Mücevher kadın
Nükhet Duru denince akıllara; yorumu kadar takıp takıştırmayı seven biri geliyor. Çocukluğundan beri bu özellikte olduğunu anlatan Duru, bu tutkusunu 'Bir kadını mücevhersiz düşünemiyorum' sözleriyle ifade ediyor.
Kendine has tarzı, şarkıları, yürüyüşü, giyimi, takıları, çakmak çakmak bakan kara gözleri, 'Carmen'liği, sesi ve enerjisi ile hep gündemde kalan Nükhet Duru, tam bir mücevher, moda ve stil tutkunu. Mücevherin kendisi için kıyafetin de önünde olduğunu söyleyen Duru, "Bir kadını mücevhersiz düşünemiyorum" diyor.
* Stil öykünüzü anlatır mısınız?
Öncelikle stil sahibi doğduğumu düşünüyorum. Nedenini de iki örnekle anlatayım: Bebekken beni fotoğraf çekmek için stüdyoya götürüyorlar. Yanımda da annem ve anneannem. Annem frapan bir kadın. Kulağında küpeler, elinde de 1960'ların modası kova gibi bir çanta. Fotoğraf çekimi mümkün değil; beni bir türlü susturamıyorlar. Sonunda anneannem anlıyor ve anneme 'Çocuk senin çantanla küpelerini istiyor' diyor. Annemin küpelerini takıyorlar, çantayı da elime veriyorlar. Anında susuyorum ve pozumu veriyorum. İkincisi ise; bebeklikte olduğu gibi beş-altı yaşlarındayken de takı meraklısı bir çocuktum. Mesela, her kızın üstünde nazarlıklı kolyeler olur ya, bunlardan bende ikişer üçer tane vardı. Kendimi ifade ediş biçimim, süsümdü.
YAŞITLARIMDAN FARKLIYDIM
* Yani süslü püslü, takıp takıştıran bir çocuktunuz. Peki ya sonra?
Biraz büyüyünce, 'Okula devam etmeyeceğim, sahneye çıkacağım' dedim. Annem itiraz etti. Ama sonunda benim dediğim oldu. Annem sahneye çıkarken, yaşımın küçük olduğu belli olsun diye bana lacivert kadife mini etekler, beyaz organze bluzlar giydirir, saçımı toplatır, kurdele taktırırdı. Bu durum beni çıldırtıyordu. Halbuki ben takma kirpikler takıp, saçımı sepet gibi kabartmak istiyordum. Ondan gizli boyanır, süslenirdim.
* Yani yaşıtlarınızdan çok farklıydınız...
Evet, farklıydım. Giyimim, meraklarım, tarzım kimseye benzemiyordu. Bunu fark ettiğimde de, 'iyi midir, kötü müdür?' diye düşünmeye başladım. Ne giymek için seçtiğim elbiseler, ne ayakkabılar diğerlerine benziyordu. Beni Çakıl'da seyredenler hala söylerler. 'Çok garip mor elbisen vardı' diye. Çünkü öylesi bir mor kimse giymezdi. O morun üzerine taşlar takmış, şifon bir şeyler sarmıştım.
CARMEN'İN DOĞUŞU
* Nükhet Duru ile bütünleşmiş meşhur bir topuzunuz vardı...
Özel planlanmış bir şey değildi. O dönemde mesleğe çok yatırım yapıyordum. Kostümlere çok para harcıyordum. Bu şartlarda kuaföre param kalmıyordu. İlk dönemde gecede üç işe gidiyordum. Saç baş kalmıyordu tabii. Bir kuaförün sürekli benimle dolaşması lazımdı. 'Ne yapmalıyım?' diye düşünürken, baktım saçımı dümdüz yapınca süslerimi dengeliyor. Toplayınca da büyük küpelerim iyi görünüyordu. Ben de 'toplayayım' dedim ve 'Carmen' yakıştırması öyle doğdu.
* Peki ya mücevherler?
Sahnede ya da günlük hayatımda mücevher benim için her şeyin önünde olmuştur. Bir kadını mücevhersiz düşünemiyorum. Dümdüz çok sade bir elbiseyi çok zengin bir takıyla giyebilirim ve bu da beni inanılmaz rahatlatır, mutlu eder. Şimdi o kadar güzel takı seçenekleri var ki.
PIRLANTA KÜPE TUTKUSU
* Mücevher takı konusunda nasıl bir sıralama yapabilirsiniz?
Bir numaralı aksesuvarım pırlanta küpe. İki numaram; zümrüt takılar. Sonra konyağın tonlarını barındıran topazlar, buğulu elmaslar sıralamamda yerini alır. Renkli taşları çok seviyorum. Genellikle sıcak renkler. Mesela kırmızı. Yakutu severim, safiri sevmem. Karanlık gelir. İnciyi de çok seviyorum. Tenime hep inci değsin isterim. Evde üzerimde kılığım uygun olmasa bile inci takarım.
GERDANLIK YAKIŞMIYOR
* V yakalı kıyafetlere olan merakınızı biliyoruz. Peki bu kıyafetlerle nasıl bir kolyeyi tercih ederdiniz?
Uzun kolyeleri çok severim. Gerdanlık tipi bana gitmiyor. Boynum çok ince değil. V gibi kullanmam gerekiyor. Yanaklarım da toplu. Ben etli bir insanım. Takıları yuvarlık hatlı olmak yerine, geometrik tutmaya çalışırım. Hem takılar yuvarlak, hem yüzüm yuvarlak, hem de gerdanım etli, beni alaturka yapıyor. Onun için sivri sert çizgileri taşıyabiliyorum.
21 Mayıs 2007 - Takvim
"BEN TÜRBANI MODA OLDUĞU İÇİN TAKARIM"
Hülya Avşar ve Sibel Can'ın türbanla poz vermesiyle ilgili soruya, "1975 yılında Türkiye'de ilk çıktığımda sahnede türbanlı, tek küpeli ve çıplak ayaklıydım. Benim için türban moda öğesi, bunu başka yerlere taşımak istismardır. Benim türbanım gri renkteydi" yanıtını verdi.
2007
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder