
“YERİNİ oturtmuş herkes, yeni bir şey yapınca tatsızlık çıkmasından korkar. Oysa ben, yeni başlayan bir genç şarkıcı gibi her şeyi denemeye hazırım” diyen Nükhet Duru’ya soruyorum: “Naim Dilmener’e göre, Sezen Aksu’dan daha iyi bir yorumcu olmanıza rağmen, bir numarada sizin olmama sebebiniz bu sürekli değişim...”
Yanıtı şöyle oluyor: “Sezen, hayatını bunun üstüne kurdu. Üretimi, şarkı yapmayı her şeyin önünde gördü. Ben ise yaşamayı sevdim. İşimi para kazanmak için değil, sevdiğim için yaptım, hep aşkla şarkı söyledim. Hiç kimse kadar kariyerimi ciddiye alıp onun altında ezilmedim.”
Yeni olan her şeyi denemeye hazırım
“Yerini oturtmuş herkes, yeni bir şey yapınca tatsızlık çıkmasından korkar” diyor Nükhet Duru... Oysa o yeni başlayan bir genç şarkıcı gibi her şeyi denemeye hazır
Pek çok sanatçıyı beğeniriz, ama hepsinin üzerimizde aynı etkisi yoktur. Nükhet Duru, bu anlamda, Türkiye’nin divalarından biri olmasının ötesinde, benim hayatım boyunca inançla sevdiğim bir sanatçıdır. Bunun sebebi, yaşamda görmek istediğim güçlü ve derin kadınları, onun sadece sözlerinde değil, ama hayata karşı tavizsiz sürdürdüğü duruşunda da hep bulmuş olmam. Yüzeydeki cıvıltılarının ardındaki, hassas ve güçlü kadınla, bunu nasıl başarabildiğini konuşma şansı, yeni çıkardığı maksi single’ı da konuşurken kısmetmiş...
*Maksi single’ın adı neden “Durup Dururken”?
-Çünkü aslında albüm planımızı en erken sonbahar diye yapmıştık. Fakat ben “Organik”i yazınca, prodüktörüm Ahu Özışık, şarkıyı o kadar beğendi ki, yaz için çıkarmamızı istedi. Sözlere yapılan besteyi (Murat Güneş) de çok beğendik. Ardından Ahu, Murat’ın benim için bir beste daha yaptığını söyledi. Dinleyince, ona da bayıldım.
*O hangisiydi?
-Yalnız daha iyiyim. Söz yazarının (Deniz Erten) çok şahane, çok rahat çalışılan bir arkadaşımız olduğunu söylediler. Öyle olunca, eskiden olduğu gibi 45’lik tarzında bir maksi single yapalım dedik. Parçanın düzenlemesini de Erdem Kınay yaptı. Bu iki yeni şarkının yanında, Nükhet Duru severler, alışılagelmiş baladların dinleyicileri, ne oldu bu kadına, havale mi gelmiş demesinler diye, bir tane de balad koyalım o zaman dedik ve “Yalanlarını Seçtim” ortaya çıktı. Böylece, çok sevdiğim Mehmet Teoman ve Cenk Taşkan ile de çalışmış olduk.
*Nazlı Ilıcak, “Nükhet Duru sonunda yalnızlığı seçmiş” diye yazdı.
-Yalnız daha iyiyim, çok dünyalı bir şarkı. Artık kadınlara, aşk için veya aşk adı altında öyle dayatmalar yaşatılıyor ki, onlar da bir süre sonra, aman ben yalnız daha iyiyim sözüne başvuruyorlar. Burada kadın, “Bana söylediğiniz aşk buysa, her yanımı kelepçeleyecekseniz, ben yalnız kalayım, razıyım, kendime yetmeyi deneyeceğim” diyor. Yani bu tamamen bir kadın söylemi.
Doğru söz aranıyor!
*Maksi single’da, belki de dünyada bir ilk yapılmış...
-Doğru söz aranıyor, Ahmet Özden’in bestesi, sözlerini bekliyor! Bunu prodüktörüm düşündü. Amacımız, genç söz yazarlarına ve kendini sınamak isteyenlere yol açmak. Sanıyorum çok hoş sözlerle karşılaşacağız. Birinciyi, jüri seçecek. Öte yandan belki öyle bir söz gelecek ki bu şarkıya gitmeyecek ama biz onu başka bir melodiyle de besteleteceğiz.
*“Kabuk değiştirmeyen yılan ölmeye mahkûmdur” diyorsunuz. Nitekim bu maksi single’da da farklı bir tarzınız var. Siz, ilk üç albümünüzde Mehmet Teoman, Cenk Taşkan, Ali Kocatepe; sonra Melih Kibar, Çiğdem Talu ile çalışmışsınız. Perküsyon ağırlıklı “Gümüş” albümünde, Mete Özgencil, “Gece Saat On İki”de ise Fuat Abdullah ile çalışmalarınız var. Şimdi, değişmek mecburi ama sürekli değişim, mevcut dinleyici kitlesini sizce nasıl etkiliyor? Kafa karıştırabilir mi?
-Mesela 1975 yılında, dört kanallı bir stüdyoda şarkı okuyordum, ama şimdi teknik imkânları saymak mümkün değil. Şimdi, yok ben dört kanalda devam edeceğim mi demeliyim? Orada şunu kaçırmamak lazım: Değişmeyen şarkıları söyleyen kişi, onun yorumu ve üslubu. Ne hayattaki tavrımdan ne de müzik kalitesinden ödün verdim. Bu elbise bana dar değil. Dinleyicim her zaman benim sesimi aynı kalite ve üslupta duydu.
*Naim Dilmener’e göre, Sezen Aksu’dan daha iyi bir yorumcu olmanıza rağmen, bir numarada sizin olmama sebebiniz bu sürekli değişim...
-Sezen, hayatını bunun üstüne kurdu. Üretimi, şarkı yapmayı her şeyin önünde gördü. Ben ise yaşamayı sevdim. İşimi para kazanmak için değil, sevdiğim için yaptım, hep aşkla şarkı söyledim. Hiç kimse kadar kariyerimi ciddiye alıp onun altında ezilmedim. Yerini oturtmuş herkes, yeni bir şey yapınca tatsızlık çıkmasından korkar. Oysa ben, yeni başlayan bir genç şarkıcı gibi her şeyi denemeye hazırım.
*Feministler Ajda Pekkan’ın sözlerine yaslanır. Ne var ki onun hayatına baktığımızda bunun uygulamasını pek görmeyiz ve zaten o şarkıların sözleri de Fikret Şenes’e aittir. Oysaki sizin hayatınıza baktığımızda, hep tek başına ayakta durmaya çalıştığınızı gördük. Mesela zengin ve güçlü adamlarla evlendiğinizde bile işinizi asla bırakmadınız.
-İşimi bırakmadım, onları da tek bir söz için bıraktım! Tek bir söz için! Çünkü hiç kimseye ve hiçbir şeye bağımlı olmadan yaşamayı seçtim! Yani ben kahveye de alışmam, çaya da alışmam, şunsuz yapamam diye bir şey tutturmam. Bu gerçek özgürlüğün başlangıcı oluyor.
*Ardında ne var?
-Kadın olduğunun tadını kavramaya başlıyorsun. Kendi alım gücüne sahip olunca, kendine hediye ettiğin şeyler oluyor. Bazen bir tatil alıyorsun, bazen bir tatsızlık çıkmasın ben buna boyun eğeyim gibi bir dramatik ortamı almıyorsun.
Ne derdimi paylaşırım, ne de kendime acırım...
*Sizin çok cesur ve militan bir tarafınızın olduğunu düşünüyorum. Mesela bir röportajınızda, oğlunuzu yetiştirirken, kadına eşiti olarak bakmasını öğretmeye dikkat ettiğinizi söylüyordunuz.
-Erkeklerden kadınların gördüğü bütün tatsız hareketler, aslında yine annelerin onları yetiştirme tarzından kaynaklanıyor. Erkek evladın kız arkadaşı böbürlenerek anlatılırken kimse kızının, erkek arkadaşıyla sinemaya gideceğini söylemek istemez. Böyle olunca, erkek çocuklara, kadınlara yaptırımcı bir şekilde davranması öğretiliyor bir şekilde. Ben yaparım ama sen yapamazsın, ben keserim ama sen kesemezsin. Bunun böyle olmadığını, ben en azından kendi oğluma anlatmaya çalışıyorum ve onun da bunu diğer arkadaşlarıyla paylaşmasına çalışıyorum.
*Neco ve eski eşi Oya Germen, sizin arkadaşlarınızdı. Adamların yıllar sonra çekip gitmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
-Kadınlar da gitsin! Bir yere geliyorsa, o lüksünü kullansın. Artık bunun kabul edilebildiği bir çağdayız. Ayrıca zaman içinde bir ilişkinin tavsıyabileceğini, bitebileceğini biliyoruz. Bütün bir ömür, bir insan, bir insana neden mecbur olsun? Kadının bu yüzden sosyal dengede de korunması lazım. Çünkü en yakını, koynunda uyuduğu insan uyumuyor, bari kanunlar korusun.
*Karşımda çok güçlü bir kadın görüyorum. Yaşamınızdaki en önemli inanç nedir?
-Bugünün var olduğu, dünün hesabının yapılmaması; yarının tedbirlerinin alınarak, yaşamın keyfine varılarak yaşanması. Elli yaşındayım, bunca senede, herkes kadar, hatta belki daha fazla derdim oldu. Ama bunu ne kimseyle paylaşır ne de kendime acımaktan hoşlanırım. Düşmek çok doğaldır.
*Düşünce ne dersiniz?
-Şimdi hemen yerden kalkmalıyım derim. Çok sakar olduğum için de her gün düşerim. (Gülüyor) Yaşamın içinde kırgınlıklarım, haksızlığa uğradığımı düşündüğüm zamanlar, içime kapandığım olmuştur. Onların içinden, yine kendi terapimle çıkmayı öğrendim. Ben aslında bütün hepsinin panzehirini yaşayarak ürettim.
*Bundan sonrası için planlarınız neler?
-Eylül 1 itibariyle televizyon programım başlıyor. Bir de bu ayın 29’unda Cahide’de albüm ve son dönemde sevdiğim şarkılardan oluşan bir sahne programına başlıyorum. Kokhet de oluyor orada.
Şeniz Erten - Milliyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder