27 Haziran 2012 Çarşamba
25 Haziran 2012 Pazartesi
18 Haziran 2012 Pazartesi
16 Haziran 2012 Cumartesi
15 Haziran 2012 Cuma
14 Haziran 2012 Perşembe
"Nükhet Duru'nun albümü bitmiş, çıkmak üzereymiş"
Naim Dilmener @renemliD
Kuslar fisildadi;Nukhet Duru'muzun albumu bitmis,cikmak uzereymis :)
Twitter
Kuslar fisildadi;Nukhet Duru'muzun albumu bitmis,cikmak uzereymis :)
8 Haziran 2012 Cuma
Nükhet Duru'nun Eurovision Macerası
Deniz Bulutöte
"Bütün şarkılarımın içinde mutlaka ya hayatımdan bir örnek, ya da bir mesaj olurdu"
Daha önce de izlemiştim ama "Youtube'a Nükhet Duru ile ilgili yeni bir şeyler yüklemişler mi?" diye bakarken TRT 2'de Rıza Silahlıpoda'nın programına katıldığı ve şarkılarından canlı performansla örnekler verdiği bölümü tekrar izledim. Eurovision macerasından bahsederken Türkiye elemelerine "Anılar", "Melankoli" ve "Çakır" gibi şarkılarla katıldığını söylüyor. Demek TRT jürisi (veya halk jürisi varsa halk jürisi) bu şarkıları beğenmemiş. Ne denilebilir ki! Bu şarkılardan daha iyi Eurovision temsilcisi şarkımız mı olmuş acaba? Nükhet Duru programın sonlarına doğru "Canım Yandı" şarkısını söylemeden önce, "Bütün şarkılarımın içinde mutlaka ya hayatımdan bir örnek, ya da bir mesaj olurdu" diyor.
6 Haziran 2012 Çarşamba
5 Haziran 2012 Salı
Stil İkonu Nükhet Duru
Mücevher kadın
Nükhet Duru denince akıllara; yorumu kadar takıp takıştırmayı seven biri geliyor. Çocukluğundan beri bu özellikte olduğunu anlatan Duru, bu tutkusunu 'Bir kadını mücevhersiz düşünemiyorum' sözleriyle ifade ediyor.
Kendine has tarzı, şarkıları, yürüyüşü, giyimi, takıları, çakmak çakmak bakan kara gözleri, 'Carmen'liği, sesi ve enerjisi ile hep gündemde kalan Nükhet Duru, tam bir mücevher, moda ve stil tutkunu. Mücevherin kendisi için kıyafetin de önünde olduğunu söyleyen Duru, "Bir kadını mücevhersiz düşünemiyorum" diyor.
* Stil öykünüzü anlatır mısınız?
Öncelikle stil sahibi doğduğumu düşünüyorum. Nedenini de iki örnekle anlatayım: Bebekken beni fotoğraf çekmek için stüdyoya götürüyorlar. Yanımda da annem ve anneannem. Annem frapan bir kadın. Kulağında küpeler, elinde de 1960'ların modası kova gibi bir çanta. Fotoğraf çekimi mümkün değil; beni bir türlü susturamıyorlar. Sonunda anneannem anlıyor ve anneme 'Çocuk senin çantanla küpelerini istiyor' diyor. Annemin küpelerini takıyorlar, çantayı da elime veriyorlar. Anında susuyorum ve pozumu veriyorum. İkincisi ise; bebeklikte olduğu gibi beş-altı yaşlarındayken de takı meraklısı bir çocuktum. Mesela, her kızın üstünde nazarlıklı kolyeler olur ya, bunlardan bende ikişer üçer tane vardı. Kendimi ifade ediş biçimim, süsümdü.
YAŞITLARIMDAN FARKLIYDIM
* Yani süslü püslü, takıp takıştıran bir çocuktunuz. Peki ya sonra?
Biraz büyüyünce, 'Okula devam etmeyeceğim, sahneye çıkacağım' dedim. Annem itiraz etti. Ama sonunda benim dediğim oldu. Annem sahneye çıkarken, yaşımın küçük olduğu belli olsun diye bana lacivert kadife mini etekler, beyaz organze bluzlar giydirir, saçımı toplatır, kurdele taktırırdı. Bu durum beni çıldırtıyordu. Halbuki ben takma kirpikler takıp, saçımı sepet gibi kabartmak istiyordum. Ondan gizli boyanır, süslenirdim.
* Yani yaşıtlarınızdan çok farklıydınız...
Evet, farklıydım. Giyimim, meraklarım, tarzım kimseye benzemiyordu. Bunu fark ettiğimde de, 'iyi midir, kötü müdür?' diye düşünmeye başladım. Ne giymek için seçtiğim elbiseler, ne ayakkabılar diğerlerine benziyordu. Beni Çakıl'da seyredenler hala söylerler. 'Çok garip mor elbisen vardı' diye. Çünkü öylesi bir mor kimse giymezdi. O morun üzerine taşlar takmış, şifon bir şeyler sarmıştım.
CARMEN'İN DOĞUŞU
* Nükhet Duru ile bütünleşmiş meşhur bir topuzunuz vardı...
Özel planlanmış bir şey değildi. O dönemde mesleğe çok yatırım yapıyordum. Kostümlere çok para harcıyordum. Bu şartlarda kuaföre param kalmıyordu. İlk dönemde gecede üç işe gidiyordum. Saç baş kalmıyordu tabii. Bir kuaförün sürekli benimle dolaşması lazımdı. 'Ne yapmalıyım?' diye düşünürken, baktım saçımı dümdüz yapınca süslerimi dengeliyor. Toplayınca da büyük küpelerim iyi görünüyordu. Ben de 'toplayayım' dedim ve 'Carmen' yakıştırması öyle doğdu.
* Peki ya mücevherler?
Sahnede ya da günlük hayatımda mücevher benim için her şeyin önünde olmuştur. Bir kadını mücevhersiz düşünemiyorum. Dümdüz çok sade bir elbiseyi çok zengin bir takıyla giyebilirim ve bu da beni inanılmaz rahatlatır, mutlu eder. Şimdi o kadar güzel takı seçenekleri var ki.
PIRLANTA KÜPE TUTKUSU
* Mücevher takı konusunda nasıl bir sıralama yapabilirsiniz?
Bir numaralı aksesuvarım pırlanta küpe. İki numaram; zümrüt takılar. Sonra konyağın tonlarını barındıran topazlar, buğulu elmaslar sıralamamda yerini alır. Renkli taşları çok seviyorum. Genellikle sıcak renkler. Mesela kırmızı. Yakutu severim, safiri sevmem. Karanlık gelir. İnciyi de çok seviyorum. Tenime hep inci değsin isterim. Evde üzerimde kılığım uygun olmasa bile inci takarım.
GERDANLIK YAKIŞMIYOR
* V yakalı kıyafetlere olan merakınızı biliyoruz. Peki bu kıyafetlerle nasıl bir kolyeyi tercih ederdiniz?
Uzun kolyeleri çok severim. Gerdanlık tipi bana gitmiyor. Boynum çok ince değil. V gibi kullanmam gerekiyor. Yanaklarım da toplu. Ben etli bir insanım. Takıları yuvarlık hatlı olmak yerine, geometrik tutmaya çalışırım. Hem takılar yuvarlak, hem yüzüm yuvarlak, hem de gerdanım etli, beni alaturka yapıyor. Onun için sivri sert çizgileri taşıyabiliyorum.
21 Mayıs 2007 - Takvim
"BEN TÜRBANI MODA OLDUĞU İÇİN TAKARIM"
Hülya Avşar ve Sibel Can'ın türbanla poz vermesiyle ilgili soruya, "1975 yılında Türkiye'de ilk çıktığımda sahnede türbanlı, tek küpeli ve çıplak ayaklıydım. Benim için türban moda öğesi, bunu başka yerlere taşımak istismardır. Benim türbanım gri renkteydi" yanıtını verdi.
2007
Nükhet Duru denince akıllara; yorumu kadar takıp takıştırmayı seven biri geliyor. Çocukluğundan beri bu özellikte olduğunu anlatan Duru, bu tutkusunu 'Bir kadını mücevhersiz düşünemiyorum' sözleriyle ifade ediyor.
Kendine has tarzı, şarkıları, yürüyüşü, giyimi, takıları, çakmak çakmak bakan kara gözleri, 'Carmen'liği, sesi ve enerjisi ile hep gündemde kalan Nükhet Duru, tam bir mücevher, moda ve stil tutkunu. Mücevherin kendisi için kıyafetin de önünde olduğunu söyleyen Duru, "Bir kadını mücevhersiz düşünemiyorum" diyor.
* Stil öykünüzü anlatır mısınız?
Öncelikle stil sahibi doğduğumu düşünüyorum. Nedenini de iki örnekle anlatayım: Bebekken beni fotoğraf çekmek için stüdyoya götürüyorlar. Yanımda da annem ve anneannem. Annem frapan bir kadın. Kulağında küpeler, elinde de 1960'ların modası kova gibi bir çanta. Fotoğraf çekimi mümkün değil; beni bir türlü susturamıyorlar. Sonunda anneannem anlıyor ve anneme 'Çocuk senin çantanla küpelerini istiyor' diyor. Annemin küpelerini takıyorlar, çantayı da elime veriyorlar. Anında susuyorum ve pozumu veriyorum. İkincisi ise; bebeklikte olduğu gibi beş-altı yaşlarındayken de takı meraklısı bir çocuktum. Mesela, her kızın üstünde nazarlıklı kolyeler olur ya, bunlardan bende ikişer üçer tane vardı. Kendimi ifade ediş biçimim, süsümdü.
YAŞITLARIMDAN FARKLIYDIM
* Yani süslü püslü, takıp takıştıran bir çocuktunuz. Peki ya sonra?
Biraz büyüyünce, 'Okula devam etmeyeceğim, sahneye çıkacağım' dedim. Annem itiraz etti. Ama sonunda benim dediğim oldu. Annem sahneye çıkarken, yaşımın küçük olduğu belli olsun diye bana lacivert kadife mini etekler, beyaz organze bluzlar giydirir, saçımı toplatır, kurdele taktırırdı. Bu durum beni çıldırtıyordu. Halbuki ben takma kirpikler takıp, saçımı sepet gibi kabartmak istiyordum. Ondan gizli boyanır, süslenirdim.
* Yani yaşıtlarınızdan çok farklıydınız...
Evet, farklıydım. Giyimim, meraklarım, tarzım kimseye benzemiyordu. Bunu fark ettiğimde de, 'iyi midir, kötü müdür?' diye düşünmeye başladım. Ne giymek için seçtiğim elbiseler, ne ayakkabılar diğerlerine benziyordu. Beni Çakıl'da seyredenler hala söylerler. 'Çok garip mor elbisen vardı' diye. Çünkü öylesi bir mor kimse giymezdi. O morun üzerine taşlar takmış, şifon bir şeyler sarmıştım.
CARMEN'İN DOĞUŞU
* Nükhet Duru ile bütünleşmiş meşhur bir topuzunuz vardı...
Özel planlanmış bir şey değildi. O dönemde mesleğe çok yatırım yapıyordum. Kostümlere çok para harcıyordum. Bu şartlarda kuaföre param kalmıyordu. İlk dönemde gecede üç işe gidiyordum. Saç baş kalmıyordu tabii. Bir kuaförün sürekli benimle dolaşması lazımdı. 'Ne yapmalıyım?' diye düşünürken, baktım saçımı dümdüz yapınca süslerimi dengeliyor. Toplayınca da büyük küpelerim iyi görünüyordu. Ben de 'toplayayım' dedim ve 'Carmen' yakıştırması öyle doğdu.
* Peki ya mücevherler?
Sahnede ya da günlük hayatımda mücevher benim için her şeyin önünde olmuştur. Bir kadını mücevhersiz düşünemiyorum. Dümdüz çok sade bir elbiseyi çok zengin bir takıyla giyebilirim ve bu da beni inanılmaz rahatlatır, mutlu eder. Şimdi o kadar güzel takı seçenekleri var ki.
PIRLANTA KÜPE TUTKUSU
* Mücevher takı konusunda nasıl bir sıralama yapabilirsiniz?
Bir numaralı aksesuvarım pırlanta küpe. İki numaram; zümrüt takılar. Sonra konyağın tonlarını barındıran topazlar, buğulu elmaslar sıralamamda yerini alır. Renkli taşları çok seviyorum. Genellikle sıcak renkler. Mesela kırmızı. Yakutu severim, safiri sevmem. Karanlık gelir. İnciyi de çok seviyorum. Tenime hep inci değsin isterim. Evde üzerimde kılığım uygun olmasa bile inci takarım.
GERDANLIK YAKIŞMIYOR
* V yakalı kıyafetlere olan merakınızı biliyoruz. Peki bu kıyafetlerle nasıl bir kolyeyi tercih ederdiniz?
Uzun kolyeleri çok severim. Gerdanlık tipi bana gitmiyor. Boynum çok ince değil. V gibi kullanmam gerekiyor. Yanaklarım da toplu. Ben etli bir insanım. Takıları yuvarlık hatlı olmak yerine, geometrik tutmaya çalışırım. Hem takılar yuvarlak, hem yüzüm yuvarlak, hem de gerdanım etli, beni alaturka yapıyor. Onun için sivri sert çizgileri taşıyabiliyorum.
21 Mayıs 2007 - Takvim
"BEN TÜRBANI MODA OLDUĞU İÇİN TAKARIM"
Hülya Avşar ve Sibel Can'ın türbanla poz vermesiyle ilgili soruya, "1975 yılında Türkiye'de ilk çıktığımda sahnede türbanlı, tek küpeli ve çıplak ayaklıydım. Benim için türban moda öğesi, bunu başka yerlere taşımak istismardır. Benim türbanım gri renkteydi" yanıtını verdi.
2007
3 Haziran 2012 Pazar
Nükhet Duru ve Sezen Aksu'dan Nilüfer'e sürpriz doğum günü
Yaşadığı rahatsızlığın ardından arkadaşları Nilüfer’e öyle bir doğum günü kutlaması yaptı ki, sahne bir anda yıldızlar geçidine döndü. Çünkü Nilüfer’in arkadaşları, Sezen Aksu, Nükhet Duru ve Şebnem Ferah’tı
‘Sil baştan başlamak gerek bazen / Hayatı sıfırlamak’ Şebnem Ferah’ın söylediği bu güzel parça Nilüfer için büyük olasılıkla hepimizden daha çok anlam taşıyordu o gece.
Zor bir tedavi döneminden sonra sağlığına kavuşan Türk pop müziğinin güçlü sesi Nilüfer için hazırlanan sürpriz doğum günündeydim geçtiğimiz perşembe akşamı. Organizasyonun arkasındaki isimler Sezen Aksu, Sedat Ergin ve Latif Demirci’ydi.
Nişantaşı’ndaki The Sofa Hotel’in sekizinci katı daha önce bir sanat galerisi olarak kullanılıyordu. Art’8 Lounge adıyla çağdaş sanatçıların işleri sergileniyordu. Contemporaray İstanbul olmak üzere pek çok etkinliğin özel partileri de burada yapılıyordu. Şimdi Kaya Demirer ve Sezen Aksu ortaklığında Frankie adlı restoran-kulüp oldu.
Frankie’ye o gece normal bir akşam yemeği için geldi Sedat-Canan Ergin çiftiyle Nilüfer ve Latif Demirci. Sonra Sezen Aksu, Şebnem Ferah ve Nükhet Duru belirince kapıda sürpriz bir doğum günü partisi planlandığını anladı Nilüfer. Ve daha pek çok eş dost o anlamlı gecede yanındaydı Nilüfer’in.
Ayrı bir bölümde yenen yemeğin ardından ufak ufak şarkılar mırıldanılmaya başlandı. Gecenin mimarı Sezen Aksu yaptı açılışı. Ardından Sezen Aksu, Nilüfer, Nükhet Duru ve Şebnem Ferah’tan oluşan Türkiye’nin bu en güçlü müzik korosu girdi devreye. Bir süre sonra bu özel müzik ziyafetine diğer müşteriler de dahil oldu.
MÜŞTERİLER DE ŞAŞIRDI
Frankie’nin müzik danışmanlığını da yapan Sezen Aksu daha sonra masadan kalkıp sahneye çıkarak hem şarkı söyledi hem şov yaptı. Önce Nükhet Duru’yu sahneye davet edip birlikte ‘Melankoli’yi söylediler. “Bize dört yapraklı yonca derlerdi, birimiz dışında (Ajda Pekkan oluyor o da) üçümüz buradayız” diyerek Nilüfer’i de davet etti. Nilüfer, bu doğum gününün kendisi için taşıdığı önemi anlattıktan sonra ‘Erkekler Ağlamaz’ı söyledi.
Ve o güçlü koro bu kez sahnede tekrar bir araya gelerek ‘Arkadaş’ şarkısıyla kapattılar bu doğaçlama minik konseri. Nilüfer’in kestiği doğum günü pastasıyla da gece sona erdi.
Doğum gününe katılanlar az çok tahmin ediyordu belki gecenin nelere gebe olduğunu ama diğer müşterilere inanılmaz bir sürpriz oldu bu. Düşünsenize, sıradan bir akşam yemeği için gittiğiniz restoranda bir anda pop müziğin divalarını bir arada sahnede izleme fırsatı yakalıyorsunuz. O gece bu şansı yakalayanlardan biri de AB Bakanı Egemen Bağış’tı.
Ben de hayatımın en unutulmaz gecelerinden birini yaşadım. Nice senelere Nilüfer. İyi ki varsın. İyi ki varsınız...
Hürriyet
‘Sil baştan başlamak gerek bazen / Hayatı sıfırlamak’ Şebnem Ferah’ın söylediği bu güzel parça Nilüfer için büyük olasılıkla hepimizden daha çok anlam taşıyordu o gece.
Zor bir tedavi döneminden sonra sağlığına kavuşan Türk pop müziğinin güçlü sesi Nilüfer için hazırlanan sürpriz doğum günündeydim geçtiğimiz perşembe akşamı. Organizasyonun arkasındaki isimler Sezen Aksu, Sedat Ergin ve Latif Demirci’ydi.
Nişantaşı’ndaki The Sofa Hotel’in sekizinci katı daha önce bir sanat galerisi olarak kullanılıyordu. Art’8 Lounge adıyla çağdaş sanatçıların işleri sergileniyordu. Contemporaray İstanbul olmak üzere pek çok etkinliğin özel partileri de burada yapılıyordu. Şimdi Kaya Demirer ve Sezen Aksu ortaklığında Frankie adlı restoran-kulüp oldu.
Frankie’ye o gece normal bir akşam yemeği için geldi Sedat-Canan Ergin çiftiyle Nilüfer ve Latif Demirci. Sonra Sezen Aksu, Şebnem Ferah ve Nükhet Duru belirince kapıda sürpriz bir doğum günü partisi planlandığını anladı Nilüfer. Ve daha pek çok eş dost o anlamlı gecede yanındaydı Nilüfer’in.
Ayrı bir bölümde yenen yemeğin ardından ufak ufak şarkılar mırıldanılmaya başlandı. Gecenin mimarı Sezen Aksu yaptı açılışı. Ardından Sezen Aksu, Nilüfer, Nükhet Duru ve Şebnem Ferah’tan oluşan Türkiye’nin bu en güçlü müzik korosu girdi devreye. Bir süre sonra bu özel müzik ziyafetine diğer müşteriler de dahil oldu.
MÜŞTERİLER DE ŞAŞIRDI
Frankie’nin müzik danışmanlığını da yapan Sezen Aksu daha sonra masadan kalkıp sahneye çıkarak hem şarkı söyledi hem şov yaptı. Önce Nükhet Duru’yu sahneye davet edip birlikte ‘Melankoli’yi söylediler. “Bize dört yapraklı yonca derlerdi, birimiz dışında (Ajda Pekkan oluyor o da) üçümüz buradayız” diyerek Nilüfer’i de davet etti. Nilüfer, bu doğum gününün kendisi için taşıdığı önemi anlattıktan sonra ‘Erkekler Ağlamaz’ı söyledi.
Ve o güçlü koro bu kez sahnede tekrar bir araya gelerek ‘Arkadaş’ şarkısıyla kapattılar bu doğaçlama minik konseri. Nilüfer’in kestiği doğum günü pastasıyla da gece sona erdi.
Doğum gününe katılanlar az çok tahmin ediyordu belki gecenin nelere gebe olduğunu ama diğer müşterilere inanılmaz bir sürpriz oldu bu. Düşünsenize, sıradan bir akşam yemeği için gittiğiniz restoranda bir anda pop müziğin divalarını bir arada sahnede izleme fırsatı yakalıyorsunuz. O gece bu şansı yakalayanlardan biri de AB Bakanı Egemen Bağış’tı.
Ben de hayatımın en unutulmaz gecelerinden birini yaşadım. Nice senelere Nilüfer. İyi ki varsın. İyi ki varsınız...
Hürriyet
2 Haziran 2012 Cumartesi
1 Haziran 2012 Cuma
Nükhet Duru'nun "Benim Yolum" albümü dijital platformda
Artık Nükhet Duru'nun "Benim Yolum" albümü CD olarak basılacak diye beklememize gerek yok. musicclub.dr sitesinden albümü 5 liraya indirebilirsiniz.
1989 yılının yanılmıyorsam son haftasında çıkan bir albümdür ve Nükhet Duru'nun en önemli albümlerinden biridir. Albümdeki "Gel de Yola Düşme" adlı şarkı "Yok böyle bir şarkı!" dedirtecek cinsten mükemmel ötesidir. Keza "Dağınık Yatak" da öyle. 10 üzerinden 10'luk bir albümdür.
1989 yılının yanılmıyorsam son haftasında çıkan bir albümdür ve Nükhet Duru'nun en önemli albümlerinden biridir. Albümdeki "Gel de Yola Düşme" adlı şarkı "Yok böyle bir şarkı!" dedirtecek cinsten mükemmel ötesidir. Keza "Dağınık Yatak" da öyle. 10 üzerinden 10'luk bir albümdür.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)