Bugünlerde yatıyorum-kalkıyorum Nükhet Duru'nun 1991 yılında çıkardığı "Aç Gözünü Adamım" albümünü dinliyorum. Daha önce de belirttiğim gibi Nükhet Duru'nun divam olmasına sebep, o yıllarda pek de değerini anlayamadığım bu albüm olmuştur. Geçen yıl bir nebze olsun anlayabilmiştim ama bugünlerde ne muhteşem bir albüm olduğunu anlamaya başlıyorum. Düzenlemeler kaset dönemine uygun formatta teknolojinin nimetlerinden faydalanılarak yapılsa da, şarkıların ruhunu düzenlemelerde kullanılan orjinal enstrümanlarla, bestelerin mükemmelliğiyle ve de Nükhet Duru'nun duygudan duyguya geçen yorumuyla fazlasıyla yakalayabiliyorsun. Aslında albüm şarkı-şarkı üzerinde durulması gereken bir albüm.
Albümde ağırlığı hissedilen tabiki de veya bana göre Soner Olgun bestelerindeki tiyatral müzikalite. Soner Olgun Halk Müziği sanatçısı ama besteleri türkü de değil, şarkı da değil. Türküyle şarkı arasında çağdaş türkü galiba. Düz bir şey hiç değil. Sanki meydan okuma gibi heyecan verici bir şey. Tabi bunda Nükhet Duru'nun yorumu çok belirleyici. Çünkü Melih Kibar şarkısını söylerken farklı bir yorum var, Soner Olgun şarkılarında daha tiyatral, daha müzikal bir yorum var. "Keşke sadece Soner Olgun şarkılarından oluşan 10 şarkılık bir albüm olsaydı" diyorum. Çünkü bambaşka bir Nükhet Duru var bu şarkılarda. Özellikle "Delikan"a bayılıyorum. "Aç Gözünü Adamım"ın sözleri de çok muhteşem. "Memleketim" o kadar çağdaş bir türkü ki... Eğer senfonik bir orkestrayla çalınsa, evrensel bir türkü senfoni olabilir. Dinlerken zaten o havayı yakalıyorsun.
"Mahmure" şarkısıyla dalga geçenlere de yazıklar olsun diyorum, başka bir şey demiyorum. Birgün bu "ESER"leri anlama seviyesine gelebilir miyiz acaba? Gelemeyiz! Neden mi? Çünkü yeniliklere kapalıyız. Yeniliklere kapalı olunca da algılarımız bir türlü açılamıyor. Müziğimiz arkaya dizilmiş on tane bağlamanın tek sesli düzenlemesinden yani gürültüden kurtulamadığı ve çok sesliliğin ne demek olduğunu öğrenemediğimiz sürece, farklılıklara-yeniliklere öcü gibi bakmaya devam ederiz. Aslolan ruhtur ve o ruhu değişik tarzlarla daha canlı hale getirirsek, ancak o zaman evrenselliği yakalayabiliriz. Nükkhet Duru yıllarca bunu yapmaya çalışmış ama bazı müzik eleştirmenleri bile neden "Melankoli" gibi şarkılar yapmıyor diye yerden-yere vuruyor. Ben de diyorum ki, "İyiki de 'Nadide'yi yapmış". Yoksa musikimiz böyle bir yorumcudan yoksun kalır ve gücenirdi. Bir kere sanatçı, içinden ne geçerse onu söylemeli ruhunu tatmin edebilmesi için. Memnuniyetsiz bir şarkıcılık, yorumculuk mu olur duygusuz bir şekilde?
Gelelim albümün en güzel şarkısı "Beni Unutma'ya. Nükhet Duru'ya sadece "Melankoli" gözüyle bakmak isteyenler ve sadece algılayamadıkları halde ve şekilde "Mahmure" gözüyle bakanlar, eğer bu şarkıyı algılayabilme seviyesine gelirlerse, o zaman anlayabilirler müziğin ne demek olduğunu.
Aslında şarkıların sözleriyle felsefe yapılmasına ve edebiyat parçalamasına gıcık olduğum için, şarkıları anlatmak yerine sadece dinlenmesi taraftarıyım. Benim için şarkı iyi bir düzenleme ve şarkıcının yorumuyla duyguyu aktarmalıdır sadece. Çünkü söz yüzünden insanlar müziği duymuyor, öğrenemiyor. Hatta kendisine hitap eden sözler yüzünden adına müzik denmeyecek şeyleri müzik zannediyor. Benim için en iyi şarkı, iyi bir yorumcunun "La la" sesleriyle sözsüz duyguyu geçirebilmesidir. Sözlerini anlamadığım yabancı dildeki şarkıları sevme sebeplerimden biri de, sözlerle duyguların önüne geçilmemesi. Tamam bir şeyler sözlerle anlatılıyor ama ben bunu sadece müziğin sesiyle algılamayı daha çok seviyorum galiba. Yorumcu için sözler de gerekli ama sözlerin ne olduğundan çok, o hece diziliminin nasıl ve hangi duyguyla yorumlandığı daha önemli benim için. Tamam pes ediyorum, duygu da sözlere göre ve sözler aracılığıyla veriliyor ama küçük bir örnekle ne demek istediğimi anlatayım. Karşımızdaki kişiye en basit şekilde sevgi nasıl ifade edilir? "Seni seviyorum" diye ifade edilmez mi? Bunun versiyonları da vardır. Şarkı sözlerine ve şiire de saygısızlık etmek istemiyorum ama bunun nasıl söylendiği daha önemlidir bence şarkıcılıktan.
Mesela ben zannederdim ki, şarkıcılar canlı söylerken nota sehpalarının üzerinde notalar vardır. Oysa sadece şarkının sözleri varmış unutmamak için. Nota bilmeden, müziğin dilini bilmeden şarkı söylemek nasıl bir şeydir ki? Duygu yetersizliğinden dolayı o yüzden mi uluslararası şarkıcıları dinlemek zorunda kalıyorum acaba? Çünkü insan nota bilmezse, özgün şarkı söyleyemez. Nasıl duyarsan o şekilde söylersin etkilendiğin için. Çünkü duyduğun şekil dışında da bir şey bilmiyorsun. Oysa önüne nota gelse ve o şarkıyı kendin çıkarsan kimseden etkilenmeden, beste özgün bir yorumla yeniden bestelenmiş gibi daha samimi olmaz mı, duyguya duygu katılmış gibi katmerlenmez mi? Bu belki bestecilere haksızlık gibi gelebilir ama, bence iyi bir yorumcu kendi özgün yorumunu da katmalıdır şarkıya. Çünkü şarkıcının kendi duygusu olmazsa şarkıda ruh olmaz. Nükhet Duru şarkılarındaki duygu yoğunluğunun sebebi, ya Nükhet Duru'nun ruhuna uygun şarkılar yapılması, ya da Nükhet Duru'nun şarkıları kendi duygusuyla söylüyor olması. Bence her ikisi de ama Nükhet Duru'nun şarkıları kendi derin duygusuyla ifade yeteneği daha belirleyici. Çünkü şarkılar ortada. Şarkılar kötü demiyorum zaten, hatta çok iyiler ama Nükhet Duru şarkılarına "Cover" bekliyorum Nükhet Duru'suz şarkıların duygusunu görebilmek için. Nükhet Duru ile çalışan bestecilerin şarkılarını başka şarkıcılarda da duydum ama bir Nükhet Duru göremedik hiç. Nereye mi geldik? Şarkıcı kendi özgün yorumuyla yorumlamalı şarkıları, hayat boyu yorumcu koçuyla değil. Nükhet Duru'nun da Cenk Taşkan tarafında şarkıları nasıl yorumlayacağına dair uzun-uzun çalıştırıldığını okudum ama yapıda duygu olmasaydı, bu şarkılar böyle muhteşem yorumlanmazdı.
Soner Olgun dışında Metin Özülkü şarkıları, Melih Kibar, Tanju Duru ve Turhan Yükseler şarkıları da çok güzel. Ama Tanju Duru'nun "Kalp Ağrısı" çok güzel. Nükhet Duru'nun bir gün oturup beste yapmasını istiyorum. Tamam söz yazma yeteneği var ama "Sevemk Zor" o kadar güzel bir beste ki, albümün lokomotiflerinden. İnsan hayıflanıyor "Nükhet Duru neden daha çok beste yapmıyor?" diye.
Nükhet Duru'nun yeni albümü çıkmak üzere ama keşfedilmeyi bekleyen o kadar çok albümü var ki. Ben mesela şimdilerde yeni çıkmış bir albümü gibi "Aç Gözünü Adamım"la haşır-neşirim. Keşke bu albüm CD olarak yeniden basılsa, yeniden müzikseverlere ulaştırılsa. Nükhet Duru'ya çok zahmet olacak ama Selda Bağcan gibi albümlerinin telif haklarını şirketlerden alsa da kendisi yayımlasa. Ama bir gün çok param olursa, bütün albümlerinin telif haklarını satın alacağım ve 10 Milyar adet basacağım her birinden bütün herkese dağıtmak için. Kim mi dinleyecek? Doğru ya!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder