriydi başımızdan geçen. Öyle kolay bırakmaya da niyetimiz yok. Salon “Nükhet” diye bir kaç dakika inleyince, Duru ısrarı kıramıyor, yeniden sahne alıyor. Neler isteniyor diye sorduğunda, en kuvvetli ses Melankoli diye bağırıyor, Duru üşenmeden bu değişmez yol arkadaşına bir kez daha ses veriyor. Ardından, “bu isteği de kıramam” diyor ve Beni Kör Kuyularda’yı provasız, ciddi bir eşlik olmadan söyleyiveriyor. Bir anda ağırlaşan havanın üzerine, bizi bu halde bırakmak istemiyor ve yine ne isteriz diye soruyor. Ben koca sesimle “Nerde” diye bağırıyorum, bu havayı dağıtır diye belki de, ama dudak büküyor (sonradan öğreniyorum ki, ne zamandır hiç çalınmamış bu şarkı). Bir kaç yerden Anılar’ı istiyorlar, hepimiz Anılar diye bağırıyoruz, Anılar da bu şekilde söyleniyor. Duru bir kez daha bitmeyen alkışlarla sahneden iniyor. Saat 2:30’a geliyor.

Programdan sonra, kulis olarak kullandığı odada yanına gittiğimizde, önce en gölgede kalmış ama bana göre en değerli şarkılarından Seni Benden Alamazsın’dan laf açılıyor, “keşke söyleseydim” diyor samimice. Saatlerce sahnede benzersiz bir efor sarf edip de henüz aşağı inen o değilmiş gibi gözleri parlıyor. “Çık” deseler yeniden söylemeye başlayacakmış gibi. Bir önceki gün, facebook.com sayfama Gözlerin Bulutlu’dan bir satır yazdığımı, insanların da şarkının başka satırlarıyla cevap verdiğini anlatıyorum, çok mutlu oluyor, hemen ilk satırını mırıldanmaya başlıyor. “Bir daha geldiğinizde mutlaka Gözlerin Bulutlu da yapalım” diyor.

Otelin dışına, sabahın ayazına çıkıyoruz. Hepimizin dilinde başka bir Nükhet Duru şarkısı; bu gece sırası gelenlerden ya da gelmeyenlerden. Zaten bir tek gecede her şarkısını, en önemlilerini bile, çalmaya da imkân yok. Arabada tek ortak yanımız, ilk kez de izlemiş olsak, yıllar içinde defalarca tanık olmuş da olsak, büyülenmiş olmamız. Gerçek bir sanatçıyı, böylesine eşsiz bir yorumcuyu, doğru düzgün bir ortamda, bizler gibi bir dinleyici önünde doya doya dinlemiş olabildiğimiz için ne kadar şanslı olduğumuzu konuşuyoruz durmadan. İstanbul’da böyle yerlerin yok olduğunu, performans izleyip 1-2 içki içmenin neredeyse tümüyle çok çok yeni (no name) ya da ziyadesiyle underground isimlere kaldığından yakınıyoruz. Nükhet Duru ve dengi yorumcuları dilediğimiz zaman gidip dinleyebileceğimiz, içerisinin de mafyöz erkekler ve mankenimsi kadınlarla dolu olmadığı, müzik için gelinen yerler istiyoruz. “Gazinolarda ciddi müzik yapılırdı” ağıtları artık bitse de birisi şu bariz ihtiyaç, ciddi talep için bir şeyler yapabilse keşke. İyi ki Sky Bar gibi yerler ve Nükhet Duru gibi yorumcular var…

Dilimiz aynı şarkıya çalıyor yine, “Seninle, bir yolun başındayız…” Bunca yıldan sonra, hala!

Cenk Özbay - Müzik gazetesi

“Mutlu giden her seyirci keyfimi katlıyor”

Sky Bar’da sahne alan Nükhet Duru, geçmişten günümüze gelen parçaları yorumlarken kendi repertuarını günümüze uyarlanmış düzenlemeleriyle söylemeyi tercih ediyor.

* Son yıllarda geçmişe duyulan özlemle birlikte gece kulüplerinde nostaljik müziklerin çalındığı konsept geceler yaşanmaya başlandı. Siz de Sky Bar’da bu konseptin bir parçası olarak sahne alıyorsunuz. Söz konusu konsepti nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben sürekli müzik yapan, yeniden ortaya çıkmayan, nostalji yerine kendi repertuarını günümüze uyarlanmış düzenlemeleriyle icra eden bir yorumcuyum. Sky Bar’da geçmişten günümüze gelen şarkılarla birlikte interaktif bir şov gerçekleştiriyoruz. Mutlu giden her seyirci keyfimi katlıyor.

* Gece hayatındaki bu nostaljik esintinin neyin etkisiyle ortaya çıktığını düşünüyorsunuz?
Duygu azalması, müziğin elektronik ortamda yapılıyor olması, gerçek şarkıları özletti diye düşünüyorum.

* Siz en çok hangi parçaları seslendirmekten keyif alıyorsunuz?
Ben iyi olan ve sözü anlamlı şarkıları seslendirmekten keyif alıyorum. Bunun tersini de zaten yapmam.

* Sky Bar’da sizi dinlemeye gelenler nasıl bir şovla karşılaşıyor?
Bu programda seyirci A’dan Z’ye Nükhet Duru’nun farklı dönemlerde söylediği, poptan alaturkaya farklı lezzetler tadıyor. Hem benim parçalarımdan, hem Ajda, Sezen, Nilüfer’den hem de Barış Manço’dan ve Şebnem Ferah’tan farklı örnekler sunuyorum. Ben bir yorumcuyum ve yorumlamayı seviyorum. Ekip arkadaşlarımdan “Acaba bu hafta neler olacak?” şeklinde yorumlar geliyor. Bir önceki cuma günü, bir sonraki cumayla bile aynı olmuyor.

* Kimler sizi dinlemeye geliyor?
Her hafta değişen bir profiliyle karşı karşıyayım. Genelleme yapamıyorum ama müzik zevki yüksek bir profilim var.
Bunun yanı sıra gruplara özel geceler de oluyor.

* Bunun dışında, benzer anlamda farklı projelere de yakın zamanda imza atmayı düşünüyor musunuz?
Her an her şey olabilir, sürprizlerime açık olun!

* 2011 yılında geçmiş yılların hit parçalarının ağırlıklı olarak çalındığı partilerin gece hayatına damga vuracağını düşünüyor musunuz?
Zaten bütün partiler ve gece hayatı öyle yürüyor. Yeni şarkıcılar bile bizim parçalarımızı okuyor.

Burcu Özbek - Milliyet

8 Şubat 2011 Salı

Gerçek Diva





NÜKHET DURU SEVDA'YI ANLATIYOR:

Atilla Özdemiroğlu besteyi yaptı ve Aysel'in söz yazmasını bekliyoruz. Atilla bir gün "Nükhet, bizimki bugünlerde ele avuca sığmıyor. Yazmıyor sözleri" dedi. "Eve al, kapat onu. Zorla yazdıralım." Ben Aysel'i türlü yalanlarla eve getirdim. Annem sana fal bakacak,seni bekliyor dedim. Sen, annemle Aysel bir muhabet etmeye başladılar; gözleri başka hiçbir şey görmüyor. Aysel, "Sevda"yı yazmak ne kelime, gitti başka bir şarkı yazdı. "Aysel" diyorum "Sevda'yı bekliyor Atilla", Bana dönüp "Proje değişti şekerim" demez mi? Pek sevmişlerdi birbirlerini, anneme bir şarkı yazmış o sırada: "Rüzgarla bulutlara çizilmiş kadar güzel/ Geceden rüyalara süzülmüş kadar güzel/ Işıklı tüller gibi, işlenmiş güller gibi/ Tanrı boşken yaratmış kadar güzel/ Gülsen, içim gülüyor/Dursan, ruhum yürüyor/ Senin kadar güzeli kırk yılda bir geliyor" Ben bileklerimi kesip sıcak suya koymaya karar verdim...

SUAT KAVUKLUOĞLU

Eşsiz Geceden Notlar

Perşembe akşamı Nükhet Duru için Nişantaşı Salomanje'deydim. Joytürk'ün "Hayatımı Değiştiren Şarkılar" adlı yeni konsept gecelerinin ilk konuğu olarak gecede bir nevi konuk-dj'lik yapacak, en sevdiği şarkıları çalacaktı. Belki keyfi yerindeyse bir-iki şarkı da mırıldanır diye tahmin ediyordum. Ama öyle olmuyor. Nükhet Duru mini bir orkestrayla katılıyor geceye. Ve konsept bir anda tam tersine dönüyor. DJ kabininden çalınan "Nükhet'in hayatını değiştiren şarkılar", bir anda kendilerinin canlı canlı söylediği şarkıların arasına bir fon oluveriyor. Ve gece nefis bir "Nükhet Duru Unplugged" konsere dönüşüyor. Nükhet diskografisinin en kıymetli, en güzel şarkıları bir bir gecede ışımaya başlıyor. Neler söylemiyor ki? Sözlerini kendisinin yazdığı Onno Tunç bestesi "Seninle"den benim nefesimi kesen şarkılardan Şehrazat klasiği "Sürgün"e, "Beni Tanıma"ya, sonra elbette "Melankoli"ye, "Ben Sana Vurgunum"a, "Destina", "Beni Benimle Bırak" ve istek şarkım "Sesini Duyur"a... Finalde "Mahmure"ye kadar uzanıyoruz hep birlikte.

Gecede öğrendiğim en ilginç bilgi MFÖ'nün "Ele Güne Karşı" şarkısıyla ilgiliydi. Meğer Mazhar Alanson şarkıyı ilk önce Nükhet'e dinletmiş "Sana bir şarkı yazdım" diye... Nükhet Duru pek emin olamamış şarkıdan. O dönemler daha Mehmet Teoman- Cenk Taşkan çizgisinde, "duygusal" şarkılar söyleyen "kadife" tonlardayken "Ele Güne Karşı"yla bağdaştıramamış kendini. Mazhar da "Sen ne anlarsın zaten" deyip uzaklaşmış. O gece kendisiyle dalga geçe geçe bir hal oldu. "Keşke söyleseymişim. Ah benim aklım" diyerek. Ve öyle bir söyledi ki şarkıyı arkadaşlar, kesinlikle ondan duymalısınız... Şarkı yeniden doğdu, anlamlandı Nükhet'in sesinde o gece...

Ve gecenin en büyük sürprizleri, nisan başında yayınlanacak yeni albümden geliyor. "Zaten" adlı bu şahane başyapıttan önce "Beni Sil Beni Geç"i söylüyor Nükhet. Önlerde yer alan, benim gibi şarkıyı önceden dinleyebilmiş bir kaç şanslı hep bir ağızdan bağıra çağıra söylüyoruz: "Beni Sil Beni Geç/ Ben Seni Tanıdım/ Beni Sil Beni Geç/ Ben Beni Tanırım"... Sonra bir sürpriz daha yapıyor. "Hayat"tan kısa bir fragman okuyor "Sen bizi ağlata ağlata yaşatıyorsun be hayat/ Sen bizi yaşata yaşata öldürüyorsun da hayat" Daha önce yine dinleyebildiğim şarkılardan olmuştu. Albüm repertuvarına en son giren şarkılardan. Ama öyle fırtına gibi esecek ki, hep birlikte yaşayacağız... Ve yeni albümden bir mini fragman daha: Canım Yanar... Daha önce Nükhet Duru'nun "Gümüş" albümünde yer alan bir şarkı bu. Yeniden ve çok daha tutkulu bir versiyonuyla yer alacak "Zaten"de...

Böyle tadımız damaklarda ayrılıyoruz Salomanje'den... Nükhet Duru'nun bundan sonra böyle butik performansları "es geçmemesi" gerektiğini düşünüyorum. Çok daha sıcak, eşsiz bir şey oluyor. Ve öyle bir şey ki; hani bu cümleye çok alışkınızdır; "CD'deki gibi okudu, kusursuzdu, muhteşemdi" diye... Ben de daha önce başka yorumcular için benzer şeyler söylemişimdir. Gerçekten sahnesi çok iyi olan müzisyenlerimiz var. Ama o gece ben baştan sona çok şaşırdım. Çok uzun bir süre "Nasıl yani, şimdi canlı mı söylüyor Nükhet? Ama nasıl olur, albümdeki kayıtlar gibi geliyor bu ses" deyip durdum. Tek bir notaya bile mi yanlış basmaz bir yorumcu? Tek bir hata da mı yapmaz? Evet, Nükhet'se söz konusu, yapmazmış. Bizzat şahidi oldum. Bir kez daha hayran kalarak anladım. Tanrı sizi, bizden eksik etmesin ey sevgili Nükhet....
Suat Kavukluoğlu

Müjde Ar - Bülent Ersoy ve Nükhet Duru

Köprüleri Attılar