
23 Kasım 2009 Pazartesi
22 Kasım 2009 Pazar
13 Kasım 2009 Cuma
Nükhet Efsane Liginde

Karadağlı, Nükhet Duru'ya övgülerde bulundu ve "Nükhet'i herhangi bir şarkıcı, sahne sanatçısı olarak değerlendirmek büyük bir hata bence. Nükhet, efsane liginde. Bir iyi sanatçılar var, bir de efsane ligi var. O, efsane liginde olan insanlardan birisi. Bizim daha oraya gelmemize çok var" dedi.
Televizyon Gazetesi
Televizyon Gazetesi
9 Kasım 2009 Pazartesi
Yapımcısıyla Eğlencede

Hürriyet Gazetesi
GEÇTİĞİMİZ GECCE İSTANBUL GECELERİNDE DOYASIYA EĞLENEN ÜNLÜ ŞARKICI NÜKHET DURU, STAR TV'DE YAYINLANAN MEGA MAGAZİN'E ÇOK ÖZEL AÇIKLAMALAR YAPTI.
Yoğun iş temposu nedeniyle uzun zamandır geccelerde göremediğimiz ünlü şarkıcı Nükhet Duru, dün gece felekten bir gece çaldı. Bir yandan televizyon programı bir yandan yeni albüm hazırlığı derken ortalardan kaybolan Nükhet Duru, Star Tv'de yayınlanan Mega Magazin'e çok ilginç açıklamlar yaptı.'Aşk istiyorum, Allah söyletmiştir inşallah'Sürekli beraber gezdiği Cenk Eren'in o gece kendisini ektiğini belirten ünlü şarkıcı, 'Cenk beni aradı, bacım nereye istiyorsan gelirim ama biraz işim var dedi. Bende tamam gelme dedim arkadaşlarımla geziyorum' dedi. Muhabirin yanınızda erkek arkadaşınız var diye geldik ama yapımcınızla eğleniyormuşsunuz demesinin üzerine, 'Allah söyletmiştir inşallah. Hayatımda kimse yok ama olsun istiyorum' dedi.Eğlendiği mekanda şarkılara eşlik eden, daha sonra da kendisi şarkı söyleyen Nükhet Duru, uzun bir zamandan sonra eğlenmeye çıktığını ve bütün stresini attığını söyleyerek evinin yolunu tuttu.
star magazin
Yoğun iş temposu nedeniyle uzun zamandır geccelerde göremediğimiz ünlü şarkıcı Nükhet Duru, dün gece felekten bir gece çaldı. Bir yandan televizyon programı bir yandan yeni albüm hazırlığı derken ortalardan kaybolan Nükhet Duru, Star Tv'de yayınlanan Mega Magazin'e çok ilginç açıklamlar yaptı.'Aşk istiyorum, Allah söyletmiştir inşallah'Sürekli beraber gezdiği Cenk Eren'in o gece kendisini ektiğini belirten ünlü şarkıcı, 'Cenk beni aradı, bacım nereye istiyorsan gelirim ama biraz işim var dedi. Bende tamam gelme dedim arkadaşlarımla geziyorum' dedi. Muhabirin yanınızda erkek arkadaşınız var diye geldik ama yapımcınızla eğleniyormuşsunuz demesinin üzerine, 'Allah söyletmiştir inşallah. Hayatımda kimse yok ama olsun istiyorum' dedi.Eğlendiği mekanda şarkılara eşlik eden, daha sonra da kendisi şarkı söyleyen Nükhet Duru, uzun bir zamandan sonra eğlenmeye çıktığını ve bütün stresini attığını söyleyerek evinin yolunu tuttu.
star magazin
7 Kasım 2009 Cumartesi
Mayınlı, kuştüyü yastık!
Nükhet mi? Dişilik, seksapel yerinde... O bir vaşak, ama gene de, olmuş bir 'bal damlası'...
Nükhet mi? Dişilik, seksapel yerinde... O bir vaşak, ama gene de, olmuş bir 'bal damlası'... Ne oluyor bizim sahici starlarımıza? Bir yumuşama, bir pozitif dünya, kendilerine güvenlerini geri getiren şey mantar gibi türeyen yeni popçular mı acaba? Bir elin parmakları kadar kalsalardı, bu denli olgunlaşacak, kendilerinden mutlu olacaklar mıydı? Böyle giderse kendimle barışmak için Uzakdoğu'ya gitmeme gerek kalmayacak, her hafta bir tane sahicisi, ilaç gibi... Günay, Günay olalı böyle dolup taşmadı diyorlar. Bu sahne sıcaklığı nasıl bir şeydir?Sahne sıcaklığı Allah'tan olabilir, ama onu geliştirmek, onun üzerinde çalışmak ve bu yeteneği bir savaş stratejisi gibi oluşturmak hayli zaman ister.
*Yaşanan Derya Tuna olayını herkes biliyor. Siz Günay'ın stepnesi misiniz?
-Olabilirim, ama geçen seferler çıktığımda tek tarz müzik yapıyordum. Şu anda son derece Türkiyeli bir repertuvarım var. Benim yorumumla, her telden, üstelik de bir şarkıcı arkadaşımla düet yaparak bunu sununca, insanlara çok daha renkli geldi.
*İkili olmak komplikasyona yol açıyor mu?
-Bizim birlikteliğimiz insanlara direkt ne sağladı biliyor musunuz, insanlara içinde bulundukları durumu unutturmayı. O kadar komplikasyonsuzuz. Öyle bir birliktelik söz konusu ki, bizim her gecemiz adeta o geceki seyirciye göre konumlanıyor ve neredeyse interaktif bir olay yaşanıyor.
*Cenk Eren'le kanka mıydınız evvelden beri?
-Uyumumuzun altında onun Nükhet Duru hayranlığı ve kalite düşkünlüğü var. 28 yıllık repertuvarımı tamamıyla hatmetmiş bir Nükhet dinleyicisi o.
*İlk önce hakkında ne düşünmüştünüz?
-Onun ne kadar farklı, ne kadar kaliteli ve az rastlanır cinsten muaşeret kurallarına dikkat eden biri olduğunu gördüm önce. Günümüzde böyle erkek çok az. Oturacağın koltuğu çekmesi, mantonu giydirmesi, yanındayken sürekli rahat mısın diye sana bakması, tuvalete giderken peşinden fırlaması... Artık kadınlar tek başına gidiyor tuvalete... Ben şekilciyim ve bunlar çok hoşuma gider benim.
*Nedir diğer partnerlerinizden farkı?
-Dokumuz çok tuttu ve kariyer olarak aynı olmasak da isimlerimiz yan yana geldiğinde garanti oluştu. Terbiyesi, sahnedeki özenli davranışlarıyla hoş bir portföyü oluşmuş ve benim gibi aile seyircisi var.
*En çok ne patladı Günay'da?
-Yunanca parçalar çok yakıştı bana. Bilerek söylediğim için. Ben artık Yunanca okuyorum, gramerini bilerek konuşuyorum. O eminlik sanki gerçek Yunanlı bir şarkıcıyı dinliyormuş gibi bir duygu veriyor. Yunanca, sahneme taze bir rüzgâr verdi. Günay da uçuyordur... Vallahi öyle, iki hafta önceden rezervasyon yaptırmak mümkün değil. İki sene krizden etkilenmişti haliyle. En azından ben onun sıkıştığı zaman başvurduğu gerçek bir dostu olduğumu biliyorum.
*Derya Tuna olayına nasıl bakıyorsunuz?
-Bu olayda Günay'ın aldığı en büyük yara güvenilirliği üzerineydi. Günay'ın dışında oldu olay, bence gene Günay'ın güvenilirliğine bir halel gelmedi. Şarkıcı arkadaşlarımızın gerilmesini de anlıyorum, ama Günay güvenilirliğinden hiçbir şey kaybetmedi, iddia ediyorum Günay'ın içinde tabancalı adam bulamazsınız. Ama yıllar önce Kulüp Gala'da da bir adam vurulmuştu, dağıldı bunlar, açın orayı ben işe başlıyorum diye ilk telefon eden ben olmuştum. Benim böyle garip bir kelle koltukta durumum vardır esasında. Meydan okuma tavrı, şarkı söylerken de öyle hissederim kendimi, hayatta da.
*Geçenlerde bir şey okudum, 'Çocuğunu ihmal et, ünlü olsun' diyordu. Deneyimlerinizden yola çıkarak, bunu kabul ediyor musunuz?
-Belli bir ölçüde doğruluk payı olabilir, ama yaralı bir ünlü olur... İhmal edilmiş çocuk, acısını, sıkıntısını bir yerlerden mutlaka çıkarmaya çalışacaktır.
*Kendi oğlunuz?
-Ben, o şehir hayatından daha mutlu olacak diye Kemer Country'ye taşındım. Cuma gecesi sahneden indiğimde griptim ve Cem'in aniden düşüp üç yerinden burnunu kırdığını duyar duymaz ambulansın peşinden hastaneye koştum. Sabaha kadar gözümü kırpmadan başındaydım, griptim, ameliyatta da bulundum. Tabii ki panik ve şoktaydım. Cem'le beraber ayılıp bayıldığımı söyleyebilirim. Onu yatakta bırakıp cumartesi gecesi yeniden sahnede dimdiktim. Üzüntülüydüm, kimselere belli etmedim. Nasıl eğlendiklerini anlatamam ve kapılarda insanlar oturmaya çalışıyor, dışarda kalanlar içerliyorlardı. Ama bendeki sahne terbiyesi askeri bir havada sanki.
*Yunanlı sevgili?
-Özel hayatım çok sakin. Yalnızım ve mutluyum.
*Yalnız Nükhet'i yalnız bırakırlar mı?
-Baskılarla biriyle beraber olmak diye bir şey yoktur. Talipler çıkadursunlar, bana bir zararı olmaz.
*Hem çok dişi olup hem de kadınların sizi kabul edip sevmesi, bu bir nevi zekâ oyunu mu?
-Benim güzellik ölçülerim günümüz insanını kıskandıracak gibi değil. Son 20 yıldır zaten benim gibi starların üstüne güzel gitmelerinin sebebi de bu olabilir. Biz gişe yapıyoruz galiba. Ben bana güzel kadın demektense, dişiliği öne çıkmış biriyim. Egzotik, çekici ılık biriyim. Kadınların beni hissetmesinin altında ne yatıyor biliyor musunuz, ben her şeyin dişisini seviyor ve daha güzel buluyorum. Hayvanın da, çiçeğin de, insanın da... Ben kadın dostuyum.
*Kadın rekabeti?
-Çok erken yaşta çok şeyi törpüleme fırsatım oldu. İnsani zaaflara üzülmemeyi, hırpalanmamayı öğrendim. Kıskanıldığımı hissettiğim an, artık onun tekamül etmemişliğine çok sakin karar veriyorum, kırılmadan, aldırmadan.
*Cenk Taşkan?
-Ben yaşadıkça o da bana beste yapacak. Biz böyleyiz. Cenk'le biz ömür boyu...
*Mehmet Teoman niye ömür boyu kalamadı?
-O da öyle, ama bugünkü koşullarda aynı dili konuşamıyoruz, çok kavga ediyoruz. Yoksa ne zaman o beni çağırsa ben onun yanında, ne zaman ben onu çağırsam o benim yanımda. Gönül bağı kopmuyor.
*En önemli sırrınız ne?
-Pozitif yaşam, farklı beslenme ve hayatı kullanma kılavuzumu kendim oluşturmam. Yüzüm kırışmıyor diye botoks yaptırıyor diyorlar, benim acaba hiç kırışık fotoğrafımı buldular mı ki? 'Before and after' yapsınlar. Kendime emek veriyorum, mutlu olduğum şeyleri yaparak, yiyerek, düşünerek.
*Maddi olarak istediğiniz noktada mısınız?
-Evet, çünkü fazla bir şey istemedim, zengin olmayı da hiç hayal etmedim, ama bir şeyim de eksik değil çok şükür. Gururum ve haysiyetim benimdir.
*Siz nasıl erkeğe erkek dersiniz?
-Romantik, nazik, esprili ve mesafeli erkeklerden hoşlanırım. Gereksiz samimiyetli insanlardan hiç hazzetmem. Sizli bizli konuşmayı tercih ederim.
*Erkekte en tahammül edemeyeceğiniz şey?
-Kabalık ve cahillik. Orta zekâlılar cenneti haline geldi bu canım ülke. Her şeyi bir anda taklit edip, aynısını yaparken gerçek pratik zekâlarını kaybettiler. Zekâlarını artık geliştiremiyorlar, okuma alışkanlıkları yok, televizyona bağımlılar ve sığlaştılar. Sığ erkekten hoşlanmam, sığ insandan hoşlanmadığım gibi.
*Günay ne kadar sürer?
-Bu sezonu biz kaparız. Fiyatları eskisine nazaran aşağı çekti Günay, mönüyü de değiştirdi. Buna rağmen kaliteyi değiştirmedi, bence çok akıllıca bir seçimdi. Güvenilirlik var ve gelenler iyi müzikten eminler.
*Günay beyin genç eşini nasıl buluyorsunuz?
-Peri kızı gibi, beğendim.
*Ticari zekâsı, yönetime katkısı var mı?
-Hiç oralarda değil. Şimdi inan bana, dünyada eksepsiyonel aşklar vardır. Günay ve Ahu'nun aşkı da öyle. Ne yaşları uyuyor, ne sosyal çevreleri, ne zevkleri. Günay klasik adamdır. Kız ise çok genç, öğrenci, ailesi düzgün, maddi ihtiyacı olmayan biri. Ama bir gönül bağı var.
*İlk duyduğunuzda da bu tavırda mıydınız?
-Ben ilk duyduğumda Günay'ın yüzüne çok tepki veren bir-iki insandan biriyim. Günay'la küstüm ben, konuşmadım. Arkasından düşmanlık yaptım. Bütün bunlara hiç sesini çıkarmadı, 'Beni arama' dedim, 'terbiyesiz' dedim. 'Gül gibi karın var' dedim. O 'Âşık oldum' dedikçe, demediğimi bırakmadım.
*Sonuç?
-Sonuç, kırılmadı bana, çünkü birkaç arkadaşı da aynı tepkiyi vermiş. Ahu'yu tanıdıktan ve Günay'a olan koşulsuz sevgiyi gördükten sonra saygı duymak durumunda kaldım. Hakikaten kız onu seviyor.
*Yaş konusunda erkekler neden her zaman çok daha şanslılar?
-Bir defa Günay kalbi çok temiz bir adamdır. İkincisi kadınların öyle bir yaşı vardır ki olgun erkeğe çok düşkündür. Ben de bunu bire bir yaşadım. 21 yaşındaydım, benden epey büyük birine âşık olmuştum, doğaldır. O başka bir beslenme biçimidir, ama onu uzun sürdürecek şey erkeğin davranışlarıdır. Bunu da bilesiniz. Kadınlar sadık yaratıklardır.
*Siz sadık mısınızdır?
-Çoban köpeği gibiyimdir. Kötü huyum, biriktiririm ve bittiğini söylemem.'Bir kavga et de, haber ver' değil mi? Hayır. Yapmam. İçi mayın dolu, kuştüyü yastığımdır. Bu bana söylenmiştir. Acaba o kuştüyü yastığın neresine baş koyup da uyumak lazım diye? Neresinde patlayacağı belli değildir çünkü. Böyleyim. Hırslı asla değil, ama galiba iddialı bir insanım Şebnemciğim. Bu da benim.
12/1/2003
Şebnem İyinam - Radikal gazetesi
Nükhet mi? Dişilik, seksapel yerinde... O bir vaşak, ama gene de, olmuş bir 'bal damlası'... Ne oluyor bizim sahici starlarımıza? Bir yumuşama, bir pozitif dünya, kendilerine güvenlerini geri getiren şey mantar gibi türeyen yeni popçular mı acaba? Bir elin parmakları kadar kalsalardı, bu denli olgunlaşacak, kendilerinden mutlu olacaklar mıydı? Böyle giderse kendimle barışmak için Uzakdoğu'ya gitmeme gerek kalmayacak, her hafta bir tane sahicisi, ilaç gibi... Günay, Günay olalı böyle dolup taşmadı diyorlar. Bu sahne sıcaklığı nasıl bir şeydir?Sahne sıcaklığı Allah'tan olabilir, ama onu geliştirmek, onun üzerinde çalışmak ve bu yeteneği bir savaş stratejisi gibi oluşturmak hayli zaman ister.
*Yaşanan Derya Tuna olayını herkes biliyor. Siz Günay'ın stepnesi misiniz?
-Olabilirim, ama geçen seferler çıktığımda tek tarz müzik yapıyordum. Şu anda son derece Türkiyeli bir repertuvarım var. Benim yorumumla, her telden, üstelik de bir şarkıcı arkadaşımla düet yaparak bunu sununca, insanlara çok daha renkli geldi.
*İkili olmak komplikasyona yol açıyor mu?
-Bizim birlikteliğimiz insanlara direkt ne sağladı biliyor musunuz, insanlara içinde bulundukları durumu unutturmayı. O kadar komplikasyonsuzuz. Öyle bir birliktelik söz konusu ki, bizim her gecemiz adeta o geceki seyirciye göre konumlanıyor ve neredeyse interaktif bir olay yaşanıyor.
*Cenk Eren'le kanka mıydınız evvelden beri?
-Uyumumuzun altında onun Nükhet Duru hayranlığı ve kalite düşkünlüğü var. 28 yıllık repertuvarımı tamamıyla hatmetmiş bir Nükhet dinleyicisi o.
*İlk önce hakkında ne düşünmüştünüz?
-Onun ne kadar farklı, ne kadar kaliteli ve az rastlanır cinsten muaşeret kurallarına dikkat eden biri olduğunu gördüm önce. Günümüzde böyle erkek çok az. Oturacağın koltuğu çekmesi, mantonu giydirmesi, yanındayken sürekli rahat mısın diye sana bakması, tuvalete giderken peşinden fırlaması... Artık kadınlar tek başına gidiyor tuvalete... Ben şekilciyim ve bunlar çok hoşuma gider benim.
*Nedir diğer partnerlerinizden farkı?
-Dokumuz çok tuttu ve kariyer olarak aynı olmasak da isimlerimiz yan yana geldiğinde garanti oluştu. Terbiyesi, sahnedeki özenli davranışlarıyla hoş bir portföyü oluşmuş ve benim gibi aile seyircisi var.
*En çok ne patladı Günay'da?
-Yunanca parçalar çok yakıştı bana. Bilerek söylediğim için. Ben artık Yunanca okuyorum, gramerini bilerek konuşuyorum. O eminlik sanki gerçek Yunanlı bir şarkıcıyı dinliyormuş gibi bir duygu veriyor. Yunanca, sahneme taze bir rüzgâr verdi. Günay da uçuyordur... Vallahi öyle, iki hafta önceden rezervasyon yaptırmak mümkün değil. İki sene krizden etkilenmişti haliyle. En azından ben onun sıkıştığı zaman başvurduğu gerçek bir dostu olduğumu biliyorum.
*Derya Tuna olayına nasıl bakıyorsunuz?
-Bu olayda Günay'ın aldığı en büyük yara güvenilirliği üzerineydi. Günay'ın dışında oldu olay, bence gene Günay'ın güvenilirliğine bir halel gelmedi. Şarkıcı arkadaşlarımızın gerilmesini de anlıyorum, ama Günay güvenilirliğinden hiçbir şey kaybetmedi, iddia ediyorum Günay'ın içinde tabancalı adam bulamazsınız. Ama yıllar önce Kulüp Gala'da da bir adam vurulmuştu, dağıldı bunlar, açın orayı ben işe başlıyorum diye ilk telefon eden ben olmuştum. Benim böyle garip bir kelle koltukta durumum vardır esasında. Meydan okuma tavrı, şarkı söylerken de öyle hissederim kendimi, hayatta da.
*Geçenlerde bir şey okudum, 'Çocuğunu ihmal et, ünlü olsun' diyordu. Deneyimlerinizden yola çıkarak, bunu kabul ediyor musunuz?
-Belli bir ölçüde doğruluk payı olabilir, ama yaralı bir ünlü olur... İhmal edilmiş çocuk, acısını, sıkıntısını bir yerlerden mutlaka çıkarmaya çalışacaktır.
*Kendi oğlunuz?
-Ben, o şehir hayatından daha mutlu olacak diye Kemer Country'ye taşındım. Cuma gecesi sahneden indiğimde griptim ve Cem'in aniden düşüp üç yerinden burnunu kırdığını duyar duymaz ambulansın peşinden hastaneye koştum. Sabaha kadar gözümü kırpmadan başındaydım, griptim, ameliyatta da bulundum. Tabii ki panik ve şoktaydım. Cem'le beraber ayılıp bayıldığımı söyleyebilirim. Onu yatakta bırakıp cumartesi gecesi yeniden sahnede dimdiktim. Üzüntülüydüm, kimselere belli etmedim. Nasıl eğlendiklerini anlatamam ve kapılarda insanlar oturmaya çalışıyor, dışarda kalanlar içerliyorlardı. Ama bendeki sahne terbiyesi askeri bir havada sanki.
*Yunanlı sevgili?
-Özel hayatım çok sakin. Yalnızım ve mutluyum.
*Yalnız Nükhet'i yalnız bırakırlar mı?
-Baskılarla biriyle beraber olmak diye bir şey yoktur. Talipler çıkadursunlar, bana bir zararı olmaz.
*Hem çok dişi olup hem de kadınların sizi kabul edip sevmesi, bu bir nevi zekâ oyunu mu?
-Benim güzellik ölçülerim günümüz insanını kıskandıracak gibi değil. Son 20 yıldır zaten benim gibi starların üstüne güzel gitmelerinin sebebi de bu olabilir. Biz gişe yapıyoruz galiba. Ben bana güzel kadın demektense, dişiliği öne çıkmış biriyim. Egzotik, çekici ılık biriyim. Kadınların beni hissetmesinin altında ne yatıyor biliyor musunuz, ben her şeyin dişisini seviyor ve daha güzel buluyorum. Hayvanın da, çiçeğin de, insanın da... Ben kadın dostuyum.
*Kadın rekabeti?
-Çok erken yaşta çok şeyi törpüleme fırsatım oldu. İnsani zaaflara üzülmemeyi, hırpalanmamayı öğrendim. Kıskanıldığımı hissettiğim an, artık onun tekamül etmemişliğine çok sakin karar veriyorum, kırılmadan, aldırmadan.
*Cenk Taşkan?
-Ben yaşadıkça o da bana beste yapacak. Biz böyleyiz. Cenk'le biz ömür boyu...
*Mehmet Teoman niye ömür boyu kalamadı?
-O da öyle, ama bugünkü koşullarda aynı dili konuşamıyoruz, çok kavga ediyoruz. Yoksa ne zaman o beni çağırsa ben onun yanında, ne zaman ben onu çağırsam o benim yanımda. Gönül bağı kopmuyor.
*En önemli sırrınız ne?
-Pozitif yaşam, farklı beslenme ve hayatı kullanma kılavuzumu kendim oluşturmam. Yüzüm kırışmıyor diye botoks yaptırıyor diyorlar, benim acaba hiç kırışık fotoğrafımı buldular mı ki? 'Before and after' yapsınlar. Kendime emek veriyorum, mutlu olduğum şeyleri yaparak, yiyerek, düşünerek.
*Maddi olarak istediğiniz noktada mısınız?
-Evet, çünkü fazla bir şey istemedim, zengin olmayı da hiç hayal etmedim, ama bir şeyim de eksik değil çok şükür. Gururum ve haysiyetim benimdir.
*Siz nasıl erkeğe erkek dersiniz?
-Romantik, nazik, esprili ve mesafeli erkeklerden hoşlanırım. Gereksiz samimiyetli insanlardan hiç hazzetmem. Sizli bizli konuşmayı tercih ederim.
*Erkekte en tahammül edemeyeceğiniz şey?
-Kabalık ve cahillik. Orta zekâlılar cenneti haline geldi bu canım ülke. Her şeyi bir anda taklit edip, aynısını yaparken gerçek pratik zekâlarını kaybettiler. Zekâlarını artık geliştiremiyorlar, okuma alışkanlıkları yok, televizyona bağımlılar ve sığlaştılar. Sığ erkekten hoşlanmam, sığ insandan hoşlanmadığım gibi.
*Günay ne kadar sürer?
-Bu sezonu biz kaparız. Fiyatları eskisine nazaran aşağı çekti Günay, mönüyü de değiştirdi. Buna rağmen kaliteyi değiştirmedi, bence çok akıllıca bir seçimdi. Güvenilirlik var ve gelenler iyi müzikten eminler.
*Günay beyin genç eşini nasıl buluyorsunuz?
-Peri kızı gibi, beğendim.
*Ticari zekâsı, yönetime katkısı var mı?
-Hiç oralarda değil. Şimdi inan bana, dünyada eksepsiyonel aşklar vardır. Günay ve Ahu'nun aşkı da öyle. Ne yaşları uyuyor, ne sosyal çevreleri, ne zevkleri. Günay klasik adamdır. Kız ise çok genç, öğrenci, ailesi düzgün, maddi ihtiyacı olmayan biri. Ama bir gönül bağı var.
*İlk duyduğunuzda da bu tavırda mıydınız?
-Ben ilk duyduğumda Günay'ın yüzüne çok tepki veren bir-iki insandan biriyim. Günay'la küstüm ben, konuşmadım. Arkasından düşmanlık yaptım. Bütün bunlara hiç sesini çıkarmadı, 'Beni arama' dedim, 'terbiyesiz' dedim. 'Gül gibi karın var' dedim. O 'Âşık oldum' dedikçe, demediğimi bırakmadım.
*Sonuç?
-Sonuç, kırılmadı bana, çünkü birkaç arkadaşı da aynı tepkiyi vermiş. Ahu'yu tanıdıktan ve Günay'a olan koşulsuz sevgiyi gördükten sonra saygı duymak durumunda kaldım. Hakikaten kız onu seviyor.
*Yaş konusunda erkekler neden her zaman çok daha şanslılar?
-Bir defa Günay kalbi çok temiz bir adamdır. İkincisi kadınların öyle bir yaşı vardır ki olgun erkeğe çok düşkündür. Ben de bunu bire bir yaşadım. 21 yaşındaydım, benden epey büyük birine âşık olmuştum, doğaldır. O başka bir beslenme biçimidir, ama onu uzun sürdürecek şey erkeğin davranışlarıdır. Bunu da bilesiniz. Kadınlar sadık yaratıklardır.
*Siz sadık mısınızdır?
-Çoban köpeği gibiyimdir. Kötü huyum, biriktiririm ve bittiğini söylemem.'Bir kavga et de, haber ver' değil mi? Hayır. Yapmam. İçi mayın dolu, kuştüyü yastığımdır. Bu bana söylenmiştir. Acaba o kuştüyü yastığın neresine baş koyup da uyumak lazım diye? Neresinde patlayacağı belli değildir çünkü. Böyleyim. Hırslı asla değil, ama galiba iddialı bir insanım Şebnemciğim. Bu da benim.
12/1/2003
Şebnem İyinam - Radikal gazetesi
Seneler Sürer Her Günüm
Müzik dünyamızın gelmiş geçmiş en önemli seslerinden Nükhet Duru, uzun bir zamandır Cenk Eren ile birlikte çalışıyor. İkili birlikte çalışmaya başladığında, piyasadaki bir sürü insan dudak bükmüş ve bu iki ismi hiçbir şekilde birbirine yakıştıramamıştı.
Müzik dünyamızın gelmiş geçmiş en önemli seslerinden Nükhet Duru, uzun bir zamandır Cenk Eren ile birlikte çalışıyor. İkili birlikte çalışmaya başladığında, piyasadaki bir sürü insan dudak bükmüş ve bu iki ismi hiçbir şekilde birbirine yakıştıramamıştı. Böyle düşünülmesinin gerçek nedeni de, Cenk Eren'in ve yeteneklerinin küçümsenmesi, Nükhet Duru gibi bir stara ayak uyduramayacağının sanılmasıydı. Oysa, işe sahne ve show çalışmaları ile başlayan Cenk Eren, benzerlerinin aksine yan gelip oturmamış, hep sıkı çalışmış ve her geçen gün daha iyi bir şarkıcı, daha sıkı bir show artisti olmaya gayret etmişti. Cenk Eren'in bütün bunları becerdiği rahat rahat söylenebilir. İki albümle de taçlandırılmış bu sıkı çalışma evresi, özellikle (repertuvar çalışmalarına Hakan Eren'in de katkıda bulunduğu) "Kader Çıkmazı" adlı ikinci albümün de yardımıyla şimdi bambaşka bir şekil almış durumda. Nükhet Duru gibi her kesimden insanın çok sevdiği, ciddiye aldığı bir isim ile uzun bir zamandır kazasız belasız çalışıyor olmak da Cenk Eren'e duyulan güçlü sempatinin bir başka sebebi. Sahnelerde-televizyonda sürdürülen bu ortak çalışmanın şimdilerde geldiği son nokta ise bir single. Sololarla, düetlerle, mix'lerle renklendirilmiş "Muhteşem İkili" adlı bu çalışma, Duru ve Eren'in bu birlikte çalışmayı çok ciddiye aldıklarını, en azından kısa vadede bundan vazgeçmeye niyetli olmadıklarını gösteriyor...
Dört büyükler
Müzik yaşamına 70'li yılların hemen başında gencecik bir kızken başlayan ama Mehmet Teoman ile karşılaşana kadar dişe dokunur bir sonuç elde edemeyen Nükhet Duru; Mehmet Teoman ile tanışması ve ardından Cenk Taşkan'ın devreye girmesi ile kanatlanmış ve bu ikilinin yarattığı şarkıları arka arkaya seslendirerek; Ajda Pekkan, Sezen Aksu ve Nilüfer'in kimselere kaptırmadığı zirveye ortak olmuş, zirve işgalcilerinin 'üç büyükler' değil de 'dört büyükler' olarak anılmasına sebep olmuştu. Kimi anlarında iniş-çıkış da olsa da durum değişmedi. Nükhet Duru hâlâ en tepede. Nükhet Duru, star olabilmeyi, mükemmel davranarak da becerdi: Kırmayarak, itip kakmayarak, arayanın karşısına bin adet 'müstahdem' bloku koymayarak, telesekreterler dikerek insanı aradığına, arayacağına bin pişman ettirmeyerek. İnsanın tavrı bu olunca, (en azından işin başında) genç ve bir parça acemi gözüken biriyle işbirliği yapmaktan da çekinmez, kaçınmazmış zaten. İyi ki de öyle yapmış. Nükhet Duru yalnızca kendisiyle ve şarkılarıyla değil, Cenk Eren'le de gurur duyabilir şimdi. Önümüze sürülen "Muhteşem İkili" adlı single (ya da mini albüm), bu ikilinin gerçekten 'muhteşem' sıfatını hak ettiğini gösteriyor bize.
Yıldızlar şahit
Bu son çalışmanın en hoş yanı, Nükhet Duru'nun çok seviyor olduğunu bildiğimiz Cenk Taşkan şarkılarını söylemeye devam etmesi. Müzik dünyamızın sessiz kahramanlarından sayılması gereken Taşkan, aynı zamanda çalışmanın tamamının müzik direktörlüğünü de üstlenmiş. Taşkan'ın elinde Duru-Eren gibi iki güçlü isim ve kendi şarkılarının üzerine eklenen diğer sıkı şarkılar olunca, sonuç son derece parlak olmuş. Özellikle Özcan Deniz'e yazdığı "Canım" adlı şarkı ile şarkı yazarlığının doruk noktasına ulaşan Nazan Öncel'in "Deh Deh"i, Seda Akay'ın yürekler yakan şarkı sözleri ve başta "Ben Sana Vurgunum" olmak üzere bir kısım şarkıya büyücü DJ'imiz Murat Uncuoğlu'nun biçtiği yeni kılıklar, "Muhteşem İkili"yi, bu yazın ikilisi yapmaya yetiyor. Kafası en çok müziğe (hatta yalnızca müziğe) basan bu isimler yanyana geldiklerinde, çok da sıkıcı olabilecek "iki şarkıcıdan çok şarkılı bir proje" fikrini layıkıyla, büyük bir başarıyla gerçekleştirmişler. Aklın yolu bir. Buna bir de müziğe aynı çerçeveden bakma eklendiğinde, güç bir iş (önce onlara, sonra bize) keyif veren bir iş halini almış.
Bulursanız kaçırmayın
Nükhet Duru'nun bütün 45'likleriNükhet Duru'nun bütün remix'leriNükhet Duru'nun ("Nadide" hariç) her şeyiCenk Eren'in "Kader Çıkmazı" adlı albümü
Sakın yaklaşmayın
Ortalıkta iyi şarkıcı gibi gezinip Cenk Eren'in yaptıklarının binde birini bile yapamayan tembellerDaha tek albümde "Ben şarkıcı değil yorumcuyum" diyenler'Şarkıcı' olmayı bir hakaret olarak kabul edip, 'sanatçı' payesinin peşinde dört nala koşanlarHilal Cebeci'nin 'bir Kylie Minogue olarak portresi'Serdar Ortaç'ın "Karabiberim" klibinde yemeğe çalıştığı zeytin
22/8/2004
Naim Dilmener - Radikal Gazetesi
Müzik dünyamızın gelmiş geçmiş en önemli seslerinden Nükhet Duru, uzun bir zamandır Cenk Eren ile birlikte çalışıyor. İkili birlikte çalışmaya başladığında, piyasadaki bir sürü insan dudak bükmüş ve bu iki ismi hiçbir şekilde birbirine yakıştıramamıştı. Böyle düşünülmesinin gerçek nedeni de, Cenk Eren'in ve yeteneklerinin küçümsenmesi, Nükhet Duru gibi bir stara ayak uyduramayacağının sanılmasıydı. Oysa, işe sahne ve show çalışmaları ile başlayan Cenk Eren, benzerlerinin aksine yan gelip oturmamış, hep sıkı çalışmış ve her geçen gün daha iyi bir şarkıcı, daha sıkı bir show artisti olmaya gayret etmişti. Cenk Eren'in bütün bunları becerdiği rahat rahat söylenebilir. İki albümle de taçlandırılmış bu sıkı çalışma evresi, özellikle (repertuvar çalışmalarına Hakan Eren'in de katkıda bulunduğu) "Kader Çıkmazı" adlı ikinci albümün de yardımıyla şimdi bambaşka bir şekil almış durumda. Nükhet Duru gibi her kesimden insanın çok sevdiği, ciddiye aldığı bir isim ile uzun bir zamandır kazasız belasız çalışıyor olmak da Cenk Eren'e duyulan güçlü sempatinin bir başka sebebi. Sahnelerde-televizyonda sürdürülen bu ortak çalışmanın şimdilerde geldiği son nokta ise bir single. Sololarla, düetlerle, mix'lerle renklendirilmiş "Muhteşem İkili" adlı bu çalışma, Duru ve Eren'in bu birlikte çalışmayı çok ciddiye aldıklarını, en azından kısa vadede bundan vazgeçmeye niyetli olmadıklarını gösteriyor...
Dört büyükler
Müzik yaşamına 70'li yılların hemen başında gencecik bir kızken başlayan ama Mehmet Teoman ile karşılaşana kadar dişe dokunur bir sonuç elde edemeyen Nükhet Duru; Mehmet Teoman ile tanışması ve ardından Cenk Taşkan'ın devreye girmesi ile kanatlanmış ve bu ikilinin yarattığı şarkıları arka arkaya seslendirerek; Ajda Pekkan, Sezen Aksu ve Nilüfer'in kimselere kaptırmadığı zirveye ortak olmuş, zirve işgalcilerinin 'üç büyükler' değil de 'dört büyükler' olarak anılmasına sebep olmuştu. Kimi anlarında iniş-çıkış da olsa da durum değişmedi. Nükhet Duru hâlâ en tepede. Nükhet Duru, star olabilmeyi, mükemmel davranarak da becerdi: Kırmayarak, itip kakmayarak, arayanın karşısına bin adet 'müstahdem' bloku koymayarak, telesekreterler dikerek insanı aradığına, arayacağına bin pişman ettirmeyerek. İnsanın tavrı bu olunca, (en azından işin başında) genç ve bir parça acemi gözüken biriyle işbirliği yapmaktan da çekinmez, kaçınmazmış zaten. İyi ki de öyle yapmış. Nükhet Duru yalnızca kendisiyle ve şarkılarıyla değil, Cenk Eren'le de gurur duyabilir şimdi. Önümüze sürülen "Muhteşem İkili" adlı single (ya da mini albüm), bu ikilinin gerçekten 'muhteşem' sıfatını hak ettiğini gösteriyor bize.
Yıldızlar şahit
Bu son çalışmanın en hoş yanı, Nükhet Duru'nun çok seviyor olduğunu bildiğimiz Cenk Taşkan şarkılarını söylemeye devam etmesi. Müzik dünyamızın sessiz kahramanlarından sayılması gereken Taşkan, aynı zamanda çalışmanın tamamının müzik direktörlüğünü de üstlenmiş. Taşkan'ın elinde Duru-Eren gibi iki güçlü isim ve kendi şarkılarının üzerine eklenen diğer sıkı şarkılar olunca, sonuç son derece parlak olmuş. Özellikle Özcan Deniz'e yazdığı "Canım" adlı şarkı ile şarkı yazarlığının doruk noktasına ulaşan Nazan Öncel'in "Deh Deh"i, Seda Akay'ın yürekler yakan şarkı sözleri ve başta "Ben Sana Vurgunum" olmak üzere bir kısım şarkıya büyücü DJ'imiz Murat Uncuoğlu'nun biçtiği yeni kılıklar, "Muhteşem İkili"yi, bu yazın ikilisi yapmaya yetiyor. Kafası en çok müziğe (hatta yalnızca müziğe) basan bu isimler yanyana geldiklerinde, çok da sıkıcı olabilecek "iki şarkıcıdan çok şarkılı bir proje" fikrini layıkıyla, büyük bir başarıyla gerçekleştirmişler. Aklın yolu bir. Buna bir de müziğe aynı çerçeveden bakma eklendiğinde, güç bir iş (önce onlara, sonra bize) keyif veren bir iş halini almış.
Bulursanız kaçırmayın
Nükhet Duru'nun bütün 45'likleriNükhet Duru'nun bütün remix'leriNükhet Duru'nun ("Nadide" hariç) her şeyiCenk Eren'in "Kader Çıkmazı" adlı albümü
Sakın yaklaşmayın
Ortalıkta iyi şarkıcı gibi gezinip Cenk Eren'in yaptıklarının binde birini bile yapamayan tembellerDaha tek albümde "Ben şarkıcı değil yorumcuyum" diyenler'Şarkıcı' olmayı bir hakaret olarak kabul edip, 'sanatçı' payesinin peşinde dört nala koşanlarHilal Cebeci'nin 'bir Kylie Minogue olarak portresi'Serdar Ortaç'ın "Karabiberim" klibinde yemeğe çalıştığı zeytin
22/8/2004
Naim Dilmener - Radikal Gazetesi
Bu Yol Korkaklar İçin Değil
28/08/2005
70 başlarında Ali Kocatepe tarafından kurulmuş 1 Numara firması, uzun yıllar boyunca, birbirinden renkli, önemli (Nükhet Duru, Beyaz Kelebekler, Lale Akat ve Gökben'inkiler dahil) 45'lik...
70 başlarında Ali Kocatepe tarafından kurulmuş 1 Numara firması, uzun yıllar boyunca, birbirinden renkli, önemli (Nükhet Duru, Beyaz Kelebekler, Lale Akat ve Gökben'inkiler dahil) 45'lik, (Nükhet Duru'nun "Bir Nefes Gibi" ve Bülent Ortaçgil'in "Benimle Oynar mısın?"ı dahil) albüm yayınladı. Bu zengin arşivden, henüz çok az şey 'digital' bir ortama transfer edilebildi. Hem çok yetkin hem de çalışkan bir prodüktör olan Kocatepe bile, müzik piyasamızın karışıklığı, kadirbilmezliği karşısında pes etmek zorunda kaldı. Çoğu firma ya da yapımcı için, 'geçmiş' ya da 'tarih' hâlâ çok fazla şey ifade etmiyor. Üstelik bu alana el atmak çok yüksek bütçeler de gerektirmiyor. Şarkılar yapılmış ve bitmiş, bir yerlerde hazır bekliyor. Tek yapılacak olan, bulunabiliyorsa orijinal master bantlarından, bulunamıyorsa (plak, kaset gibi) başka kaynaklardan alınacak bu şarkıları çok da zor olmayan bir 'iyileştirme' ve temizleme muamelesinden sonra oldukları gibi yayınlamak. Bunu yaptığınızda, hem günümüz müzisyen ve şarkıcıları nasıl bir miras devraldıklarını öğrenecek, hem de piyasanın bizzat kendisi zenginleşecek, hareketlenecek... Kocatepe, "Kimse yapmıyorsa, hiç olmazsa en vazgeçilmezleri ben bir başıma halledeyim!" dedi.
90'lı yılların ikinci yarısında yayınlanmış ve büyük ilgi görmüş Nükhet Duru'nun "...Klasikleri" adlı albüm, yakın bir zamanda kapağı değiştirilmiş/elden geçirilmiş bir biçimde yeniden yayınlandı. Duru'nun, tamamen yenilemiş şarkılarından oluşan bu albümü türlü açılardan çok önemli. Albüm, hem bir yandan Nükhet Duru gibi güçlü bir ses, dev bir yorumcunun yalnızca birkaç yıl içinde neler başarmış olduğunu gösteriyor hem de 'takım' işi dediğimiz şeyin önemini bir kere daha gündeme getiriyor. Duru'nun, Mehmet Teoman ve Cenk Taşkan ile giriştiği geniş işbirliğinin ilk çarpıcı örneği olan "Beni Benimle Bırak"tan (o dönem için) son örneği olan "Anılar"a, bu dönem sonrası işe el atan Kocatepe'nin (Sabahattin Ali'nin şiiri) "Melankoli"sinden, (Sami Serin'in şiiri) "Al Gönlümü Diyar Diyar Sürükle"ye, eşsiz 22 şarkıdan oluşan bir albüm. Bir de şunu gösteriyor: Bu şarkılar, yalnızca 25-30 yıl öncesine ait olmalarına rağmen mantık değişmiş, davranış biçimimiz, bakış açımız, yani her şey tamamen değişmiş. (Çağımızın bir bilgesi olarak kabul görmesi gereken) Mehmet Teoman'ın, tam ortasına sahici kişileri yerleştirerek ("Şu kapımızı çalmıştın sen, üşümüştün sokaklarda..." ve "Bir mektup yazdım sana, al bak nasıl saklamışım seni, içimde bir nefes gibi..." başta olmak üzere) anlattığı son derece 'insani' hikâyeler, günümüz dinleyicisine belki de, çok fazla 'romantik', hatta gerçek dışı bile görünebilir artık. Zaman, hepimizin üzerinden geçip gidiyor işte; artık umursamıyor, ilgilenmiyor, anlamıyoruz. Ama biz böyle yapıyor olsak bile, bu şarkılar hâlâ dimdik ayakta.
Dostça merhaba de
Popüler müzik geçmişimizin rüya takımlarından biri olan Cenk Taşkan-Mehmet Teoman-Nükhet Duru üçlüsünün biraraya gelme biçimi neredeyse tesadüfi. Bir gün, bir yerlerde oturan Mehmet Teoman'ın yanına bir genç kız yaklaşır ve "Ben de 'Kadınım' gibi güçlü bir şarkı istiyorum, bana yazar mısınız?" der. Nükhet Duru'dur bu. Genç kızın cesareti, kararlılığı Teoman'ı etkiler ve o dakika bu genç kız ile çalışmaya karar verir. İki kişi olarak çalışmaya başlayan ekibe, kısa bir zaman sonra (Salim Dündar'ın tanıştırması neticesinde) Cenk Taşkan katılır ve bu üçlü, o güne kadar yapılmamışları yapmaya, denenmemişleri denemeye başlar. Duru'nun repertuvarı tamamen değiştirilir, başkalarının şarkılarının hepsi dışarda tutularak Duru'ya, tamamen kendine özgü bir repertuvar hazırlanır. Hemen arkasından da bu şarkılar sırayla plak olarak yayınlanmaya başlar. O güne kadar yalnızca (1975 tarihli) "Aklımda Sen Fikrimde Sen" adlı bir 45'lik yayınlamış olan Nükhet Duru, bu ekibin birlikte yaptığı ilk plak olan "Beni Benimle Bırak" ile kanatlanır ve adını bütün memlekete 'en iyi yorumcu' olarak ezberletir. Bu ve ardından gelen diğer 45'likler herkesi resmen çarpar. Şarkılar, hem söz hem de müzik olarak o güne kadar yapılmışlardan epeyce farklıdır. Özellikle sözü edilen hikâyeler çok farklıdır. Uzun yıllar ebeli-körebeli oyunlarla dönüp duran pop müziğimiz için yeni bir doruk noktasıdır bu şarkılar. 45'liklerin arkasından, daha sonra eleştirmenlerin büyük bir kısmı tarafından Türk popunun en iyi on albümünden biri (bu satırların yazarına göreyse bu listenin birincisi) olarak kabul edilen "Bir Nefes Gibi" adlı albüm yayınlanır. Bu albümün ardından Duru, özel yaşamındaki çalkantılar nedeniyle bu işbirliğini sona erdirir ve Ali Kocatepe ile çalışmaya karar verir. Duru, Kocatepe'li dönemi de büyük bir başarıyla açar. "Melankoli"li, "Ben Sana Vurgunum"lu ikinci albüm de, Duru için beslenen umutları boşa çıkarmaz ve şarkılar dillere yerleşir... Her iki dönem, maxi single olarak yayınlanmış "Al Gönlümü Diyar Diyar Sürükle" dahil bu albümde yer alıyor. Bu yürek kanatıcı şarkı, 12 Eylül'ün nefes aldırmaz günleri arasında kaybolup gitmiş ve hak ettiği ilginin binde birini olsun görememişti. Türk popunun benzersiz 'diva'larından birinin, Nükhet Duru'nun çağ açmış kapamış şarkıları var bu albümde. Gönlümüzü almış diyar diyar sürüklemiş şarkılar. Biz istersek hâlâ da sürükleyecek güçte...
Bulursanız kaçırmayın
("Nadide" bile dahil) Nükhet Duru'nun tüm albümleri("Aklımda Sen Fikrimde Sen" dahil) Nükhet Duru'nun tüm 45'likleriMehmet Teoman'ın sözlerini yazdığı her şarkıCenk Taşkan'ın bestelediği her şarkıAltında Ali Kocatepe imzası olan her proje
Sakın yaklaşmayın
Aşklarıyla, şarkılarıyla 'tarih' yazdığı iddiasında bulunan 'daha dün'ün çocuklarıHer şeyin kendileriyle başladığını sanan bugünün çocuklarıKeşke olsaDuru, Taşkan ve Teoman'dan yepyeni şarkılar"Bir Nefes Gibi"nin olduğu gibi (ya da aynı döneme ait şarkılarla zenginleştirilmiş bir şekilde) CD'ye transferiCenk Taşkan şarkılarından oluşacak bir (hatta birkaç) albümMehmet Teoman şarkılarından oluşacak bir kutuPosterli, kartpostallı, hiç yayınlanmamış demo şarkılı (takriben 20 disklik) bir Nükhet Duru kutusuKeşke olmasaDuru, Taşkan ve Teoman'ın eski şarkılarının yeni mix'leri
Naim Dilmener - Radikal Gazetesi
70 başlarında Ali Kocatepe tarafından kurulmuş 1 Numara firması, uzun yıllar boyunca, birbirinden renkli, önemli (Nükhet Duru, Beyaz Kelebekler, Lale Akat ve Gökben'inkiler dahil) 45'lik...
70 başlarında Ali Kocatepe tarafından kurulmuş 1 Numara firması, uzun yıllar boyunca, birbirinden renkli, önemli (Nükhet Duru, Beyaz Kelebekler, Lale Akat ve Gökben'inkiler dahil) 45'lik, (Nükhet Duru'nun "Bir Nefes Gibi" ve Bülent Ortaçgil'in "Benimle Oynar mısın?"ı dahil) albüm yayınladı. Bu zengin arşivden, henüz çok az şey 'digital' bir ortama transfer edilebildi. Hem çok yetkin hem de çalışkan bir prodüktör olan Kocatepe bile, müzik piyasamızın karışıklığı, kadirbilmezliği karşısında pes etmek zorunda kaldı. Çoğu firma ya da yapımcı için, 'geçmiş' ya da 'tarih' hâlâ çok fazla şey ifade etmiyor. Üstelik bu alana el atmak çok yüksek bütçeler de gerektirmiyor. Şarkılar yapılmış ve bitmiş, bir yerlerde hazır bekliyor. Tek yapılacak olan, bulunabiliyorsa orijinal master bantlarından, bulunamıyorsa (plak, kaset gibi) başka kaynaklardan alınacak bu şarkıları çok da zor olmayan bir 'iyileştirme' ve temizleme muamelesinden sonra oldukları gibi yayınlamak. Bunu yaptığınızda, hem günümüz müzisyen ve şarkıcıları nasıl bir miras devraldıklarını öğrenecek, hem de piyasanın bizzat kendisi zenginleşecek, hareketlenecek... Kocatepe, "Kimse yapmıyorsa, hiç olmazsa en vazgeçilmezleri ben bir başıma halledeyim!" dedi.
90'lı yılların ikinci yarısında yayınlanmış ve büyük ilgi görmüş Nükhet Duru'nun "...Klasikleri" adlı albüm, yakın bir zamanda kapağı değiştirilmiş/elden geçirilmiş bir biçimde yeniden yayınlandı. Duru'nun, tamamen yenilemiş şarkılarından oluşan bu albümü türlü açılardan çok önemli. Albüm, hem bir yandan Nükhet Duru gibi güçlü bir ses, dev bir yorumcunun yalnızca birkaç yıl içinde neler başarmış olduğunu gösteriyor hem de 'takım' işi dediğimiz şeyin önemini bir kere daha gündeme getiriyor. Duru'nun, Mehmet Teoman ve Cenk Taşkan ile giriştiği geniş işbirliğinin ilk çarpıcı örneği olan "Beni Benimle Bırak"tan (o dönem için) son örneği olan "Anılar"a, bu dönem sonrası işe el atan Kocatepe'nin (Sabahattin Ali'nin şiiri) "Melankoli"sinden, (Sami Serin'in şiiri) "Al Gönlümü Diyar Diyar Sürükle"ye, eşsiz 22 şarkıdan oluşan bir albüm. Bir de şunu gösteriyor: Bu şarkılar, yalnızca 25-30 yıl öncesine ait olmalarına rağmen mantık değişmiş, davranış biçimimiz, bakış açımız, yani her şey tamamen değişmiş. (Çağımızın bir bilgesi olarak kabul görmesi gereken) Mehmet Teoman'ın, tam ortasına sahici kişileri yerleştirerek ("Şu kapımızı çalmıştın sen, üşümüştün sokaklarda..." ve "Bir mektup yazdım sana, al bak nasıl saklamışım seni, içimde bir nefes gibi..." başta olmak üzere) anlattığı son derece 'insani' hikâyeler, günümüz dinleyicisine belki de, çok fazla 'romantik', hatta gerçek dışı bile görünebilir artık. Zaman, hepimizin üzerinden geçip gidiyor işte; artık umursamıyor, ilgilenmiyor, anlamıyoruz. Ama biz böyle yapıyor olsak bile, bu şarkılar hâlâ dimdik ayakta.
Dostça merhaba de
Popüler müzik geçmişimizin rüya takımlarından biri olan Cenk Taşkan-Mehmet Teoman-Nükhet Duru üçlüsünün biraraya gelme biçimi neredeyse tesadüfi. Bir gün, bir yerlerde oturan Mehmet Teoman'ın yanına bir genç kız yaklaşır ve "Ben de 'Kadınım' gibi güçlü bir şarkı istiyorum, bana yazar mısınız?" der. Nükhet Duru'dur bu. Genç kızın cesareti, kararlılığı Teoman'ı etkiler ve o dakika bu genç kız ile çalışmaya karar verir. İki kişi olarak çalışmaya başlayan ekibe, kısa bir zaman sonra (Salim Dündar'ın tanıştırması neticesinde) Cenk Taşkan katılır ve bu üçlü, o güne kadar yapılmamışları yapmaya, denenmemişleri denemeye başlar. Duru'nun repertuvarı tamamen değiştirilir, başkalarının şarkılarının hepsi dışarda tutularak Duru'ya, tamamen kendine özgü bir repertuvar hazırlanır. Hemen arkasından da bu şarkılar sırayla plak olarak yayınlanmaya başlar. O güne kadar yalnızca (1975 tarihli) "Aklımda Sen Fikrimde Sen" adlı bir 45'lik yayınlamış olan Nükhet Duru, bu ekibin birlikte yaptığı ilk plak olan "Beni Benimle Bırak" ile kanatlanır ve adını bütün memlekete 'en iyi yorumcu' olarak ezberletir. Bu ve ardından gelen diğer 45'likler herkesi resmen çarpar. Şarkılar, hem söz hem de müzik olarak o güne kadar yapılmışlardan epeyce farklıdır. Özellikle sözü edilen hikâyeler çok farklıdır. Uzun yıllar ebeli-körebeli oyunlarla dönüp duran pop müziğimiz için yeni bir doruk noktasıdır bu şarkılar. 45'liklerin arkasından, daha sonra eleştirmenlerin büyük bir kısmı tarafından Türk popunun en iyi on albümünden biri (bu satırların yazarına göreyse bu listenin birincisi) olarak kabul edilen "Bir Nefes Gibi" adlı albüm yayınlanır. Bu albümün ardından Duru, özel yaşamındaki çalkantılar nedeniyle bu işbirliğini sona erdirir ve Ali Kocatepe ile çalışmaya karar verir. Duru, Kocatepe'li dönemi de büyük bir başarıyla açar. "Melankoli"li, "Ben Sana Vurgunum"lu ikinci albüm de, Duru için beslenen umutları boşa çıkarmaz ve şarkılar dillere yerleşir... Her iki dönem, maxi single olarak yayınlanmış "Al Gönlümü Diyar Diyar Sürükle" dahil bu albümde yer alıyor. Bu yürek kanatıcı şarkı, 12 Eylül'ün nefes aldırmaz günleri arasında kaybolup gitmiş ve hak ettiği ilginin binde birini olsun görememişti. Türk popunun benzersiz 'diva'larından birinin, Nükhet Duru'nun çağ açmış kapamış şarkıları var bu albümde. Gönlümüzü almış diyar diyar sürüklemiş şarkılar. Biz istersek hâlâ da sürükleyecek güçte...
Bulursanız kaçırmayın
("Nadide" bile dahil) Nükhet Duru'nun tüm albümleri("Aklımda Sen Fikrimde Sen" dahil) Nükhet Duru'nun tüm 45'likleriMehmet Teoman'ın sözlerini yazdığı her şarkıCenk Taşkan'ın bestelediği her şarkıAltında Ali Kocatepe imzası olan her proje
Sakın yaklaşmayın
Aşklarıyla, şarkılarıyla 'tarih' yazdığı iddiasında bulunan 'daha dün'ün çocuklarıHer şeyin kendileriyle başladığını sanan bugünün çocuklarıKeşke olsaDuru, Taşkan ve Teoman'dan yepyeni şarkılar"Bir Nefes Gibi"nin olduğu gibi (ya da aynı döneme ait şarkılarla zenginleştirilmiş bir şekilde) CD'ye transferiCenk Taşkan şarkılarından oluşacak bir (hatta birkaç) albümMehmet Teoman şarkılarından oluşacak bir kutuPosterli, kartpostallı, hiç yayınlanmamış demo şarkılı (takriben 20 disklik) bir Nükhet Duru kutusuKeşke olmasaDuru, Taşkan ve Teoman'ın eski şarkılarının yeni mix'leri
Naim Dilmener - Radikal Gazetesi
Topuksuz Çıkmıyor...
En neşeli göründüğü anların, en sıkıntılı zamanları olduğunu söyleyen Nükhet Duru, evinde bile topuklu ayakkabıyla dolaşıyor. Sanatçı şimdi de Ermenice şarkılar söyleyeceği konserin telaşında
Türk pop müziğinin 'Carmen'i Nükhet Duru'ya bu yaz bir şeyler oldu. Onu siyasetle ilgilenmez, o taraklarda bezi olmaz sanırdık. Ne kadar yanılmışız. Sanatçı, Avrupa Birliği müzakere sürecine katkıda bulunmak için eline mikrofonu alacak. Pazartesi akşamı Atatürk Kültür Merkezi'nde Feriköy Ermeni Okulu'ndan Yetişenler Derneği'nin, Türk ve Ermeni dostluğunu vurgulamak amacıyla gerçekleştireceği 'Sevgiyle El Ele' konserinde besteci Cenk Taşkan'ın Türkçe ve Ermenice sözlü eserleri, Nükhet Duru, 70 kişilik Surp Vartanants Korosu ve Bartev Garyan tarafından yorumlanacak. Duru, "Ermenice şarkılar söyleyeceğim, çok heyecanlıyım," diyor.Bu konser için aylardır provalar yapılıyor. Bu arada bir ayağı da Atina'da; aralıkta çıkacak Yunanca şarkılardan oluşan bir albüm hazırlığı içinde. Tabii, sahne çalışmaları da eksik değil. İnsanın şansı bir açılmaya görsün... Sanatçı, bir film setinden diğerine koşturuyor. TV 8'de Cenk Eren'le yaptığı talk show programı gördüğü ilgi üzerine yeni sezon da devam edecek. Keloğlan Kara Prense Karşı filminde ve Kibariye'nin başrolde oynadığı Çeşm-i Bülbül dizisinde de rol alıyor.Duru, tam bir kokoş. Evinin dekorasyonu da tıpkı kıyafetleri gibi. Kemer Country'de tripleks villasının üç odasını giysilerine ayırmış. Garajı ise atölyeye dönüştürmüş. Atölyedeki beş kapılı gardırobun tüm rafları envai çeşit incik boncuğun renklerine göre tasniflendiği kutularla ve ipek, dantel, şifon kumaşlarla tıka basa dolu. Mor tül üzerine mor boncuklar işlediği cibinliğine güldüğümü görünce, bordo perdelerini gösteriyor, "Boncukları gördün mü? Ben işledim." Yatak odası adeta bir takı dükkânı. 30 yılı aşkın süredir Türk pop müziğinde kendine has çizgisiyle var olmayı başaran, ancak hiçbir zaman albümleri hit olamayan Nükhet Duru ile atağa kalktığı şu günlerde, kahkahası kıvamında bir sohbet tutturmak istedik.
*Bu yaz hareketli geçiyor. Nasıl oluyor da hiç işsiz kalmıyorsunuz?
-Bilmem. Üst üste sevdiğim şeyler geldi. Keloğlan Kara Prense Karşı filmine 'hayır' diyemezdim. Çok güzel bir kadro, çok matrak bir film. Beni eğlendiren şeylerin içinde bulunmaya çalışıyorum.
*Hep neşelisiniz. Yoksa, sahte bir neşe mi sizinki?
-Kimi zaman şuursuz denebilir. Üzüntülü olsam da yapay bir neşe tutturuyorum sonra o, gerçeğe dönüşüyor. Tedavi gibi kullanıyorum neşeyi.
*İşten güçten konuşuyorduk.
-Ayın 19'undaki Surp Vartanants Korosu ile vereceğim konser için çok çalıştık. TV dizisine gelince; çok bize dair, çok içten bir konu. Tutunamamış insanların hikâyesini bir mahalle atmosferinde anlatıyor. Dizide, dul ve eski bir sanatçı olarak, çaktırmadan mahalledeki insanlara yardım ediyorum. TV 8'deki programının yeni formatını belirledik, konuklar, kostümler derken çok koşturuyorum.
'Düz pabuç katiyen giymem'
Para kazanmak kolay değil!
Paradan nefret ediyorum, elleyemiyorum bile... Dükkâna giriyorum ne istiyorsam elimi uzatıyorum, ama asistanım Habibe 'Böyle bir şeyiniz vardı,' diyerek almamı önlüyor. Zaten hesabı da o ödüyor. Yıllardır bu böyle. Paraya olabildiğince dokunmam. Bilinçaltı bir şey olmalı. Şık ve feminen bulmuyorum. Çevremdeki her şey feminen olmalı.
*Sahnede çok enerjiksiniz. Nasıl hazırlanıyorsunuz?
-Kondisyonumu bir sporcudan daha fazla kontrol ederek ve üst seviyede tutarak yaşarım. Mesela, evde antrenman yaparım. Sandalye taşırken, evde iş yaparken diyaframımı kullanırım, bu yüzden bin kişilik bir yemekte tek tek tüm masaları dolaşır, şarkılarımı söylerim, ama yorulmam. Salonu koklayarak repertuvarımı hazırlarım. Üç şarkıdan sonra tavrımı belirlerim. Bu, sahnede büyümenin getirdiği bir yetenek. Özel gecelerde başarılı olabilen sanatçı çok az.
*Evde neler yaparsınız?
-Dün gece sahnem vardı, 03:00'te yattım, sabah 10:00'da kalktım. Akşam'a yazı yazıyorum, siz gelmeden onu bitirdim mesela. Bir takı kitabı hazırlıyorum. Modellere bakmayı çok severim. Öğlen telefon trafiğim, iş randevularım vardır. Ne yemek pişeceğine karar veririm. Elimden her iş gelir. Dikiş dikerim, örgü örerim, tığ yaparım. Bir buçuk saat içinde 30 kişilik yemek masasını donatırım. Güzel yemek yaparım. Takılarımı, özellikle küpelerimi kendim yaparım. Geceleri kitap okur ve müzik dinlerim.
*Kütüphanedeki kitapların hepsini okudunuz mu?
-Okunmamış gibi duruyorlar da.Birçoğunu okudum.
*Şu an başucunuzda hangi kitaplar var?Kırışıklık Kürü, Üzüntüyü Bırak Yaşamaya Bak, Afrodit, Sevdalar Çocuk Kalır.
*Çok numaracı, yapmacık bir kadın imajı çizmeyi nasıl başardınız?
-Yani, hayatı fazla ciddiye almıyorum. Beğendiğim şeyleri ciddiye alıyor, gerisini önemsemiyorum. Bana ait bir dünyada yaşıyorum. Benden beklenilen şeyleri yapmam erdem değil. İnsan kahkaha atarken de çok ciddi düşünebilir. En sıkıntılı olduğum anlar en neşeli göründüğüm zamanlardır. Bir topluluğa girince, herkese merhaba diyorum, ama kimseyi görmüyorum. Bazı insanlar beni yapmacık bulmakta haklılar. Çünkü oradaymış gibi davranıyorum. Kendi dünyama dalıyorum.
*O dünyada neler var?
-Çiçekler, boncuklar, taşlar var. Renkler var. Görmek istediğim her şeyi, ben her ışıkta görebilirim. Kötü anılarımı da hatırlamıyorum. Mesela çocukluğumu, ilk gençlik yıllarımı. Bu bana iyi geliyor. Bu da benim genç görünmemi sağladı. Bedenim ve cildim yaşımdan genç duruyor. Elbette stresliyim, ama stresi uzun vadede bünyemde barındırmıyorum.
Evde de Carmen kıvamındasınız! Terlikleriniz kaç pond?
-15 pond! Düz pabuç katiyen giyemem. Giyince düşüyorum. En son Melih Kibar'ı anma gecesinin provasında yorulmuştum, bir ara spor ayakkabı giydim. Az sonra yere boylu boyunca uzandım (kahkaha atıyor). Evde bile beni makyajsız göremezsiniz. Üzerimdeki ev elbisem.
'Üzülmemek için gazete okumam'
*Gazete okur musunuz?
-Okumam. Yardımcım sevdiğim köşe yazarlarının yazılarını, önemli haberleri kesip bana verir. Gazeteleri okuyunca etkileniyorum, hayatla bağım azalıyor. İçimi umutsuzluk kaplıyor ki, bu benim için tehlikeli bir durum. 10-12 yıldır böyleyim. Çetin Altan âşığıyım. Ertuğrul Özkök'ü özellikle pazar günleri takip ediyorum. Ruhat Mengi, onu tanıdığım süreç itibariyle kendisine müthiş şeyler katmış birisi. Hıncal'ı (Uluç) da söylenerek okuyorum. O hep ekstremdi. Artık ona kırılmıyorum. Çünkü zamanında çok kırıldım.
*Hıncal Uluç, bir yazısında sizin Erol Simavi'yle yaşadığınız ilişkiyi ifşa etmişti. Duyduğunuz büyük aşktan, Simavi'ye nasıl masaj yaptığınızdan söz etmişti.
-Bizde misafirken onunla paylaştığım özel yaşamımı, anlattıklarımı aradan 20 küsur yıl geçti diye yazması onun etik görüşünü bağlar.
*Gazetelerde sizi üzen, umudunuzu kıran haberler neler?
-Gelir dengesizliği ve namus cinayetleri beni deli ediyor. Bir kadının ne yapıp ne yapmayacağına, gönlünün nereye kayıp nereye kaymayacağına dördüncü, beşinci çeperdeki insanlar karar veriyor.
*Henüz 17'nizde babanızın sizi bekâret kontrolüne götürmesi... Belki de kendinizi o kadınlarla özdeşleştiriyorsunuz.
-Belki... İçgüdüsel davranırım ben. Kadınların hırpalanmasına, orta zekâlılar cennetinde birtakım niteliksiz insanların fazladan öteye geçmiş olmalarına dayanamıyorum. Bu haberleri okuyarak zaman kaybediyorum. Televizyon açmıyorum, hatta kendi programlarımı da izlemiyorum. 'Ayy çok üzüldük, haftanın rüküşü seçildiniz!' diyorlar. Bana ne? Aidiyet duygum da yok galiba. Bizim camiamızda sanatçılar kendi yarattıkları illüzyonda kayboluyorlar. Çok fazla inanıyorlar başarılarına ve şöhretlerine.
'Kariyerim mahvolur,' telaşındalar. Umrum değil.'
*Kariyerim,' demediğiniz halde Nükhet Duru olmayı başardınız.
-Mucizevi bir şey bu. Çünkü dokuz yıldır albüm de çıkarmadım. Ama halk benim bir şarkı söylediğim zaman iyi söylediğimi biliyor. Kendi kendime kurumsallaşabildim. Nükhet Duru denilince beni az tanıyanlar bile 'Dikkatli, istikrarlı, neşeli ve işini iyi yapan bir şarkıcı' diye tanımlıyor.
*Neden albümleriniz çok satmıyor? Kendinizi yenilemediğiniz için mi?
-Albümlerimi kendi zevkime göre yapıyorum, yaptığım şey biraz lüks. Albümlerim elbette satsın isterim. Eski albümlerim çok sattı. 20 yıl önce yaptığım şarkılar hâlâ reaksiyon alabiliyor, demek ki gerçek şarkılar bunlar. Geçen zaman içinde sosyolojik yapı değişti. Büyük kitleler, benim söylemekten zevk alacağım müziğin peşinde değil artık. Bizim meslekte sürekli hit parçalar peşinde koşmak gerekiyor, ama ben hep sahneme yaslandım. Albüm yapmaktan o kadar keyif almadım. Ben tavrımı değiştirmek istemem.
'Unutamadığım adam Erol Simavi'
*Aşk cephesinde ne var, ne yok?
-Tamamen boş. Bu bir dinlenme süreci. İnsanın Cem gibi bir oğlu olunca'Acaba ne zaman aşk yaşayacağım,' düşüncesinden çok daha farklı noktalarda olabiliyor. Dokuz ay önce Yunanlı doktorla (Yannis Gionnis) dost olarak ayrıldık. Ayrılmaya kendimi hazırladım ve ben söyledim. Kendi kendime yeter bir kadın olarak görünüyorum, bir erkek bir süre sonra 'Bunun bana hiç ihtiyacı yok,' diye düşünüyor.
*Neden böyle davranıyorsunuz?Kendiliğinden ortaya çıkıyor. Oysa, ilişkimiz çok güzel, çok romantik gidiyordu. Onun için yapabileceğim jestlerin sonu yoktu. Yunanca öğrenmemin onu çok mutlu edeceğini düşündüm. Yunanca öğrendim. Zamanla sorunlar çıktı, tabii aradaki mesafe de önemliydi. Öyle bir yere geldik ki benim biraz daha Yunanistan'da olmam gerekiyordu. Oysa Cem'in bana en çok ihtiyaç duyduğu dönemler. Hangi anne 'Babası idare etsin,' diyebilir? Birtakım disiplinler için bir süre babaya gönderebilirim. Ama onun ihtiyacı olan şeyi ben veririm. Evde kokumun olması bile yeter. Anne - oğul ilişkisi başka bir şey. Onun onaylayacağı biriyle beraber olmak isterim. Erkek çocuğun karakteri bazı şeyleri geç anlar, bazı şeyleri bünyesi kabul etmez. Bu yüzden hep özenli davrandım.
*Yeni bir ilişki istemiyor musunuz?
-Bir şeyi zorlamak ya da beklemek gibi huylarım yoktur. Belki de kendimi biraz dinlemeyi arzu ediyorum. Aradığım nitelikte insanlar göremiyorum çevremde. Benim anladıklarımdan zevk alacak insanlar daha az. Bir defa yaşıtlarım çok yorgun. Benim doktor öyle değildi Allahtan. Sabah altıda kalkıp hadi bir yere gidelim dediğimde geliyordu. 30'luklar da yorgun. Onun için uyum sağladığım arkadaşlarımla daha çok eğleniyorum.
*Unutamadığınız adamlar?
-18 yaşındayken Mehmet Teoman'la nişanlandım. Hoş bir insandır, bir anlamda beni bana anlattı. Sonra benden çok büyük bir insan olan Erol Bey (Simavi) ile ilişkim oldu, üç yıl sürdü. Ben onun hoşuna gidebilecek şeyleri yaptım. Birlikte olduğum insanın beklentilerine göre davranırım. Ayrıldığımızda 24'ündeydim. Hâlâ onu çok severim. Her kadın gibi güce, başarıya hayranlık besliyorum. O kadar yetkin bir insanın benim sözümü dinliyor olması beni etkiliyordu... Hassas bir insandı, neyi istediğimi tahmin ederdi. Aramızdaki yaş farkı yüzünden bu ilişkinin bir gün tıkanacağını biliyordum. Hayatımdaki ideal erkek oydu. Zaten beni o yetiştirdi, bir hoca gibi imtihan ederdi. Onun sayesinde Fransızca öğrendim. 'Her şeyi öğreneceksin, ama onların hepsini unutup içinden geldiği gibi davranacaksın,' derdi. İlk evliliğimi yaptığım Dikran Masis gibi zeki bir adamın beni severek evlenmesi bana gurur veriyor. Masis'le evliliğim sırasında sahneye ara verdim, çünkü Cem'in bebekliğini sindirerek yaşamak istedim. İkinci kocam Özalp (Birol) de bebek istiyordu, ama ben istemedim. Önce uzaklaştım, sonra hiç yokken kavga çıkardım.
*Açık saçık pozlar vermek de bu oyunun bir parçası mıydı?
-Sanki. Ufak ufak kırılmalar da yaşamıştım. Erkekleri birden şımartıyor, tepeme çıkartıyor, sonra birden bire çekip gidiyorum.Ama bu kötü bir özellik.Uğraşıyorum, söz. Bir daha yapmayacağım.
17/9/2005
Şule Çizmeci - Radikal Gazetesi
Türk pop müziğinin 'Carmen'i Nükhet Duru'ya bu yaz bir şeyler oldu. Onu siyasetle ilgilenmez, o taraklarda bezi olmaz sanırdık. Ne kadar yanılmışız. Sanatçı, Avrupa Birliği müzakere sürecine katkıda bulunmak için eline mikrofonu alacak. Pazartesi akşamı Atatürk Kültür Merkezi'nde Feriköy Ermeni Okulu'ndan Yetişenler Derneği'nin, Türk ve Ermeni dostluğunu vurgulamak amacıyla gerçekleştireceği 'Sevgiyle El Ele' konserinde besteci Cenk Taşkan'ın Türkçe ve Ermenice sözlü eserleri, Nükhet Duru, 70 kişilik Surp Vartanants Korosu ve Bartev Garyan tarafından yorumlanacak. Duru, "Ermenice şarkılar söyleyeceğim, çok heyecanlıyım," diyor.Bu konser için aylardır provalar yapılıyor. Bu arada bir ayağı da Atina'da; aralıkta çıkacak Yunanca şarkılardan oluşan bir albüm hazırlığı içinde. Tabii, sahne çalışmaları da eksik değil. İnsanın şansı bir açılmaya görsün... Sanatçı, bir film setinden diğerine koşturuyor. TV 8'de Cenk Eren'le yaptığı talk show programı gördüğü ilgi üzerine yeni sezon da devam edecek. Keloğlan Kara Prense Karşı filminde ve Kibariye'nin başrolde oynadığı Çeşm-i Bülbül dizisinde de rol alıyor.Duru, tam bir kokoş. Evinin dekorasyonu da tıpkı kıyafetleri gibi. Kemer Country'de tripleks villasının üç odasını giysilerine ayırmış. Garajı ise atölyeye dönüştürmüş. Atölyedeki beş kapılı gardırobun tüm rafları envai çeşit incik boncuğun renklerine göre tasniflendiği kutularla ve ipek, dantel, şifon kumaşlarla tıka basa dolu. Mor tül üzerine mor boncuklar işlediği cibinliğine güldüğümü görünce, bordo perdelerini gösteriyor, "Boncukları gördün mü? Ben işledim." Yatak odası adeta bir takı dükkânı. 30 yılı aşkın süredir Türk pop müziğinde kendine has çizgisiyle var olmayı başaran, ancak hiçbir zaman albümleri hit olamayan Nükhet Duru ile atağa kalktığı şu günlerde, kahkahası kıvamında bir sohbet tutturmak istedik.
*Bu yaz hareketli geçiyor. Nasıl oluyor da hiç işsiz kalmıyorsunuz?
-Bilmem. Üst üste sevdiğim şeyler geldi. Keloğlan Kara Prense Karşı filmine 'hayır' diyemezdim. Çok güzel bir kadro, çok matrak bir film. Beni eğlendiren şeylerin içinde bulunmaya çalışıyorum.
*Hep neşelisiniz. Yoksa, sahte bir neşe mi sizinki?
-Kimi zaman şuursuz denebilir. Üzüntülü olsam da yapay bir neşe tutturuyorum sonra o, gerçeğe dönüşüyor. Tedavi gibi kullanıyorum neşeyi.
*İşten güçten konuşuyorduk.
-Ayın 19'undaki Surp Vartanants Korosu ile vereceğim konser için çok çalıştık. TV dizisine gelince; çok bize dair, çok içten bir konu. Tutunamamış insanların hikâyesini bir mahalle atmosferinde anlatıyor. Dizide, dul ve eski bir sanatçı olarak, çaktırmadan mahalledeki insanlara yardım ediyorum. TV 8'deki programının yeni formatını belirledik, konuklar, kostümler derken çok koşturuyorum.
'Düz pabuç katiyen giymem'
Para kazanmak kolay değil!
Paradan nefret ediyorum, elleyemiyorum bile... Dükkâna giriyorum ne istiyorsam elimi uzatıyorum, ama asistanım Habibe 'Böyle bir şeyiniz vardı,' diyerek almamı önlüyor. Zaten hesabı da o ödüyor. Yıllardır bu böyle. Paraya olabildiğince dokunmam. Bilinçaltı bir şey olmalı. Şık ve feminen bulmuyorum. Çevremdeki her şey feminen olmalı.
*Sahnede çok enerjiksiniz. Nasıl hazırlanıyorsunuz?
-Kondisyonumu bir sporcudan daha fazla kontrol ederek ve üst seviyede tutarak yaşarım. Mesela, evde antrenman yaparım. Sandalye taşırken, evde iş yaparken diyaframımı kullanırım, bu yüzden bin kişilik bir yemekte tek tek tüm masaları dolaşır, şarkılarımı söylerim, ama yorulmam. Salonu koklayarak repertuvarımı hazırlarım. Üç şarkıdan sonra tavrımı belirlerim. Bu, sahnede büyümenin getirdiği bir yetenek. Özel gecelerde başarılı olabilen sanatçı çok az.
*Evde neler yaparsınız?
-Dün gece sahnem vardı, 03:00'te yattım, sabah 10:00'da kalktım. Akşam'a yazı yazıyorum, siz gelmeden onu bitirdim mesela. Bir takı kitabı hazırlıyorum. Modellere bakmayı çok severim. Öğlen telefon trafiğim, iş randevularım vardır. Ne yemek pişeceğine karar veririm. Elimden her iş gelir. Dikiş dikerim, örgü örerim, tığ yaparım. Bir buçuk saat içinde 30 kişilik yemek masasını donatırım. Güzel yemek yaparım. Takılarımı, özellikle küpelerimi kendim yaparım. Geceleri kitap okur ve müzik dinlerim.
*Kütüphanedeki kitapların hepsini okudunuz mu?
-Okunmamış gibi duruyorlar da.Birçoğunu okudum.
*Şu an başucunuzda hangi kitaplar var?Kırışıklık Kürü, Üzüntüyü Bırak Yaşamaya Bak, Afrodit, Sevdalar Çocuk Kalır.
*Çok numaracı, yapmacık bir kadın imajı çizmeyi nasıl başardınız?
-Yani, hayatı fazla ciddiye almıyorum. Beğendiğim şeyleri ciddiye alıyor, gerisini önemsemiyorum. Bana ait bir dünyada yaşıyorum. Benden beklenilen şeyleri yapmam erdem değil. İnsan kahkaha atarken de çok ciddi düşünebilir. En sıkıntılı olduğum anlar en neşeli göründüğüm zamanlardır. Bir topluluğa girince, herkese merhaba diyorum, ama kimseyi görmüyorum. Bazı insanlar beni yapmacık bulmakta haklılar. Çünkü oradaymış gibi davranıyorum. Kendi dünyama dalıyorum.
*O dünyada neler var?
-Çiçekler, boncuklar, taşlar var. Renkler var. Görmek istediğim her şeyi, ben her ışıkta görebilirim. Kötü anılarımı da hatırlamıyorum. Mesela çocukluğumu, ilk gençlik yıllarımı. Bu bana iyi geliyor. Bu da benim genç görünmemi sağladı. Bedenim ve cildim yaşımdan genç duruyor. Elbette stresliyim, ama stresi uzun vadede bünyemde barındırmıyorum.
Evde de Carmen kıvamındasınız! Terlikleriniz kaç pond?
-15 pond! Düz pabuç katiyen giyemem. Giyince düşüyorum. En son Melih Kibar'ı anma gecesinin provasında yorulmuştum, bir ara spor ayakkabı giydim. Az sonra yere boylu boyunca uzandım (kahkaha atıyor). Evde bile beni makyajsız göremezsiniz. Üzerimdeki ev elbisem.
'Üzülmemek için gazete okumam'
*Gazete okur musunuz?
-Okumam. Yardımcım sevdiğim köşe yazarlarının yazılarını, önemli haberleri kesip bana verir. Gazeteleri okuyunca etkileniyorum, hayatla bağım azalıyor. İçimi umutsuzluk kaplıyor ki, bu benim için tehlikeli bir durum. 10-12 yıldır böyleyim. Çetin Altan âşığıyım. Ertuğrul Özkök'ü özellikle pazar günleri takip ediyorum. Ruhat Mengi, onu tanıdığım süreç itibariyle kendisine müthiş şeyler katmış birisi. Hıncal'ı (Uluç) da söylenerek okuyorum. O hep ekstremdi. Artık ona kırılmıyorum. Çünkü zamanında çok kırıldım.
*Hıncal Uluç, bir yazısında sizin Erol Simavi'yle yaşadığınız ilişkiyi ifşa etmişti. Duyduğunuz büyük aşktan, Simavi'ye nasıl masaj yaptığınızdan söz etmişti.
-Bizde misafirken onunla paylaştığım özel yaşamımı, anlattıklarımı aradan 20 küsur yıl geçti diye yazması onun etik görüşünü bağlar.
*Gazetelerde sizi üzen, umudunuzu kıran haberler neler?
-Gelir dengesizliği ve namus cinayetleri beni deli ediyor. Bir kadının ne yapıp ne yapmayacağına, gönlünün nereye kayıp nereye kaymayacağına dördüncü, beşinci çeperdeki insanlar karar veriyor.
*Henüz 17'nizde babanızın sizi bekâret kontrolüne götürmesi... Belki de kendinizi o kadınlarla özdeşleştiriyorsunuz.
-Belki... İçgüdüsel davranırım ben. Kadınların hırpalanmasına, orta zekâlılar cennetinde birtakım niteliksiz insanların fazladan öteye geçmiş olmalarına dayanamıyorum. Bu haberleri okuyarak zaman kaybediyorum. Televizyon açmıyorum, hatta kendi programlarımı da izlemiyorum. 'Ayy çok üzüldük, haftanın rüküşü seçildiniz!' diyorlar. Bana ne? Aidiyet duygum da yok galiba. Bizim camiamızda sanatçılar kendi yarattıkları illüzyonda kayboluyorlar. Çok fazla inanıyorlar başarılarına ve şöhretlerine.
'Kariyerim mahvolur,' telaşındalar. Umrum değil.'
*Kariyerim,' demediğiniz halde Nükhet Duru olmayı başardınız.
-Mucizevi bir şey bu. Çünkü dokuz yıldır albüm de çıkarmadım. Ama halk benim bir şarkı söylediğim zaman iyi söylediğimi biliyor. Kendi kendime kurumsallaşabildim. Nükhet Duru denilince beni az tanıyanlar bile 'Dikkatli, istikrarlı, neşeli ve işini iyi yapan bir şarkıcı' diye tanımlıyor.
*Neden albümleriniz çok satmıyor? Kendinizi yenilemediğiniz için mi?
-Albümlerimi kendi zevkime göre yapıyorum, yaptığım şey biraz lüks. Albümlerim elbette satsın isterim. Eski albümlerim çok sattı. 20 yıl önce yaptığım şarkılar hâlâ reaksiyon alabiliyor, demek ki gerçek şarkılar bunlar. Geçen zaman içinde sosyolojik yapı değişti. Büyük kitleler, benim söylemekten zevk alacağım müziğin peşinde değil artık. Bizim meslekte sürekli hit parçalar peşinde koşmak gerekiyor, ama ben hep sahneme yaslandım. Albüm yapmaktan o kadar keyif almadım. Ben tavrımı değiştirmek istemem.
'Unutamadığım adam Erol Simavi'
*Aşk cephesinde ne var, ne yok?
-Tamamen boş. Bu bir dinlenme süreci. İnsanın Cem gibi bir oğlu olunca'Acaba ne zaman aşk yaşayacağım,' düşüncesinden çok daha farklı noktalarda olabiliyor. Dokuz ay önce Yunanlı doktorla (Yannis Gionnis) dost olarak ayrıldık. Ayrılmaya kendimi hazırladım ve ben söyledim. Kendi kendime yeter bir kadın olarak görünüyorum, bir erkek bir süre sonra 'Bunun bana hiç ihtiyacı yok,' diye düşünüyor.
*Neden böyle davranıyorsunuz?Kendiliğinden ortaya çıkıyor. Oysa, ilişkimiz çok güzel, çok romantik gidiyordu. Onun için yapabileceğim jestlerin sonu yoktu. Yunanca öğrenmemin onu çok mutlu edeceğini düşündüm. Yunanca öğrendim. Zamanla sorunlar çıktı, tabii aradaki mesafe de önemliydi. Öyle bir yere geldik ki benim biraz daha Yunanistan'da olmam gerekiyordu. Oysa Cem'in bana en çok ihtiyaç duyduğu dönemler. Hangi anne 'Babası idare etsin,' diyebilir? Birtakım disiplinler için bir süre babaya gönderebilirim. Ama onun ihtiyacı olan şeyi ben veririm. Evde kokumun olması bile yeter. Anne - oğul ilişkisi başka bir şey. Onun onaylayacağı biriyle beraber olmak isterim. Erkek çocuğun karakteri bazı şeyleri geç anlar, bazı şeyleri bünyesi kabul etmez. Bu yüzden hep özenli davrandım.
*Yeni bir ilişki istemiyor musunuz?
-Bir şeyi zorlamak ya da beklemek gibi huylarım yoktur. Belki de kendimi biraz dinlemeyi arzu ediyorum. Aradığım nitelikte insanlar göremiyorum çevremde. Benim anladıklarımdan zevk alacak insanlar daha az. Bir defa yaşıtlarım çok yorgun. Benim doktor öyle değildi Allahtan. Sabah altıda kalkıp hadi bir yere gidelim dediğimde geliyordu. 30'luklar da yorgun. Onun için uyum sağladığım arkadaşlarımla daha çok eğleniyorum.
*Unutamadığınız adamlar?
-18 yaşındayken Mehmet Teoman'la nişanlandım. Hoş bir insandır, bir anlamda beni bana anlattı. Sonra benden çok büyük bir insan olan Erol Bey (Simavi) ile ilişkim oldu, üç yıl sürdü. Ben onun hoşuna gidebilecek şeyleri yaptım. Birlikte olduğum insanın beklentilerine göre davranırım. Ayrıldığımızda 24'ündeydim. Hâlâ onu çok severim. Her kadın gibi güce, başarıya hayranlık besliyorum. O kadar yetkin bir insanın benim sözümü dinliyor olması beni etkiliyordu... Hassas bir insandı, neyi istediğimi tahmin ederdi. Aramızdaki yaş farkı yüzünden bu ilişkinin bir gün tıkanacağını biliyordum. Hayatımdaki ideal erkek oydu. Zaten beni o yetiştirdi, bir hoca gibi imtihan ederdi. Onun sayesinde Fransızca öğrendim. 'Her şeyi öğreneceksin, ama onların hepsini unutup içinden geldiği gibi davranacaksın,' derdi. İlk evliliğimi yaptığım Dikran Masis gibi zeki bir adamın beni severek evlenmesi bana gurur veriyor. Masis'le evliliğim sırasında sahneye ara verdim, çünkü Cem'in bebekliğini sindirerek yaşamak istedim. İkinci kocam Özalp (Birol) de bebek istiyordu, ama ben istemedim. Önce uzaklaştım, sonra hiç yokken kavga çıkardım.
*Açık saçık pozlar vermek de bu oyunun bir parçası mıydı?
-Sanki. Ufak ufak kırılmalar da yaşamıştım. Erkekleri birden şımartıyor, tepeme çıkartıyor, sonra birden bire çekip gidiyorum.Ama bu kötü bir özellik.Uğraşıyorum, söz. Bir daha yapmayacağım.
17/9/2005
Şule Çizmeci - Radikal Gazetesi
Yelkenler Fora
Eşsiz yorumcu Nükhet Duru yeni bir albüm ile karşımızda: Sanatçının başarılarla dolu 30 küsur yıllık müzikal kariyerinde yeni bir tepe noktasını işaret eden mükemmel bir 'sound'a sahip, mükemmel bir albüm.
Eşsiz yorumcu Nükhet Duru yeni bir albüm ile karşımızda: Sanatçının başarılarla dolu 30 küsur yıllık müzikal kariyerinde yeni bir tepe noktasını işaret eden mükemmel bir 'sound'a sahip, mükemmel bir albüm. Mehmet Teoman'ın öncülüğünde hazırlanmış eski şarkıların dans mikslerinden oluşan iki single dışında, çoğunlukla (her biri duygusal anlamda insanı bir seksen yere seren) 'yavaş' ya da 'ağır' (yani 'down tempo', bilemediniz 'mid tempo') şarkılar söylemiş olan Duru, ilk defa bu albümle, günümüzün hızını yakalamaya niyetleniyor, 'up tempo' şarkıların ağırlıkta olduğu yeni bir sound ile karşımıza çıkıyor. (Ajda Pekkan'ın söylediği) 'Sen İste'nin yaratıcısı Fuad Abdullah'ın büyük desteği ve emeğiyle ortaya çıkmış bu yeni sound, Duru'nun bugüne kadar belki de hep istemiş, beklemiş olduğu bir yapıya sahip: Hareketli, keyifli, fıkır fıkır hatta seksi. 'Seks' ve 'sound' belki de yan yana anmanın tuhaf kaçacağı (en azından iyi olmayacağı) iki alan ya da kavram. Ama söz konusu olan perküsyon ağırlıklı bir yapı ve seslendiren de Nükhet Duru gibi (her dem güzel ve bakımlı ve çekici) bir sanatçı olunca, bu iki sözcüğü yan yana getirmek o kadar da yanlış ya da anlamsız görünmeyebilir. Ritmin bilirkişilerinden biri saymanın hiç de yanlış olmayacağı Abdullah'ın kurduğu altyapı üzerinde yükselen Duru'nun sesinden her bir sözcük, altyapıyı tamamlayacak bir biçimde dökülmüş, vokalin bizzat kendisi, 'ritm'i oluşturan unsurlardan biri haline gelmiş. Abdullah ve Duru'nun uyumu gerçekten çok şaşırtıcı. Bir samimiyet kalesi olarak kabul edilmesi gereken Nükhet Duru'yu, (Mehmet Teoman, Cenk Taşkan ve Ali Kocatepe ile birlikte çalıştığı ilk dönemi hariç) bugüne kadar böyle iyi anlayan-değerlendiren başka bir prodüktör çıkmamıştı. Hem genel olarak müziği, hem günümüzün özelliklerini hem de Nükhet Duru'yu çok iyi biliyor-tanıyor olduğu aşikâr olan Fuad Abdullah, bir yandan kendi içinde boydan boya uyumlu bir müzikal yapı oluşturmayı başarırken, bir yandan da popüler müziğimizin çok güçlü birkaç isminden biri olan Nükhet Duru ile çalışıyor olduğunu da unutmamış ve Duru'nun o eşsiz vokal biçimini şarkıların tamamının üzerine yaymış, yapılanları sarıp sarmalamasını sağlamış. Sonuç: Altyapı bir yana, vokal bir yana çekmemiş... Albümün kaydı, sanki 70'lerde, o eski 'demode' günlerde yapılmış gibi olmuş; yorumcu ve bütün orkestra birlikte stüdyoya girmiş, şarkının icrası birlikte yapılmış gibi. Öyle bir ruh, öyle bir sahicilik. 'Oradan kes buraya yapıştır'ın, 'oradan taşı, buraya ekle'nin yerle bir ettiği 'gerçeklik' duygusu, '...Gece Saat On İki'yi (bir eldiven gibi) sarmış, kuşatmış.
Bir aşk borcu
10 şarkılık albümün repertuarı, ilk bakışta (yaratıcılık anlamında) çok parlak görünmeyebiliyor. Albümde yalnızca (biri Mustafa Sandal, ikisi de Abdullah'a ait olmak üzere) üç yeni beste var. Üç yabancı beste+4 cover ile de repertuar tamamlanmış. Ama yeni bir sound inşası için gösterilmiş çaba ve bu çabayla elde edilen sonuç, başka bir albüm ya da sanatçı için ciddi bir handikap sayılabilecek bu durumu kendiliğinden devre dışı bırakmış. Albümün tamamı dinlendiğinde insan şöyle bir hisse bile kapılabiliyor: Bu ritim, bu altyapı ve bu 'ses' ile ne söylense olurmuş... Ama albümün ekibi işi o kadar da şansa ya da oluruna bırakmamış. 2000'lerin başında yayınladığı 'Say Amor' adlı single ile işin mutfağından çıkıp kendisini göstermiş de olan Fuad Abdullah'ın (birinin sözleri Murathan Mungan'a ait) yeni şarkılarının ikisi de mükemmel. Mustafa Sandal'a ait 'Şarap Gibi'nin sözleri de Abdullah'ın; bu da iyi ya da yerinde bir karar. Sandal ve yaşıtları, ne yazık ki başka bir pencereden bakıyor olup bitenlere ve bu pencereden görülebilenlerle Nükhet Duru'ya uygun bir dünya kurulmayabilirdi... Albümün 'cover' kontenjanı da çok derli toplu. Popüler müziğimizin sağlam isimlerinden biri olan Suat Sayın'ın 'On İkiye On Kala', zamanında Kibariye'nin büyük bir hit haline getirdiği 'İyimserim' ve Seyyal Taner'in üne kavuşturduğu bir Çiğdem Talu/Melih Kibar şarkısı olan 'Gülme Komşuna', Nükhet Duru'nun sesinden bambaşka şarkılar haline gelmiş. Bir yandan yeni gibi duran, bir yandan da geçmiş ile bağları kopartılmamış olağanüstü güzellikte şarkılar. Belki 'İyimserim'in oryantal havasının fazla törpülendiği (ya da biraz kurutulduğu) söylenebilir. Ama belki de, şarkının bütün bir albüme uyum sağlayabilmesi, diğerlerinin arasında sırıtmaması için bunun böyle yapılması gerekmekteydi... Çok zor bir virajı aldı Nükhet Duru. Bir evvelki single-albüm arası çalışmasında yer alan (mükemmel söylenmiş ama o zamanın piyasa şartları nedeniyle herkese duyurulamamış) 'Beni Tanıma' ile dönmek isteyip de dönemediği bir virajdı bu. Bu viraj alındı, önümüzdeki beş-on yılın bütün yolu da Duru için açık artık. Nükhet Duru'suz bir hayat neye benzer bilmiyorduk, Allahtan bilmek zorunda da kalmayacağız.Bulursanız kaçırmayınBaşta "Nükhet Duru Klasikleri", "...Gece Saat On İki", "Mühür" ve "Gümüş" olmak üzere Nükhet Duru'nun nesi var nesi yoksaSakın yaklaşmayın"Melankoli"nin Sezen Aksu versiyonu
Keşke olsa
Nükhet Duru'nun eski-yeni kliplerinden, konser kayıtlarından oluşan bir DVD"Mühür"ün yeni bir baskısı
Orijinal versiyon ve remikslerden oluşacak iki (hatta üç ya da dört) disklik bir best of
Keşke olmasa
Herhangi bir Nükhet Duru şarkısının, herhangi bir 'cover'ı
09/07/2006
Naim Dilmener - Radikal Gazetesi
Eşsiz yorumcu Nükhet Duru yeni bir albüm ile karşımızda: Sanatçının başarılarla dolu 30 küsur yıllık müzikal kariyerinde yeni bir tepe noktasını işaret eden mükemmel bir 'sound'a sahip, mükemmel bir albüm. Mehmet Teoman'ın öncülüğünde hazırlanmış eski şarkıların dans mikslerinden oluşan iki single dışında, çoğunlukla (her biri duygusal anlamda insanı bir seksen yere seren) 'yavaş' ya da 'ağır' (yani 'down tempo', bilemediniz 'mid tempo') şarkılar söylemiş olan Duru, ilk defa bu albümle, günümüzün hızını yakalamaya niyetleniyor, 'up tempo' şarkıların ağırlıkta olduğu yeni bir sound ile karşımıza çıkıyor. (Ajda Pekkan'ın söylediği) 'Sen İste'nin yaratıcısı Fuad Abdullah'ın büyük desteği ve emeğiyle ortaya çıkmış bu yeni sound, Duru'nun bugüne kadar belki de hep istemiş, beklemiş olduğu bir yapıya sahip: Hareketli, keyifli, fıkır fıkır hatta seksi. 'Seks' ve 'sound' belki de yan yana anmanın tuhaf kaçacağı (en azından iyi olmayacağı) iki alan ya da kavram. Ama söz konusu olan perküsyon ağırlıklı bir yapı ve seslendiren de Nükhet Duru gibi (her dem güzel ve bakımlı ve çekici) bir sanatçı olunca, bu iki sözcüğü yan yana getirmek o kadar da yanlış ya da anlamsız görünmeyebilir. Ritmin bilirkişilerinden biri saymanın hiç de yanlış olmayacağı Abdullah'ın kurduğu altyapı üzerinde yükselen Duru'nun sesinden her bir sözcük, altyapıyı tamamlayacak bir biçimde dökülmüş, vokalin bizzat kendisi, 'ritm'i oluşturan unsurlardan biri haline gelmiş. Abdullah ve Duru'nun uyumu gerçekten çok şaşırtıcı. Bir samimiyet kalesi olarak kabul edilmesi gereken Nükhet Duru'yu, (Mehmet Teoman, Cenk Taşkan ve Ali Kocatepe ile birlikte çalıştığı ilk dönemi hariç) bugüne kadar böyle iyi anlayan-değerlendiren başka bir prodüktör çıkmamıştı. Hem genel olarak müziği, hem günümüzün özelliklerini hem de Nükhet Duru'yu çok iyi biliyor-tanıyor olduğu aşikâr olan Fuad Abdullah, bir yandan kendi içinde boydan boya uyumlu bir müzikal yapı oluşturmayı başarırken, bir yandan da popüler müziğimizin çok güçlü birkaç isminden biri olan Nükhet Duru ile çalışıyor olduğunu da unutmamış ve Duru'nun o eşsiz vokal biçimini şarkıların tamamının üzerine yaymış, yapılanları sarıp sarmalamasını sağlamış. Sonuç: Altyapı bir yana, vokal bir yana çekmemiş... Albümün kaydı, sanki 70'lerde, o eski 'demode' günlerde yapılmış gibi olmuş; yorumcu ve bütün orkestra birlikte stüdyoya girmiş, şarkının icrası birlikte yapılmış gibi. Öyle bir ruh, öyle bir sahicilik. 'Oradan kes buraya yapıştır'ın, 'oradan taşı, buraya ekle'nin yerle bir ettiği 'gerçeklik' duygusu, '...Gece Saat On İki'yi (bir eldiven gibi) sarmış, kuşatmış.
Bir aşk borcu
10 şarkılık albümün repertuarı, ilk bakışta (yaratıcılık anlamında) çok parlak görünmeyebiliyor. Albümde yalnızca (biri Mustafa Sandal, ikisi de Abdullah'a ait olmak üzere) üç yeni beste var. Üç yabancı beste+4 cover ile de repertuar tamamlanmış. Ama yeni bir sound inşası için gösterilmiş çaba ve bu çabayla elde edilen sonuç, başka bir albüm ya da sanatçı için ciddi bir handikap sayılabilecek bu durumu kendiliğinden devre dışı bırakmış. Albümün tamamı dinlendiğinde insan şöyle bir hisse bile kapılabiliyor: Bu ritim, bu altyapı ve bu 'ses' ile ne söylense olurmuş... Ama albümün ekibi işi o kadar da şansa ya da oluruna bırakmamış. 2000'lerin başında yayınladığı 'Say Amor' adlı single ile işin mutfağından çıkıp kendisini göstermiş de olan Fuad Abdullah'ın (birinin sözleri Murathan Mungan'a ait) yeni şarkılarının ikisi de mükemmel. Mustafa Sandal'a ait 'Şarap Gibi'nin sözleri de Abdullah'ın; bu da iyi ya da yerinde bir karar. Sandal ve yaşıtları, ne yazık ki başka bir pencereden bakıyor olup bitenlere ve bu pencereden görülebilenlerle Nükhet Duru'ya uygun bir dünya kurulmayabilirdi... Albümün 'cover' kontenjanı da çok derli toplu. Popüler müziğimizin sağlam isimlerinden biri olan Suat Sayın'ın 'On İkiye On Kala', zamanında Kibariye'nin büyük bir hit haline getirdiği 'İyimserim' ve Seyyal Taner'in üne kavuşturduğu bir Çiğdem Talu/Melih Kibar şarkısı olan 'Gülme Komşuna', Nükhet Duru'nun sesinden bambaşka şarkılar haline gelmiş. Bir yandan yeni gibi duran, bir yandan da geçmiş ile bağları kopartılmamış olağanüstü güzellikte şarkılar. Belki 'İyimserim'in oryantal havasının fazla törpülendiği (ya da biraz kurutulduğu) söylenebilir. Ama belki de, şarkının bütün bir albüme uyum sağlayabilmesi, diğerlerinin arasında sırıtmaması için bunun böyle yapılması gerekmekteydi... Çok zor bir virajı aldı Nükhet Duru. Bir evvelki single-albüm arası çalışmasında yer alan (mükemmel söylenmiş ama o zamanın piyasa şartları nedeniyle herkese duyurulamamış) 'Beni Tanıma' ile dönmek isteyip de dönemediği bir virajdı bu. Bu viraj alındı, önümüzdeki beş-on yılın bütün yolu da Duru için açık artık. Nükhet Duru'suz bir hayat neye benzer bilmiyorduk, Allahtan bilmek zorunda da kalmayacağız.Bulursanız kaçırmayınBaşta "Nükhet Duru Klasikleri", "...Gece Saat On İki", "Mühür" ve "Gümüş" olmak üzere Nükhet Duru'nun nesi var nesi yoksaSakın yaklaşmayın"Melankoli"nin Sezen Aksu versiyonu
Keşke olsa
Nükhet Duru'nun eski-yeni kliplerinden, konser kayıtlarından oluşan bir DVD"Mühür"ün yeni bir baskısı
Orijinal versiyon ve remikslerden oluşacak iki (hatta üç ya da dört) disklik bir best of
Keşke olmasa
Herhangi bir Nükhet Duru şarkısının, herhangi bir 'cover'ı
09/07/2006
Naim Dilmener - Radikal Gazetesi
'Erkekler Boş Oturmasın, Eşine Masaj Yapsın'
Zerrin Özer mi, Nükhet Duru mu? Hangisiyle ilgili magazin malzemesi daha verimli?
Hangisi daha eğlenceli, ilginç, acıklı, komik, gülünç?
Sesleri, yorumları, pop tarihindeki yerleri malum.
Birini hayranlık uyandıran ama maalesef asgari işe yaratabildiği deli caz gırtlağıyla, öbürünü 'Say üç şarkı geçmişten, ama Türkçe olacak' diye kıstırılan pek çok kişinin hevesle hatırlayacağı 'Melankoli'siyle kodlamışız.
Ama böyle bir anti çaba görülmemiştir; ikisi de başka türlü varolmak için çırpınıyor. Zerrin Özer, yıldızcık avcısı yarışma programlarının jüri üyesi olarak gösterdiği reçelli sevgilerle olsun, ilişkilerinden bize geçen ağır beşamelli hüzünlerle olsun, bir his(teri). Şimdi de yazdığı kitapta eteğindeki travmaları döküyor. Sahiden en derin acıları o mu yaşıyor, yoksa bu biraz algıyla mı ilgili? Fazla köpürtmeyle?
Özer sanki hep şampuanda doz aşımına gidiyor. Göz yakmayan cinsten kullanmayı öğrenemediği için de hep o köpükler gözüne kaçıyor, canı herkesten fazla yanıyor.Bunu tabii çocukken tecavüze uğramamış biri olarak diyorum. Ama şunu da soruyorum: Bu kadar bela, çağırmadan gelir mi?
Özer'in kitabıyla ilgili olarak 'Yüksek sesle okuma seansları düzenleyelim' önerisinde bulundu bir arkadaşımız. O kadar farklı bir soluk edebiyatta: Damardan mizah. Nükhet Duru da, gençlik reçeteleriyle, güzellik iksirleriyle sürekli gündemde. Obsesif okuyucu, kulağa fevkalade fiktif gelen, yüzü kırışmasın diye artırdığı sesli harf kullanımı ve televizyon seyrederken ayak bilekleri ince kalsın diye yaptığı şişe egzersizini evvelki makalelerimizden hatırlayabilir.
Duru'yla onlarca söyleşi yapılıyor; en güzel soru henüz soramadığımız: Bilinçaltınızın Taylandlı prenses ve travestilerle ne alıp veremediği var?
Nerdeee o kişilikli, sımsıkı siftah topuzu. Ki sahne âlemlerindeki en başarılı stil, imaj çalışmalarındandı.
Nerdeee (gene takıntılı okurlara kendilerini test etme imkânı) boşta kalan kısımlarıyla ete yapışık bölümleri eşit uzunlukta olan tırnakları ve değiştirilmiş ifadesiyle Tayland Kralı Bhumibol'ün kızı Prenses Chulabhorn'la ikiz kız kardeş olmuş bu kurgu karakter.
Genç filan durmuyor, sadece genç göstermek uğruna kendini tamamen başkalaştırmış bir orta yaşlı gibi duruyor. Ama hafta sonu, gençlik ve güzellik sırlarını gene 'ilk kez' açıklamış Nükhet Duru:
Otururken karnını üç kademeli olarak içine çeker, bunu da günde 50 kere yaparmış. Ellerine yanık kremi ya da susamyağı sürüp eldiven geçirir, bir saat ellerini böyle eldivenli tutar, bunu da haftada 3 kere tekrarlarmış.
Şişik ve çökük gözlere karşı, buzluğa koyup dondurduğu iki 'gümüş' kaşığı 10 dakika gözlerine bastırırmış. Erkekler de boş oturmasın, bari eşlerinin ayağına masaj yapsınmış!
Şu geçmiş yaşam zamazingoları var ya; Duru da ilk yaşamında hakiki bir Tayland kraliçesi olmasın...
Nur Çintay - Radikal Gazetesi
Hangisi daha eğlenceli, ilginç, acıklı, komik, gülünç?
Sesleri, yorumları, pop tarihindeki yerleri malum.
Birini hayranlık uyandıran ama maalesef asgari işe yaratabildiği deli caz gırtlağıyla, öbürünü 'Say üç şarkı geçmişten, ama Türkçe olacak' diye kıstırılan pek çok kişinin hevesle hatırlayacağı 'Melankoli'siyle kodlamışız.
Ama böyle bir anti çaba görülmemiştir; ikisi de başka türlü varolmak için çırpınıyor. Zerrin Özer, yıldızcık avcısı yarışma programlarının jüri üyesi olarak gösterdiği reçelli sevgilerle olsun, ilişkilerinden bize geçen ağır beşamelli hüzünlerle olsun, bir his(teri). Şimdi de yazdığı kitapta eteğindeki travmaları döküyor. Sahiden en derin acıları o mu yaşıyor, yoksa bu biraz algıyla mı ilgili? Fazla köpürtmeyle?
Özer sanki hep şampuanda doz aşımına gidiyor. Göz yakmayan cinsten kullanmayı öğrenemediği için de hep o köpükler gözüne kaçıyor, canı herkesten fazla yanıyor.Bunu tabii çocukken tecavüze uğramamış biri olarak diyorum. Ama şunu da soruyorum: Bu kadar bela, çağırmadan gelir mi?
Özer'in kitabıyla ilgili olarak 'Yüksek sesle okuma seansları düzenleyelim' önerisinde bulundu bir arkadaşımız. O kadar farklı bir soluk edebiyatta: Damardan mizah. Nükhet Duru da, gençlik reçeteleriyle, güzellik iksirleriyle sürekli gündemde. Obsesif okuyucu, kulağa fevkalade fiktif gelen, yüzü kırışmasın diye artırdığı sesli harf kullanımı ve televizyon seyrederken ayak bilekleri ince kalsın diye yaptığı şişe egzersizini evvelki makalelerimizden hatırlayabilir.
Duru'yla onlarca söyleşi yapılıyor; en güzel soru henüz soramadığımız: Bilinçaltınızın Taylandlı prenses ve travestilerle ne alıp veremediği var?
Nerdeee o kişilikli, sımsıkı siftah topuzu. Ki sahne âlemlerindeki en başarılı stil, imaj çalışmalarındandı.
Nerdeee (gene takıntılı okurlara kendilerini test etme imkânı) boşta kalan kısımlarıyla ete yapışık bölümleri eşit uzunlukta olan tırnakları ve değiştirilmiş ifadesiyle Tayland Kralı Bhumibol'ün kızı Prenses Chulabhorn'la ikiz kız kardeş olmuş bu kurgu karakter.
Genç filan durmuyor, sadece genç göstermek uğruna kendini tamamen başkalaştırmış bir orta yaşlı gibi duruyor. Ama hafta sonu, gençlik ve güzellik sırlarını gene 'ilk kez' açıklamış Nükhet Duru:
Otururken karnını üç kademeli olarak içine çeker, bunu da günde 50 kere yaparmış. Ellerine yanık kremi ya da susamyağı sürüp eldiven geçirir, bir saat ellerini böyle eldivenli tutar, bunu da haftada 3 kere tekrarlarmış.
Şişik ve çökük gözlere karşı, buzluğa koyup dondurduğu iki 'gümüş' kaşığı 10 dakika gözlerine bastırırmış. Erkekler de boş oturmasın, bari eşlerinin ayağına masaj yapsınmış!
Şu geçmiş yaşam zamazingoları var ya; Duru da ilk yaşamında hakiki bir Tayland kraliçesi olmasın...
Nur Çintay - Radikal Gazetesi
2006'nın En İyileri
1- 'Büyük Düşler'/Mor Ve Ötesi2- 'Her Şeyin Bir Bedeli Var'/Rashit3- 'İnandığın Masallar'/Pinhani4- '7'n Bitirdin'/Nazan Öncel5- 'Kalbim Yok'/Zardanadam6- 'Yıldızlar Kuşandık'/Grup Yorum 7- 'Kalabalıkta Bir Yüz'/Murat Köseoğlu-Zeynep Arıkan
8- 'Gece Saat On İki'/Nükhet Duru
9- 'Ayrılığın El Kitabı'/Betül Demir10- 'Cool Kadın'/Ajda Pekkan2006'nın en kötüleri
Naim Dilmener
8- 'Gece Saat On İki'/Nükhet Duru
9- 'Ayrılığın El Kitabı'/Betül Demir10- 'Cool Kadın'/Ajda Pekkan2006'nın en kötüleri
Naim Dilmener
Gökyüzünden Birer Birer İnen Yıldızlar
Nükhet Duru'dan başka çok az şarkıcının en derin, en kalıcı, en başarılı, en büyük hitleri yaptığı ilk albümlerinden gelir. Çok az şarkıcı,'altın' veya 'olgunluk' çağını meslek hayatının ilk yıllarında, utanmasak çocuk diyeceğimiz bir haldeyken yaşar. 1977-1980 arasında ürettiği şarkılar...
Nükhet Duru'dan başka çok az şarkıcının en derin, en kalıcı, en başarılı, en büyük hitleri yaptığı ilk albümlerinden gelir. Çok az şarkıcı,'altın' veya 'olgunluk' çağını meslek hayatının ilk yıllarında, utanmasak çocuk diyeceğimiz bir haldeyken yaşar. 1977-1980 arasında ürettiği şarkılar, bırakın Duru'nun kariyerinin doruk noktasını oluşturmayı, adına Türk popu dediğmiz bu renkli kolajın bile yüzakı, iftihar kaynakları arasında. Çok yazıldı, çok söylendi. Bir döneme damga vurmuş, o günden bu güne eskimemiş, yaratıcı ekibinin de (Duru ile birlikte Mehmet Teoman, Cenk Taşkan ve Ali Kocatepe) daha iyisine imza atamadığı, dolayısıyla onları ihya kadar mahkum da eden şarkılar bunlar: Melankoli, Ben Sana Vurgunum, Beni Benimle Bırak, Bir Nefes Gibi ve diğerleri.
Bu nefes kesici şarkıları söyleyen gencecik kız, bakışlar üzerindeyken sahnelerin en coşkulu, en alımlı, en 'şarap gibi' kadınına dönüştü. Biz, Nükhet Duru'dan hiç ayrılmadık aslında. Sanki hep oradaydı, hep sahnede, hep televizyonda, hep gözler önündeydi. Karnı burnundayken bile bize şarkı söylüyordu. Bakışlarımızla birlikte o da değişti. Bu değişimin iki ucunu birbirine bağlayan öykünün müzikal kısmı ne yazık ki kopuk. Sayısı epeyce küçük 'deli' hayranları hariç, Türk popunun en çarpıcı seslerinden birisi hakkında neredeyse belleksiziz. Bir uzak 'dün'ü var Duru'nun, bir de hiç değişmez görünen 'şimdi'si.
LP'den CD'ye
Ossi Müzik ve Hakan Eren, Nükhet Duru'nun da onayı ve desteğiyle, şarkıcının kendisine çok erken bir olgunluk çağını armağan eden efsanevi ekibinin dağılış yıllarını izleyen iki 33'lük plağını (bir şarkı eksikle) yeniden yayınladı: Nükhet Duru 81 ve Aşıksam Ne Farkeder?. Bu iki albümün en önemli yanı, Duru'nun kurucu ekibinden büyük ölçüde ayrılarak, onlarsız giriştiği (ve halen devam eden) denemelerin ilk şarkılarını barındırıyor olması. Albümde, daha önce Duru'nun düzenlemelerine imza atan ama onun için şarkı bestelemeyen Onno Tunç'un adı hemen öne çıkıyor. Nükhet Duru'nun ilk defa beraber çalıştığı ve Türk popu ile ilgilenen herkesi fazlasıyla heyecanlandırmaya yetecek Fikret Şeneş, Çiğdem Talu, Melih Kibar, Ülkü Aker, Selmi Andak gibi isimler de bu iki albümdeler. Herhalde Nükhet Duru'yu müzikal olarak bu kadar çekici kılan, mükemmel şarkı söylemesi kadar, en olmayacak müzisyenleri ve tarzları kendi biyografisinde biraraya getirebilmiş olması. Öyle bir liste ki bu, Aysel Gürel'den Murathan Mungan'a, Timur Selçuk'tan Mete Özgencil'e, Sezen Aksu'dan Soner Olgun'a, Nazan Öncel'den Lale Müldür'e Türk popunun içinde olan, müzik yapan, şiir yazan hemen hemen herkesi kapsıyor. Dolayısıyla bu iki albüm ve gelecekte ortaya çıkacak devamları, aslında Türk popunun Nükhet Duru üzerinden okunacak başka bir alternatif tarihini ele veriyor. Yalnızca onun biraraya getirebildiği bu en sıradışı, en yaratıcı isimlerin katkılarıyla örülmüş, benzersiz bir tarih, kaotik ve zengin bir arşiv bu.
Peki ya şarkılar? Sözlerini de kendisinin yazdığı Seninle geçtiğimiz yaz çıkan Onno Tunç Şarkıları albümünde yeniden seslendirilene kadar biraz gölgede kalmış, fakat rahatlıkla Duru'nun en iyileri arasında sayılabilecek bir şarkı. Seninle ile aynı kaderi paylaşıp bir derleme albüm sayesinde yeniden keşfedilen Söyletme Beni ve Nükhet Duru'nun best of'larına girdikleri için daha çok bilinen İstanbul ve Kaldırımlar da orijinal halleriyle yer alıyor bu yeni CD'de. Gidiyorum pek bilinmeyen bir gizli hit, ayrıca 'cover'lanmaya da çok uygun. Melih Kibar'ın en güzel bestelerinden biri olan Oysa Şimdi hayranlık uyandırıyor, tıpkı Fikret Şeneş'in Gözlerin Bulutlu'su gibi... Ve, Gökyüzünden İndi Yıldızlar, Kazandım, Hep O Kışı Hatırlarım, Papatya Falı başta olmak üzere diğer samimi, keyif veren ama en önemlisi çok iyi söylenmiş şarkılar. Kapkara yıllarda yapılmış, her şeye karşın iyimser şarkılar...
Sezen Aksu'nun, Nilüfer'in, Zerrin Özer'in ve Seyyal Taner'in farklı şekillerde, farklı yöntemlerle açtıkları kapı bu kez -geç de olsa- Nükhet Duru için aralanıyor. Bu aralıktan günışığına çıkanlar, Nükhet Duru diskografisinin devamı ile karşılaşacağımız hazinenin ipuçları sadece. Öyle bir hazine ki bu, yalnızca çer-çöp demeden Türk popunu anlamaya, dinlemeye, sevmeye ve sevdirmeye adanmış fanileri değil, herkesi içine çekecek kuvvette. Sürekli çabalayan, denemekten bıkmayan, şarkı söylemek için imkansızları başaran Nükhet Duru'nun hayat verdiği, hâlâ da nefes alan, aldıran bu şarkıları yeniden dinlemek ne büyük şans, ne mutluluk!En İyileriyle Nükhet Duru (1981-1982)/Ossi Müzik
17/02/2008
Cenk Özbay - Radikal Gazetesi
Nükhet Duru'dan başka çok az şarkıcının en derin, en kalıcı, en başarılı, en büyük hitleri yaptığı ilk albümlerinden gelir. Çok az şarkıcı,'altın' veya 'olgunluk' çağını meslek hayatının ilk yıllarında, utanmasak çocuk diyeceğimiz bir haldeyken yaşar. 1977-1980 arasında ürettiği şarkılar, bırakın Duru'nun kariyerinin doruk noktasını oluşturmayı, adına Türk popu dediğmiz bu renkli kolajın bile yüzakı, iftihar kaynakları arasında. Çok yazıldı, çok söylendi. Bir döneme damga vurmuş, o günden bu güne eskimemiş, yaratıcı ekibinin de (Duru ile birlikte Mehmet Teoman, Cenk Taşkan ve Ali Kocatepe) daha iyisine imza atamadığı, dolayısıyla onları ihya kadar mahkum da eden şarkılar bunlar: Melankoli, Ben Sana Vurgunum, Beni Benimle Bırak, Bir Nefes Gibi ve diğerleri.
Bu nefes kesici şarkıları söyleyen gencecik kız, bakışlar üzerindeyken sahnelerin en coşkulu, en alımlı, en 'şarap gibi' kadınına dönüştü. Biz, Nükhet Duru'dan hiç ayrılmadık aslında. Sanki hep oradaydı, hep sahnede, hep televizyonda, hep gözler önündeydi. Karnı burnundayken bile bize şarkı söylüyordu. Bakışlarımızla birlikte o da değişti. Bu değişimin iki ucunu birbirine bağlayan öykünün müzikal kısmı ne yazık ki kopuk. Sayısı epeyce küçük 'deli' hayranları hariç, Türk popunun en çarpıcı seslerinden birisi hakkında neredeyse belleksiziz. Bir uzak 'dün'ü var Duru'nun, bir de hiç değişmez görünen 'şimdi'si.
LP'den CD'ye
Ossi Müzik ve Hakan Eren, Nükhet Duru'nun da onayı ve desteğiyle, şarkıcının kendisine çok erken bir olgunluk çağını armağan eden efsanevi ekibinin dağılış yıllarını izleyen iki 33'lük plağını (bir şarkı eksikle) yeniden yayınladı: Nükhet Duru 81 ve Aşıksam Ne Farkeder?. Bu iki albümün en önemli yanı, Duru'nun kurucu ekibinden büyük ölçüde ayrılarak, onlarsız giriştiği (ve halen devam eden) denemelerin ilk şarkılarını barındırıyor olması. Albümde, daha önce Duru'nun düzenlemelerine imza atan ama onun için şarkı bestelemeyen Onno Tunç'un adı hemen öne çıkıyor. Nükhet Duru'nun ilk defa beraber çalıştığı ve Türk popu ile ilgilenen herkesi fazlasıyla heyecanlandırmaya yetecek Fikret Şeneş, Çiğdem Talu, Melih Kibar, Ülkü Aker, Selmi Andak gibi isimler de bu iki albümdeler. Herhalde Nükhet Duru'yu müzikal olarak bu kadar çekici kılan, mükemmel şarkı söylemesi kadar, en olmayacak müzisyenleri ve tarzları kendi biyografisinde biraraya getirebilmiş olması. Öyle bir liste ki bu, Aysel Gürel'den Murathan Mungan'a, Timur Selçuk'tan Mete Özgencil'e, Sezen Aksu'dan Soner Olgun'a, Nazan Öncel'den Lale Müldür'e Türk popunun içinde olan, müzik yapan, şiir yazan hemen hemen herkesi kapsıyor. Dolayısıyla bu iki albüm ve gelecekte ortaya çıkacak devamları, aslında Türk popunun Nükhet Duru üzerinden okunacak başka bir alternatif tarihini ele veriyor. Yalnızca onun biraraya getirebildiği bu en sıradışı, en yaratıcı isimlerin katkılarıyla örülmüş, benzersiz bir tarih, kaotik ve zengin bir arşiv bu.
Peki ya şarkılar? Sözlerini de kendisinin yazdığı Seninle geçtiğimiz yaz çıkan Onno Tunç Şarkıları albümünde yeniden seslendirilene kadar biraz gölgede kalmış, fakat rahatlıkla Duru'nun en iyileri arasında sayılabilecek bir şarkı. Seninle ile aynı kaderi paylaşıp bir derleme albüm sayesinde yeniden keşfedilen Söyletme Beni ve Nükhet Duru'nun best of'larına girdikleri için daha çok bilinen İstanbul ve Kaldırımlar da orijinal halleriyle yer alıyor bu yeni CD'de. Gidiyorum pek bilinmeyen bir gizli hit, ayrıca 'cover'lanmaya da çok uygun. Melih Kibar'ın en güzel bestelerinden biri olan Oysa Şimdi hayranlık uyandırıyor, tıpkı Fikret Şeneş'in Gözlerin Bulutlu'su gibi... Ve, Gökyüzünden İndi Yıldızlar, Kazandım, Hep O Kışı Hatırlarım, Papatya Falı başta olmak üzere diğer samimi, keyif veren ama en önemlisi çok iyi söylenmiş şarkılar. Kapkara yıllarda yapılmış, her şeye karşın iyimser şarkılar...
Sezen Aksu'nun, Nilüfer'in, Zerrin Özer'in ve Seyyal Taner'in farklı şekillerde, farklı yöntemlerle açtıkları kapı bu kez -geç de olsa- Nükhet Duru için aralanıyor. Bu aralıktan günışığına çıkanlar, Nükhet Duru diskografisinin devamı ile karşılaşacağımız hazinenin ipuçları sadece. Öyle bir hazine ki bu, yalnızca çer-çöp demeden Türk popunu anlamaya, dinlemeye, sevmeye ve sevdirmeye adanmış fanileri değil, herkesi içine çekecek kuvvette. Sürekli çabalayan, denemekten bıkmayan, şarkı söylemek için imkansızları başaran Nükhet Duru'nun hayat verdiği, hâlâ da nefes alan, aldıran bu şarkıları yeniden dinlemek ne büyük şans, ne mutluluk!En İyileriyle Nükhet Duru (1981-1982)/Ossi Müzik
17/02/2008
Cenk Özbay - Radikal Gazetesi
Nükhet Duru Niye Kükrüyor?
Yunanlı sevgilisi ile ilişkisinin 'evlenme' noktasına gelerek tıkandığını söyleyen Nükhet Duru, erkekleri 'dayanıksız malzeme' olarak görüyor: Hep onları aşan bir gücüm oldu.Sahne performansı için 'Cinsel yönden tatmin olmuş kadın sahnede benim gibi şahlanamaz' diyen Nükhet Duru, 'rötuşsuz' bikinili pozlarını dağıtacak
*Geçtiğimizgünlerde Türk kadını bedenini tanımıyor derken neyi kastediyordunuz?
-Terbiye sistemimizden başlayan yanlışlıklar sağlık konusunda devam ediyor. Ayıp diyerek göğüslerine, cinsel organına uzak büyütülen kadın daha sonra karaciğerine, akciğerine ve böbreğine de uzak kalıyor. Rahminin nerede olduğunu bilmiyor. Türkiye'de pek çok kadın rahmini cinsel organı zannediyor. Oysa beden o kadar güzel bir makine ki... Onu idare edebilmek için biraz öğrenmek lazım.
*Uzun seneler sonra ilk defa bikinili görüntülendiniz?
-Müthişti, kimse makyajsız ve rötuşsuz olduğunuza inanmak istemiyor. İnansınlar, makyajsız ve rötuşsuz. Çeşme'de bikinili yakalanmamak için balkonda tek başıma takılırım ben. Telefon etti bizimkiler, kimse yok gel diye. İndim oturdum, tam konuşurken fotoğraflar çekildi. Ne oluyor bir dakika dedim. Hemen yanlarına gittim. Aman çocuklar bir daha çekmeyin, lütfen dedim. Söz dediler gittiler.
*Beden bakımından referansınız ne sizin?
-Herkes bir şekilde tatil istiyor ve yapıyor. Bir tek bedenimiz yapmıyor. Sürekli yükleme olduğunda beden vaktinden önce yoruluyor. Gardroptaki pahalı bir giysiye diğerlerinden farklı özen gösteririz. Bedenimize de öyle olmalı.
*13 yaşında yalnızlığınızı ifade edecek biri bulamadığınızdan intihara teşebbüs etmişsiniz ve karaciğeriniz iflas noktasına gelmiş. O günlere nasıl bakıyorsunuz?
-Böyle bir şeyi, tedaviye çabucak cevap verecek kadar küçük yaşta yaşadığıma şükrediyorum. Çünkü kendimi onarma imkânım oldu.
*Peki ruhunuzu?
-Ruhumu şahsen, ben, kendim tamir ettim.
*Bunu her kadın yapabilir mi?
-İsterse evet. Her şey öğrenilebilirdir.
*Eski Nükhet yaşam kalitesi denince ne anlıyordu? Şimdiki Nükhet ne anlıyor?
-Eski Nükhet daha azını anlıyordu diyemem. Sadece bilinçlendi. Ben 20 yıldır sağlık konusuyla ilgiliyim. 15 yıldır da profesyonelim. 18'inde geçirdiğim felçten sonra bu konuya start verdim. *Her felcin az çok psikolojik nedeni de vardır? Sizinki neydi?
-Babamla ilgiliydi, Reha Muhtar'ın beni çok yorduğu şeyler. Babam bizi bırakıp gitmişti. Beni erken yaşta sahnede bulunca da karakola şikâyet etti. Polisler eşliğinde bekâret kontrolüne götürüldüm. Oradaki muameleler çok ağır gelmişti. Beni başka bir şey zannettiler. Bakire çıktım. Çalışabilmek için yaşımı büyütmeye çalışmıştım. Erken yüklenmiştim hayata. Gece hayatında gördüklerimi de içimi atmıştım belki. Bir sabah kalktım ki yürüyemiyorum. MS teşhisi konmuştu, doktorum senin gibi kalkıp da yürüyenini hiç görmedim dedi. Hakikaten MS sendromunu benim kadar sağlıklı atlatan tek tüktür.
*Kadınları sağlık konusunda bilinçlendirmek için il il dolaştığınızda aldatılan, dayak yiyen kadınlarla konuşmak nasıl?
-Zaten benim konum onları tamir etmek. Şehirli, kendini kurtarmış kadın beni ilgilendirmiyor. O yüzden belki doğuya ya da güneydoğuya gidip konferanslara katılıyorum. Ben en çok mutsuz kadınların kalplerini tamir etmek istiyorum. Kendilerine güvenmelerini istiyorum. Bir kadın mutsuzken dışarıya ışık veremez.
*Gelelim Nükhet-Cenk fenomenine. Bu sizin hayatınızdaki ikinci Cenk değil mi?
-Evet. Galiba hayatımda bu ismin uğuru var. Üçüncüsü de kocam olacak herhalde. Birinci Cenk (Taşkan), benim her şeyimdir. Ağabeyim, kardeşim, çocuğum. Nükhet Duru-Cenk Eren'e gelince, bizim camiada insanlar o kadar tembellik yapıyor ki, seyirci baktı ve emek gördü bizde. Zaten dokumuz tutmuş, Akdeniz kanı taşıyoruz, karşılığını hemen verdiler. İkimizin de hit kaseti yok. Ama nereye gitsek tıklım tıklım doluyor.
*Biraz da dişi Nükhet'ten bahsedelim mi?
-Samimi söylüyorum ben dişiliğimi sadece görüntüde ve tenimde yaşayan biriyim.
*Tehlikeli derecede dişi duruyorsunuz...
-Benim olan her şeyin farkındayım ama asla kullanmam. Bu bir araç değildir. Çok hassasımdır bir konuda. Hiçbir şeye dişiliğimi kullanarak sahip olmam. İlişkimde de çok düz hareket ederim. Fettan görünürüm ama tehlikeli değilim.
*Erkek 5 dakikada baştan çıkarılır demişsiniz bir yerde?
-Yine, bir erkeğin iki kere gözünün içine bakın, üçüncüsünde orada bulursunuz onu. Erkekler bir kadını baştan çıkaramaz, ya da çok uğraşmalıdır.
*Sahne performansınız neye bağlı? Cinsel olarak tatmin olmuş bir kadın, sahnede benim gibi şahlanamaz.
*Yunanlı sevgiliye ne oldu?
-İlk zamanlar ziyaretler çok hoştu. Şimdi evlenelim durumuna geldi. Ben orada tıkandım. *Evlenmek istemiyor musunuz?
-Her kadın kendini güvenceye almak için evleniyor. Bana ise benden başka güven veren biri olmadı şimdiye kadar. Ömrümde hiç 'Artık rahat uyuyabilirim' demedim.
*Bu erkeklere karşı bir güvensizlik mi?
-Erkekler dayanıksız malzeme. Bir kadın olarak benden dayanıklısına hiç rastlamadım. Hep onları aşan bir gücüm oldu.
*Herkes tarafından konuşulan şarap gibi kadın olmanız da bu güce dahil mi?
-Vallahi çeşit çeşit kumaş var. Poplin var, basma var, İngiliz kumaşı var. Ben hediyeli doğmuşum. Beni böyle görenler estetik yaptırdı, şurasını da aldırdı gibilerden konuşmakta coşup hızlarını alamıyor. Olsun, ben geçen gün bikinili yakalanınca Erol'dan (Atar) rica ettim. Bikini ile poz verdim. Onları da rötuşsuz yayınlatacağım. Haftaya belki de kıyamet koparacaklar, yıllar sonra bikinili poz verdim diye. Ama şöyle bir etrafıma bakıyorum. Herkes 'g noktası' hariç her yerini gösteriyor. Bana laf geleceğini sanmıyorum.
17/08/2003
Şebnem İyinam - Radikal Gazetesi
*Geçtiğimizgünlerde Türk kadını bedenini tanımıyor derken neyi kastediyordunuz?
-Terbiye sistemimizden başlayan yanlışlıklar sağlık konusunda devam ediyor. Ayıp diyerek göğüslerine, cinsel organına uzak büyütülen kadın daha sonra karaciğerine, akciğerine ve böbreğine de uzak kalıyor. Rahminin nerede olduğunu bilmiyor. Türkiye'de pek çok kadın rahmini cinsel organı zannediyor. Oysa beden o kadar güzel bir makine ki... Onu idare edebilmek için biraz öğrenmek lazım.
*Uzun seneler sonra ilk defa bikinili görüntülendiniz?
-Müthişti, kimse makyajsız ve rötuşsuz olduğunuza inanmak istemiyor. İnansınlar, makyajsız ve rötuşsuz. Çeşme'de bikinili yakalanmamak için balkonda tek başıma takılırım ben. Telefon etti bizimkiler, kimse yok gel diye. İndim oturdum, tam konuşurken fotoğraflar çekildi. Ne oluyor bir dakika dedim. Hemen yanlarına gittim. Aman çocuklar bir daha çekmeyin, lütfen dedim. Söz dediler gittiler.
*Beden bakımından referansınız ne sizin?
-Herkes bir şekilde tatil istiyor ve yapıyor. Bir tek bedenimiz yapmıyor. Sürekli yükleme olduğunda beden vaktinden önce yoruluyor. Gardroptaki pahalı bir giysiye diğerlerinden farklı özen gösteririz. Bedenimize de öyle olmalı.
*13 yaşında yalnızlığınızı ifade edecek biri bulamadığınızdan intihara teşebbüs etmişsiniz ve karaciğeriniz iflas noktasına gelmiş. O günlere nasıl bakıyorsunuz?
-Böyle bir şeyi, tedaviye çabucak cevap verecek kadar küçük yaşta yaşadığıma şükrediyorum. Çünkü kendimi onarma imkânım oldu.
*Peki ruhunuzu?
-Ruhumu şahsen, ben, kendim tamir ettim.
*Bunu her kadın yapabilir mi?
-İsterse evet. Her şey öğrenilebilirdir.
*Eski Nükhet yaşam kalitesi denince ne anlıyordu? Şimdiki Nükhet ne anlıyor?
-Eski Nükhet daha azını anlıyordu diyemem. Sadece bilinçlendi. Ben 20 yıldır sağlık konusuyla ilgiliyim. 15 yıldır da profesyonelim. 18'inde geçirdiğim felçten sonra bu konuya start verdim. *Her felcin az çok psikolojik nedeni de vardır? Sizinki neydi?
-Babamla ilgiliydi, Reha Muhtar'ın beni çok yorduğu şeyler. Babam bizi bırakıp gitmişti. Beni erken yaşta sahnede bulunca da karakola şikâyet etti. Polisler eşliğinde bekâret kontrolüne götürüldüm. Oradaki muameleler çok ağır gelmişti. Beni başka bir şey zannettiler. Bakire çıktım. Çalışabilmek için yaşımı büyütmeye çalışmıştım. Erken yüklenmiştim hayata. Gece hayatında gördüklerimi de içimi atmıştım belki. Bir sabah kalktım ki yürüyemiyorum. MS teşhisi konmuştu, doktorum senin gibi kalkıp da yürüyenini hiç görmedim dedi. Hakikaten MS sendromunu benim kadar sağlıklı atlatan tek tüktür.
*Kadınları sağlık konusunda bilinçlendirmek için il il dolaştığınızda aldatılan, dayak yiyen kadınlarla konuşmak nasıl?
-Zaten benim konum onları tamir etmek. Şehirli, kendini kurtarmış kadın beni ilgilendirmiyor. O yüzden belki doğuya ya da güneydoğuya gidip konferanslara katılıyorum. Ben en çok mutsuz kadınların kalplerini tamir etmek istiyorum. Kendilerine güvenmelerini istiyorum. Bir kadın mutsuzken dışarıya ışık veremez.
*Gelelim Nükhet-Cenk fenomenine. Bu sizin hayatınızdaki ikinci Cenk değil mi?
-Evet. Galiba hayatımda bu ismin uğuru var. Üçüncüsü de kocam olacak herhalde. Birinci Cenk (Taşkan), benim her şeyimdir. Ağabeyim, kardeşim, çocuğum. Nükhet Duru-Cenk Eren'e gelince, bizim camiada insanlar o kadar tembellik yapıyor ki, seyirci baktı ve emek gördü bizde. Zaten dokumuz tutmuş, Akdeniz kanı taşıyoruz, karşılığını hemen verdiler. İkimizin de hit kaseti yok. Ama nereye gitsek tıklım tıklım doluyor.
*Biraz da dişi Nükhet'ten bahsedelim mi?
-Samimi söylüyorum ben dişiliğimi sadece görüntüde ve tenimde yaşayan biriyim.
*Tehlikeli derecede dişi duruyorsunuz...
-Benim olan her şeyin farkındayım ama asla kullanmam. Bu bir araç değildir. Çok hassasımdır bir konuda. Hiçbir şeye dişiliğimi kullanarak sahip olmam. İlişkimde de çok düz hareket ederim. Fettan görünürüm ama tehlikeli değilim.
*Erkek 5 dakikada baştan çıkarılır demişsiniz bir yerde?
-Yine, bir erkeğin iki kere gözünün içine bakın, üçüncüsünde orada bulursunuz onu. Erkekler bir kadını baştan çıkaramaz, ya da çok uğraşmalıdır.
*Sahne performansınız neye bağlı? Cinsel olarak tatmin olmuş bir kadın, sahnede benim gibi şahlanamaz.
*Yunanlı sevgiliye ne oldu?
-İlk zamanlar ziyaretler çok hoştu. Şimdi evlenelim durumuna geldi. Ben orada tıkandım. *Evlenmek istemiyor musunuz?
-Her kadın kendini güvenceye almak için evleniyor. Bana ise benden başka güven veren biri olmadı şimdiye kadar. Ömrümde hiç 'Artık rahat uyuyabilirim' demedim.
*Bu erkeklere karşı bir güvensizlik mi?
-Erkekler dayanıksız malzeme. Bir kadın olarak benden dayanıklısına hiç rastlamadım. Hep onları aşan bir gücüm oldu.
*Herkes tarafından konuşulan şarap gibi kadın olmanız da bu güce dahil mi?
-Vallahi çeşit çeşit kumaş var. Poplin var, basma var, İngiliz kumaşı var. Ben hediyeli doğmuşum. Beni böyle görenler estetik yaptırdı, şurasını da aldırdı gibilerden konuşmakta coşup hızlarını alamıyor. Olsun, ben geçen gün bikinili yakalanınca Erol'dan (Atar) rica ettim. Bikini ile poz verdim. Onları da rötuşsuz yayınlatacağım. Haftaya belki de kıyamet koparacaklar, yıllar sonra bikinili poz verdim diye. Ama şöyle bir etrafıma bakıyorum. Herkes 'g noktası' hariç her yerini gösteriyor. Bana laf geleceğini sanmıyorum.
17/08/2003
Şebnem İyinam - Radikal Gazetesi
1 Kasım 2009 Pazar
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)