31 Ağustos 2022 Çarşamba

KAREAS DEDİĞİN NEDİR Kİ? HERKES BAŞLI BAŞINA BİR AS!

 Gelelim bazılarının onayladığı, bazılarının ise Nükhet Duru karesine itiraz ettiği tüm zamanların kareasına...Hiç kimse gökten star olarak inmedi. Bürün sanatçıların uvertür günleri olmuş; beğenilmediği ve gelecekteki konumlarını kimsenin kestiremediği. Hatta başlarda bazı sanatçılar, günümüzün kareasından çok daha değerli görülüp bel bağlanmıştır bile. Zaten benim çocukluğumda kareas falan yoktu. Birbirine yakın seviyede pop sanatçıları vardı. Ne Sezen Aksu ana kraliçe, ne de Nilüfer bu karedeydi. Ajda Pekkan jenerasyon farkı ve kat ettiği yol bakımından evet rakipsizdi. Peki ne oldu da Sezen Aksu, Nİlüfer ve kimsenin pek de layık bulmadığı Nükhet Duru bu konuma geldi. Kısaca çaba sarf ettiler, kendilerine emek verdiler, özel hayatlarına yenilip müziği bırakmadılar, bazı dayatmalara ve engellemelere boyun eğmediler, müziği geçici bir hevesle değil aşkla yapmış olabilirler ve sürekli ürettiler ve sürekli sahnede kaldılar, sürekli şarkı söylediler ve diğer sanatçıların ulaşamayacağı sayıda 26'şar albüm yaptılar. Diskografileri bile onları farklı kılıyor. Ses ve yorum olarak, burayı hak etmiyor diyeceğiniz bir isim var mı? Seyyal Taner, Nil Burak ve Gökben ile kıyaslanan ve bu kareyi hak etmiyor dediğiniz Nükhet Duru'nun ses ve yorumun bunlardan daha düşük mü olduğunu iddia ediyorsunuz gerçekten? Yaptıkları albümler, Nükhet Duru'nun albümlerinden daha üstün olabilir mi? Bana göre Nükhet Duru'nun yaptığı albümler başka hiçbir sanatçının albümüyle kıyaslanamayacak derecede üstündür. Sözü, müziği bir tarafa bırakın, düzenleme olarak bambaşka boyutlarda albümlerdir. Otoriteler, Türk Pop Müziği 1977 yılında Nükhet Duru ile dönüm noktası yaşadı diyorlarsa, vardır bir bildikleri. Bana sosrarsanız, Nükhet Duru kategori üstü bir ses ve yorumdur. Sezen Aksu'nun en sevdiği sesin Nükhet Duru olması bir mütevazilik değildir, Selda Bağcan Nükhet Duru'dan "KOCAMAN" Nükhet Duru diye bahsediyorsa; Nükhet Duru'yu 2. sınıf bir pop sanatçısı olarak görenlerin, pardon ama müzik anlayışını sorgularım... Eğer Nükhet Duru'nun ses ve yorumu üzerinde şüpheleriniz varsa, Cahide albümünü ısrarla tavsiye ederim. İlk 5 albümü, Benim Yolum, 94 yılı albümü, Tam zamanında albümü, hatta sözleşeme gereği yaptığı Aşkın N Hali albümü bile, Nükhet Duru'dan üstün görülen sanatçıların albümleriyle kıyaslanamayacak derecede müzikalite arzeder. Ki ayrıca Nükhet Duru'nun böyle bir derdi olabilir mi bu saatten sonra; Nükhet Duru'nun yerine ister Zerrin Özer'i koyun, ister Seyyal Taner'i, ister Nil Burak veya Gökben'i; Nükhet Duru gene müziğimizin en klasiği! Kareas sorunu, o karede ben olmalıyım diyenlerin derdi! Ne Ajda Pekkan, Ne Sezen Aksu, ne Nilüfer, ne de Nükhet Duru bu konuyla ilgileniyor. Nükhet Duru bu konuyla ilgili olarak kendine gelen sorulara da ben popstar değilim zaten, ben çağdaş Türk Müziği şarkıcısıyım diyor. Böyle kategoriler, hayranların bir eğlencesi olabilir en fazla. Yoksa her sanatçının müziğimizde ayrı bir yeri, ayrı bir lezzeti var. Hapsini de çok seviyor ve emeklerinden dolayı teşekkür ediyoruz..

Not: Zerrin Özer, ben yoncanın sapı mıyım demişti. Eğer güçlü bir ses arıyorsak, Zerrin Özer'de alası var. Bu konuya daha önce değinmiştim. Önemli olan varolan kumaşı nasıl değerlendirdiğindir. Belki duygusal sebeplerden dolayı, belki arkasında yeterince destek olmadığından vesaire hakettiği noktada olmayabilir ama değerlendirmeler ne yazık ki varolanlar üzerinden yapılıyor. İbrahim Tatlıses İtalya'da doğsaydı, Pavorotti olur ve bütün dünya onu tanırdı. Şu anda Zerrin Özer müziği tamamen bıraktı ve ondan önceki jenerasyon hala devam ediyor. Ki en son albümünün üzerinde 15 yıl geçmiş.

22 Ağustos 2022 Pazartesi

Ertuğrul Özkök: Dün gece Türkiye'nin gizli spor devinin saklı bahçesinde neler duydum, gördüm?




Ertuğrul Özkök: Dün gece Türkiye'nin gizli spor devinin saklı bahçesinde neler duydum, gördüm?

"Hepimizin tanıdığı o erkek dün gece o kadının gecikmiş itirafına ne cevap verdi?"

Ertuğrul Özkök, "Pazar Mektubu" başlığı altında, yazdığı ve "newsletter" olarak paylaştığı yazısında bugün Saadetin Saran'ın Assos'taki doğum günü partisindeki izlenimlerini ve duyduklarını aktardı. 

Özkök'ün "Dün gece Türkiye'nin gizli spor devinin saklı bahçesinde neler duydum, gördüm?" başlıklı yazısı şöyle: 

Seviyeli magazinci Tuğrul Eryılmaz Bodrum'a tatile gitti.

Bugün pazar ve magazin görevini geçici olarak ben yükleniyorum.

Tabii ilgi alanlarımız farklı…

O sadece Upper Cihangir'in beş mahallesinden sorumluysa, Türkiye’nin bütün mahalleleri benden sorulur…

Türkiye'nin gizli spor devinin saklı bahçesinde 

Dün akşam Assos'ta bir evin bahçesindeydim.

Bahçesindeydim derken, 120 kişi ile birlikte oradaydım.

Türkiye'nin 'gizli spor devi' Sadettin Saran'ın geleneksel yaş günü partisini yaptık.

Onu şöyle tarif edebilirdim:

Türkiye'de, en çok spor canlı yayın hakkına sahip şirketin başındaki insan.

La Liga, Bundesliga, Ligue 1, Seri A, UEFA futbol maçları, NBA, NCAA, Euroleague basket maçları, Formula 1 ve 2 araba yarışları, boks karşılaşmaları ve daha aklınıza gelemeyecek binbir türlü sporun canlı yayın hakları onda.

Ayrıca Türkiye'de sporun Netflix'i sayılan SSport'un da kurucusu ve sahibi olan şirketin başkanı.

Her yıl yaş gününü burada, Assos'taki saklı bahçesinde kutluyor, bahçeye büyük ve teknolojik olarak harika bir sahne kuruluyor.

Saklı bahçedeki gazeteciler ve yeni haberler

Her yıl bir sanatçı çağrılıyor.

Gazeteci olarak da yakın arkadaşı üç kişiyi davet ediyor.

Dün akşam görebildiğim kadarı ile benim dışımda sadece Fox TV Genel Yayın Yönetmeni Doğan Şentürk vardı.

Tabii Türkiye'nin hem burada hem dünyada en tanınmış rehberi Saffet Emre Tonguç ve yazdığı ilginç popüler tarih kitapları ile tanınan Serda Büyükkoyuncu'yu da medya kadrosuna eklemeliyim.

Büyükkoyuncu “Tanrıların sevgilileri” ile ilgili ilginç bir kitap yayınladı. Okuma sıramda.

Geleneksel kadroda yer alan Kanal 7 Genel Yayın Yönetmeni Zahit Akman ise bir mazereti nedeniyle bu yıl yoktu.Bu arada Sadettin Saran'ın kızı Lal evlerinin bulunduğu bölgenin zeytinlerinden zeytinyağı üretmiş ve bunu bir marka haline getirmiş.

Orada tattık… Kuzey Ege tadı sevenler için güzel bir zeytinyağı olmuş.

Doğan'ı çok seviyorum, çünkü çok pozitif bir insan ve çevresine hep neşe ve umut veren bir insan.

Bu yıl Fox Ana Haber'de birçok yenilik yapacakmış, onları anlattı.

İlk defa girdiğim Assos denizi mi Baltık denizi mi?

Geçen yıl dağda Simurg'da kalmıştık. Muhteşem bir yerdi. Sabah aşağıda denize ve karşıdaki Midilli Adası'na bakarak yaptığımız kahvaltı ve sohbet hâlâ hatırımda.

Bu yıl sahilde “Costa İdare” adlı butik otelde kaldık.

Resepsiyonda çok sempatik iki genç kadın bizi karşıladı.

Daha ilk adımda mekânın sıcaklığını hissettiriyorlar insana.

Assos'ta ilk defa denize girdim ve çok şaşırdım.

Çünkü bir İzmirli olarak Ayvalık ve Ören'de denize çok girdim. Suyu ağustos ayında bile o kadar soğuktu ki...

Ama burada suyun sıcaklığı tam istediğim gibiydi. Serin ama çok soğuk değil.

Üstelik çok da berrak bir su…

Önceki hafta Almanya'da Usedom adasında Baltık Denizi'ne girmiştim.

Tabii bulanık bir suydu.

Diyeceğim, buradaki deniz acayip fark atıyor.

Ertuğrul Özkök - Nükhet Duru - Erol Evgin (soldan sağa)

Nükhet ve Erol'un "Keşke ben söyleseydim" dediğim beş şarkı

Bu yıl iki sanatçı davetliydi.

Nükhet Duru ve Erol Evgin.

Dolayısıyla spottaki ünlü kadın Nükhet Duru, ünlü erkek ise Erol Evgin.

Bize şahane bir gece yaşattılar.

Önce Nükhet Duru çıktı, sonra Erol Evgin.

Saadettin Saran'ın doğum günü partisinde Nükhet Duru ve Erol Evgin sahne aldı

Gecenin sonunda ise birlikte söylediler.

Hem kendi şarkılarını, hem de başkalarının söylediği ama kendilerinin “Keşke ben söyleseydim” dedikleri şarkıları…

Mesela Nükhet Duru Zülfü Livaneli'den iki şarkı söyledi.

Bu arada genç kuşaktan benim de çok sevdiğim “Evdeki Saat” grubunun “Uzunlar” şarkısını da yorumladı.

O şarkıyı kim sevmez ki, ama ben “Evdeki Saat'in” yeni şarkılarından ikisini de çok dinliyorum son zamanlarda.

“Sustum” ve “Adana Köprü Başı…”

Nükhet Duru ve Erol Evgin gecede stand up da yaptı

Bir ara Ali Kocatepe'yi arayıp izin almak istedim 

Nükhet ne yazık ki “Melankoli”yi söylemedi.

Herhalde bestecisi Ali Kocatepe ile olan anlaşmazlığı nedeniyle söyleyemedi.

Bir ara İzmir Gazi İlkokulu'ndan sınıf arkadaşım Ali'yi arayıp izin isteyeyim diye düşündüm.

Ama sonra vazgeçtim.

Sanatçılar arasına girmek tehlikelidir.

Buna karşılık Mehmet Teoman'ın şahane bestesi “Beni Benimle Bırak”ı Erol Evgin'le birlikte söyledi.

Erol Evgin ise Sezen Aksu'nun iki şarkısını söyledi.

“Kaybolan Yıllar” ve “Begonvil…”

İkisini de çok sevdim.

Ertuğrul Özkök,  Nükhet Duru ile birlikte

Nükhet, "Ben çok istedim", Erol Evgin, "Ben de ama maalesef..."

Gecenin en güzel yanlarından biri ise ikisinin de ayrı ayrı ve tek tek yaptıkları standup'lardı.

Spotta sözünü ettiğim itiraf da işte o bölümde geldi.

Şimdi size birlikte veya tek tek yaptıkları stand-up'tan bir “Top 5” sunuyorum.

Nükhet: Geçenlerde Z kuşağından biri ikimizin birlikte program yaptığımızı duyunca “Ay bunlar hâlâ yaşıyor mu” demiş. Yok canım cennetten canlı yayın yapıyoruz.

Erol: Gençlik yıllarımızda Nükhet'le defalarca birlikte söyledik, çok iyi arkadaş olduk… Ama maalesef…(Yüzündeki ifadeden bu maalesefin ne yazık ki birlikte olamadık anlamına geldiği o kadar belliydi ki..)

Nükhet: Ah Erolcuğum ben çok istedim ama olmadı. Şimdiyse benden sana zarar gelmez.

Erol: Artık benden de sana…

Nükhet: Ay sarhoş mu oldum Erol, durmadan seni öpüyorum. Dur bir kadeh daha alayım…

Anlayacağınız çok güzel şakalaştılar.

"Erol sen benim ahir zaman aşkımsın ama karından şikâyetçiyim"

Erol Evgin bir de çok eğlenceli Hisseli Harikalar Kumpanyası müzikali anlattı:

“Müzikali 3 Mart 1980'de oynamaya başladık. Milattan sonra 1980, yani geçen yüzyılda. Atatürk'ün sahneye çıkardığı ilk Türk kadını olan Bedia Muvahhit 10 kere gelip seyretti oyunu. Bir gün 'Erol sen benim ahir zaman aşkımsın. Bu şarkıyı gözlerimin içine bakarak sadece benim için söyleyeceksin' dedi. Tabii ki dedim. Bana şöyle bir bakıp devam etti: 'Tek üzüntüm şu, karın beni kıskanmıyor.' Sonra karıma döndü ve sordu: 'Kaç yıldır evlisiniz?' Karım, '20 yıl' deyince cevabı şu oldu: 'O çok şanslısın, eve eski kiradan girmişsin, aynı kirayla devam ediyorsun…”

Geçen yüzyılda her şey güzeldi… Hepimiz çok gülüyorduk.

Gecenin sonunda İzmir'in dağlarında çiçekler açınca

Gecenin heyecanı Erol Evgin'in sonlara doğru söylediği 'İzmir'in Dağları' şarkısı ile doruğa çıktı.

Konuşmasında da kutuplaşmaya karşı umut dolu sözler söyledi.

Müzik saat 00.00'da kesildi.

Ama ben çıkarken, arkada bir yerlerden, çok hafif sesle bir Ankara Misketi başlamıştı.

Geriye dönüp baktım, Sadettin Saran oynuyordu…

Benim için ise tam ayrılma zamanıydı…

https://t24.com.tr/haber/ertugrul-ozkok-dun-gece-turkiye-nin-gizli-spor-devinin-sakli-bahcesinde-neler-duydum-gordum,1054061?fbclid=IwAR2Or-THuAk7T9q6-Evc0AY2lwJsBYQEue5dJtI355kugdqwKDbShJeApj0

27 Ağustos'ta Smak Alaçatı'da!


20 Ağustos 2022 Cumartesi

NÜKHET DURU: GÜLŞEN'İN NE GİYDİĞİ KİMSEYİ İLGİLENDİRMEZ!

“Herkes istediğini yapmakta serbest. Bunun adap veya adapsızlıkla ilgisi olduğunu sanmıyorum. Kimseyi ilgilendirmez. Beğendiğim elbiseyi giyerim. Gülşen’in de o kadar ince vücudu var ki ve müstehcen olmayan dekolteler giyiyor ki; ‘Nasıl yaptı!’ falan diyemezsiniz. Ama ben onun fiziğinden çok müziğiyle ilgileniyorum.”

Osman İşmen ile...

19 Ağustos 2022 Cuma

NÜKHET DURU MÜZİK ADINA SIRF TİCARİ AMAÇLI "İÇİNE SİNMEYEN" HİÇBİR ÇALIŞMANIN İÇİNDE YER ALMAMIŞTIR!

Nükhet Duru'nun sırf ticari düşünceyle içine sinmeyen hiçbir çalışmanın içinde yer aldığına inanmıyorum. Aksine şirketlerin ticari kaygılarına direnebildiği kadar direnip, daha yapmak istediği bir çok şeyi yapamamıştır. Ve Nükhet Duru hit şarkıyla günü kurtarmak yerine uzun vadeli kalıcı işler yapmayı tercih ettiğinin her zaman altını çizmiştir Ama ister teknoloji babında olsun, ister dönemin trendleri manasında olsun, adına çıkartılan hiçbir çalışmasında bayağılaşmamış, Arabesk'i bile yorum farkıyla dinlenebilir bir boyuta taşımıştır. Arabesk dediğimiz de çektiği bir film olan "Düşkünüm Sana" için Nükhet Duru'ya özel yapılan "Yaşamaya Korkuyorum" ve "Düşkünüm Sana" isimli İki şahane şarkı ve Orhan Gencebay'a saygı albümünde söylediği "Gitti de Gitti" şarkısıdır ki bu şarkıların da hakkını fazlasıyla vermiştir. Daha sonra Bülent Ersoy'a verilen ilk İki şarkı da üstüne çıkılamayacağı için kimse tarafından yorumlanmamıştır.

TÜRK POP MÜZİĞİ'NİN EN İYİ BEŞ ALBÜMÜ

Tük Pop Müziği'nde hiçbir sanatçının ilk beş albümü Nükhet Duru'nun ilk Beş albümü kadar nitelikli olmamıştır.  Hatta ben şahsen bu Beş albümü şarkı sözü, beste ve düzenleme olarak Türk Pop Müziği'nin en iyi Beş albümü olarak görürüm.

1977 - Bir Nefes Gibi: Söz ve müzikler Mehmet Teoman, Cenk Taşkan'a, düzenlemeler ise Onno Tunç, Timur Selçuk ve Norayr Demirci'ye aittir.

1978 - Melankoli: Sözler ağırlıklı olarak Mehmet Teoman, besteler Cenk Taşkan ve Ali Kocatepe, düzenlemeler ise Osman İşmen ve Norayr Demirci'ye aittir. Bir şarkının düzenlemesinde Doğan Canku vardır.

1979 - IV: Besteler İki Ali Kocatepe şarkısı dışında Cenk Taşkan'a ait olup, sözlerde Ülkü Aker, Korhan Abay, Sabahattin Ali, Nükhet Duru ve Alimoğlu gibi isimleri görmekteyiz. Düzenlemeler ise Onno Tunç'a aittir.

1981 - '81: Bestelerinin tamamının Cenk Taşkan'a ait olduğu albümde sözlerde Fikret Şeneş, Ayşe Irmak Manioğlu, Aytül Akal, Mehmet Teoman, Nükhet Duru ve Alimoğlu gibi isimleri görmekteyiz. Düzenlemeler gene Onno Tunç'a ait.

1982 - Aşıksam Ne farkeder?: Sözlerini Çiğdem Talu ve müziklerini  Melih Kibar'ın yaptığı albümün bir şarkısının sözünde Nükhet Duru, bir bestesinde ise Selmi Andak görülmekte. Düzenlemeler ise Onno Tunç'un bir düzenlemesi dışında tamamı Mehmet Duru'ya aittir.

Nükhet Duru 6 yıllık albüm sürecinde, ilk albümün hazırlık sürecini de düşünürsek 7 yıllık süreçte, belki daha uzundur bilemeyeceğim, Türkiye'nin en iyi müzisyenleriyle çalışarak müzik tarihimizin sözüyle, müziğiyle zamansız ve evrensel 5 altın albümüne imza atmıştır. Bu albümlerin anlaşılması için, kişisel beğenilerin bir tarafa bırakılarak müzik matematiğiyle dinlenmesi gerekir. İlk iki albümü "Bir Nefes Gibi" ve "Melankoli" daha popüler olmasına rağmen, "IV" albümü çağdaş bir pop senfonisi olup, '81 ve "Aşıksam Ne Farkeder?" albümleri Batı tandanslı melodileri ve Çağdaş/Neo Klasik Pop düzenlemeleriyle daha niteliklidir. 

Neden bu Beş albümü Pop Müziğimizin en iyi Beş albümü olarak kabul ediyorum; çünkü sözüyle, müziğiyle özgün/yerli olup olup, Türk Pop Müziğinin en iyi müzisyenleriyle kotarıldığı için. Bu albümlerin solistinin Nükhet Duru olması ise bir tesadüf falan değildir; Nükhet Duru'nun kendi çabasının yanı sıra Duru'nun ses, özellikle yorumunun gücüne güvenilerek müziğimize bilinçli olarak yapılmış bir yatırımdır. O yüzden Nükhet Duru bu Beş albümüyle bile tüm kategorilerin üstünde bir sanatçı olup, müziğimizde kimseyle kıyaslanamaz derecede ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Daha "'94", "Benim Yolum", "Tam Zamanında" gibi kült albümlerini, "Aç Gözünü Adamım" gibi deneysel çalışmalarını, "Cahide" gibi sesinin zirvesinde ve yorumunun en iyi olduğu müzikal çalışmasını, 90'larda Cenk Taşkan, Mehmet Teoman ve Osman İşmen ile yeniden biraraya ile gelerek yaptıklarını, "Askın 'N Hali" vs. Unplugged çalışmalarını, hücum kayıtlarını saymıyoruz bile. 

Seyyal Taner, Gökben, Nil Burak, Füsun önel vesaire sanatçılarımız "kare as"ı daha çok hak ediyor iddiaları, saygı duyulsa da kusura bakmayın ama kişisel beğeniler ile açıklanabilir ancak. Nükhet Duru'nun, bu ülkenin en iyi yorumcusu olduğu tartışılamaz bile. Bunu ben söylemiyorum, bu ülkenin en iyi müzisyenlerin ortak fikridir bu. Saygılarımla...

GÜNAH KEÇİSİ NÜKHET DURU!


Aslında albümlerinde Ajda Pekkan, Sezen Aksu ve Nilüfer de kendi tarzlarında TSM'ye yer vermişlerdir ama "Nadide" isminde Pop'tan bağımsız başlı başına bir TSM albümü yapınca, günah keçisi Nükhet Duru ilan edilmiştir. Oysa amacı tür değiştirmek değil, sadece bir şeyleri denemektir. Ajda Pekkan TSM şarkılarını Pop Caz formunda, Nilüfer Pop Alaturka tarzında, Sezen Aksu tam TSM ruhuna uygun fasıl tarzında, Nükhet Duru ise Pop değil ama çağdaş düzenlemelerle o dönemin Çok Sesli TSM denilen tarzın bir versiyonunu gerçekleştirmiştir. Ajda Pekkan'ın bu alandaki deneyselliğini çok sevmişimdir. Nilüfer ise Pop düzenlemeleriyle fark yaratmış ve çıtayı olabilecek en üst seviyeye taşımıştır. Nükhet Duru ise adeta bu tarzda da yorumunu ispat etmiş, özellikle sesinin soprana yüzünü "Endülüste Raks" şarkısında çok iyi göstermiş ve bir şarkıyı daha gene başkaları tarafından yorumlanamayacak bir seviyeye taşımış, sanki Nesrin Sipahi'yi bile gölgede bırakmıştır...

MÜZİĞİN KARE ASI'I 1978 YILINDAN BERİ AYNIDIR!

Hiç kimse durduk yere Ajda Pekkan, Sezen Aksu, Nilüfer ve Nükhet Duru'yu kare as olarak tanımlamaz. Çünkü Pop Müziğimizin temellerinin atıldığı 1977 yılının akabinde '78 yılında potansiyeli olan sanatçılar en iyi işlerini yapmışlar ve o işleriyle bile kare as olmalarının temelini atmışlar ve günümüze kadar varlıklarını istikrarlı bir şekilde devam ettirmişler. Bazıları(Zerrin Özer ve Nil Burak) "Biz yoncanın sapı mıyız," veya "biz üç yapraklı yonca mıyız?" veya "Nükhet Duru kendini, kendi kendine yoncanın yaprağı ilan ediyor." diye saçmalamasın. Görünen köy klavuz istemez ve keşke bu durumu hazmedemeyenler boş boş konuşacaklarına müzik hayatlarına emek verselerdi.

18 Ağustos 2022 Perşembe

TÜRK POP MÜZİĞİ'NİN EN İYİ ALBÜMÜ "MELANKOLİ" Mİ?

Yıl 1978. Nükhet Duru'nun Türk Pop Müziği'nin dönüm noktası albümü "Bir Nefes Gibi" albümünden 1 yıl sonra çıkardığı "Melankoli" albümü, bana göre ilk albümden daha niteliklidir. Hıncal Uluç der ki, "Türk Pop Müziğinin Bir numaralı şarkısı "Ben Gene sana Vurgunum", İki numarası da gene Nükhet Duru'dan "Melankoli"dir". Neden çok önemlidir bu iki şarkı; çünkü söz ve müzik olarak özgün, düzeneleme olarak zamansızdırlar. Albümde yer alan diğer şarkılar ise, Haykırıyorum, Yıldızlar, Bir Daha Asla, Hayat Umutla Başlar, Anılar, Harp ve Sulh, Cambaz, Bir İnsan Doğdu... 10 üzerinden 10'luk, hatta yıldızlı 10'luk bir albümdür. Ne yazık bu albüm, yani Türk Pop Müziğinin en iyi albümünün 1978 yılından sonra bir daha hiçbir formatta baskısı yapılmadığı gibi, dijital platformlarda da bazı şarkıları hariç ses kalitesi kötüdür. Ve albümün düzgün bir kapak resmi bile yoktur internette. Ben de iç kapağının kartpostal şekilde bir versiyonunu paylaşıyorum. Eğer albümün yapımcısı 1 Numara Plakçılık, bu albümün orjinal ses kayıt bandından CD formatında baskısını yapmazsa, kaybolup gidecek. Çok yazık. Ali Kocatepe'nin, bu albüme, müziğe, Nükhet Duru'ya karşı tavrını gerçekten anlayamıyor ve kabul edemiyorum...

17 Ağustos 2022 Çarşamba

NÜKHET DURU EĞER ŞARKICI OLMASAYDI?

NÜKHET DURU VE SANAT!

Nükhet Duru sadece sesi güzel olduğu için mi şarkıcı olmuştur? Hayır. Sanatı sevdiği için. Eğer ben şarkıcı olmasaydım, gene mutlaka sanatın herhangi bir dalıyla ilgilenirdim diyor. Çünkü zaten dikkat ederseniz, Nükhet Duru daha ilk günden beri sanata çok yönlü yaklaşmıştır. Sunuculuk, oyunculuk, TV programcılığı, müzikaller, kabare, moda, estetik, şarkı sözü yazarlığı... Sanat genetiksel ve yeteneksel bir şeydir ve insan bedeninde kendini en iyi ifade edebileceği branşı seçer.

2021'de verdiği bir röportajda konuyla ilgili söyledikleri...

*Müzik hep içinizde olan şey miydi? Sizi bu mesleğe çeken, hayatınızı bu işe adamanıza ilham veren en büyük etken neydi?

- Bir yanıyla yapmaya mecbur olduğum, önüne geçilemez bir dürtüydü zira çocuk yaşta yeteneğim ailem ve öğretmenlerim, arkadaşlarım tarafından fark edilmişti çünkü durmaksızın şarkı söyleyen, danslar eden, taklitler yapan bir canlı türüydüm ve başka türlüsü mümkün değildi. Bir yanıyla da bir tür “kendimi kurtarma ve hayata tutunma” projesiydi. 

Kendimi büyütürken tek güvencem bir gün sanatçı olabileceğimi ve klişe gelebilir ama kendimi gerçekleştirebileceğimi, hayatıma böyle mana katabileceğimi sezmemdi.

* Bir röportajınızda, “Ben gösteri sanatları için yaratılmışım,” demişsiniz. Müzisyen olmasaydınız oyuncu mu olurdunuz? 

- Teatral şarkı söyleyen ve sahnede seyirciyle esnek bir ilişki kurabilen biriyim, bu da bana oyunculuk yapma olanağı sağladı. TV ve sinema projelerinde de yer aldım ancak sahnede üstlendiğim rollerin, oynadığım müzikallerin yeri benim için apayrı oldu hep. Carmen, Yedi Kocalı Hürmüz, Cahide... Bunlar içinde bulunmuş olmaktan büyük mutluluk ve gurur duyduğum çok özel işlerdi. Haldun ağabey gibi usta yönetmenlerle,yaratıcılarla çalıştım, onlardan çok şey öğrendim. Ezcümle büyük ihtimalle oyuncu olurdum ama gönlüm herhalde daha çok müzikallere kayardı diye düşünüyorum.

16 Ağustos 2022 Salı

NÜKHET DURU KİTABINI HEP BİRLİKTE YAZACAĞIZ!

1969

Nükhet Duru'nun müzik hayatına başladığı yıl. Nükhet Duru'nun hayatını anlatmaya devam ediyoruz. Bakarsınız dijitalden çıkıp elimizde tutup hissedebileceğimiz bol ve güzel resimli reel bir kitaba da dönüşür. Başlamak bitirmenin yarısı ve niyet çok önemli olduğuna göre neden olmasın... Dediğim gibi Nükhet Duru'ya sormak yerine o dönemin asparagas olmayan ve Nükhet Duru'nun da itiraz etmediği gerçek kaynaklardan faydalanacağım... 1982 yılı Ses Dergisi'ne Yıldızlığa Giden Yol başlıklı kapak olmuş Nükhet Duru'nun müzik hayatının başladığı 1969 yılına gelin kendi ağzından dinleyerek gidelim... Bu kitaba, sayfayı takip edenler zaten sayfa sayfa şahitlik edecekler...

***

Anne ve babası ayrıldıktan sonra annesiyle yaşayan Nükhet Duru, evde ve okulda, çığlık çığlığa sürekli şarkı söyleyen bir tip. Daha o zamanlar şarkıcı Nükhet demeye başlamışlar. 

Nükhet Duru o günleri günlüğünde şu şekilde anlatıyor... 

"Dünün bir benzeri gün daha sona erdi. Dersler, sınavlar ve okul yolu. Bu böyle nereye kadar sürecek bitmiyorum. Amacıma ulaşmak için bir şeyler yapmam gerekiyor.

Çok güzel söylüyorsun’ diyerek herkes sesimi beğeniyor ama, yol gösteren kimse yok. Her şeyden sıkıldım. Annemin üzülmeyeceğini bilsem, hemen okulu bırakırım. Mutlaka şarkıcı olmalıyım ben.

Ama nasıl? Bu sorunun cevabını bir bulsam."

O yaz Ortaokulda bütünlemeye kalan Nükhet duru ders çalışmak yerine, evde tüm zamanını şarkı söyleyerek geçiriyor. Şarkıcı olmaya hevesli olduğunu bilen tanıdıkları çalıştırabilecekleri bir şantöz arayan Florya Deniz Kulübü'nde dans müziği çalan "Mete Duruman Orkestrası"nın sahibi komşuları da olan Mete beye Nükhet Duru'dan bahsederler. Bunun üzerine bir akşam Mete bey Nükhet Duru'nun annesine, Nükhet Duru için şarkıcılık teklif eder. Nükhet Duru olayı günlüğüne şu şekilde not etmiştir...

"Bugün olağanüstü bir gün. Florya Deniz Kulübü’nde çalışan Mete Ağabey (Mete Duruman Orkestrası), gecede 35 liraya çalıştırabilecekleri bir şantöz aradıklarını söyledi. Mete Ağabey’e çalışabileceğimi söyledim ve yalvardım. Gelip annemle konuşacak. Benim için ilk fırsat, mutlaka değerlendirmem gerekiyor."

Nükhet Duru hayır diyen annesini okulu bitireceğine dair vaatlerle ikna ettiği o günleri günlüğüne şu şekilde not düşmüş.

"Yaz tatili bitince tekrar okula döneceğimi söyledim. Daha çok derslerime çalışacağıma söz verdim. Annem sahneye çıkmama izin verdi. Tanıdık, tanımadık herkese sarılıp öpmek geliyor içimden. Çok mutluyum."

Nükhet Duru sahneye adımını 1969 yazında 14.5 yaşında gecede 35 lira yevmiye ile bu şekilde atar. Kısa sürede herkesin dikkatini çeken Nükhet Duru daha sonra Bebek Belediye Gazinosu'na transfer olur. Okulu bırakan Nükhet Duru'nun uvertürlük günleri başlamış olur. O günleri de Nükhet Duru şöyle anlatıyor...

"Repertuarım da ilk şarkılar Ajda Pekkan'ın "Boş Sokak" ve "Sensiz Yıllar"ıydı. Bunları "Sensiz Saadet Neymiş" ve İngilizce dans parçaları takip etti. Hafta sonlarında kulübe sanatçılarla birlikte organizatörler de geliyordu. Rahmetli Zeki Tükel de bunların arasındaydı. Beni dinledikten sonra, "Gel seni kış sezonunda şova çıkaralım" dedi. Ben sevinç içinde kabul ettim. Annemden gizli Bebek Belediye Gazinosu'na gittik. Gazinonun sahibi rahmetli Aslan Bey, beni fazla ufak görmüş olacak ki, "Yahu, yuva mı açacağız burada" dedi. Sonra da ertesi günkü matinede beni dinlemeye karar verdi. Dinlenir dinlenmez de gecede 75 Lira yevmiye ile işe alındım. Annemle birbirimize girdik, bir süre bana darıldı ama sonunda zorunlu olarak ikna oldu ve okulu terk ettim. Artık her gece gazinoda ordövrle birlikte uvertür olarak sahneye çıkıyordum."

Hayat hikayesi olarak 1975 yılı ile devam edeceğiz ama Nükhet Duru kitabı kronoloji dışında değişik başlıklar altında da Nükhet Duru'yu anlatmaya devam edecek ve bu kitaba sayfa sayfa hep birlikte şahit olacağız...

KARE ASINIZ DA, 4 YAPRAKLI YONCANIZ DA SİZİN OLSUN; OLABİLİYORSANIZ NÜKHET DURU OLUN!

Pardon da, ister kabul edersiniz ister kabul etmezsiniz, ister Ajda Pekkan'ı seversiniz ister Sezen Aksu'yu, ister klasik müzik dinlersiniz ister Arabesk, isterseniz Rock'ı yüksek müzik görüp Türkçe Pop'u küçümsersiniz ama kalkıp da müzik adına güzel bir şeylerin oluşmasına katkısı olan birini küçümser nitelikte söyleşi veremezsiniz. Müzik bana göre kutsal bir şeydir insanları ruhsal olarak tedavi eden ve emeği geçenleri kişisel hırslarınıza, öfkelerinize alet edemezsiniz. Konuyu Nükhet Duru'ya bağlayacağım ve Nükhet Duru hakkında konuşanların da kim olduğu hiç önemli değil. Evet kadın solistler arasında Ajda Pekkan bir öncüdür, kimse inkar edemez, keza Sezen Aksu Pop Müziğimiz'in en önemli kadın ozanıdır, Nilüfer istikrarlı müzik sevdasıyla müziğimize hizmet etmiş ve gönüllerde taht kurmuştur, onlar kadar istikrarlı olamayanlar da başımızın tacı ve bu sayfada müziğimize katkı sağlayan herkesi elimizden geldiğince paylaşmaya çalışıyoruz; tek bir 45'lik yapanı da, tek bir albüm yapanı da. Amma velakin bazı gerçekleri de görmezden gelemeyiz. Müzik yapan herkesin bir misyonu var müzikte ve herkes yetenekleri ölçüsünde müzik yapıyor. Kimisi söz ve müziğiyle, kimisi de sesi ve yorumuyla varolmaya, katkı sağlamaya çalışıyor. Herkesin hakkı da herkese verilmeye çalışılıyor. Eleştiriler de olsa kimse ne Ajda Pekkan'a, ne Sezen Aksu'ya ne de Nilüfer'e, ne de bir başkasına çok da olumsuz bir şey söylemiyor. Burada amacım Nükhet Duru savunuculuğu falan yapmak da değil ki yaparım da ki bu ülkede eğer olumsuz bir şey söylenirse, en başta savunulacak kişi Nükhet Duru'dur. Çünkü herkesin müzik yaparken kitlelere ulaşma derdi varmış; Nükhet Duru istisna; elbette her sanatçı alkışlanmayı sever, Nükhet Duru da ama Nükhet Duru daha hep bir şeyler denemeye, hep bir şeyler yaratmaya çalışmış. Müziğin mutfağı şarkıcılardan ayrı düşünülebilir ama bazı şarkıcılar o mutfağın master şefidir ve ne yapılıyorsa onun direktifleri doğrultusunda yapılıyordur. Nükhet Duru da hiçbir zaman, yapımcılar ne diyorsa ona uymuş bir sanatçı değildir. Nükhet Duru'nun hiç kimsenin yapmadığı kadar yaptığı deneysel çalışmalarının özünde bir Nükhet Duru formülü vardır. Nükhet Duru hiçbir zaman piyasa işi olmamıştır. Hele Zurna Kazım gibi bir albüm yapmaya asla yeltenmemiştir. Önceden de özgün çalışmalar oluyormuş, sonrasında da olmuş ama eğer Nükhet Duru'nun çabası olmasaydı, belki Mehmet Teoman olsun, Cenk Taşkan olsun, Ali Kocatepe olsun, Nükhet Duru ile çalışan kim varsa, Nükhet Duru'suz belki de Nükhet Duru ile oldukları kadar başarılı olamayacaklardı.  Nükhet Duru'nun yaptığı bütün işler Nükhet Duru için yapılmadı mı? Bu kişilerin Nükhet Duru dışında başkalarıyla yaptıkları ne kadar başarılı olmuştur. Kalkıp da kişi - Nil Burak, "Söylediğim şarkıların illa ki sırf benim olması şart değil, ben Arabesk de söylerim, Halk Müziği de" diyip de, yaptığı Bir Nefes Gibi albümüyle Pop Müziğimizin dönüm noktasını başlatan Nükhet Duru'yu ikinci sınıf olarak niteleyemez, Nükhet kendi kendine 4 yapraklı yonca oluyor diyemez; kime göre, neye göre 2. sınıftır? ; BANA GÖRE, Nükhet Duru bu ülkede ne Sezen Aksu'dan, ne Ajda Pekkan'dan gram eksik bir sanatçı değildir ki yorumculukta 10 gömlek üstündür. Müzikte herkes her şeyi yapabilir ama herkes bir şarkıyı hakkını vererek yorumlayamaz. Besteye hayat veren, iyi bir yorumcudur; bu ülkenin de en iyi yorumcusu Nükhet Duru'dur. Yorumculuk, 5 oktav sesin de olsa sırf şarkı söylemek değildir. Nükhet Duru'nun şarkıları kötü şarkı olduğu için mi cover'ları yapılmıyor, yoksa üstüne çıkılamayacağı için mi? Denemeleri gördük ama denedikleri yerde kaldı hepsi de. Seksenli yılların son çeyreğinde derginin adını unuttum şimdi, ülkenin en önemli müzisyenlerinin jüri olduğu bir değerlendirmede, hepsinin ortak görüşü, Nükhet Duru'nun en iyi yorumcu olduğuydu. Ayrıca siz hiç Nükhet Duru'nun ağzından ben starım, ben kare asım, ben 4 yapraklı yoncayım dediğini duydunuz mu? Hatta ben popçu değil, Çağdaş Türk Müziği sanatçısıyım der. İtiraz eden sanatçılar itiraz eder ama hiç kimse de ne Seyyal Taner'i, ne Nil Burak'ı, ne Gökben'i Kare As'a koyar. Onlara kadar bu ülkenin Nur Yoldaş Gibi, Banu gibi, Rana Alagöz gibi, Asu Maralman, Ayten Alpman gibi şahsına münhasır sesleri ve yorumcuları var ve yaptıkları Nil Burak veya Seyyal Taner'den eksik değil, kıyaslanamayacak kadar üstündür. Nelerine güvenerek kendilerini Nükhet Duru'dan üstün görüyorlar, akıl alır gibi değil. Bir kere Nükhet Duru 50 senedir durmadan müzik yapıyor. Bazı sanatçılar gibi 20 sene ara verip da arada bir görünmüyor veya canı sıkıldıkça ben müziği bıraktım diyip yeniden başlamıyor. Söylediklerim de kişisel olarak algılanmasın.

HEP TAZE HEP DENEYSEL NÜKHET DURU! SANAT HAYATINDA 50 YIL!

 Kafamda sorular, sorular, sorular... Evet zamanı geldi. Nükhet Duru'nun 50. sanat yılı 2023 yılında. Kalıcı bir belge mahiyetinde kafamda yıllardır onu anlamayı düşünüyorum. Açık söyleyeyim, bunu küçük bir hediye mahiyetinde daha çok Nükhet Duru için yapmak istiyorum. Çünkü o yıllardır şarkı söyleyerek bizi mutlu etmiş ve hala da ediyor. Onu çok seviyorum; sesini, yorumunu, söylemek için seçtiği şarkıları; sevmekten de öte bir şey bu; müziği çok seven birisinin cenneti gibi. Hani bazılarının sevdiği tarz vardır, tür vardır, sanatçı vardır ve onunla tamamlanır, mutlu olur, duygularını yaşar... Nükhet Duru'ya hayranlığım öyle bir şey; müziği şu hayatta beni en çok tatmin eden sanatçı. Onun için, onu ben anlatmalıyım, başkalarının anlatmasını da çok isterim-hatta Nükhet Duru'nun müzik hayatını anlatma yarışması düzenlenmesini bile isterim, ama ben de onu dile getirmeliyim. Nasıl anlatacağım, nerden başlayacağım öyle kolay bir şey değil. Hani bir görev icabı olsa, anlatmanın formülleri var; giriş, gelişme, sonuç gibi. Farklı anlatmalıyım, özel anlatmalıyım, içten anlatmalıyım ki; karşımdaki de duygularımın sıcaklığını ve samimiyetini hissedebilsin. Derdim öyle akademik bir dille edebi bir şey falan değil. Yani, Nükhet Duru gibi bir şey olsun. Yani mesafesiz olsun ama bir o kadar da yıldızlar kadar dokunulmaz! Okuyanlar da sıkılmasın istiyorum aslında. Yalın olsun istiyorum; Başına geçince bir solukta okunsun. Öz bir şey olsun. Özel hayat gibi detaylara hiç girmek istemiyorum. Sadece Nükhet Duru'nun müziğine, sanatına dair belge niteliğinde bir şey olsun... Albümleri, müzikalleri, müziğe dair dönüm noktaları, müzik hayatındaki önemli kişiler, müzik hayatındaki çıkışları ve yaşadığı engeller; Müzikle ilgili neler yapmış, neler yapmak istemiş ve yapamadıkları... Müzikteki yeri, popüler olmak adına vazgeçtikleri, arayışları, deneysel yılları, altın yılları, hiç sönmeyen bir yıldız oluşu... Kronolojik bir sırayla mı anlatmalıyım, belli başlıklar altında mı? Aslında birisini, bir şeyleri öyle veya böyle bir şekilde anlatmanın yolları var, hatta kolaylaştırılacak yolları da ama ben gizemin-sihrin bozulmaması adına olaya biraz da kendimce yaklaşmak istiyorum. Yani Nükhet Duru'nun kendine sor; al cevabı, yaz paragrafı şeklinde olmasını da istemiyorum. Çünkü bu da bana samimi gelmiyor; kurgu gibi olur o zaman. Çünkü yaşanılan yılların o yıllardaki yansımasıyla, yaşam tecrübesi ve süzgecinden geçtikten sonraki ifadesi ve anlatımı farklı olabilir. İnternette var olan o dönemki doğru kaynaklara göre bir anlatım yolu seçmek istiyorum. Gerçi özel hayat anlatısı olmayacağı için, ifadelerin yaşam süzgecinden geçmesinin de olumsuz bir anlamı olmayacak aslında. Belki benimki biraz zoru seçmek gibi bir şey; var olanlarla bir şeyler yapmak çok daha yaratıcı olmaz mı? Birazcık da Nükhet Duru'ya dışarından bir bakış açısıyla anlatmak istediğimden. Yoksa hayatını kendisi yazar, olur biter ama benim Nükhet Duru'yu anlatmak istediğim böyle bir şey değil. Benimki, Nükhet Duru müziğini çok seven birinin, Nükhet Duru'nun müzik adına yaptıklarını heyecanla araştırarak ve bir starın gizeminin-sihrinin bozulmayacağı şekilde bir anlatım olmalı diye düşünüyorum. Hani divalar sahneye bütün ihtişamıyla çıkar ve sizin gözleriniz kamaşır ve heyecandan nefes alamaz ve kilitlenir kalırsınız, o duyguların bozulmayacağı bir anlatım da olsun istiyorum. Televizyonlarda, albümlerde, dergi kapaklarında gördüğümüz, albümlerini heyecanla beklediğimiz sanatçı Nükhet Duru olsun istiyorum. Zor olacağı kadar kolay da olacak; çünkü yıllardır şarkılarını dinleyerek, onun müziğiyle duygulanarak, onunla ilgili düşüncelerimi ifade ederek bir pratiğim var çünkü. Umarım su gibi akan bir anlatım olur! İyi olur, kötü olur bilemeyeceğim ama bir Nükhet Duru el kitabının olmasını istiyorum. Ne kadar albümü var, ne kadar müzikal yapmış, kimlerle çalışmış vesaire Nükhet Duru müzikolojisinin ulaşılabilir bir kaynağının olmasnı istiyorum.

NÜKHET DURU VE BEN

 Onları reel olarak görseler de görmeseler de, onlarla tanışıp tanışmasalar da, bazılarının sevdikleri sanatçılarla aralarında özel bir bağlar oluşabilir. Çok severle kısaca onları. İkonlaştırırlar. Toz konduramazlar. Tabi bu birden olmayabilir. Şu anda size muhteşem gelen bir sanatçı, başlarda normal gelebilir. Tabiki de ilk başta etkilenim diye bir gerçek de var ama çocukken sanata tam anlamıyla büyük-yetişkin gibi bakabilmek mümkün değil. Çocukken de Nükhet Duru'yu sevmeme rağmen değerini büyüyünce daha iyi anlamamın sebebi işte bu yüzden; yetişkin şarkıların manasını ve önemini, daha iyi şekilde ancak yetişkin olunca anlayabiliyorsun. Ben 1969 doğumluyum. Denizliliyim ve Denizli'nin Cumalı Köyü'nde doğdum ve Lise çağıma kadar da köyde yaşadım. Şehire gelmem ancak Liseye başlamam ile mümkün oldu. Dolayısıyla köy yerinde bir sanatçıya ulaşmak ancak radyo ve televizyon ile mümkündü o yıllarda. Hatta siyah beyaz TV günlerinde TV çok yaygın değil ve herkesin evinde TV kutusu yoktu bile. O dönemlerde 8-9 yaşlarındayken kulağıma radyodan falan gelmiş olmalı ki, "Ben Gene Sana Vurgunum" şarkısını biliyordum ve çok sevmiş olmalıyım ki "Ben Gene Sana Vurgunum" bölümünü sürekli tekrar ediyorsun. Sonra siyah beyaz TV günlerden aklımda kalan, Nükhet Duru'nun "Şüphe Ediyorsun"  ve "Çakır" şarkılarını söylerken TV sahnesindeki görüntüleri... 1982 yılında aldığım ses Dergisinde kapak konusu "Yıldızlığa Giden Yol" başlığı altında Nükhet Duru'nun hayat hikayesiydi. 1983 yılında ise Türkiye'nin ilk maxi 45'liğiyle, "Ne Oldu Bize" 45'liği listelerin zirvesindeydi. Sonra "Her Şey Yeni" albümünün TV'de 7 dergisinde tam sayfa tanıtımı unutamadıklarımdan. Nükhet Duru'nun TSM'ye kaydığı ve işportacıların yerlerde yığınlar halinde kaset sattığı 80'lerde "Sevda" albümünün kaset versiyonu ve "Bir İlk Bahar Sabahı" şarkısı...  O dönemler o albümle ilgilenmediğim ve kapağında sarı ve yeşil renklerin hakim olduğu "Nadide" albümü . Ve "Benim Şarkılarım" albümünün ilgiyle izlediğim TV konseri. Çek Halatı Gönlüm albümünün etkisini 90'lı yılların başında hissedebildim ben. Nükhet Duru müziği ile layığıyla tanışmam, 1989 yılında çıkardığı "Benim Yolum" albümü oldu. O kaseti evir çevir sürekli dinledim. Yani içime sindirdiğim ilk albümü buydu. Nükhet Duru'nun bende zirve yapması ise "Aç Gözünü Adamım" albümü-kaseti oldu. O dönemler albümler CD olarak daha yeni yeni basılıyor ve bu albümün de ülkede sadece kaset versiyonu vardı. Nükhet Duru'nun farklılığının farkına ilk defa ben bu albümle vardım. Özel radyoların çıkması ve geçmişe dönük nostaljik pop müzik programlarının Nükhet Duru'ya dair şarkıları çalmasıyla, bir de üstüne "Nükhet Duru Klasikleri" başlığı altında Nükhet Duru şarkılarının en iyilerinin bir albümde toplanarak piyasaya sunulmasıyla, Nükhet Duru'ya dair kaçırdıklarımı yakalamış oldum ve bu durum Nükhet Duru'nun bendeki yerini rakipsiz hale getirdi. 90'ların başında bu programlarda en çok çalan, zamansız şarkıların şarkıcısı Nükhet Duru'nun "Oysa Şimdi"si sanki yeni çıkmış bir şarkı gibi çok ilgimi çekiyordu. 1994 yılında da prodüksiyonu Sezen Aksu'ya ait olan "94" albümünden itibaren de, artık Nükhet Duru radarımda olan bir sanatçı haline gelmişti. Bu konuda rakipsiz olan Nükhet Duru 25. yılında çıkardığı "Gümüş" albümüyle hala arayış içindeydi. Eski şaşalı günlerini günlerini geri getirmek amacıyla gene Mehmet Teoman ve Cenk Taşkan ile bir araya gelerek oluşturduğu "Mühür" albümünü, düzenlemelerini çok beğenmesem de çok ama çok sevmiştim. 1998 yılında "Cahide" müzikaliyle Denizli'ye gelince, Nükhet Duru'yu ilk defa izleme şansına kavuşmuştum. O dönemler, Nükhet duru ile tanışmak falan hiç aklımın ucundan bile geçmiyordu. Sonuçta o bir şarkıcı, ben ise bir dinleyici idim! '99 yılındaki EP'sinden "Sesini Duyur" şarkısını bir "melankoli", bir "Ben Gene Sana Vurgunum" kadar çok sevmiştim. Bana göre o yıllar Nükhet Duru'nun sesinin en oturduğu ve benim de sesinin kıvamını en çok sevdiğim yıllardı. "Bana Rağmen" albümü döneminde Nükhet Duru'yu artık bambaşka bir boyutta algılıyordum. "Cahide" müzikalinde dinlediğim ve çok etkilendiğim "Tokat" şarkısının yeni bir düzenlemeyle bu albümde yar alması beni çok mutlu etmişti. 2006'da çıkardığı gene deneysel bir albüm olan "Gece Saat On iki" döneminde artık Nükhet Duru albümlerini heyecan ve sabırsızlıkla bekliyordum ve bu albümler heyecanımı ve sabırsızlığımı tatmin edecek albümlerdi. 2009 yılında internette Nükhet Duru Fan sayfasını oluşturmuştum. Ve bir gün bu blog site üzerine Nükhet Duru'nun menajeri tarafından aranarak, Nükhet Duru ile sürpriz bir şekilde tanışma fırsatını bulmuş oldum. Nükhet Duru uzun bekleyişten sonra 2012 yılında, Sezen Aksu prodüksiyonuyla son 20 yılın en iyi pop albümü ve Nükhet Duru diskografisinin en önemli albümlerinden biri "Tam Zamanında" albümünü piyasaya çıkardı. O yıllarda bir gün albüm yapmanın imkansız olacağı ve albümlerin CD baskısının olmayacağı hiç aklıma gelmezdi. 2015 yılı albümü "Askın N Hali" de klasik olabilecek ve değeri zamanla daha iyi anlaşılabilecek, Nükhet Duru'nun yorumcu kimliğinin farkını ortaya çıkartan sürpriz bir Nükhet Duru albümüydü ve bu albüm iyi ki de yapmış dediğim ve bıkmadan dinlediğim albümlerinden biri. 2020 yılında çıkan "Hikayesi Var" albümü de deneysellikten asla ödün vermeyen bir Nükhet Duru albümüydü. Nükhet Duru müzik hayatına hala stüdyo kayıtları ve günümüz koşullarına uygun dijital single olarak, kendini güncelleyerek, farklı tarzları Nükhet Duru'ca yorumlayarak devam ediyor. Yani her dem taze, her dem deneysel, her dem neo klasik..!

7 Ağustos 2022 Pazar

Cenk Taşkan: Ajda bu şarkıyı anlamadı

Cenk Taşkan, 70’lerde yaptığı bestelerle adını Türk pop tarihine yazdırdı. Taşkan, Nükhet Duru’yu tanıtan ve bestesini yaptığı “Beni Benimle Bırak” şarkısının ilk Ajda Pekkan’a teklif edildiğini söyledi: “Ajda, anlayamadı şarkıyı. Beğenmedi değil anlayamadı. Ardından da bu şarkı Nükhet’i Nükhet yaptı.” 

Eda SOLMAZ

Majak Toşikyan ya da bilinen adıyla Cenk Taşkan, 75 yılında bestelediği “Beni Benimle Bırak” şarkısıyla müzik tarihine adını yazdırdı. O yıllarda Türkçe sözlü pop müziğe iki grup yenilikçi bir tavır getirmişti: Erol Evgin, Melih Kibar, Çiğdem Talu ve “Nükhet Duru, Mehmet Teoman, Cenk Taşkan.”

Taşkan, müzikal macerasının başlangıcını şöyle anlatıyor:

“Kınalıada’da doğup büyüdüm. İlk olarak gitar çalmaya başladım. Kendi başıma öğrendim. Derken adada amatör orkestralarda çaldım. Sıraselviler’deki Kulüp Suat’ta Yavuz Özışık’ın orkestrasında ilk profesyonel sahneme çıktım. Oraya dönemin önemli oyuncu, şarkıcı ve ünlüleri gelirdi. Bir gece Erol Büyükburç geldi. Bugün Tarkan ya da Kenan Doğulu neyse Erol da aynısıydı. İlerici biriydi. Türküleri alıp modernize ederdi. Aynı zamanda iyi bir besteciydi. Benim gitar çalışımı beğenmiş ve ‘Benimle çalışır mısın’ diye sordu. Ben de tabii ki kabul ettim. 3-4 yıl orada çalıştım. Artık gitarist olarak tanınıyordum.”

Erol Büyükburç’un sahnesine sutyen atarlardı

Cenk Taşkan, “Genç kızlar Erol Büyükburç’a ulaşmak için sizinle tanışma istiyorlar mıydı” sorusuna şu yanıtı veriyor:

“Tabii. Ne de olsa evliyiz, artık söylemek ayıp olmaz. (Gülüyor) Türkiye’yi gezdiğimiz turneler olurdu. Urfa’ya minibüsle gitmiştik. Kızlar önümüzü kesip, minibüsü havaya kaldırmışlardı. O derece sevilen sanatçıydı. İstanbul Fitaş’ta konser verdik, o tarihlerde sahneye sutyen atmışlardı. Yakışıklı çocuktu ve çok sevilirdi. Biz de faydalanıyorduk tabii. Maksim’de çok sahneye çıktık. Ben de biraz beste yapmaya başlamıştım. Sonra evlendim. İzmir’e balayına gittim. Beni orada Salim Dündar yakaladı. O otelde çalışıyordu. Salim, ‘Ne olur bana da beste yap’ dedi. Balayında olduğumu söyledim ama kabul etmedi. Gitar buldu bana ve balayının içine etti Salim. Balayını beste yaparak geçirdik. İlk bestem, ‘Kadirsiz’di. Ondan sonra da Allah ‘yürü kulum’ dedi. O şarkı da Salim’in TRT’de daha çok görünmesini sağladı.”

En büyük rakibimiz Erol Evgin, Melih Kibar ve Çiğdem Talu’ydu

Cenk Taşkan, “Aranjman dönemi Türk müzik endüstrisini nasıl etkiledi” sorusuna şu yanıtı veriyor:

“Türk halk ve sanat müziği tek sesli müziktir. İlk çok sesli müzikler tangolar zamanındaydı. Onlar da daha çok sosyete müziği olduğu için halka inememişti. Bu aranjmanlarla halk, pop müziğini tanıdı. Ondan sonra Cem Karaca, Barış Manço, Erkin Koray gibi Anadolu rock başladı. Aranjman kalitesinde besteler başladı. O dönem ön planda ben, Selami Şahin ve Melih Kibar vardı.”

Sanatçı, beste yapanlar arasında asla bir savaş olmadığını da dile getiriyor:

“Ekip çalışmasını biz çıkardık Türkiye’de. Söz yazarı, besteci ve şarkıcı, çalışma tarzını. Nükhet Duru, Mehmet Teoman ve Cem Taşkan olarak en büyük rakibimiz Erol Evgin, Melih Kibar ve Çiğdem Talu’ydu. Hiçbir problemimiz yoktu. Hatta birbirimizle gırgır geçerdik. Bir biz, bir onlar bir numara olurdu.”

Arif Mardin benim şarkımı seçmişti

 Cenk Taşkan, hüsranla geçen Eurovision dönemini şöyle anlatıyor:

“Hepsinde finale kaldım. Ama seçilmedim. Nükhet’in söylediği ‘Anılar’, Beyaz Kelebekler’in ‘Yaşa Sen’i benimdi... 81’de ‘İstanbul İstanbul’ şarkısını yaptım. MFÖ ve Nükhet Duru söyledi. ‘Bant bozuk’ diye elediler. Bant bozuksa benden yenisini isteyebilirlerdi. Mesela bir yıl sonra Eurovision için Ajda Pekkan seçildi. O zaman Ajda, şarkısının yapılması için 5 asil, 2 yedek besteci istedi. Biri de ben oldum. Milli görev olduğundan kabul ettim. ‘Bir Dünya Ver Bana’ şarkısıyla katıldım. ‘Petrol’ şarkısıyla ilk 3’e girdik. Ajda, mesleğine çok hürmetkar bir kadındır. Her işini sağlama alır. Amerika’daki Arif Mardin’e gönderdi şarkıları. Arif hoca, benimkini beğendi. Çünkü daha enternasyonal buldu. Onno Tunç, aranjmanını yaptı. Fakat yarışmaya gitmesi için ‘Petrol’ seçildi, Ajda buna üzüldü. Bu şarkıyla düşük puan aldı. Beni neden seçmediklerini bilmiyorum. Fransız, Alman’a göre beste yapacaksın, bunu Sertab Erener başardı. ‘Petrol’, Arap ritminde bir şarkıydı. Bunu Fransız, İspanyol dinler mi?”

Nükhet Duru çok çekingen bir müzisyendi

Cenk Taşkan’ın yıldızının parlaması ise Nükhet Duru’nun seslendirdiği “Beni Benimle Bırak” şarkısıyla oluyor.

Sanatçı, bestenin ortaya çıkışını şu sözlerle anlatıyor:

“Salim Dündar, beni Mehmet Teoman’la tanıştırdı. O zaman Mehmet, Tanju Okan için ‘Kadınım’ şarkısını yazmış ve Nükhet’i bir gazinoda keşfetmişti. ‘Cenk, sana iyi şarkıcı getireceğim. Onunla çalışacağız’ dedi. Nükhet’le beraber Şişli’deki evimde müzikler yaptık. Çok çekingen bir kızdı. Ona şarkılar söylettim. ‘Bir Nefes’ gibi albümünü yaptık. O da çok sevildi. ‘Beni Benimle Bırak’ ise 45’lik olarak yayınlandı. Kınalıada’ya bir gün Mehmet geldi. Kasete çektiğim ‘Beni Benimle Bırak’ın melodisini çaldım. Mehmet, vapurla İstanbul’a dönerken kaseti dinliyor ve şarkının sözlerini orada yazıyor. O şarkıyla patladı Nükhet. Düzenlemesini de Timur Selçuk yaptı. O zamanlar Ajda Pekkan hep aranjman şarkılar söylerdi. Biz sıfır kilometre yani kimsenin tanımadığı şarkıları yaptık.”

Taşkan, şarkının Nükhet Duru’dan önce Ajda Pekkan’a gittiğini açıklıyor:

“Mehmet, şarkıyı önce Ajda’ya götürmek istedi. Ajda’nın evine gitarımı aldım ve gittik. Ben şarkıcı değilim ama anlayana iyiyimdir. Şarkıyı söyledim. Ajda, anlayamadı şarkıyı. Beğenmedi değil anlayamadı. O güne kadar İtalya ve Fransa’da meşhur olan şarkılar hep önüne gelmiş. Canavar gibi çalınmış şarkıları dinleyip beğenmiş ve onun üzerine yeni Türkçe söz yazılmış. Ajda’nın sıfırdan bir şarkıyı ilk kez gitarla dinlediği andı. Anlayamadı ve ona kısmet olmadı. Nükhet de arkamızdan dua ediyormuş ‘Ajda şarkıyı beğenmesin’ diye. Ardından da bu şarkı Nükhet’i Nükhet yaptı.”

Mehmet Teoman, Cenk Taşkan ve Nükhet Duru, 70’li yıllarda birlikte müzik çalışmaları yapıyordu.

TÜRKİYE-KANADA ARASI BİR HAYAT

Cenk Taşkan, 1981’de her şeyi bırakıp Kanada’ya yerleşiyor:

“Eurovision’da kırılmam olmuştur. Ama oğlum 6 yaşına gelmişti. Darbe dönemiydi. Ailem için istemeye istemeye gittim. Aklım hep buradaydı. Müzisyenlik yaptım bir de ufak bir dükkanım vardı. Ama hayatımdan memnun değildim. En büyük memnuniyetim, oğlum okudu ve doktor oldu. Memleket özlemi vardı. Türkiye’de yaptığım besteleri dinlemezdim. Çünkü beni eski hayatıma döndürüyorlardı. 96 yılında Türkiye’ye döndüm ve 20 yıl kaldım.”

Sanatçı, Türkiye’ye dönme hissini şöyle dile getiriyor:

“Bahçeye ufak bir tohum ekersin, o büyür büyür ağaçtan meyvelerini verir. Meyve verme zamanıydı. Bana en büyük desteği yine Nükhet verdi. Orkestra şefliğini yaptım. Devlet Tiyatrosu’ndaki, ‘Çöl Fırtınaları’, ‘Ölüleri Gömün’, ‘Frankenstein’ın müziklerini yaptım.”

74 yaşındaki Cem Taşkan, Türkiye ve Kanada arası bir hayat sürdüğünü müzikten asla kopmadığını söylüyor: “Hiç boş durmuyorum. Hrant Dink için bir oratoryo yazdım. Yakında Kanada’da büyük bir müzikali yöneteceğim. Artık tiyatro ve müzikallere müzik yapıyorum.”

Sezen Aksu “Hasta ettin beni” dedi

“Mehmet Teoman, Nükhet’ten ayrılmış ve Ayşegül Aldinç’le evlenmişti. O sırada Mehmet’e bir plak yaptık. Adı da ‘Hastane’ydi. Bir alkoliğin hastaneye düşüşünün şiiriydi. Ben fon müziğini yapmıştım, Mehmet de şiir okuyordu. Sezen Aksu, bir gün beni aradı, ‘Cenk hasta ettin beni. Haftalardır ‘Hastane’ şarkını dinliyorum’ dedi. Ben de ‘O şarkı değil ki sadece müziği var’ diye açıkladım.

Sezen de şöyle cevap verdi: ‘Ben o müziğe hasta oldum ve ona söz yazdım, söyleyeceğim. Besteni istiyorum.’ Birisine âşıktı o zamanlar ve ‘4 Günlük Bir Şey’ diye şarkısı böyle ortaya çıktı. Çok güzel söyledi o şarkıyı...”

https://www.hurriyet.com.tr/kelebek/hayat/cenk-taskan-ajda-bu-sarkiyi-anlamadi-42114113

“Benimki el yordamıyla bulunmuş bir hayat”

Sesi, yorumu, sahne performansıyla müziğimizde son derece kendine has bir yerin neredeyse yarım asırdır sahibi, Nükhet Duru. Cumhuriyet’in 100. yılına denk gelecek 50. yılını yeni şarkılar ve Türkiye’nin her köşesinde vereceği konserlerle kutlamaya hazırlanıyor.

ASU MARO - Nükhet Duru, olağanüstü enerjisiyle Bodrum - İstanbul arasında mekik dokurken, bir yandan sevdiği şarkıların cover’larını dinleyiciyle buluşturup bir yandan yeni şarkılar söylemeye ve en önemlisi sahnede 50. yılını kutlamaya hazırlanırken araya da bu sohbeti sıkıştırabildi. Gene samimi, gene bir söylüyor iki gülüyor, acılarla dalga geçiyor, sevinçleri çoğaltıyor, bence okuyana da iyi gelecek.  

Geçen ay daha önce Model’den dinlediğimiz “Değmesin Ellerimiz” şarkısının cover’ıyla çıktınız karşımıza. Zaman zaman yapıyorsunuz böyle sürprizler.  

Devam edecek, bunu bir kuşak buluşması olarak görüyorum. Gençler çok güzel şarkılar yapıyorlar. Ben de bir yorumcu olarak onları da mutlu etmek istiyorum. Hem yeniden o şarkıya bir hayat kazandırabilmek beni mutlu ediyor hem de zamansız bir sesim olduğunun altını kendi kendime çiziyorum. Kendi kendimi sınamaktan, kendi kendimle savaşmaktan ve yarışmaktan da çok hoşlanıyorum. Bu yüzden her ay veya iki ayda bir tekli tekli şarkılarla çıkacağım.  

İlk şöhret olduğunuz yıllarla kıyaslayınca bambaşka bir sistem var ve siz hiç o sistemde geri düşmediniz. Hep kendinizi diri tutuyorsunuz.  

Evet, buna çalışıyorum. Çünkü her şeyi zamanından önce yapmışım. Sosyal şarkıları, sadece aşk içermeyen, aşktan bile yola çıkıp başka noktalara gelebilen şarkıları çok erken uyarlamışım ve genellikle anlaşılmamışım. Gençler tarafından keşfediliyor olmak beni sevindiriyor, aslında genç kalmanın en önemli yolu bu. Çizgiler tende oluşur, ama ruhta senin yaşam biçimin belirliyor yaşını. Marjinal kalmaya çalışıyorum. Zaten hiçbir zaman kitlelere yönelik acayip hitler oluşturmanın peşine düşmedim. Çünkü çabuk tüketileceğini biliyordum. Ha ne olur çabuk tüketilse? Mesela yeni yapacağım şarkı bayağı pop müzik, belki çabuk tüketilir. Ama hiç sanmıyorum. Çünkü konusu öyle bir konu ki, yüzyıllardır bitmedi.   

Ne acaba?  

Yaranamazsın, diyor. Yani karşı taraf eğer duyarsız davranıyorsa yaranamazsın, diyor. Fatma Turgut çok iyi bir yorumcu, çok iyi bir şarkıcı. Ama bu şarkıyı neredeyse 10 yıl önce söylemiş. Şimdi olgunlaştıktan sonra belki öyle söylemezdi diye düşündüm. Ben onun olgunlaşmış halini akustik olarak canlandırdım.  

Eski yorumlarınıza baktığımızda siz zaten 30 yaşında doğmuş gibisiniz.  

Benim kadar erken yaşta arızalarla karşılaşmak erken büyütüyor. Büyümek zorunda oluyorsun ve o zorundalık sana belki de başka bir derinlik yüklüyor.  

Hayatınızda birtakım mihenk taşı olmuş erkekler var; şarkı yazarı olarak, besteci olarak. Ama yine de bütün yolu siz kendiniz çizmişsiniz diye görüyorum.   

Doğru. Bunlarda katiyen ne zeka ne akıl ne de plan görmüyorum ben kendi kendime baktığımda. Tamamen el yordamıyla, tamamen zevk meselesiyle ilgili. Bir şeyin efervesan tablet gibi suya atıp da eriyeceğini duyunca ben sinirleniyorum. Ben zor şeyleri seviyorum. O kadar küçük yaşta hayatla karşı karşıya kaldım ki, 11 yaşındaydım, hayatla ne yapacağımı düşündüğümde.  

Ne oldu 11 yaşında?  

Annemle babam ayrıldı ve beni aileden yakın bilinen bir yere evlatlık verdiler. Halleri vakitleri çok iyi olduğu halde. Bana bakmak, benimle uğraşmak istemediler. Zaten 11 yaşıma kadar canım çıktı, onlarla ben uğraştım. Sürekli kavga eden, sürekli sıkıntı yaratan, sürekli benden şikayet eden, “Ne biçim çocuksun” diye... 

Belli ki birbirlerine sinirleniyorlardı.  

Tabii ki. Çünkü istenmeden doğmuşum, ben ona inandım. Yani ben altı yaşındaydım, o kadar beklenmeyecek laflar etmişim ki, anneannem anlattı, “Allah aşkınıza boşanın da beni de kurtarın,” falan diyormuşum. 14 yaşında Florya Deniz Kulübü’nde şarkı söylemeye başladım. Beni orkestra şarkıcısı olarak aldılar fakat birden orkestrayı bırakıp piste çıkıverdim. Bu özgüven nereden geldi, bugün bile anlamadım. İçgüdüsel. Benim hayatım, el yordamıyla bulunmuş bir hayat.  

Çıktığınız dönemde yabancı şarkılara yazılmış söz de istemiyorsunuz. “İlk benden duyulsun, o şarkı benim olsun” gibi istekleriniz var. O zaman için muazzam bir bilinç. Ama siz ona bilinç değil içgüdü diyorsunuz anladığım kadarıyla.  

“Mavi Boncuk” ilk bana geldi. Bir türlü yakıştıramadım kendime. “Mahmure”yi hafif bir iş olarak göstermek istedi insanlar. “Mahmure”, Turgut Özakman’ın “Resimli Osmanlı Tarihi” oyununda yer alıyor. Ben oyunu izlediğimde “Ben buyum” dedim. Neden buyum? Hani Osmanlı kadını gibi sürekli susturulmaya, kapatılmaya çalışılan, sanki “Sen yerinde fıkırda, lazım olunca çağırırız” denen. Bana bu yüklenmek istendi diye tepkiyle söyledim.   

Özgür ruhlu bir kadın olduğunuzu biliyorum ama fotoğraf tutmamak, eşyalara bağlanmamak, sürekli ev değiştirmek gibi huylarınız da varmış.  

Mesela oğlum tatile geliyordu, havaalanından arıyordu, “adresi yolla” diye. Sekiz - dokuz ay olmuştur, emin evin değiştiğinden.  

Ne oluyor? Sıkılıyor musunuz?  

Bilmiyorum. Bir şey geliyor bana, “ayy hadi bir toplansanıza” oluyorum. Hemen başına geçiyorum kolilerin. Aidiyet duygum oluşmamış. Bence bu annemle babamın kusuru. Çünkü onlardan dolayı nerede olacağım, nerede yaşayacağım, neresi bizim olacak, neresi olmayacak, böyle bir şey yok. Ben her yerde yaşayabilirim. Her yerde ahbabım ve komşum var.  

Sizi mutsuz etmediğine göre ne sakıncası var?  

Umurumda değil, hayatım. Ben gördüm, annemi gömerken. Mücevherleri, elbiseleri, şapkaları, ayakkabıları vardı çok düşkün olduğu, 263 şapka dağıtmak zorunda kaldım. Hangi birini alabildi bebeğim? Üç defa dünyayı gezdi, bundan başka bir şeyle gitmedi yanında.   

“Aralıksız 8-10 saat şarkı söyleyeceğim”

Bir sahne rekor planınız var bu sene diye biliyorum. Ondan konuşabilir miyiz biraz?

Performansım konuşuluyor biliyorum, iki saat, üç saat, dört saat şarkı söyleyebilen biriyim. Nefesimi tanıyorum, sesimi tanıyorum, kondisyonumu biliyorum. Ben yürürken kimse çakmadan şarkı söyleyen biriyim. Ciğerlerim bir opera şarkıcısı gibi geniş. Bütün bunları yapabilmek için çok çalıştım. Eğer bir mani çıkmazsa, büyük ihtimalle 21 Aralık’ta sekiz saat, 10 saat, üç orkestra değiştirerek aralıksız şarkı söylemek istiyorum. Burada bana iki satır katılacak arkadaşlarım olursa başımın üstünde yeri var. Ben susmayacağım, üç beş dakikalık ufak ihtiyaç molaları dışında asla sahneyi bırakıp içeri girmeyeceğim. Gece yatıyorum, gündüz uyanıyorum, bunu düşünüyorum. İnşallah hayal ettiğim gibi bir gece olacak. Ondan sonra ölsem de gam yemem.

“İnsanlarla bakışarak besleniyorum”

50’nci yıl kutlamalarımda ne kadar çok şey yapabiliyorsam o kadar çok şey yapacağım. Türkiye’nin gidebileceğim kadar uzağına gideceğim konser vermek için. Beni yıllardır canlı olarak görmeyen şehirlerde hâlâ nasıl şarkı söylediğimi göstermek istiyorum. Sadece şarkı söylemek değil benim işim. İnsanlarla görüşerek, bakışarak ve hatta öpüşerek besleniyorum.

“Ya dans etmek ya kahrolmak istiyorlar”

“Şarkı söylediğim zaman iyileşiyorum ve iyileştirebileceğimi hissediyorum. Ama ortam bulamıyorum. Ben beş bin kişilik yerlerin şarkıcısı değilim. Benim son derece serin, “olabilir, atlatırız, bakarız, hâlâ hayattayız” gibi bir havam var ve bu çalışmıyor. Çünkü kimse böyle bir şeyi istemiyor. Herkes ya delicesine dans etmek ya delicesine kahrolmak istiyor. Ben buna yokum.”

https://www.milliyet.com.tr/pazar/benimki-el-yordamiyla-bulunmus-bir-hayat-6802796?fbclid=IwAR1h8iW-dXkGPw575BeaXskLnN2ELU7vsJiyWO2PmcMWn3nDQjeDjs3aXBw

3 Ağustos 2022 Çarşamba

Nükhet Duru: Çok Hayalperestim

Popüler müziğin en güçlü seslerinden Nükhet Duru, Enes Hergüneş’in sunduğu podcast’e katıldı. Hayatta öğrendiği en önemli konunun hiçbir şeyi o kadar ciddiye almamak olduğunu söyleyen usta sanatçı Nükhet Duru “Çok hayalperestim” de dedi. İşte ünlü sanatçının açıklamaları;ciddiye almamak olduğunu söyleyen usta sanatçı Nükhet Duru “Çok hayalperestim” de dedi. İşte ünlü sanatçının açıklamaları;

“Bu Bir Proje Dahilinde İlerliyor”

Nükhet Duru, “Yeni şarkı ‘Değmesin Ellerimiz’in çıkış sürecini anlatır mısın?” sorusuna, “Bu bir proje dahilinde ilerliyor. Projeye ‘Kuşak buluşması’ dedim. Genç kuşaklarla yaptıkları şarkıları bir kez daha benim yorumumla dinletmekti niyetim. En sevdiklerimi sıralıyorum. Değmesin Ellerimiz de çıktığı dönem çok hoşuma gitmişti. Şimdi daha akustik, farklı bi düzenlemeyle dinleyicinin zevkine sunduk” cevabını verdi.

“Ben Müziksiz Duramam”

Hep güncel biri olmasının sırrını anlatan 68 yaşındaki sanatçı, “Ben müziksiz duramam. Onu dinlerken hayaller kurmaktan geri duramam. Ağır giden bir ritmim yok hayatta. Bu yüzden de güncel kalabiliyorum” ifadelerini kullandı.

Nükhet Duru: Çok Hayalperestim

Nükhet Duru, “Hayata nasıl bir pencereden bakıyorsunuz?” sorusu üzerine, “Her şeye hazırlıklıyım. Çok hayalperestim ama bazı hayaller de hayal olarak kalabiliyor. Bunu da kabullenmek lazım ama kurmadan da yaşanmıyor. Bir hedef koymak lazım. Hayallerim bana yol haritası çizmemde yardımcı oluyor. Eğer başarabilirsem hem kitapla hem de bir filmle hayatın bana öğrettiklerini, bunun anahtarlarını da verecek dökümanlar hazırlıyorum” ifadelerini kullandı.

Nükhet Duru, Enes Hergüneş’in “Bu hayatta öğrendiğin en önemli şey ne oldu?” sorusunu ise “Hiçbir şeyi o kadar ciddiye almamak. Ne üzüntüler, ne sevinçler devamlı olamıyor. Bu yüzden serinkanlı bir biçimde her olayı karşılamak, fazla reaksiyon vermeden” şeklinde cevapladı.

“Hiçbir Şey Unutulmaz”

“Aşk her şeyi affeder mi?” sorusu yöneltilen Nükhet Duru, “Yok canım. Aşk zaten delilik hali. Neyi akıllı düşünüp de affedebilir ki? Affetmek istiyorsa, işine geliyorsa affeder. Yoksa hiçbir şey unutulmaz” açıklamasını yaptı.

https://www.magazinhaberleri.com/nukhet-duru-cok-hayalperestim/