1 Mayıs 2012 Salı

Nükhet Duru Konservatuvarlarda Ders Olarak Okutulmalı

Bu yazıyı yazmama izlemediğim bir müzik kanalı olan Kral TV müzik ödülleri yazmama sebep oldu. Kanalı izlemememin sebebi beğenmediğim halde politikası falan da değil. İyi müzik üretilseydi, herhalde o şarkılara klip çekilir, onlar yayınlanırdı. Ödül listesinde adı geçen Sezen Aksu'nun hakkını yemeyeyim yalnız. Mesela ben Nazan Öncel'in albümünü çok sevdim ama hiç onun adını da göremedim. Demek iyi müziğin kıymeti bilinmiyor, bilinecek gibi de değil. Mesela geçen yıl da Sıla'ya haksızlık yapılmıştı. Her neyse anlatmak istediğim, 70'li yıllarda Nükhet Duru'nun yaptıklarına bakıyorum, ya Nükhet Duru'nun söylediği müzik insan üstü bir şey, ya da müziğimiz bir adım ileri gitmek yerine geriye gitmiş. Dünyada da böyle mi? Hayır böyle değil. Dünyada yetişkin ve kaliteli müzik hala üretiliyor. Hani Nükhet Duru'yu eleştirirler hep bir daha "Melankoli" gibi eserler yapmıyor diye, ben de diyorum ki, Nükhet Duru bin tane "Melankoli" yapsa ne yazar ki onlarca "Melankoli"si var zaten ama onları duyacak kulak, hissedecek yürek yok. Diğerlerinin ürettikleri ortada, ürettikleriyle iyice aşağıya çekilen müzik zevki bile diyemeyeceğim ortada. Belki iyi sesler, iyi yorumlar, iyi şarkılar var ama, gerçekten düzenlemeci yok sanırım. "Cısta-cıstak"la müzik olmaz ki. Buna Ajda Pekkan'ın alet olmasınaysa hiç anlam veremiyorum. İnsan Adele olmak varken Madonna olmak isteyebiliyor demek ki. Gecede Özdemir Erdoğan da değindi bu düzenleme işine; "Ben hiç hit çıkaramadım kendi ürettiklerimle. Çünkü arka planda düzenlemeyle uğraşırken, kitleleri yakalayabilecek melodiyi kaçırıyorum galiba." dedi. Müziğin iskeletini oluşturan, şarkıyı şarkı yapan düzenlemedir. Şarkıyı iyi bir şekilde düzenlemedikten sonra neye yarar? Hatta iyi bir yorumcunun yorumunu bile dinlenemez hale getirir. Kötü bir düzenlemeyle şarkı söylemesindense, orkestrasız şarkı söylemesini tercih ederim iyi bir yorumcunun. Senfoninin önemi işte burada ortaya çıkıyor. Senfoni sadece orkestranın ve seslerin uyumu değil, duyguların da uyumudur. Tıpkı Nükhet Duru'nun yorumu gibi. Düzenlemede günümüz "cıstak"ları gibi bir tekdüzelik varsa, olmaz olsun böyle bir müzik. Ben Nükhet Duru'nun daha yoğun üretim halindeyken bile Kral TV müzik ödüllerine bulaştığını hiç hatırlamıyorum. Zaten bulaşmasın da. Oysa bu ödül töreni gerçek bir müzik ödül töreni olsaydı ve 94'ten beri yapılıyorsa bu ödül töreni, nasıl görmezlikten gelinebilir ki Nükhet Duru ve yaptıkları? Bir yerlerde bir eksiklik, bir yamukluk var ama bu Nükhet Duru'da değil. Kimse kusura bakmasın ama, ben Nükhet Duru'nun olmadığı bir müzik piyasasını müzikten saymam. O yüzden de Türk müzik piyasasıyla ciddi anlamda hiç kontağım olmadı. "Hep iyi bir şeyler olur mu?" umuduyla neler yapılıyor diye bekledim ama nafile. İnanın teknoloji bizim müzik piyasamızı iyice tembelleştirip tamamen bitirmiş. Ha, yüksek ses ve baslarla tepinmeyi, eğlenmeyi müzikten sayıyorsanız, diyeceğim ne olabilir ki? İnanın 70'li yıllarda kalsaydı müziğimiz, daha iyi olurdu bence. Çünkü ben Türk Müzik piyasasından 70'lerle ve 80'lerin başlarından bir şeyler bulabiliyorum dinlemek için. Törenin açılışında 90'lardan bir şeyler çaldılar ve "Ben bunları mı dinlemişim?" dedim. "Cıstak" düzenlemeler de kurtarmak yerine iyice batırdı bu şarkıları. Sonra Nükhet Duru'nun 90'larda yaptıkları aklıma geldi ve utandım müziğimiz adına. Nükhet Duru'nun özellikle "94" albümü diğerlerinin yaptıklarının yanında dahiyane ötesi duruyor. Konservatuvarlar da ders olarak okutulması gerekiyor Nükhet Duru'nun yaptıkları. Belki müziğimiz bir ders çıkarır ve kendini kurtarır eğlenceden aleminden. Müziğimizin kirlendiğini gördükçe, her seferinde bir Nükhet Duru albümü dinleyerek teselli bulmaya çalışıyorum müziğimiz adına. Şimdi Nükhet Duru "94" albümünü koydum müzikçalara; "Çay"la başladım dinlemeye çayımı yudumlarken, "Geberiyorum"la uzaklaştım müziğimizden ve Kral TV müzik ödüllerinin olumsuz etkisinden.

4 yorum:

  1. Eğlence müziğinden dediğiniz gibi vazgeçilebilseydi keşke; ama bir kuru ritm aldı başını gidiyor, baslar davullar, başka birşey yok... Duygu yok, söz yok, sanat yok... Vokal müzik denilen şey, anlamlı sözler, buna yakışan ve belki aşan besteler ve tüm bunları destekleyen yerinde enstrümanların eşliğindeki en güzel enstrüman, insan sesinin uyumlu bir bileşimidir, öyle olmalı ve kalmalıdır. 70, 80 ve 90'lı yıllarda Sezen Aksu, Nilüfer, Ajda Pekkan ve özellikle de NÜKHET DURU'nun yaptıkları bu anlamda, kesinlikle konservatuvarlarda ders olarak okutulmalıdır... Kral Müzik Ödülleri'ne gelince... Her ne kadar geçtiğimiz yıllarda NÜKHET DURU'ya Yaşam Boyu Başarı Özel Ödülü verilmiş olsa da, böylesi ender ve Tanrının ülkemize hediyesi bir yorumcunun yılda kaç tane yapıtı KRAL'da yayınlanmaktadır? Böylesi bir tutumla, yani gençlerimize doğru müziği dinletmemekle gelinen nokta ortadadır. Ortada ne söz, ne sanat değeri taşıyan beste, ne de iyi bir yorumcu vokali vardır. Ajda Pekkan gibi geçmişte YA SONRA, HAYKIRACAK NEFESİM, HANCI gibi şaheserlere imza atmış büyük bir yorumcunun bile bugün üretebildikleri ortadadır. Sanat adına tam bir fiyasko! Biz gerçekten de 80'lerden bu yana müzik kulvarında adım adım geriye doğru giden bir ülkeyiz ve ne yazık ki bundan kurtulamayacağız da...

    YanıtlaSil
  2. Dinleyici kitlesinin müzik algısı iyice köreltildiği için de yapılacak bir şey kalmamış. Çünkü para kazandırmayan gerçek müziğe kimse yatırım yapmak istemiyor.

    YanıtlaSil
  3. Tilda Swinton1 Mayıs 2012 21:24

    Ajda'nin son 10 yildaki isleri bence de cok kotu. Nukhet Duru'nun da son albumu cok tad vermedi. Keske Mehmet Teoman'la calissa gene.

    YanıtlaSil
  4. keşke mehmet teoman ve cenk taşkan'la çalışsa

    YanıtlaSil