İnsanlar Nükhet Duru'dan hep "Melankoli", hep "Ben Gene Sana Vurgınım" bekledikleri için daha sonraki yaptıklarını eleştirmişlerdir. Oysa yenilikçilik olmadıktan sonra, "Melankoli" ve "Ben Gene Sana Vurgunum"u da öldürür bu tekrarcılık. Aynı melodi yapısı, aynı sound sanatla bağdaşmayacağı için, bu tekrar sanatçının kendi ayağına kurşun sıkması demektir. Tekdüze dinleyici olmaktan çıkarsanız eğer, Nükhet Duru'nun sonraki çalışmalarında, daha bilinçli şekilde yapılmış ve günümüz soundunda onlarca "Melankoli" veya "Ben Gene Sana Vurgunum" görebilirsiniz. Bu duyarsızlık belki de biz müzikseverlerin yeniliğe kapalı tekdüzeliğe şartlanmışlığımızla alakalı olsa gerek.
Nükhet Duru'nun ilk albümlerinde tartışmasız Nükhet Duru'nun müzikal özü var ama başkalarının etkisi de hissediliyor. Başarılı ilk On yılın ardından, yapısıyla daha çok örtüşen en özgür Nükhet Duru'yla karşılaşıyoruz. Sonraki çalışmaları ilk On yılın çalışmalarından daha iyi olup-olmadığı göreceli bir konudur. Çünkü her dönem kendi şartlarıyla değerlendirilmelidir. O dönemki yapılan çalışmalar çok tatmin edici oldu diye, deneysellikten uzak kalmanın daha tatmin ediciliği garanti edemeyeceği gibi, bu durum müziği sanatsal bazda daha kısır kılacaktır. Her deneysellik kötü de olsa kendini tekrar etmekten iyidir. Zaten Nükhet Duru'nun yapısına terstir tutuculuk.
Başarılı On yılın ardından, tamamen Sanat Müziği'nden oluşan bir albüm yapmak çok büyük cesaret gerektirse de, Nükhet Duru'nun içindeki özgür gökkuşağı formülü sayesinde bu o kadar da zor bir şey değildir. Sanat Müziği albümüyle içindeki renklerden bir tanesini sadece biraz daha ön plana çıkarmıştır. Sonraki albümlerindeki özgür uçuşlarını artık daha bir Nükhet Duru'ca bir konsepte oturtmuştur. Ne kadar ilk çalışmaları kadar dikkat çekmese de daha Nükhet Duru'ca işler yapmıştır Nükhet Duru. Yani müzikal anlamda daha gökkuşağı gibidir her albümü. İçindeki binbir tınıyı aynı anda her albümünde yansıtmaya çalışmıştır. Mutlaka içinde cazdan rocka, türküden operaya, tangodan etniğe, latinden daha bir çok türe bir şeyler vardır.
Bugünlerde hak ettiği değerin milyonda birini bile görmeyen 2003 yılı albümüne takıldım tekrar. O dönemde çok sevdiğim ama bahara girmek üzere olduğumuz şu günlerde cıvıl-cıvıl bir Akdeniz şarkısı, buram-buram latin kokan "Tam Zamanı" şarkısıyla ayaklarım yerden kesiliyor. Şarkılardan tek-tek bahsetmeyeceğim bu sefer ama dile getirmeden de duramıyorum ki. Mesela...
"Tam Zamanı" şarkısındaki Sibel Gürsoy vokalleri falan ne güzel oturmuştur. Düzenleme desen insanın ruhuna mutluluk enjekte ediyor.
Ben "Tokat"ın müzikal düzenlemesini severim ama bu albümdeki düzenleme çok daha uzun vadeli ve daha uluslararası olmuş.
Her albümde cazın daha konsantre hissedildiği bir şarkısı olur Nükhet Duru'nun. "Yalan Dersen"iz kulak verin albüme.
Alın size 10 yıl önce de yaptığı "Ceylan" formunun türkücaz türündeki deneyselliğine örnek olarak "Yemen Türküsü".
Şarkıya kimlik kazandırma özelliğini "Aldım Başımı Gidiyorum"da görebilirsiniz. Bu şarkı Nükhet Duru'dan önce bu kadar anlamlı mıydı?
Etnisetinin tınılarını pop tarzına yedirmek daha herkesin harcı değil bu topraklarda. Arto Tunç Boyacıyan Amerikadan gelmişti bu albüm için.
Nükhet Duru'nun Latinvari Opera gırtlağını da duyabilirsiniz bu albümde gene.
"Melankoli" veya "Ben Gene Sana Vurgunum" mu diyordunuz? Onların yüz katı güzellikte "Fani Dünya"dan, "Sesini Duyur"dan, "Bu Aşk Biter mi?"den haberiniz var mı?
Latin'in konsantresi de var bu albümde. "Ne Senden Önce, Ne Senden Sonra". Bu şarkı o dönem çok çalıyordu radyolarda.
Nükhet Duru'nun yabancı şarkılara bile kimlik kazandırma özelliği vardır. Bir adaptasyon olan ve Fatih Erkoç'la söylediği "Hiçbir Zaman"da olduğu gibi.
...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder