29 Ekim 2012 Pazartesi

En İyi...


Bildiğimiz Kadarıyla Nükhet Duru

Zerrin Özer'in, Ajda Pekkan'ın biyografik kitapları yazılmıştı. Nilüfer'in ki de çıktı bugünlerde. Sezen Aksu ile ilgili zaten bir şeyler çıkıyor, ciddi bir biyografisi de ihmal edilmeyecektir. Ama ya Nükhet Duru'nun... O müzik otoritelerince Türkiye'nin en iyi yorumcusu ilan edilirken tüm, eli kalem tutan onu sevenler çok mu görüyorlar iki satırı? Yoksa O bunu hak etmiyor mu? Şarkı sözlerinden, yaptığı müziğin alt yapısına, seçtiği şarkılardan, her şarkıyı en derininden farklı ruh halleriyle yorumlamasına kadar bu topraklara fazla geldiğinden, anlaşılmayıp sanatçıya duyulan saygının ihmal edilmesi şaşırtıcı değil.

Dön Gene Sana Vurgun!

Ben bir müzik manyağı olarak bütün çoğunluk "popsever" gibi ilk önce Ajda Pekkan'a tutulmuştum. Sonra Sezen Aksu, sonra Nilüfer. Ne yazık ki Nükhet Duru'ya en son sıra gelmişti. Hem de 1992 yılında. Tabi ki Nükhet Duru'yu en baştan beri çok seviyordum ama daha "Diva"m değildi o yıla kadar. Sesinin, yorumun muhteşemliği ilk defa o yıl onaylanmıştı. Oysa biliyordum 80'li yılların sonlarına doğru adını hatırlamadığım bir derginin bir araştırmasında 40 müzisyenin oyuyla Türkiye'nin en iyi yorumcusu seçildiğini.

Nükhet Duru basamak-basamak zirveye çıkmamış. O zirveyi hak eden biri olarak ilk albümüyle haklı bir şekilde zirveden giriş yapmış "Bir Nefes Gibi" ve "Melankoli" albümleriyle. Hatta "Bir Nefes Gibi" albümü ilk defa söz ve müziklerin adaptasyon olmadığı ve de bir ekip çalışmasının ürünü olarak müzik tarihimizin dönüm noktası olmuş. Nükhet Duru'nun sonraki dönemlerde bir daha yakalayamadığı bu başarının altında yatan da çok iyi müzik adamlarıyla yaptığı ekip çalışması zaten. Çalıştığı adamlara bakar mısınız; Ali Kocatepe, Cenk Taşkan, Mehmet Teoman, Osman İşmen, Atilla Özdemiroğlu ve Onno Tunç. Başka bir isme gerek var mı?

Her neyse ben bu albümler çıktığında daha ilk okula yeni başlamış bir çocuktum ve Nükhet Duru'nun içimdeki isyana ifade aracı olan soprano sesiyle "Ben Gene Sana Vurgunum" şarkısını "Dön Gene Sana Vurgun" olarak söylüyordum. Ancak 1992 yılında dünyada onu en çok seven kişi olduğumu keşfettim.

Bana rağmen yine burdayım...

Nükhet Duru: Babam kumarda bir servet harcadı. Halen İsviçre bankasında 100 bin frangı bulunuyor. Paraya ihtiyacı yok ki. Sadece o bu oyunu oynamayı seviyor. Başkaları da onunla...

İnançlarıma, inatlarıma, küskünlüklerime, ekip de biçemediklerime, değişen kavramlara ve bana rağmen yine burdayım...

Böyle diyor Nükhet Duru...

Albümünün adı da bunun için "Bana Rağmen"... Kimbilir belki de 'rağmen'ler bununla da sınırlı değil hayatında... Ama o her durumda hayata gülen gözlerle bakabilen bir kadın... Gülen gözlerin ardındaki hikayeyi, yüreğinin içine akıttığı gözyaşlarını ise her şeye rağmen kimse bilemeyecek...

Albümünün çıktığı günlerde televizyonlara yansıyan "Nükhet Duru babası Kemal Duru'ya bakmıyor. Kemal Duru çöp evde yaşıyor" haberleri gündeme geldi... Nükhet Duru hiç konuşmadı, olayı hukuki platforma taşıdı. Hiç konuşmayan kadını konuşturmaya çalıştım... Babası ile kaybolmuş çocukluğunun öyküsü daha önce de bir röportajımıza konu olmuştu... Kaybolmuş çocukluğu tıpkı o televizyon haberlerinde olduğu gibi bu röportajda da yine yanıbaşımızdaydı...

* Parçalanmış aile, babanızla yaşadığınız çatışmalar, intihar girişimleri, evlilikler, ayrılıklar... Parıltılı ama bir o kadar da zor bir öykü... İsyan etmez misiniz hiç?


'BABA'YA KALBİM ALIŞMADI

- İsyan etmiyorum... Çünkü benim seçtiğim bir yol bu. Çok daha kolay bir hayatı seçebilirdim. Önüme de geldi defalarca. Tanrı bana 'eğer yanıldığını sanıyorsan buradan yol alabilirsin, bu virajı alabilirsin' dedi.

* Nasıl seçimlerdi onlar?
- Hayatı daha kolaylaştıracak virajlardı. Ben onu seçmedim. Çünkü ben ayak izi bırakmayı seviyorum. Başkalarının yolundan yürüyüp ayak izi bırakamam

* Babanızın çok sefil bir hayat içinde olduğu, sizin ona bakmadığınız haberleri televizyonlara yansıdı... Hiç konuşmadınız. Neden?
- Babamın hayatında bir olay yoktu ki, patlak versin. Sadece olay yaratıldı. Neticede yalnız ve temiz yaşayan bir anne-oğuluz. Bu iki insanı bu kadar inciterek kimin ne keyif alabileceğini hiç anlayamadım.

* Sizinle son röportajımızda babanıza baba diyemediğini söylüyordunuz. Şimdi söyleyebiliyorsunuz. Ne oldu, alıştınız mı?
- Değişen hiçbir şey yok. Evet belki 'baba' lafına ağzım alıştı, o kadar...

* Kalbiniz alışmadı mı?
- Kalbim alışmadı, alışamaz da. Eğer ben bu kadar duyarlı bir insansam böyle bir baba modeli olmaz. Ben 11 yaşında terk edilmiş bir çocuğum... Bu bugün, başkalarının başka biçimde göstermesi ile değişecek bir olay değil. Beni asıl yaralayan sırf 'şöhretim, bu bana farklı yansır' diye yüklendiğim bir şeyi, tekrar 'yapıyorum' deme mecburiyetinde bırakılmam. Değişen hiçbir şey yok yaratılan haberlerin dışında. Bu da şahitleriyle, delilleriyle mahkemede açıklanacaktır. Ben Allah katında vicdanen rahatım. Bir evladın yapacağının çok ötesinde bir evlatlık yaptım ben. Sırf şöhret olduğum için. Onun yükü ile...

* Şöhretli olmasaydınız babanıza yardım etmez miydiniz?
- Hiç gerekmezdi. Yapmazdım da. Asla yapmazdım. Çünkü gerekmiyor. Bütün hayatını içki içerek, kumar oynayarak, bütün serveti yok ederek, annem uyurken üstündeki mücevherleri alıp gidip kumar masasında bırakarak gelen, yıllarca her yere zarar veren, ikinci eşine de aynı şekilde zarar veren, kızkardeşimi de ruhu sakat yetiştiren bir adama hala kol kanat germeye pardon yani...

* Babanız gerçekten bütün parasını bitirmiş mi? Ve şimdi hiç parası olmadığı için mi sizin kanatlarınız altında?
- Babamın halen bir İsviçre bankasında 100 bin İsviçre Frangı nakit parası duruyor. Babamın paraya ihtiyacı yok. Ama o bu oyunu oynamayı seviyor. Kendince kendini cezalandırıyor. Ama mahkeme beni babasına bakmıyormuş gibi gösteren bütün bu insanlara yaptıklarının hesabını soracak.

* Reha Muhtar sizi defalarca canlı yayına davet etti. Niçin çıkıp hiç konuşmadınız?
-Yiğitlik öfkeyi yenmekte. Ben öfkelendim, çok öfkelendim. Televizyonda haberi izlerken burnumdan kan boşaldı, hasta oldum.

* 'Niçin böyle yapılıyor?' sorusuna ne yanıt verdiniz?
- Sadece çok ucuz bir reyting numarası...

* Reha Muhtar ile telefonda konuştunuz mu ?
- Hayır... Yayına çıkmazsam daha da köpüreceğini söylediler. Ben de 'yapmadığım bir şeyin ne izahını yapacağım?' dedim. İnsan edepsizliklere sabırla ve edeple cevap verebilirse edepli demektir. Edebin manası budur. Bana da yakışan budur. Ben bir duruşu olan bir insanım ve bu duruşu yan etkilerle değiştiremem. Buna hakkım yok. Kim olmadığımı ve ne yapmadığımı anlatmak üzere çağrıldım. Buna nasıl cevap verebilirdim ki?

* Babanızı olmayan bir durumda göstermek... Niye yapılsın böyle bir şey? Ve 15 gün boyunca hakkınızdaki yayın niçin devam etsin?
- Bence yapılan yanlışı toparlayamamanın getirdiği bir problemdir bu. Ve ne yazık ki hasta, yaşlı bir insan kullanıldı. Ondan sonra ben babamı yeniden tedavi ettirdim. O hastaneden çıktı, 20 gün boyunca başka bir hastanede yattı. Ve bozulan akli dengesi yeniden yerine gelsin diye çabaladık. Bütün bunlarla ilgili doktor raporlarım var elimde. Buraya gelmeden üç saat önce konuştum babamla.. Şimdi diyor ki; 'beni kaçırıyorlar ve öldürmek istiyorlar. Sen davalarını geri çekeymişin' diyor... Halüsinasyon görüyor. Ama yıllardır görüyor. O kendine göre bir hayalin içinde...Böyle bir insanla oynanır mı? Bana yapılanı bırak, ona yapılan günah.. Çünkü o ödüyor, çekiyor.. Bir kere daha vurmanın bir alemi yok...

* Onu hiç affetmeyecek misiniz?

ONU ALLAH AFFETSİN

- Babamı affetmeyeceğim de demiyorum. Allah affetsin. Beynimin arkasına attığım her şeyin bir kez daha tekrar etmesinden ve önüme getirilmesinden rahatsızım. Ben atlatıp geçmiştim buraları... Bitirmiştim. Küçükken her şeyi yaşamışım, üzülmüşüm sıkılmışım, onu şarkılara yansıtmışım... Her şeyim açıkta... Herkesin bir aile yaşamı var. İnsanların yaşadıkları bütün acıları kendilerine bir kere daha ödettirmenin anlamı yok... Ben Nükhet Duru olarak bir şey yaşadıysam, bu bir kambur olarak taşıttırılmamalı bana...

İKİ ARKADAŞIN ARASINA REHA MUHTAR GİRDİ

Nilüfer'den reaksiyon gelmemesine şaşırdım

* Siz Nilüfer ile arkadaşsınız. Müzikte birlikte yol aldınız. Sizin Reha Muhtar ile mahkemeye taşan bu kavganızın başladığı günlerde aslında onlar da berabermiş.
- Öyleymiş. Sonradan öğrendik...

* Nilüfer'den bu konu hakkında bir sahip çıkma bekler miydiniz? Ona karşı bir kırgınlığınız var mı?
- Yıllarca çok yoğun bir ilişkimiz oldu Nilüfer'le. Çünkü aynı büroda işlerimiz yürüyordu. Ve tuhaf bir biçimde, belki kalbi kırılır diye Kayahan'ın verdiği iki tane çok güzel şarkıyı söylemedim. Çünkü onların araları bozuktu. Benim de şarkıya en çok ihtiyacım olduğu dönemdi. Hani albümümün "Bana Rağmen" adı var ya... Böyle çok olaylarım olduğu için, bana rağmen bu albüm çok güzel çıktı. Ben o şarkıları Nilüfer'in kalbi kırılır diye okumadım. O dönemlerde Kayahan 'Evde halıya ihtiyaç varken camiye halı veremeyiz' diyordu. Nilüfer'le ilgili herhalde maddi problemleri vardı. Böyle bir dönemde ben bu şarkıları çok beğendim ama arkadaşımın kalbi kırılır dedim. Okuyamadım. Nilüfer'den reaksiyon gelmemesine şaşırdım tabii...

* Ne beklerdiniz?
- Ben arkadaşıma böyle bir şeyi yaptırmam. Üstelik gerçek olmadığını bildiğim halde...

* Niye Nilüfer sessiz kaldı peki?
- Yorum yok. Herkes 70 tane şey söyledi. Tabii ki bunlara inanmak istemem. Tabii ki bunları duymak bile istemedim. Biz artık buraları aşmış gitmiş olmalıyız diye düşünüyorum. O benden daha önce şöhret olmuş, daha önce albümleri satmış, doymuş bir insandır. Şaşkınlıkla seyrediyorum olanları...

* Bir gün karşılaştığınızda bu sitemlerinizi dile getirir misiniz?
- Hayatımda hiç kimseye sitemde bulunmadım. Varsa onun söyleyecek bir şeyi, belki gelir, bir şeyler söyler.
 
 Mayıs 2001

Ajda - Nükhet

Nükhet Duru... HAYATIMDA HOŞUMA GİTMEYEN HER ŞEYİ TİPEKSLEDİM

Şov dünyasında 32 yıldır ayakta kalabilmeyi başarmış bir isim Nükhet Duru. Haftanın beş günü canlı yayımlanacak bir programa başlıyor. Kitap yazıyor; sırada da Nükhet Duru Collection var

Dile kolay; tam 32 yıldır şov dünyasında... İlk başlarda oyunculuk da vardı yaptığı işler arasında ama artık o Ajda Pekkan, Sezen Aksu ve Nilüfer'le birlikte Türk pop müziÇinin kare asından biri... Nükhet Duru, 10 Eylül'den itibaren kendine yeni bir sayfa açacak. Duru'nun TV8'de hafta içi her gün canlı yapacağı programın adı "Duru Muhabbetler"...

"Duru Muhabbetler" bildiğimiz gündüz kuşağı kadın programlarından. Sanatçının deyimiyle tek farkı "Duru Muhabbetler"i Nükhet Duru'nun hazırlayıp sunacak olması. "O da ne ki?" diyenler olabilir.

O farkı şöyle bir örnekle açayım. Duru ile "Cafe Sohbetleri"ni gazetede yaptık. Bize çay - kahve servisi yapan Canan Arabacı, kahve isteyen Duru'ya, "Şeker mi istersiniz, tadlandırıcı mı?" diye sordu. Duru, "Sağol canım. Parmağımı batırıyorum aynı işi görüyor" deyince Canan birkaç dakika kendine gelemedi. TV8'de Nükhet Duru farkıyla bir programa hazırlanan sanatçıyla keyifli bir sohbet yaptık

-Şov dünyasında 32 yıl ayakta kalabilmenin püf noktaları neler?

”-Söylemek utandırıyor beni ama bu 32 yılda ne yıldızlar çıktı, yok oldu. Ne partiler, ne başkanlar, ne cumhurbaşkanları. Hepsinin de ya da bazılarının da farklı yönlere sapmış olmaları onları halkın gözünden düşürdü. Benim hayattaki duruşumda çok fazla deĞişiklik olmadığı için müesseseleştim. Yani bugün hiç hit şarkı çıkarmamışken, kliplerim ekranlarda dönmüyorken en fazla algılanan birisi olmak bir işarettir diye düşünüyorum. Ne kimseyle ahbaplığım vardır, ne şirketlerin müdürlerini tanırım, ne organizatörler evime gelir gider. Ne de köşebaşlarını tutmayı bilen bir kadınım.”

-32 yılda kaç albüm oldu?

”-23 albüm.”

'İşime, fiziğime emek verdim'

-Şov dünyasının ünlüleri "markalaşmak"tan bahsederken sizin “-müesseseleşmek" sözcüğünü kullanmanız ilginç değil mi?

”-Yani bence Türkiye'nin en büyük eksikliğinden biri kurumlaşmayı ilerletememiş olmak. Şirketler kısa vadede çabuk geri almak adına kuruluyor. Birçok konudaki olgu bu şekilde. Ama uzun vadede bir şeyi geri almak üzere çok emek sarfetmek, yatırım yapmak, istikrarlı olmak gerekiyor. Ben bunların üçünü de belli ölçülerde gerçekleştirdim. İşime emek verdim, kendime emek verdim, fiziğime emek verdim, insan ilişkilerime belli mesafede emek verdim. Beni birine ne çok fazla yakın görürsün, ne de çok fazla uzak. Kendi dünyama alacağım insanlar seçilmiştir. Bunlar da yıllardır aynı kişilerdir.

-Kaç kişidir onlar?

”-40 - 50 kişi var. Ben paradan çok insan biriktirmeyi seviyorum.”

-32 yıldır çalışıyorsunuz. Artık çalışmasanız maddi ve manevi açıdan kaç yıl idare edebilirsiniz?

”-Hepimiz yokluklar gördük. En alt basamaklardan geldik. Özellikle ben. Bu camiada bir gazinonun birinci çıkan kızıyken sonra solist olan tek ben varım. Bu yüzden ben neyim varsa onunla mutlu olup geçinebilen biriyim. Ama manevi olarak Allah öyle bir şey göstermesin. Ben sahneye çıktığım zaman minimum 25 kişi sebeplenir. Maksimuma baktığında çalıştığım yerdeki komiden, garsondan, kahyadan, tesisatçıdan... Bu insanları, bu gücü ayakta tutup hâlâ bir şeyler de kazanma yolundaysam bu beni mutlu ediyor.

Kendimle barışık olmamın asıl nedeni hep geçer akçe olmamdır, güzel olmuş olmam değil. Hani diyorlar ya bana, "Biz de senin gibi fiziğe sahip olsak kendi kendimizle barışık oluruz" diye... Hep derim güzellik bir sivilce, zenginlik bir kıvılcım diye... Hiçbiri hiç kimseye kalıcı değil...”

-Zaman zaman bazı estetik operasyonları da yapıyorsunuz ama...

”-Cevap vermeye bile gerek görmedim. Çünkü neden? Ev kadınları bile bugün güzellik salonlarından, kuaförlerden çıkmazken bir sanatçının kendini iyi tutmak üzere yapacağı şey fedakârlıktır. Hem canından, hem kanından, hem cebinden... Bunun ne kadarını yapıp ne kadarını yapmadığımı anlatmak bana tuhaf geliyor. Onun ölçütü bende saklı kalsın.”

-Şu kitap konusuna dönersek, Nükhet Duru'dan kadınlara güzel görünme üzerine öğütlerden mi oluşacak yoksa hayat duruşundan da örnekler verecek mi?

”-Hepsi... İlk genç kızlığım, sonra kendimi fark ettiğim dönem... Sonra sahnede büyüdüğüm yıllar... Neyi nasıl algıladığım, sonra ne olduğunu nasıl öğrendiğim... Hiç kimse de şunu düşünmemeli; "Biz Nükhet'le şöyle şöyle bir olay geçirmiştik. Acaba yazıp da öcünü alacak mı?" Ben hoşuma gitmeyen her şeyi tipeksledim . En güzel şeyleri yazıyorum ve hatırlıyorum. Kendimi öyle tedavi edebildim diyeyim yıllar içinde. Çok uzun süreden beri yazıyorum. Bu kitap hiçbir zaman bir reçete kitabı değil. Şunu kaynatın, bunu demleyin kitabı değil.. Belki fi tarihinde seninle konuştuğum bir anekdotu yazıp içinden çıkardığım rastlantıları, hayattaki hoşuma giden sevdiğim bütün anıların yer aldığı bir kitap olduğu için çok uzun sürüyor. “

-Çok mu yara aldınız geçen yıllar içinde?

”-E aldık... Yeterli derecede... Ama ne kin barındırdım içimde, ne üzüntü, ne bir öç alma duygusu... Vakti saati gelsin de, ben ona söylerim... Bunları yok ettim, ruhumdan da bedenimden de... O yüzden çok güzel anılardan bahsedeceğim. “

'Anneannem derdi ki'

-Televizyon programının içeriği nasıl?

”-Televizyonda beş gün canlı yayın yapmak hiç kolay bir şey değil. Dedikodusuz, skandalsız, düzmece facia ve mutluluk olmadan hem de... İnsanda bilgi, birikim veya yönetim gerektirir o kadar saat canlı yayın. Ne kadar size yazıp verseler de sizde yoksa cümle kısa kalır. Anneannem "Takma akıl, yedi adım gider" derdi. Bu arada programda "Anneannem derdi ki" diye bir bölüm de olacak. Bende bir şey yoksa yedi adım sonra tükenirim. Buna evet deyip bu işe soyunduğuma göre demek ki, benim de biriktirdiğim bir şeyler var, onları göstereceğim. Kitabımdan önce canlı olarak göstereceğim. Çünkü insanlar çok uzun süredir çok ilgili değilse o konuyla kitap okumak yerine televizyon seyretmeyi tercih ediyor. Bunu göz ardı edemezdim.”

-Nükhet Duru'nun bir de iş kadını tarafı var. Ne işle iştigal ediyorsunuz bu aralar?

”-Sağlık konusunda çalışmalarımı artık fahri olarak sürdürüyorum. Kırsal kesimdeki kadınlarımızı eğitmeye çalışıyorum. İşkadınını daha fazla tekstile kaydırmak istiyorum.”

-Ne yapacaksınız?

”-Sağlık merkezim vardı. 5 Nisan kararları sonrasında zor günler yaşadık. Onu devam ettiriyorum. Çünkü o benim hayattaki misyonum. Kadınlarımızı sağlığına önem vermeleri için motive etmek. Ama bunun yanında o kadar elbise ve takıyla ilgili fikrim oluştu, o kadar büyük ustaların elinden elbiseler giydim ki... Kendi ürettiğim elbiseler var. Küçücük bir atölye yaptım kendime, oynuyorum orada. Şu basmalar, şu etek, yemeni oyaları, karıştırıp bir şeyler yapıyorum. Bu tip şeylerle oynamaktan hoşlanıyorum. Takılar yapmaktan, nakış işlemekten hoşlanıyorum. Bana çok iyi geliyor.”

-Seri üretim mi haute couture mü?

”-Bir şöhretin elinden olunca kusura bakma, sükse de yapınca houte couture oluyor tabii. Resim yapıyorum; yağlı boyaya devam ediyorum. “

-Ufukta Nükhet Duru Modaevi var mı?

”-Olabilir. Belki dükkân olur, belki bir yere veririm. Butik, dükkan gibi şeylerle uğraşınca belki yaratıcılığımı kaybederim. Birilerine veririm, satarlar. Nükhet Duru Collection geliyor. Takı yapıyorum, seramik yapıyorum, perde yapıyorum. Delilik parayla pulla değil işte, ne yapayım? Devinim halinde bir kadınım.”

-Oğlunuz Cem Masis'le ilgili birkaç gün önce yasağı kalktı diye bir haber okudum. Nedir oğlunuzla ilgili son durum?

”-Vallahi bu haberleri kim yazdırıyor bilmiyorum. Çocuğun ne yasağı var, ne bir şeyi var. Amerika'da üniversite hazırlık okuyor. Yapmış olduğu bir şey de yok. Ha babası bir gezme tozma yasağı koymuşsa o da her çocukta olan bir şey.”

-Hep Amerika'da mı?

”-Amerika'da, hatta ikinci lisanı yapıyor. Son derece disiplinli bir okulda. Üniversite hazırlığı bitirdi, bu yıl birinci sınıfa gidecek.”

Kare as değişmedi

-Sizin şov dünyasının lügatına soktuğunuz bir de söz var; Azgın teke diye.. .

”-Ben o şarkıyı 1977 yılından beri söylüyorum. "Hovarda Moruk" diye... Azgın Teke de değil şarkının adı. Onu bir Fransız kabare programından öğrenmiştim. Daha yeni meşhur olduğum dönemde. Bunu sahnede şakalaşmak için, böyle etrafında genç ve güzel kadınlar olan masa beyleri vardır ya gazinolarda. Onlara gider sataşırdım. Şovumun bir parçasıydı. Ne zamanki ben Banlieu'de kabareyi söylediğim bir anda Oya oradaydı ve Neco ile olayı patlak vermişti. Akıllı kardeşlerim benim "İşte azgın teke Neco" dediler, ondan sonra önünü alamadım. Allah aşkına bunu yaz.”

-Bir ara popun kare asını açıkladınız. Ajda Pekkan, Sezen Aksu, Nilüfer ve ben diye. O dönemde Zerrin Özer buna itiraz etti. Aynı kare as'ta ısrarlı mısınız?

”-Onu da ben açıklamadım. Müzik eleştirmenleri açıkladı. Sonrasında çok yavaş ve rahvan gitmiş olmama rağmen 1975 yılı itibarıyla verdiğim ve ünlü yaptığım eserler, aynı zamanda Türk Pop Müziği'nin öncüleri arasında sayılmam ama benim kadar diğer arkadaşlarımın bu dörtlünün içinde olacak şekilde eser bırakmadığı için hep o dörtteki yerimi korudum. Bu sanatsal bir kategori.”

Nükhet Duru'ya "Hayatınızda biri var mı" diye sorduk. İşte yanıtı

”-Allah söyletir inşallah. Çok uzun zamandır yok. Ben aşkı sevdayı başka şeylere sardım şimdi. Televizyonda da onları öğreteceğim, anlatacağım. Gerçekten nitelikli bir aşk ve beraberlik, bütünlük olmadıkça, ben öyle bu hafta onla çıktı, öteki hafta bunla çıktı bir insan ne oldum, ne de olabilirim. Ben bir anneyim artık. Bu saatten sonra benim ciddi, akıllı uslu, iler tutar bir ilişkim olur ya da olmaz."

10 ismin çağrıştırdıkları

• Sezen Aksu: Dostum

• Erol Evgin: Canım ciğerim

• Ajda Pekkan: Moda ikonum

• Cenk Eren: Canım ciğerim, dostum

• Nilüfer: Sevgili arkadaşım

• Neco: Ağabeyim

• Ali Kocatepe: Hayatımdaki ikinci köşe başı

• Sibel Can: Bez bebek

• Cem Yılmaz: Çok komik

• Zerrin Özer: Nü diye bağıran dostum

Nükhet ile Duru'lanmak

Nükhet Duru'yu pek çok kez konserlerinde izledim. Ama onun hakkında gerçek bir fikre varabilmek için mutlaka Plaza Hotel'in Sky Bar'ında yaptığı programı izlemek gerekiyor. "Kadın, bu yaşında..." diye başlayan cümleler kuracağımı sananlar fena halde yanılıyorlar. Çünkü onun yaşı yok. Büyük ihtimalle nüfus cüzdanının doğum tarihi bölümü dijital... Yani içinde bulunduğu ruh haline göre değişkenlik gösteriyor. Bir şarkıda 18'lik âşık genç kız, bir diğerinde 9 yaşında çocuk, bir başkasında damaklara seza bir yıllanmış şarap... Nükhet'inki bir sahne programı değil, eni konu bir sit-com... Üstelik interaktif bir şov. Seyirci, gösterinin tam ortasında ve sonuna kadar katılımcı... Ortaya öyle bir eğlence çıkıyor ki, 2.5 saatin nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Benim bulunduğum akşam bonus olarak bir de Işın Karaca orada olmasın mı? (Bu kadın niye mikrofon kullanır anlamam. Camlar açık olsa tüm İstanbul duyacaktı zaten) Nükhet bu, ille bir enteresanlığı olacak. Masalarda minik 'kokoş' kavanozlar... İçinde renkli şekerler. Ortalarında sanatçının ismi yazıyor. (Ama keşke Nüket yerine Nükhet yazabilselermiş) Nükhet'in gardırobunun yarısı sahnedeki askının üzerinde duruyor. Her şarkı küçük bir aksesuarla, bazen bir şapka, bazen bir eşarp, bazen bir gömlekle tamamlanıyor. (Ben elbiselerini de sahnede değiştirir diye umutlanmıştım ama derin bir hayal kırıklığına uğradım.) Şov sırasında sanat aleminden bolca dedikodu da var. Örneğin; Ajda Pekkan'ın güzelliğini korumak için bebek maması yediğini Nükhet'ten öğrendim! (Uyumayın magazinci dostlar, en atlatma haberler Nükhet Duru röportajından çıkacak) Nükhet'in yemek pişirdiği Duru Muhabbetler programını neden bıraktığını da sahnede onun ağzından dinledim. Mealen şöyle anlattı: "Bana dediler ki 'Şahane görünüyorsun, millet senin ne yediğini ne içtiğini merak eder. Şöyle hem konuk ağırlayacağın, hem şarkılarını söyleyeceğin, hem de özel tariflerini pişireceğin bir programa ne dersin?' Ben de safım ya, hemen atladım tabii... Aylarca stüdyoda bir o yana bir bu yana koşturdum. Bir gün Ekşi Sözlük'te bir de ne göreyim? Şöyle yazmışlar: 'Sen ki repertuvarında onca ünlü bestecinin, söz yazarının eşsiz eserlerini barındırıyorsun, ne işin var ekranda tahta kaşıkla tencere başında?..' O anda kafama dank etti, vazgeçtim programdan..." Ama bu eğlenceli kadının ekranları tümden terk ettiğini sanmayın. İki haftadır pazar günleri TV8 ekranlarında Atilla Saral ile beraber Neşeli Pazarlar programıyla ve tabii ki Mahmure edasıyla fıkır fıkır ortada... Cuma 23.00, Sky Bar; Pazar 18.00, TV8... Nükhet ile Duru'lanmak isteyenlere...

Nukhet Duru'dan inanılmaz açıklama: "Gey olmayan birine rastalrsanız kaçırmayın!"

Yıldırım aşkı yaşadığı Yannis Guannis ile ayrılalı dört yıl oldu. "Bir daha öyle aşk zor" diyor. Bir de genç kızlara tavsiye-si var. "Gey olmayan birine rastalrsanız kaçırmayın!"

Nükhet Duru, önümüzdeki günlerde ‘İlk İki' adlı singel'la sevenlerinin karşısında olacak. Albüm öncesi single çıkaran Duru, yeni albümde eskiye yer yok diyor. Sanatçı "Eşki şarkıları söylemek, züğürtleyip eski defter karıştırmak gibi geliyor" diyor. Ayrıca kendi tasarladığı kıyafetleri New Cat adlı mağazasında satan ve hayır kurumları için internetten satış yapan Duru'yla İstanbul Fulya'daki mağazası ‘NewCat'de buluştuk.

Single'ın ardından albüm gelecek değil mi?

Aslında albümüm bitti. Ama yazın karambole gitmesin diye şarkılarımızın ilk ikisini single olarak çıkarıyoruz. Kışın albüm geliyor. Bütün sözler Mete Özgencil'e ait, bestelerin de yüzde 80'i. Düzenlemeler çok kalabalık bir grup tarafından yapıldı, birazı Amerika'da, birazı burada. Yepyeni şarkılar hepsi.

İçinde eski şarkılarınızdan yeniden yorumladıklarınız var mı?

Hayır. O züğürtleyip eski defter karıştırmak gibi geliyor bana. Çünkü onları zaten istediğimde aynı ilk günkü performansta söyleyebiliyorum. Bu yepyeni bir repartuar. Şarkılar, kuvvetli olduğu için eskiden bir lokomotif almaya gerek duymadım. Dinleyenler ve radyocular ‘Beklenen Nükhet Duru albümü' diye adlandırdılar.

Single'ın adı belli mi?

Adı ‘İlk İki'. Bir haftaya kadar çıkacak. Klibi de çektik. Albümün adı belli değil.

‘Türkiye'ye enerji verenler'den biri seçildiniz.

Gama Holding'in hazırladığı böyle bir kitapta yer almak çok onore etti beni. İnsanın inşa etmeye çalıştığı şahsiyetin farkedilmesi güzel bir şey. Ben acılarımı, dertlerimi, gamlı günlerimi hiç paylaşmadım. Hep tebessüm, güzellik ve umut paylaştım. Umutsuzum, ben bittim mahvoldum, bundan sonra çıkacak en ufak bir yolum kalmadı, çıkmazdayım gibi laflar olmadı şarkılarımda. İnsan olmak için emek verdim.

Mağaza açmaya nasıl karar verdiniz?

Çok amatör, çok şeker bir şekilde başladı. Evde elbiselerim çok yığılıyordu. Sataçılar elbiseleri iki üç saat giyiyorlar. Arzu edenlere, bu elbiseleri internette uygun fiyata satalım, biriktirdiğimiz parayla da bağış yapalım diye başladım. Fakat bir süre sonra etrafımdakiler bana da ondan yap, bundan yap demeye başladılar. Bu şekilde olunca iş kendi kendini büyüttü.

Cem, ünlü bir çocuk olmak istemedi

Ebru Gündeş de, sahne kostümlerini sitesinde satıyor.

Ben dört sene önce başladım. Giyildiği için ikinci el muamelesi yapıyorum. Sırf insanlar alabilsin diye. Ebru'nunkinde çok yüksek fiyatlar gördüm, şaşırdım.

Siz mi tasarlıyorsunuz kostümleri?Hepsini ben tasarlıyorum, ama tabi genç bir ekibim var. Oradan buradan alınmış değil, hepsi özel üretim, tek parça. Bir de koleksiyon var içeride bahar ve yaz için.

Bir oğlunuz var, ama hiçbir yerde görmüyoruz?

Cem, 20 yaşında. Çok yakışıklı, çok yetenekli ve çok duygusal bir çocuk. Hiçbir zaman benim mesleğimin yükünü taşısın istemedim. O da istemedi zaten. Dokuz yaşındayken bir anlaşma yaptık. ‘Anne ben ünlü bir çocuk olmak istemiyorum, arkadaşlarımla normal yaşamak istiyorum' dedi. Ben de buna sadık kaldım. Diğer ünlülerin çocuklarının yaşadığı yükleri yaşasın istemedim. Şimdi de yurtdışında üniversitede okuyor.

Bu kararında eski eşinizin bir etkisi olmuş olabilir mi?

Hayır. Biz ayrıldığımızda 3,5 yaşındaydı. Eski eşim basından tedirgin olmayan bir insandır. Bu tamamen Cem'in seçimiydi. Ben de uydum.

Uluslararası ticaret eğitimi alıyor. Hiçbir zaman sanatın içinde olmayı istemedi. Çok bilinçli bir çocuktur.

Estetik ameliyat konusuna nasıl bakıyorsunuz?

Estetik ameliyatla genç kalmadığım kesin. 20 yıl öncekiyle, 20 yıl sonraki resmim arasında ufak tefek moda, makyaj değişikliği ve biraz yaş alma dışında pek farkım yok. Ufak tefek dokunuşlar veya medikal estetik denilen kolojen, botox tedaviler tabii ki yaptırıyorum. Ama buna ilave yaşam biçimim ve genetik yapım çok yardımcı oldu bana. Tabii sigara, alkol içmemem, çalışmadığım zaman gece hayatının içinde olmamam, hep kendimi meşgul etmem, tüm bunlar insanı farklı tutuyor. Sabah erken kalkar, akşam erken yatarım.

Aşk hayatınız nasıl?

Gönlüm boş. Ben duygusal ve aşka aşık bir insanım. Aşkın şekli ve şahsı çok önemli değil. Ben şu anda burada çok muhteşem bir aşk yaşıyorum, her gün bir modele aşık oluyorum. Aşık olabileceğim birine rastlayacak bir ortamda değilim. Bir kere çok kapalı yaşıyorum.

Nasıl biri olmalı hayatınızdaki erkek?

Hayranlık duymam lazım, hayatta yaptığı bir şeyi beğenmem lazım.

Ama Yunanlı sevgiliniz Yannis Guannis ile yıldırım aşkı olduğu yazılmıştı?

Dört yıl oldu biz ayrılalı. Sonra da bir daha öyle bir şey olmadı. Onu gördüğüm an birbirimizi tanıyor gibi hissettik. Bir daha çok zor. Ama siz daha gençsiniz, gey olmayan birilerine rastlarsanız aşık olabilirsiniz. Erkeklerin yüzde 60'ı eşcinsel.

Bu ‘eşcinsellik hastalıktır' lafına ne diyorsunuz?

Katılmıyorum. Bu ruhun ve bedenin uyumsuzluğu olabilir ancak. Gey olmak, doğanın şakası diyorum ben buna.

Cenk'in artık bana ihtiyacı yok

Cenk Eren'le birlikteliğiniz neden bitti? Sizi birlikte görmüyoruz.

Ben Cenk'in bana daha çok ihtiyacı olduğu zamanda yanında olmayı seçtim. Şimdi çok sükseli, çok şahane. Artık bana ihtiyacı olduğunu sanmıyorum. Pavyon'a çok çağırdı ama ben gitmedim. Benim hoşuma gitmiyor o eğlence tarzı.

Ben onu daha yukarıda konumlandırmıştım. Yine eğlendirici kimliğine döndü. Çok da güzel yapıyor bu işi. Benim benimsediğim bir şey değil.

Siz sahneyi bıraktınız mı?

Yeni şarkılar olmadan çıkmak istemedim.

Mesleğinizin ilk yıllarında Ajda Pekkan'ı örnek aldığınızı söylüyorsunuz?

Hepimiz Ajda'yı örnek aldık. Ajda Pekkan Türk pop müziğinin, aranjman- ların başlangıç noktasıydı ve herkes onu örnek alıyordu. Ben dördüncü sınıftaydım ‘Dönmem Sana' isimli şarkısı vardı. Şarkılarını ezberlerdim.

Bugünkü Ajda Pekkan'a ne diyorsunuz?

Performansına hayranlık besliyorum. Sesine bakıyor olmasına, ses rengini kaybetmiyor olmasına, kendine ve seyircisine gösterdiği özene şapka çıkarıyorum. İnsan kötü olursa herkese kusur bulur ama onlar bile Ajda Pekkan'a kusur bulamaz diye düşünüyorum.

Sonbaharda defile var

Nükhet Duru'nun New Cat adlı mağazasında bizzat kendisinin tasarladığı kıyafetleri bulabilirsiniz. Yeni kreasyonunu sonbaharda bir defileyle tanıtacak. Ayrıca Soft One markasına da özel bir koleksiyon hazırlayan sanatçı "Tasarım konusunda rüştümü ispat ettim. İşin alıcısı da olduğumdan aradığımı, kadınların aradığını yapıyorum. Ama bunu öbürleri gibi pahalıya satmıyorum" diyor.

http://www.durushop.com/

İnternet sitesinde 30 bin ürün var. Nükhet Duru bunları tek tek kendisi seçiyor. "Tabii garantisinden emin olduktan sonra koyuyorum siteye" diyor. Çocuk oyuncağından, köpek mamasına kadar, kullanılası ne varsa hepsi var, Duru Shop'ta. Siteden elde edilen karı da yardım kurumları ve kampanyalarıyla paylaşıyor.

"Yolda mısır yedim ama döke döke değil"

Yıllara meydan okuyan Nükhet Duru, özel hayatına dair çarpıcı açıklamalar yaptı..

"80'lerde çok mutluydum. Punk'ın moda olduğu zamanlardı. O dönemler gizlice Paris'e gider, orada punk dolaşırdım. Sahneye ilk çıktığım zamanı unutamam. Çok heyecanlıydım. Annem, 'Madem bütün itirazlarıma rağmen buraya kadar geldik, o sahneye çıkılacak' dedi. Ben 'vazgeçtim' dedim ama dinlemedi, beni sahneye götürdü. Birinci şarkıyı titreyerek okudum, ikinci şarkıda biraz daha rahattım. Üçüncü şarkıdan sonra baktım oynamaya başlamışım."

*"Cenk Eren & Nükhet Duru Show"dan sonra kadınlara yönelik "Duru Muhabbetler" programıyla yine TV8 ekranlarındasınız...
- Aslında hayata yönelik bir program bu. Kadınların evde oldukları veya işten döndükleri saate denk geliyor. Ama erkekler de izliyor beni. Çünkü hayata dair birtakım şeyleri öğrenmek istiyorlar.

*Diğer kadın programlarından farkınız nedir?
- Hayatım boyunca yaptığım her işte farkımı ortaya koydum. Eğlenceyle erdemi, ciddiyetle neşeyi bir arada verebilecek bir birikime sahibim. Seyirci kitlem de farkımı gösteriyor ayrıca. Bende yalancı skandallar, facialar, aile hayatımın mahrem konuları, ötekinin birbirini tımarlaması yok...

*Metin Arolat, Cenk Eren... Sizi genelde ikili olarak izledik. Bazıları ilginin sadece kendi üzerinde toplanmasını ister.
- 32 yıllık televizyon ve sahne geçmişim var. Partnerlerle birlikte şov yapmaktan her zaman büyük mutluluk duydum. Bende insan egosu çok törpülenmiş, o yüzden sanatçı egom yok. Bu durum, yetiştirilme tarzımdan kaynaklanıyor da olabilir. Belki de bu bir eksiklik. Çünkü bunun acısını yaşadığım dönemler oldu. Ama olmayan bir şeyi de var edemem ki! Bugün benden 20 yaş küçük Beyonce ile sahneye çıkmamı isteseler, çıkarım. Öyle komplekslerim yok, kendime güvenirim.

*Şu anki müzik sektörü polemikler üzerine kurulu gibi gözüküyor. Bir şarkıcının ne kadar çok polemiği varsa, o kadar çok ekstrası oluyor...
- Böyle bir şey yok. Sadece öyleymiş gibi gösteriliyor. O zaman benim hiç çalışmamam lazım! Ben hiç kimseyle polemiğe girmiyorum. Böyle davrananlar da var, ancak gündemde kalmaları çok kısa sürüyor. İsim vererek söylüyorum; Lerzan Mutlu gibi bir hanımı programa çağırırsanız o gecenin asil bir şekilde başlayıp asil bir şekilde biteceğine kim garanti verebilir? Yapımcılar gecenin şekline kendileri karar veriyor. Lerzan’ın davranışlarını çok çirkin buluyorum. İnsanlara saldırması filan rahatsız ediyor beni. Lerzan, Seda Sayan’ın elbisesinin püskülü belki olur, belki olmaz. İnsan gibi yaşanarak da sanatçı olunabilir.

*Ajda Pekkan ünlü olduğu için hayatta birçok şeyi ertelediğini, hatta sokakta doyasıya mısır bile yiyemediğini söyledi. Peki siz hayatınızda neleri ertelediniz?
-Ben hayatımı yaşadım. Işıklar altında yaşamak kolay değil. Ben yolda mısır da yedim ama tabii üstüme başıma döke döke değil. Doğru söylüyor Ajda Pekkan. Ama ben biraz daha teröristim bu konuda. Yani en azından kendime bunları yapabileceğim özel alanlar yarattım. İki günlüğüne de olsa kaçmayı bildim bir köye. Benim öyle ücra köşelerim vardır. Çok rahat her şeyi yaparım.

*Gençler eski dönem sanatçılarını yeni keşfetmeye başladı. Önümüzde Müjde Ar örneği var.
- Müjde benim canımdır. Ben, Sezen Aksu ve Müjde çok iyi bir üçlüyüzdür. Müjde bizi her konuda terbiye eden insandır. Özellikle para konusunda. Biz çok harcamalar yapardık, Müjde bizi dizginledi. Sezen ve benim oturacak evimiz varsa onun sayesindedir.

*Sizin de Müjde Ar gibi anlatacak çok anınız vardır...
- Anılarımı bir kitapta topluyorum. Ama ne zaman çıkacağı belli değil.

Paris’te punk dolaşırdım

*Hayatınızdaki en büyük pişmanlığınız nedir?
- Keşke bir çocuk daha yapsaydım.

-En büyük çılgınlığınız...
- 80’lerde çok mutluydum. Punk’ın moda olduğu zamanlardı. O dönemler gizlice Paris’e gider, orada punk dolaşırdım.

*Unutamadığınız bir anınız var mı?
- Sahneye ilk çıktığım zamanı unutamam. Çok heyecanlıydım, çıkacak gücüm yoktu. Annem dedi ki; "Madem bütün itirazlarıma rağmen buraya kadar geldik, o sahneye çıkılacak!" Ben "vazgeçtim" dedim ama dinlemedi, beni sahneye götürdü. Birinci şarkıyı titreyerek okudum, ikinci şarkıda biraz daha rahattım. Üçüncü şarkıdan sonra baktım oynamaya başlamışım.

Hülya kendini restore etmeye ihtiyaç duyuyor

*Sizce Seda Sayan’ın reytingi neden geçilemiyor?
- Seda Sayan’ın zekası, fiziksel görünümü ve aynı zamanda eğlenceyle faciayı aynı potada eritebilme ustalığından kaynaklanıyor bu durum.

*Hülya Avşar şu sıralar ağır bir talk show programına imza atıyor. Terörden eşcinsellerin sorunlarına kadar birçok konuyu gündeme getiriyor. Siz hiç böyle bir program yapmayı düşünür müydünüz?
- Bu tür programları yapabilenler yapsın. Ben ne haberciyim ne de araştırmacı gazeteciyim. Herkes bulunduğu yerde ağırdır. Ben kendimi şarkılarla geliştirmek istiyorum. Bu yüzden başka dallara sıçramayı hiç düşünmüyorum. Hülya, yaptığı diğer işlerden sanıyorum çok sıkıldı. Daha bir steril konuma geçmek istiyor. Onun da ruhu ve gönlü doydu magazine. İnsanların yaşamındaki beraberlikler de çok önemli. Şimdi beraber olduğu insan onu bu tarzda yönlendiriyor ve Hülya ona daha uyumlu bir tarzda davranmak istiyor olabilir. Şeker bir insan Hülya ama kendini biraz restore etme ihtiyacı duyduğu belli.

Hürriyet

Adını bütün memlekete en iyi yorumcu olarak ezberletir

Müzikte başarının sırrı şarkıcısından bestecisine, söz yazarından düzenlemecesine, hatta firmanın politikasına kadar ekip işinde yatmaktadır. Ama önce şarkıcı ne istediğini bilecek ki, kıyafet üstünde müstamel durmasın. Nükhet Duru'da ne yapmak istediğini bilen biri olarak daha yolun başında kimlerle çalışacağına karar verip, direkt onların kapısını çalıyor ve "Ben böyle bir şar kı istiyorum." diyor Mehmet Teoman'a. Diğerleri çorap söküğü gibi geliyor ama bu ekip Nükhet Duru'nun ruhundan anlayan bir ekip olmasaydı ne başarılar bu kadar büyük olurdu, ne de devamlılığı gelirdi. Belki Cenk Taşkan ve Mehmet Teoman bu işi başka şarkıcılarla yapacaktı ama o şarkılar hiçbir zaman ruhuna uygun şekilde yorumlanamayacaktı. Nitekim de öyle oldu.

Zaten Nükhet Duru'nun söylediği şarkıları bugüne kadar kim tekrar söylemeye cesaret edebilmiştir ki. Bu o şarkıların kötü olduğundan veya söylenemeyeceğinden değil, hiçbir yorum Nükhet Duru'nun yorumunun yanından bile geçemeyeceği için söylenememektedir. Kim güçlü bir yorumcuyla kıyaslanıp altında ezilmek, şarkıcılığından şüphe duyulmasını ister ki? Nükhet Duru'nun popüler olmamasının sebebi de yaptığı yorumun, şarkıcılığının-yorumculuğunun en zirvede olup anlaşılamamasındandır. Kendisinin belirttiği gibi öldükten sonra değil, bu sanat anlayışıyla bu ülkede belki hiç anlaşılmayacaktır. Sıradan şarkılar, şarkıcıların milyonları peşinde sürükleyip, daha Nükhet Duru'nun keşfedilemediği bir dünyada, müzikten kaliteli bir anlayış beklemekte aslında saçmalık. Vasat bir rirtim üzerine yazılmış şarkıların tekrarını dinlemekten sıkılmayanlara ne söylenebilir ki zaten? Nükhet Duru'nun şarkılarını tek tek inceleyeceğim ama Nükhet Duru şarkılarının birbirine benzemesinin söz konusu olmayacağı bir yana, aynı şarkıda bile bir kaç şarkı dinliyormuş hissine kapılabilirsiniz. Şarkılara giriş başka, çıkış başkadır ve her bir şarkının her kelimesinin, her notasının anlamına uygun başka-başka duygu vermiştir. Nükhet Duru için şarkı söylüyor, şarkıcı demek aslında çok basit kaçar. O şarkılar aracılığıyla sizin ruhunuzu harf-harf okur ve kendinizi keşfetmenizi sağlar ama emin ellere teslim edilecek bir ruhunuz varsa tabii.

Ve söz Naim Dilmener'de:

O güne kadar yalnızca (1975 tarihli) "Aklımda Sen Fikrimde Sen" adlı bir 45'lik yayınlamış olan Nükhet Duru, bu ekibin birlikte yaptığı ilk plak olan "Beni Benimle Bırak" ile kanatlanır ve adını bütün memlekete en iyi yorumcu olarak ezberletir. Bu ve ardından gelen diğer 45'likler herkesi resmen çarpar. Şarkılar, hem söz hem de müzik olarak o güne kadar yapılmışlardan epeyce farklıdır. Özellikle sözü edilen hikâyeler çok farklıdır. Uzun yıllar ebeli-körebeli oyunlarla dönüp duran pop müziğimiz için yeni bir doruk noktasıdır bu şarkılar. 45'liklerin arkasından, daha sonra eleştirmenlerin büyük bir kısmı tarafından Türk popunun en iyi on albümünden biri (bu satırların yazarına göreyse bu listenin birincisi) olarak kabul edilen "Bir Nefes Gibi" adlı albüm yayınlanır.

Melankoli (Akor)

Am Dm

Beni en güzel günümde

Am Dm

Sebepsiz bir keder alır

F G

Bütün ömrümün beynimde

F E

Acı bir tortusu kalır



Am Dm

Anlayamam kederimi

Am Dm

Bir ateş yakar derimi

F G

İçim dar bulur yerimi

F E

Gönlüm dağlarda bulanır



Am E

Ne bir dost ne bir sevgili

Am E

Dünyadan uzak bir deli

F E

Beni sarar melankoli

F E

Beni sarar melankoli



Am Dm

Ne kış ne yazı isterim

Am Dm

Ne bir dost yüzü isterim

F G

Hafif bir sızı isterim

F E

Ağrılar sancılar gelir



Am Dm

Yanıma düşer kolların

Am Dm

Görünmez olur yolların

F G

En sevgilİ emellerin

F E

Önüme ölüm serilir



Am E

Ne bir dost ne bir sevgili

Am E

Dünyadan uzak bir deli

F E

Beni sarar melankoli

F E

Beni sarar melankoli

Nükhet Duru Aç Gözünü Adamım


Şirket: Nepa
Tarih: 1991
Albüm Tipi: Stüdyo Image Copyright Notice ©


Albüm Bilgileri

Sanatçı Nükhet Duru
Vokal Erdal Çelik
EditSoner Olgun
Fotoğraf Yakup Ertunga
Grafik TasarımHasan Saltık
Yapımcı Nezih Kılıçkını


A.1 Mahmure

Söz Turgut Özakman
Müzik Soner Olgun
Düzenleme Turhan Yükseler
Vokal Soner Olgun Vokal Eda Özülkü Vokal Metin Özülkü Vokal Nükhet Duru
Bas İsmail Soyberk
Davul Turhan Yükseler
Kanun Halil Karaduman
Klavye Turhan Yükseler
Vurmalı  ÇalgılarCem Erman


A.2 Yaralım

Söz Eda Özülkü
Müzik Metin Özülkü
Düzenleme Turhan Yükseler
Vokal Metin Özülkü
Baglama İsmail Derker
Cura İsmail Derker
Davul Turhan Yükseler
Klavye Turhan Yükseler


A.3 Delikan

Söz Soner Olgun
Müzik Soner Olgun
Düzenleme Turhan Yükseler
Davul Turhan Yükseler
Klavye Turhan Yükseler
Ney Ercan Irmak


A.4 Bir Adım Yeter

Söz Çetin Akcan
Müzik Melih Kibar
Düzenleme Melih Kibar
Davul Melih Kibar
Gitar Erdem Sökmen
Klavye Melih Kibar
Ney Ercan Irmak


A.5 Sevmek Zor

Söz Soner Olgun
Müzik Nükhet Duru
Düzenleme Tanju Duru
Bas İsmail Soyberk
Bas Davul Cezmi Başeğmez
Gitar Erdem Sökmen
Klavye Tanju Duru


A.6 Memleketim

Söz Nazım Hikmet
Müzik Soner Olgun
Düzenleme Turhan Yükseler
Baglama İsmail Derker
Bas İsmail Soyberk
Bas Davul Cezmi Başeğmez
Cura İsmail Derker
Klavye Turhan Yükseler


B.1 Aç Gözünü Adamım

Söz Suat Taşer
Müzik Soner Olgun
Düzenleme Turhan Yükseler
Davul Turhan Yükseler
Klavye Turhan Yükseler
Ney Ercan Irmak


B.2 Kalp Ağrısı

Söz Cezmi Ersöz
Müzik Tanju Duru
Düzenleme Tanju Duru
Akustik Gitar Tanju Duru
Bas İsmail Soyberk
Klavye Tanju Duru
Piyano Ayşe Tütüncü


B.3 Sıradan Nağmeler

Söz Eda Özülkü
Müzik Metin Özülkü
Düzenleme Turhan Yükseler
Davul Turhan Yükseler
Gitar Erdem Sökmen
Kanun Halil Karaduman
Klavye Turhan Yükseler
Vurmalı Çalgılar Cem Erman


B.4 Beni Unutma

Söz Ümit Yaşar Oğuzcan
Müzik Soner Olgun
Düzenleme Tanju Duru
Bas İsmail Soyberk
Gitar Erdem Sökmen
Klavye Tanju Duru Klavye Turhan Yükseler
Vurmalı Çalgılar Cem Erman


B.5 Seni İstiyorum

Söz Nükhet Duru
Müzik Turhan Yükseler
Düzenleme Turhan Yükseler
Bas İsmail Soyberk
Bas Davul Cezmi Başeğmez
Gitar Berk Yenal
Klavye Turhan Yükseler
Vurmalı Çalgılar Cezmi Başeğmez

Nükhet Duru - Sevda

Nükhet Duru "Benim arabeske katkım okyanusa tuz serpmek olabilir ancak."

Naim Dilmener sizin için 'Çok seviyorum ama 80'lerdeki arabeskin tırmanışında ve popun patlamasının gecikmesinde Nükhet Duru ve Zerrin Özer'i suçlu görüyorum' demiş. Arabesk söylemek bir suç mu? Bu değerlendirmeye nasıl cevap verirsiniz?

Arabesk duygu, düşünce ve sosyolojik yapıyla o kadar yükseldi ve yerleşti ki bir dönem, Türk Sanat Müziği'nin de önüne geçti.

Bu toplum arzusu ve değişime de televizyon ve özel radyolar destek vermişken, benim katkım okyanusa tuz serpmek olabilir ancak.

Eylül de girdi, daha bir haber yok Nükhet Duru'dan

Eylül de girdi, daha Nükhet Duru'dan bir haber yok. Herkes "Muhteşem albüm çok yakında" diyor ama "Tam Zamanında" albümü ve çıkış şarkıları birer şehir efsanesine dönüştü. Binses Eylül'ü bulur demişti face'de yazışırken onunla çıkış zamanlarını paylaştığımda. Ne aptalmışım ki daha önce "çıkar" diyordum. Galiba ben çok aceleciyim. Müzik piyasası demek böyle işliyor. Haksızlık etmemeliyim bu albüm için emek sarf edenlere gene de. Hiç çıkmasaydı daha mı iyi olacaktı sanki? Bekle, çıksın, dinle işte! Beklediğim başka bir şey olsa bu kadar huysuzlanır mıydım? Nükhet Duru bu sonuçta. Hadi hayırlısı, ne diyelim!

Hayatımın Albümü Nükhet Duru "IV"

Bana göre gelmiş-geçmiş tüm zamanların en iyi albümü Nükhet Duru'nun "IV" albümüdür. Ne zaman canım kaliteli müzik dinlemek istese, ne zaman dış dünyayla bağlarımı koparıp ve ruhumun derinliklerine inip kendimden geçmek istesem bu albümü dinlerim. Albümü en baştan dinlemek yerine, "Çakır"la çıkarım keyifli yolculuğuma. Arkasından gelen "Deprem" de yolculuğun ritmine uygundur. "Büyüme Çocuk"u atlarım daha sonra dinlemek için. Çünkü üst düzey senfoniye "İyi Oldu Gelmediğin" daha uygundur. Bu şarkı hayatımın şarkılarından biridir. Ardından gelen "İsyan Ettim Hayata" ve "Sanki Değişmiş Gibi" benim sonradan keşfettiğim ama ruhuma çok çok uygun en iyi Nükhet Duru şarkısından ikisidir. Ne kadar dinlersen dinle hiç eskimeyecek, heyecanını asla yitirmeyecek şarkılardır. Bir bakmışız albümün açılış şarkısı ve albümden ilk dinlediğim senfonik beş şarkıyla bir bütünlük sağlayan, albümün ruhuna en uygun şarkılarından birisi "Benimsin Diyemediğim"e gelmişiz.

"Şüphe Ediyorsun" 80'lerin dans ruhuna uygun orkestrayla çalınmış insanı deşarj eden bir şarkı.

"Nerede O Eski Şarkılar", "Kadın" ve "Büyüme Çocuk"la da albümü ve kendinizi tamamlayabilirsiniz.

Bazı şarkıları diğerlerine göre daha hafif gibi gelebilir ama alakası yok. Bütün şarkılar üst kalite. Sadece şarkılara uygun soundlar, bazılarının öne çıkmasına, bazılarının geride demeyelim de, tam yerinde durmasına sebep olmuş.

Hayaller kuruyorum bu albümle ilgili.

Mesela "Çakır"ı dev bir senfoni orkestrasıyla canlı olarak yeniden yorumlasa Nükhet Duru, bale sanatçılara eşlik etseler danslarıyla. Sonra bu şarkıya klip çekilse ve başroldeki Çakır, klipteki gibi bir kız olsa ama cesur sahneleriyle klip sinemasal bir şölene dönüşse...

Şarkıyı her dinleyişte sanki ayaklarım yerden kesiliyor. Nasıl senfonik bir giriştir o öyle. Sonra müzik birden durur. O boşlukta plağın cızırtıları da ayrı bir hava katıyor müziğe. "Altın saçlarını sıkıca tarar oooff, sonra iki örgü yana bırakır, ayağında pembe dallı mor şalvar oooff, taze gelin gibi süzülür Çakır...". "Çakır nazlı-nazlı dokunur defe" derken, defin zillerine sanki Çakır dokunuyordur... "Süt gibi rakıyı sunar Çakır'a, gül bıyıklı ateş gözlü bir efe, efeler onu el üstünde taşır, köyün bir tanecik oooff..." "Yalnız bazı kere taze gelinler, bize kocamızı ver diye inler, O zaman çakır'ın gözü doludur, o zaman gözünün önüne gelen, cepheden şehitlik alıp yükselen İncecik bıyıklı bir yavukludur."

"Deperm"i dinlerlen, Nükhet Duru acaba bu albümün, müzikal anlamda yüceliği konusunda ne düşünüyor. Dinleyiciyle onun duyguları arasında nasıl bir izdüşüm vardır? Aynı heyecanı duyuyor mudur? Benim dinlerken kanım çekiliyor, resmen uyuşuyor bütün bedenim. Bu şarkı da düzenleme ve beste olarak Nükhet Duru'nun en iyilerinden biri. Sanki uluslararası bir klasik müzikçinin senfonisi gibi. Hele şarkının ortalarında "yaylı"ların senfonisi muhteşem ötesi.

"İnsanlar yaşadıkça, yaşadıkça duygular... içimizde kopacaktır delice fırtınalar... Sevgiler taşacaktır, kıskançlık deniz gibi... Boğulmaktan korkacaktır insanlar benim gibi..." O kadar yakışıyor ki bu şarkıya, sözlere, düzenlemeye Nükhet Duru. Gerçekten yaşıyor ve yaşatıyor. Nükhet Duru'nun yorumcuğluğunu öğrenmek isteyenlere bu şarkıyı tavsiye ederim.

"İyi Oldu Gelmediğin" hayatımın şarkısı. Yemin ediyorum dinlerken yaşadığım dünyayla bağlarım tamamen kopuyor. Ölürken de bu şarkıyla yolcu edilmek isterim. Benim ilahim, marşım gibi bir şey bu şarkı. Ben susyorum da, yüreğim adına Nükhet Duru şarkı söylüyormuş gibi hissediyorum.

"İsyan Etiim Hayata" söz olarak bir tarafa bırakın, müzikal olarak ruhumla öyle örtüşüyor ki, sanki acılarım da bu şarkı gibi, isyanım da bu şarkıdaki gibi. Hem isyanı yaşıyor, yaşatıyor, hem de insanın içindeki isyana objektif bakıyor, baktırıyor.

"Sanki Değişmiş Gibi"ye şarkı demek çok hafif kalır. Çok acımış bir yüreğin en derinden bir ağıtı bu şarkı; Düzenleme başlı başına bir şaheser zaten. Bu kadar mı ses, yorum, düzenleme, söz, melodi bir bütünlük içinde olur. Gerçek aşkın insanın içinde, kendisi olduğunun en güzel ifadesi. Sevgiliyi sevgili yapanın da insanın kendisi olduğunu, aşka malzeme edilen sevgilinin gitmesine izin verenin de kendisi olduğunu anlatıyor.

"Demek ki ben mi körmüşüm,
Eğlendiğini görmemişim,
Demek hayaller yaşamışım,
Sevmediğini hissetmemişim."

Şarkının sözleri bile insanların, aşık olduğumuz kişilerin değişmediğinin, bizim gerçeklerle yüzleştiğimizin bir ifadesi değil mi? Aşkımız depreşince aşkla bakıyoruz, aşkımız bitiyor, sonra da o kişiye "değişti" diyoruz, "terketti" diyoruz. Oysa en başta gerçekleri görmeyen de, sonrasında onu olduğu gibi kabul etmeyip gitmesine izin veren de gerçeklerle yüzleşme noktasına gelmemiz, aşkın bizi terk etmesine izin verme cesaretimiz değil mi? Bitirdiğimiz her aşk bence olgunlaşmamızı sağlayan radikal kararlarımızdır. Büyümek istiyorsak, gerçeklerle yüzleşip sürüncemelerden kurtulmalıyız. Hayallerle hayat boyu sürüklenmek bizi şamar oğlanına döndürür çünkü. Suçlu bize tokat atan hayat değil, tokatın atılması için suratını uzatan bizlerizdir. İşte bu şarkı içimdeki bu duyguların ortaya çıkmasını sağlıyor ve beni aşka dair daha güçlü kılıyor. Çünkü ben aşkın ta kendisiyim ve o aşka saygıyı kaybetmeye hiç niyetim yok. Aşk insanın kendisine saygı duymasıdır.

Ben bu albüme çok geç ulaştım ama ulaşınca sanki bir hazineye kavuşmuş gibi mutlu oldum. "Çakır"ı çocukken,"Benimsin Diyemediğim" ve "İyi Oldu Gelmediğin"i de toplaması çıkınca duymuştum ama "Deprem", "Sanki Değişmiş Gibi" ve "İsyan Ettim Hayata"ya daha geçen yıl ulaşabildim. Geç ulaştım diye üzülmedim. Önemli olan ulaşabilmemdi. Zamanlamanın böyle denk düşmesini tesadüf olarak görmüyorum. Çünkü Nükhet Duru benim için bir müzik okulu ve birden anlaşılabilecek kadar kolay bir şey değil.

Ben Nükhet Duru Olsaydım

Ben Nükhet Duru olsaydım, Nükhet Duru dinleyicisi olmaktan çok daha zor olurdu hayat. Çünkü Nükhet Duru olmuşsun zaten. Müzik tarihinin en iyi albümlerini yapmışsın ve müziğin kısırlaştığı bir dönemde ne kadar üretken olabilirsin, ne kadar isminin altına yakışır albüm yapabilirsin. Gerçekten günümüzde yılda bir albüm çıkaran şarkıcılar var ve bunlar onların para kazanmaları için kartvizitten öte bir şey değil. Eğlenmek, vakit geçirmek için de müziğe dair bir şeyler yapılabilir ama bu sanatçının amacıyla alakalı bir şeydir. Sırf bir şeyler yapmak için yapılan şeylerin bir anlamı ve önemi ne kadar olabilirden öte, bunların yapılması herkesi, mesela Nükhet Duru'yu memnun eder mi? Ben Nükhet Duru olsaydım işte, iyi bir şeyler yapamıyorsam, kenera çekilip onurlu bir şekilde seyretmesini de bilirdim. Herkese yapamadığı ne ise o zor gelir ama en kolayı şarkı yapmak veya sanata dair bir şey yapmak gibi gözükse de, en zoru şarkı yapmaktır, şarkı söylemektir ama gerçek müzik adına, gerçek sanat adına bir şeyler yapmak anlamında. Yoksa kuş sesi de, yağmurun sesi de, rüzgarın sesi de birer melodidir ama onlara ne derce şarkı diyebiliriz. Doğanın sesleri bile bir çoğunun yaptığından daha anlamlıdır.

İnsanın sevdiklerine daha çok kızar ve çok özlediği için bekletilmek istemez. Ama Nükhet Duru istemez mi şarkı söylemek, sevdiklerine seslenebilmek, onları bekletmemek. Her şey en iyisi için, en güzeli için. Beklediğimize değecek. Ben Nükhet Duru olsaydım, ben de arkasında durabileceğim bir iş yapıncaya kadar beklerdim.

"Aç Gözünü Adamım"

Müzikçalarımda hep bir Nükhet Duru albümü olur. Şimdilerde CD'si olmadığı için kasetini dinlediğim "Aç Gözünü Adamım" albümü var. Bu albümde "Kalp Ağrısı" ise zamanında en ihmal ettiğim ve şimdi yeni bir şarkı gibi dinlediğim ve bana göre albümün en güzel şarkısı. Nükhet Duru çok hissederek söylediği için çok etkileniyorum.

Bu albüm bana göre zamanın ötesinde bir çalışma olduğu için ihmal edilmiş albümlerden. O dönem için müzik listelerinde falan görmüştüm ama ne derece sağlıklı bir listeydi bilmiyorum. Nükhet Duru'yu bir şarkısıyla Mahmure yapan bir albüm ayrıca. Kötü bir şarkı değil ve ben de çok seviyorum "Mahmure"yi ama Nükhet Duru'yu birkaç şarkıya sığdırmak çok büyük haksızlık.

Albüme ismini veren şarkı "Aç Gözünü Adamım" ise favorim bu albümden. Sözleri çok anlamı.

"Delikan" ise çok bayıldığım bir şarkı. Uçuruyor beni gerçekten. Şarkıdaki bağlama ve ney çok güzel kullanılmış ve  hoşuma gidiyor. Çok vurucu bir şarkı.

"Bir Adım Yeter" ise beste açısından çok melodik. "Yaralım" da öyle. "Yaralım" albümün en hitidir sanırım. Sanırım diyorum, etkisini bilmiyorum ki albüm çıktığı dönem. Fantezi bir şarkıcımız tarafından da söylendiğine göre...

Gerçekten çok iyi bir albüm bu albüm. "Sevmek Zor" da çok güzel bir şarkı. Ve bu şarkı Nükhet Duru'ya ait söz ve müzik olarak.

Albüm ağırlıklı olarak Soner Olgun imzası taşıyor. Melih Kibar var, Turhan Yükseler var, Metin Özülkü var. Albümün en güzel şarkısı Tanju Duru'ya ait.

Sözlerde, şiirlerde Nazım Hikmet, Ümit Yaşar Oğuzcan, Cezmi Ersöz, Eda Özülkü, Turgut Özakman, Çetin Akcan var. Daha ne olsun ki.

"Sıradan Nağmeler" de çok güzel,

Albüm baştan sona çok güzel bence.

"Aç Gözünü Adamım"

Bugünlerde yatıyorum-kalkıyorum Nükhet Duru'nun 1991 yılında çıkardığı "Aç Gözünü Adamım" albümünü dinliyorum. Daha önce de belirttiğim gibi Nükhet Duru'nun divam olmasına sebep, o yıllarda pek de değerini anlayamadığım bu albüm olmuştur. Geçen yıl bir nebze olsun anlayabilmiştim ama bugünlerde ne muhteşem bir albüm olduğunu anlamaya başlıyorum. Düzenlemeler kaset dönemine uygun formatta teknolojinin nimetlerinden faydalanılarak yapılsa da, şarkıların ruhunu düzenlemelerde kullanılan orjinal enstrümanlarla, bestelerin mükemmelliğiyle ve de Nükhet Duru'nun duygudan duyguya geçen yorumuyla fazlasıyla yakalayabiliyorsun. Aslında albüm şarkı-şarkı üzerinde durulması gereken bir albüm.

Albümde ağırlığı hissedilen tabiki de veya bana göre Soner Olgun bestelerindeki tiyatral müzikalite. Soner Olgun Halk Müziği sanatçısı ama besteleri türkü de değil, şarkı da değil. Türküyle şarkı arasında çağdaş türkü galiba. Düz bir şey hiç değil. Sanki meydan okuma gibi heyecan verici bir şey. Tabi bunda Nükhet Duru'nun yorumu çok belirleyici. Çünkü Melih Kibar şarkısını söylerken farklı bir yorum var, Soner Olgun şarkılarında daha tiyatral, daha müzikal bir yorum var. "Keşke sadece Soner Olgun şarkılarından oluşan 10 şarkılık bir albüm olsaydı" diyorum. Çünkü bambaşka bir Nükhet Duru var bu şarkılarda. Özellikle "Delikan"a bayılıyorum. "Aç Gözünü Adamım"ın sözleri de çok muhteşem. "Memleketim" o kadar çağdaş bir türkü ki... Eğer senfonik bir orkestrayla çalınsa, evrensel bir türkü senfoni olabilir. Dinlerken zaten o havayı yakalıyorsun.

"Mahmure" şarkısıyla dalga geçenlere de yazıklar olsun diyorum, başka bir şey demiyorum. Birgün bu "ESER"leri anlama seviyesine gelebilir miyiz acaba? Gelemeyiz! Neden mi? Çünkü yeniliklere kapalıyız. Yeniliklere kapalı olunca da algılarımız bir türlü açılamıyor. Müziğimiz arkaya dizilmiş on tane bağlamanın tek sesli düzenlemesinden yani gürültüden kurtulamadığı ve çok sesliliğin ne demek olduğunu öğrenemediğimiz sürece, farklılıklara-yeniliklere öcü gibi bakmaya devam ederiz. Aslolan ruhtur ve o ruhu değişik tarzlarla daha canlı hale getirirsek, ancak o zaman evrenselliği yakalayabiliriz. Nükkhet Duru yıllarca bunu yapmaya çalışmış ama bazı müzik eleştirmenleri bile neden "Melankoli" gibi şarkılar yapmıyor diye yerden-yere vuruyor. Ben de diyorum ki, "İyiki de 'Nadide'yi yapmış". Yoksa musikimiz böyle bir yorumcudan yoksun kalır ve gücenirdi. Bir kere sanatçı, içinden ne geçerse onu söylemeli ruhunu tatmin edebilmesi için. Memnuniyetsiz bir şarkıcılık, yorumculuk mu olur duygusuz bir şekilde?

Gelelim albümün en güzel şarkısı "Beni Unutma'ya. Nükhet Duru'ya sadece "Melankoli" gözüyle bakmak isteyenler ve sadece algılayamadıkları halde ve şekilde "Mahmure" gözüyle bakanlar, eğer bu şarkıyı algılayabilme seviyesine gelirlerse, o zaman anlayabilirler müziğin ne demek olduğunu.

Aslında şarkıların sözleriyle felsefe yapılmasına ve edebiyat parçalamasına gıcık olduğum için, şarkıları anlatmak yerine sadece dinlenmesi taraftarıyım. Benim için şarkı iyi bir düzenleme ve şarkıcının yorumuyla duyguyu aktarmalıdır sadece. Çünkü söz yüzünden insanlar müziği duymuyor, öğrenemiyor. Hatta kendisine hitap eden sözler yüzünden adına müzik denmeyecek şeyleri müzik zannediyor. Benim için en iyi şarkı, iyi bir yorumcunun "La la" sesleriyle sözsüz duyguyu geçirebilmesidir. Sözlerini anlamadığım yabancı dildeki şarkıları sevme sebeplerimden biri de, sözlerle duyguların önüne geçilmemesi. Tamam bir şeyler sözlerle anlatılıyor ama ben bunu sadece müziğin sesiyle algılamayı daha çok seviyorum galiba. Yorumcu için sözler de gerekli ama sözlerin ne olduğundan çok, o hece diziliminin nasıl ve hangi duyguyla yorumlandığı daha önemli benim için. Tamam pes ediyorum, duygu da sözlere göre ve sözler aracılığıyla veriliyor ama küçük bir örnekle ne demek istediğimi anlatayım. Karşımızdaki kişiye en basit şekilde sevgi nasıl ifade edilir? "Seni seviyorum" diye ifade edilmez mi? Bunun versiyonları da vardır. Şarkı sözlerine ve şiire de saygısızlık etmek istemiyorum ama bunun nasıl söylendiği daha önemlidir bence şarkıcılıktan.

Mesela ben zannederdim ki, şarkıcılar canlı söylerken nota sehpalarının üzerinde notalar vardır. Oysa sadece şarkının sözleri varmış unutmamak için. Nota bilmeden, müziğin dilini bilmeden şarkı söylemek nasıl bir şeydir ki? Duygu yetersizliğinden dolayı o yüzden mi uluslararası şarkıcıları dinlemek zorunda kalıyorum acaba? Çünkü insan nota bilmezse, özgün şarkı söyleyemez. Nasıl duyarsan o şekilde söylersin etkilendiğin için. Çünkü duyduğun şekil dışında da bir şey bilmiyorsun. Oysa önüne nota gelse ve o şarkıyı kendin çıkarsan kimseden etkilenmeden, beste özgün bir yorumla yeniden bestelenmiş gibi daha samimi olmaz mı, duyguya duygu katılmış gibi katmerlenmez mi? Bu belki bestecilere haksızlık gibi gelebilir ama, bence iyi bir yorumcu kendi özgün yorumunu da katmalıdır şarkıya. Çünkü şarkıcının kendi duygusu olmazsa şarkıda ruh olmaz. Nükhet Duru şarkılarındaki duygu yoğunluğunun sebebi, ya Nükhet Duru'nun ruhuna uygun şarkılar yapılması, ya da Nükhet Duru'nun şarkıları kendi duygusuyla söylüyor olması. Bence her ikisi de ama Nükhet Duru'nun şarkıları kendi derin duygusuyla ifade yeteneği daha belirleyici. Çünkü şarkılar ortada. Şarkılar kötü demiyorum zaten, hatta çok iyiler ama Nükhet Duru şarkılarına "Cover" bekliyorum Nükhet Duru'suz şarkıların duygusunu görebilmek için. Nükhet Duru ile çalışan bestecilerin şarkılarını başka şarkıcılarda da duydum ama bir Nükhet Duru göremedik hiç. Nereye mi geldik? Şarkıcı kendi özgün yorumuyla yorumlamalı şarkıları, hayat boyu yorumcu koçuyla değil. Nükhet Duru'nun da Cenk Taşkan tarafında şarkıları nasıl yorumlayacağına dair uzun-uzun çalıştırıldığını okudum ama yapıda duygu olmasaydı, bu şarkılar böyle muhteşem yorumlanmazdı.

Soner Olgun dışında Metin Özülkü şarkıları, Melih Kibar, Tanju Duru ve Turhan Yükseler şarkıları da çok güzel. Ama Tanju Duru'nun "Kalp Ağrısı" çok güzel. Nükhet Duru'nun bir gün oturup beste yapmasını istiyorum. Tamam söz yazma yeteneği var ama "Sevemk Zor" o kadar güzel bir beste ki, albümün lokomotiflerinden. İnsan hayıflanıyor "Nükhet Duru neden daha çok beste yapmıyor?" diye.

Nükhet Duru'nun yeni albümü çıkmak üzere ama keşfedilmeyi bekleyen o kadar çok albümü var ki. Ben mesela şimdilerde yeni çıkmış bir albümü gibi "Aç Gözünü Adamım"la haşır-neşirim. Keşke bu albüm CD olarak yeniden basılsa, yeniden müzikseverlere ulaştırılsa. Nükhet Duru'ya çok zahmet olacak ama Selda Bağcan gibi albümlerinin telif haklarını şirketlerden alsa da kendisi yayımlasa. Ama bir gün çok param olursa, bütün albümlerinin telif haklarını satın alacağım ve 10 Milyar adet basacağım her birinden bütün herkese dağıtmak için. Kim mi dinleyecek? Doğru ya!

Nükhet Duru Postmodern Bir Klasiktir

Sonradan sevmeye başladığım şarkılarının, aslında anlaşılması zor olan şarkılar olduğu için en iyi şarkıları olduğunu Nükhet Duru'yu özümsedikçe anlıyorum. Ve Nükhet Duru bu zor tarzını daha müziğe ilk başladığı yıllarda ortaya koymaya başlamış. Aşağıda adı yazılı şarkılara kulak verirseniz yaptığı işin sıradan bir pop müziği olmadığını anlayabilirsiniz zaten. Nükhet Duru'nun kitleleri peşinden sürükleyen bir pop sanatçısı neden olmadığı da bunun yani sıradan bir pop şarkıcısı olmadığının en güzel kanıtıdır.

Geçenlerde facebook sayfasında "Nükhet Duru'nun akılda kalan hangi şarkısı var?" demişti birisi. Zaten Nükhet Duru'ya şarkı söylüyor demek çok büyük haksızlık, saygısızlık, hatta hakaret sayılır. Herkesin hoplayıp-zıpladığı şarkılar şarkıysa eğer, iyi ki de Nükhet Duru'nun akılda kalan şarkısı olmamış. Nükhet Duru öyle eğlendiren şarkılar söyleseydi, Nükhet Duru olmazdı.

Sahnede şarkı söylemek başkadır, ama adının altında gururla taşıyabileceğin kayıtlı şarkılar yapmak başka bir şey. Nükhet Duru'nun her tarzı söyleyebilecek her anlamda kapasitesi mevcuttur ama gerçek müzik adına bu Nükhet Duru'nun tercihidir. Yoksa Nükhet Duru'nun her okuduğu şarkı stüdyo kaydı gibi üzerinde hiç oynama yapılmadan piayasaya verilebilir ve yüzlerce albümü olabiirdi. Üstelik en iyi şarkıcının stüdyoda defalarca söylemesinden kat be kat daha iyi olurdu.

Ama yapılan işin sanat adına eser sayılabilmesi için üzerinden bin yıl geçse de aynı heyecanla dinlenebilir olması gerekir ki, daha önce denenmemiş yenilikçi bir yapıya sahip olması, içinde bir duygu ve ifadesi olarak ses bütünlüğünün olması gerekir;

Nükhet Duru şarkılarının neden defalarca dinlendiği halde hiç eskimediğini, teknolojiye asla ve asla yenilmediğini hiç düşündünüz mü? Nükhet Duru bilindik anlamda bir popçu değildir ve bildiğiniz anlamda pop müzik yapmamaktadır. Çünkü yaptığı işler rocktan caza, latinden soula, folktan popa, klasikten operaya her tarzı barındırmaktadır ve şarkılarının alt yapısı sadece ritimler üzerine kurulmamıştır. Çok sesli senfonik bir alt yapısı vardır ve yorumlar hem ses, özellikle de duygu olarak bir uyum içindedir.

Nasıl klasik müzik hiç bir zaman değerini kaybetmiyorsa, Nükhet Duru'nun yaptıkları da klasik bir tarz olduğu için değerini kaybetmemektedir. Nükhet Duru'nun yaptığı işler, içinde bulunduğu dönemin yeniliklerini de barındırdığı için postmodern klasiktir. Artısı batı tarzına ne kadar ters gibi göründe de, çağdaş düzenleme ve yorumuyla kültürümüzün öğelerini de bu postmodern tarza yedirebilmiştir.

"Bir Nefes Gibi", "Beni Benimle Bırak",  "İki Damla Gözyaşı", "Al Beni de Yanına", "Kulis",

"Ben Gene Sana Vurgunum", Melankoli", "Haykırıyorum", "Yıldızlar", "Bir Daha Asla", "Harp ve Sullh",

"Benimsin Diyemedigim", "Çakır", "Deprem", "İyi Oldu Gelmediğin", "İsyan Ettim Hayata", "Sanki Değişmiş Gibi",

"Aldım Veda Mektubunu", "Kaldırımlar", "Deli Diyorlar Bana", "Seninle", "Gözlerin Bulutlu", "Hep O kışı Hatırlarım"

"Aşk Dediğin Nedir", "Ressam", "Oysa Şimdi",

"Ne Oldu Bize", "Al Gönlümü Diyar Diyar Sürükle",

"Güneşten Bir Parça", "Ne Yazık", "Yalan Sözlerle",

"Çok Uzak", "Şadırvan", "Neredesin",

"Bir Tek Sevgili" ve diğerleri...

"Gel de Yola Düşme", "Dağınık Yatak", "Destina", "Bir Yaşam",

"Kalp Ağrısı" ve bana göre albümdeki diğer şarkılar da,

"Sürgün", "Yarimsin", "Uyan Artık", "Geberiyorum", "Uslandım Artık", "Kırık Kalpler", "Adamların Adamı",

"Tokat"

"Dolunay", "Canım Yanar"

"Halden Hale", "Ağlamam", "Gümüş Göl", "Kapı Eşiğinde", "Toprağım",

"Sesini Duyur", "Fani Dünya", "Bu Aşk Biter mi?"

"Şu Senin Çekip Gitmelerin", "Palto"

ve ilave edilebilecek başka şarkıları...

34 Sene Arasındaki Sıfır Fark?


23 Ekim 2012 Salı

Nükhet Duru'yu En Çok Sevenden

Bazı çok bilmiş eşcinseller ne kadar eşcinsellerin belli tiplere hapsedilmesine karşı olsalar da, eşcinselliğin ne yazık ki ortak bazı, hatta bir çok noktası var. Kendilerine ikon seçmeleri de bunlardan biri. Hiçbir eşcinsel "eşcinsellerin ikonları var, benim de ikonum olsun" diye yola çıkmaz. İkon dediğimiz şey de heteroseksist sistemde maruz kaldığımız ayrımcılıklara karşı kendimize sağlam bir temsilci bulmak. Ve o temsilci eşcinsellerin ortak özelliklerinden dolayı ortak temsilci haline gelebiliyor.

Benim Nükhet Duru'ya ilgim çocukluğumdan, "Ben Gene Sana Vurgunum"u ilk duyduğundan beri var ama Ajda, Nilüfer ve Sezen'den sonra gerçek hayranlığım askerlik dönüşü '92 yılından itibaren yoğunlaşmaya başladı ve bugünlere kadar geldi. Ama hayranlık öyle diğerlerinki gibi bilinen Nükhet Duru hayranlığından çok müzikal bir hayranlıktı; Ses, yorum ve düzenleme gibi. Söz ve besteler de umrumda değildi aslında. Çünkü herkesin bir müzik anlayışı vardır. Bana göre ses ve yorumu bir kenara bırakırsak, bir şarkının % 90'ını düzenleme oluşturur. Söz "laylaylom" diye bile olabilir. Çünkü ben duyduğum seslere anlam yüklemesini kendim de becerebilirim. Notaların nasıl sıralandığının da önemi yok. Önemli olan o notaların sese dönüştükten sonra adeta bir dantela gibi aranje edilmesidir. O aranje besteyi çok sesli bir şekilde çok defa bestelemektir. O yüzden ükemizde müziğimiz ilerleyemiyor, o yüzden takığım ben bu düzenleme işine. Bana göre şu anda bu ülkede gerçek bir aranjör yok. İşin hiç içinde olmamama rağmen (Gitar, bağlama çalmak, nota bilmeyi saymazsak eğer), ben günümüz düzenlemecilerinin düzenlemelerinin bin kat iyisini yaparım. Çünkü iyi bir düzenleme için niyetlenmiyorlar bile veya o kapasite yok onlarda. Kim olsa arkada bir davul çaldırır, boşlukları değişik enstrümanlarla doldurur. Bunun dışında orjinal bir iş yapan düzenlemeci yok bu ülkede. Alınırlar mı? Alınsınlar ki öğrensinler. Nükhet Duru'yu sevmemin sebebi de sesi ve yorumuyla bütünleşen şarkılarındaki senfonik düzenlemelerdi. Nükhet Duru'dan da böyle beklenti içersinde olmak ve bunu dile getirmekten doğal ne olabilirdi ki? Evet beğenmiyorum günümüz düzenlemecilerini-aranjörlerini ve yaptıklarını. Eğer bunu dile getirmek de bir suçsa cezasına razıyım. Aranjörlere isim vermeye gerek yok, gerçekten hiçbirini beğenmiyorum. Bu ülkede doğru düzgün müzik anlayışı olsaydı, belki çok uzaklara gitmeye ihtiyaç duymazdım müzikal anlamda. Kim istemez kendi kültürünün müzikal ifadesini dinlemeyi?

Ama insanın içinde çoğulculuk adına bir çok seslilik yoksa, bu müzikte de, hayatın her alanında da ne yazık ki uyumlu bir çok seslilik olmuyor. Tek seslilik hem kolay, hem de maliyetsiz oluyor sanırım. Çünkü birilerini anlamak ve farklılıkları uyumlu bir şekilde biraraya getirmek meşakatli olsa gerek. Hem çok sesliliğin müşterisi yok ki. Kolaya algıya kolay vergi!

20 sene bir fiil asgari ücretle kapitalizme kölelik, enayilik yaptıktan sonra bu dik başlılığımdan, inandıklarımı ifade özgürlüğü kapsamında kullanma hakkımdan dolayı, çıkarcı sisteme de yar olmam beklenemezdi değil mi? İşsiz kalmak kötüdür ama heterokapitalizmin dar kalıpları, açlıktan bile daha çekilmez bir hale gelebiliyor insanı. Tabi bu kişiden kişiye değişir. "Bana uymuyor, uymadı" diyelim ve iş dünyasından tam anlamıyla kovuldum. Çünkü sömürgeci sistemde bütün herkesin iş anlayışı aynıydı. Sen işçisin, işçi olma haddini aşmayacaksın. İş dünyası ne ki, kim ki benim özgür ruhumun karşısında. Ben ki mikici erkek dünyaya karşı döt verenliğini çekinmeden savunan birisiyim. İş dünyasına mı boyun eğecektim. Hayat da aktı gitti zaten son Beş yıllık işsizlik dönemimde. Birikimler de bitti ama iyinin, doğrunun yanında oluyor evren her zaman. Bu Beş yıllık işsiz dünyam benim kendi dünyamı yaşamama fırsat tanımıştı. Merkür'ün çocuğu olarak iletişimdi görevim ve internetin içinde olan biri olarak web tasarım kurslarına gitmeliydim. Gittim de. Kurslarda üzerinde çalıştığım şablon hep Nükhet Duru Fan Club'tı. Kurs hocası bile "Ne Nükhet Duru'ymuş be!" diyordu benim sevdamı gördükçe. Aslında eşcinsellikle ilgili Denizli Gay LBT sitesi üzerinde de denemeler yapmak istiyordum ama öğrenmeye çok önem veren biri olarak, önyargılar yüzünden öğrenimimin aksamasını istemiyordum. Gerçi kurs esnasında Google bloglarını keşfedince, öğrendiklerimi bloglar üzerinde uygulamaya başladım ve normal site açma ihtiyacı da duymadım bloglar işimi gördüğü, beni tatmin ettiği için. Denizli Gay LBT bloğumdan sonra ilk işim Nükhet Duru Fan Club'u açmak oldu tabi. Dört yıl oldu bu bloğu açalı. Güncellemediğim günler de oldu ama elimden geldiğince kaynaklar bulmaya çalıştım bu blog için. Fotoğraf veya yazı bulamadıkça kliplerden fotoğraflar oluşturuyordum. Sonra düşündüm, hiç kimse Nükhet Duru için bir kitap yazmamıştı bugüne kadar. Ben de nacizane bir şeyler karalayayım, bakarsın gelecekte yapmak istediklerime bir veri oluşturur. Zaten bloğum da güncel bir kitap gibiydi her gün bir şeyler ilave ettiğim.

Yaptıklarımdan Nükhet Duru ve çevresine dair kimsenin haberi yoktu, olmasını da istemiyordum. Çünkü inananlardandım en güzel sevmenin uzaktan sevmek olduğuna, çok muhabbetin tez ayrılık getirdiğine. Ayrıca bu sevda Nükhet Duru'dan bağımsız bir sevdaydı. Nükhet Duru'ya da zarar vermek yerine onu olumlu şekilde ifade etmeye dayalı bir sevdaydı. Ne zaman yaptıklarımdan Nükhet Duru'nun çevresinin haberi oldu, ne zaman muhabbet etmeye başladık, en önemlisi de ne zaman albüm hazırlıkları başladı ve albüm gecikti, benim sivri tarafım devreye girince her şey tepe-taklak oldu. Ben hayatta inanmadığım hiçbir şey hakkında konuşmam ve söylediklerimin de hiç arkasında durmadığım olmamıştır. Ama gerçekten sevince susabiliyormuş insan, gerçekten sevince kaybetmekten korkabiliyormuş. Hala yazdıklarımın, yaptıklarımın arkasındayım. Çünkü eleşetirilerimde art niyet olmadığı gibi, yanlış bir şey de yok. Albümün gecikmesini eleştirmişim, düzenlemelerin nasıl olmasını arzuladığımı, neler yapılabileceğini söylemişim, ne tarz bir düzenleme tercih ettiğimi söylemişim, şu an müziğimizin genelinde mevcut olan düzenlemecilerin kötü olduğunu söylemişim ve Nükhet Duru'nun düzenlemelerini yapanların da kimler olduğunu biliyorum az-çok. Bunda kötü olan ne var? Sevmiyorsam sevmiyorumdur günümüz aranjörlerini ve düzenlemelerini. Bunu söyleme hakkını kimse elimden alamaz sanırım. Ayrıca hayatta ne kimseyi kendimden küçük görmüşümdür, ne de büyük. Herkes, her şey eşittir benim gözümde şu hayatta. Ama bazıları hiyerarşik düzende yetiştirildiği için, kariyere, maddiyata saygı bekleyebilir. Bu laflarımı da direkt kimse üzerine alınmasın. Bu benim hayat görüşüm yapımdan kaynaklanan ve tecrübelerime dayanan. Eğer birileri de davranışlarımda bir fevrilik görüyorsa o benim fevriliğimden değil, insanların kendi şartlanmışlıklarına ters gelmesindendir. Hep nasıl anlattığın değil de nasıl anlaşıldığın önemli deriz ya, birazcık da yanlış anlayanların çaba sarf etmesi gerektiğine inanıyorum ben. Artık yanlış anlayanlar da bahaneci bence. Doğrunun ne olduğunu biliyorlar, işlerine öyle geliyor çünkü.

Bu yazdıklarım da ne kimseye cevap vermek, ne köprüleri tamamen atmak, ne de sevgide bir azalmanın olduğuna dair. Sadece bir ifade ediş. Susmak çok kötü bir şeydir çünkü. Sustukça bir şeyler daha da yanlış anlaşılır. Düşünceler uymaz ayrı mesele ama düşünceler ifade edilmelidir. Ben ifade ederim en azından. 

Yaptıklarımın da bir amacı olduğuna inanıyorum. Müzik en önemli şeydir benim hayatımda kimliksel olarak varolabilmekten sonra. Müzik adına bir görevdi bu blog da. Batı'da eşcinsel hakları kazanılınca örgütler görevlerinin tamamlanması sebebiyle fesh ederler kendilerini. Sanırım Nükhet Duru'nun albümünün çıkma arifesinde, bu görevi bitirmenin de tam zamanı! Belki müziğe tekrar ara verdiğinde yeniden devam ederim.

Bu bloğun kişisel Nükhet Duru hayranlığını tatminden başka kime ne faydası olmuştur diye sorgulayabiliriz. Belki ortak kimyası Nükhet Duru olan 3-5 kişinin birbiriyle tanışmasını sağlamış, Nükhet Duru dostluğunun hayranlıktan öte sanal alemde de olsa özel hayata da taşınmasına vesile olmuştur. Sevgiden ve dostluktan daha değerli bir şey olmadığına göre de bir işe yaramış demektir.

Öğrenmeye geldiğimiz şu hayat, tecrübelerle kendimizi geliştirdiğimiz bir okuldur benim için. Ben her olaydan bir ders çıkaran, her olumsuzluğu doğruları görmek ve öğrenmek için fırsat bilenlerdenim. Aslında hayata dair her şeyin insanın kendi içinde, kendi kafasında olduğu tecrübelenmiş bir deneyim ve de bazılarının cesurca ifade ettiği bir gerçektir. Demek ki insanın düşüp dizini acıtması gerekiyor sevginin de, aşkın da, manevi duyguların da, her şeyin de insanın içinde olduğunu anlaması için.

Tam Zamanında!


"Nükhet Duru Fan Club" bloğu dört yıllık görevini "Tam Zamanında!" tamamlamıştır ve bundan sonra güncellenmeyecektir artık. Google Blogger kapanmadığı sürece de Nükhet Duru hayranlarına umarım sonsuza dek kaynaklık eder. Saygılarımla...

22 Ekim 2012 Pazartesi

Nükhet Duru'dan hayranlarına tweet: " 'Tam Zamanında' nın kartonet tasarımı bitti. Çıkış tarihi 2 Kasım"


Bugün  nin kartonet tasarimi bitti. Çikis tarihi 2kasim...


Nükhet Duru hayranları gerçekten küsmüş

Bir Nükhet Duru'nun orjinal facebook sayfası var, bir de benim açtığım fan clup topluluk ve fan club arkadaşlık facebook sayfaları-m var. Güncellenen bir fan sayfası daha var. Orjinal face sayfasında fanlara cevap verilmiyor, ilgilenen kimse yok anlayacağınız. Ben güncelleme yaparsam yapılıyor veya menejer tarafından konser gibi haberler paylaşılıyor, olumsuz olduğu düşünülen paylaşımlar da kaldırılıyor. Ben kendi sayfamda Nükhet Duru hayranlarıyla yazışıyorum. Ortak noktası Nükhet Duru olanlarla Nükhet Duru hakkında sohbet etmek çok keyifli de, yalnız şu son albümün gecikmesi hiç kimsede keyif bırakmadı. Herkes o kadar dert yanıyordu ki bu konuda, albümün çıkacağına dair inançlarını yitirmişlerdi. Şirket tarafından 2 Kasım'da albümün çıkarılacağı tweetlendi ve ben de soranlara, sormayanlara herkese bu müjdeyi veriyorum ama ne kimsenin umrunda, ne de inançları kalmış albümün çıkacağına dair. Ben bir anlamda albüm daha fazla geciktirilmesin diye blöf mahiyetinde inançsızlığımdan bahsediyordum yazılarımda ama Nükhet Duru hayranları gerçekten bu albüme inançlarını yitirmişler. Bazıları cevap bile yazmıyor, bazıları acaba diyor, bazıları ben ona kırıldım artık diyor, bazıları Yılbaşından önce çıkmaz diyor, bazıları da Nükhet Duru'yla ilgilenmiyorum artık diyor. Ben şakayla karışık Nükhet Duru hayranları bu gidişle küstürülecek derken, gerçekten küstürülmüştü Nükhet Duru hayranları. Üzüldüm, hem de çok üzüldüm. Bir sanatçıya yapılabilecek en büyük kötülüktür bu. Olabilecekler konusunda tahmin yürütürken, böyle bir durumun gerçekleşmesi içimi burktu. Umarım albüm iyi bir şekilde tanıtılır, gönülleri alınır hayranların ve albümü tekrar geciktirmek gibi bir hataya da düşmezler bir daha. Albüm çıkarıyoruz ya, ne zaman çıkarsa çıkar zihniyetinin sonuçları bunlar.

Nükhet Duru'nun Yeni Albümüne Dair

Nihayet 5-6 aydır hazır olduğu halde çıkmayan albüme bir gün verildi. Bu bana hiç ihtiyacı olmadığı halde bir bebeğin gereksiz yere kuvözde bekletilmesi gibi geldi. Bu bekletiliş acaba bu albüme ne yarar sağladı, bu süre zarfında albümün geleceği için ne strateji belirlendi. Çıkış için doğru zaman önemli olabilir ama asıl strateji albüm çıktıktan sonra albümün üzerine gidilmesidir, tanıtım konusunda bonkör olunmasıdır. Tabi albümün nasıl olduğu da önemlidir. Nükhet Duru profesyonelce, duyguya dair yorumunu en derinden, en içten yapmıştır. Şarkıların ne olduğu da umrumda değil aslında. 15 hit şarkı falan deniliyor ama ben şarkıların sözünde ve bestesinde değilim. Düzenlemeler nasıl yapıldı, kime yaptırıldı, bunun için bir strateji yapılmış mıydı acaba? Neye göre seçildi bu aranjörler? Nükhet Duru soundunu, duygusunu biliyorlar mıydı, yoksa eş-dost işi aranjörler miydi, yoksa piyasa işi düzenlemeler mi yapıldı satış stratejisine uygun?

Ben Nükhet Duru projesinde olsam önce Nükhet Duru ruhunu özümserim, ondan sonra ona göre seçimler yapar, bu projede yer alacak herkese de Nükhet Duru'ya özümsetirim. Yoksa fabrikasyon bir işi olur Nükhet Duru ruhuna tamamen ters olan. Bir örnek vereyim. Funda Arar'a diyorlar "albümüz çok arabesk olmuş." O da diyor ki. "Ne yapayım, ara boşlukları kemanlarla doldurmak zorunda kaldık." Tamam da, gerçi kemansız da şarkı olur ayrı mesele de, kemanlar-yaylılar sadece doğu tarzında kullanılacak diye bir şart mı var? Biz şimdi klasik müzik dinlerken arabesk havası mı hissediyoruz. Sıla'ya soruyorlar, "Neden eski tarzınızdan uzaklaştınız?" O da diyor, "Hayır tarzım aynı, önceden daha alaturkaydı, şimdi düzenlemeleri 'batı' yaptık, kemanları 'batı' tarzında kullandık" diyor. Demek ki her şey senin nasıl algıladığın ve nasıl uyguladığınla, ne yapmak istediğinle alakalı. Acaba neler göz önünde bulunularak düzenlemeler yapıldı. Piyasaya göre mi, bir kaç kişinin görüşüne göre mi, Nükhet Duru'nun arzusuna göre mi?

Anladığım kadarıyla bu albüm herkesin içine sinmiş ama acaba müziğin içine sinmiş mi, sinecek mi? Müzik dediğimiz ne mi? Müzikalite olarak gelinen en üst nokta. Yoksa ortalama bir şey mi yapıldı düzenleme olarak? Düzenleme denilen şey öyle hafife alınacak bir şey değildir. Beste yapılır, söz de yazılır ama iyi şarkı öyle kolay-kolay söylenemez. Samimi bir yorum ise çok nadirdir tıpkı Nükhet Duru'nunki gibi. Ya düzenleme? İşte zurnanın zart dediği yer burasıdır müzikte. Klavyenin başına oturan herkesin düzenlemeci olduğu günümüzde şarkıların birbirine ne kadar benzediğinin farkında mısınız? Şarkıların birbirinden ayırt edilmesini sağlayan düzenlemedir. Acaba dinleyici böyle istiyor diye mi benzer düzenlemeler yapılıyor, yoksa düzenlemeci mi yok artık günümüzde? Düzensiz ve tek sesli düzenlemeler yüzünden ben günümüz Türkçe müziğinden soğudum? Tekonoloji geliştikçe çok seslilik, yani senfoni yok oldu, yok edildi daha doğrusu. Gerçekten canlı olarak kemanlar falan kullanılmış mıdır yeni Nükhet Duru albümünde? Umarım kullanılmıştır.

Olan oldu artık. Bu albümün bir an evvel çıkmasını istiyorum iyisiyle, kötüsüyle. Eksik olanlar yeni bir albümde veya albümün remiks versiyonu çıkacakmış ya, o zaman tamamlanır. Bence "cıstak" remiks yapılacağına, beğenilmeyen veya beğenilmeyecek düzenlemeler için bir fırsat olarak kullanılsın bu remiks albüm. Şarkılar yeniden düzelensin bilir kişi gözetiminde. Şarkılar hızlandırılarak veya basları artırılarak remiks yapılacaksa da hiç zahmet edilmesin remikse, memikse. Şarkılar yeni düzenlemicilerle yeniden yapılsın, yeni bir albüm daha yaratılsın yeni düzenlemelerle bence. Buna cesaret edebilir mi yapımcı ve bu projede yer alanlar?

Gelelim albümün tanıtım kısmına. Geçtik çünkü artık piyasaya hangi şarkının çıkış şarkısı olacağına karar verilemeyip, albümün çıkışının bu yüzden geciktiği hikayelerini. Şimdi radyoya verilen şarkı sıcak bir şarkı ama dinleyiciyi tavlayacak bir şarkı mıdır? Bu şarkıyı dinleyince "Nükhet Duru işte bu veya böyle bir Nükhet Duru da varmış" dedirtecek bir şarkı  mı? Tanımayanlara da Nükhet Duru hayranlığı kazandıracak bir şarkı mı? Karar verilemeye verilemeye bu şarkıya mı karar verildi? Şarkının iyiliğinden-kötülüğünden bahsetmiyorum, yanlış anlaşılmasın. Şarkıyı ben de sevdim ayrı mesele. Çıkış şarkısı olup-olmadığını tartışıyorum.

Bir kere söz konusu olan Nükhet Duru'ysa hatır-gönül, eş-dost-ahbap işlerini bir kenara bırakacaksın? Hangi Nükhet Duru hayranına şarkılar dinlettirilip de çıkış şarkısı bu olsun diye soruldu? Tabi işin içinde olanlar Nükhet Duru'yu daha iyi tanıyordur değil mi! Radyolara verilen şarkıyı tartışmanın da bir anlamı kalmadı artık. Peki klip şarkısı ne olacak? "Sizli Bizli!" Kimin nabzı alınarak bu şarkıya karar verildi. İşin en doğrusunu yapımcı ve bir-iki kurmay mı biliyor? Müzik genelinde bugüne kadar seçilen çıkış şarkıları hep başka olmuş, hit şarkılar başka olmuştur, hiç üzerine gidilmeyen şarkılar klasik haline gelmiştir. Demek ki doğru tercih yapılamıyor. Hep düşünmüşümdür, "Acaba iyi şarkı yolunu bulur, biz kötü şarkıları pazarlayıp albümü tümden beğendirmeye çalışalım" diye bir yola mı gidiliyor diye? Beğenilmeyecek bir şeyin üzerine gidilmesinin bir anlamı olabilir mi?

Gelelim en önemli konuya? Nükhet Duru'yu özümsemiş kaç kişi bu projeye dahil edildi? Onun müziğini özümsemiş Naim Dilmener, Hakan Eren ve diğer genç nesil müzik yazarları, eleştirmenleri gibi müziğin içinde olan kişilere bu projeyle ilgili hiç danışıldı mı? Duyduğum kadarıyla proje tamamlandı, ondan sonra yakındaki kişilere dinletilerek onaylattırılmaya çalışıldı.

Dediğim gibi albüm zaten genel olarak Altı ay önce tamamlandı. Bundan sonra yapılacak işlere odaklanılmalı. Klip şarkıları kesinlikle Nükhet Duru müziğini özümsenmiş insanlarla kontakt çerçevesinde seçilmeli. Remikslerin nasıl olacağına gene bu tür kişiler karar vermeli. Bu projeyi ben yapıyorum, sadece benim fikrim önemlidir bencilliği varolan Nükhet Duru'yu tamamen bitirir. Olan olmuştur, yapılan yapılmıştır, yaptığımızı nasıl adam edebiliriz derdine düşülmelidir bundan sonra.

Yazdıklarımı okuyan da sanki albümü dinlemişim de, beğenmemişim gibi algılayabilir. Hayır dinlemedim ama bir şarkı bile bir proje hakkında o kadar çok şey anlatır ki insana. Albümdeki bir şarkı 15 şarkılık bir albümün yüzde 7'sidir. Bu da az bir şey değildir. Ne yaptığın değil, ne için ve nasıl yola çıktığındır yaptığın işin çatısını oluşturan. Biz şimdi bir "Gel de Yola Düşme" gibi bir senfoniyle karşılaşacak mıyız bu albümde, yoksa geri gitmiş günümüz soundunun örneklerine mi rastlayacağı?. Yanılmak ve şaşırmak istiyorum. Gerçek dost acı söylediği göz önünde bulundurularak da art niyet aranmamalıdır söylediklerimde.

Çok istiyorum Nükhet Duru diskografisine gurur duyacağım yenilikçi bir tarzı olan albümün daha eklenmesini. Evet bu da farklı olmuş dedirtecek, dinledikçe yeni tatlar bulacağımız, yeni soundlar yakalayacağımız, müziğe yeni tınılar bırakacak bir albümle karşılaşmayı çok istiyorum gerçekten.

Büyük gün 2 Kasım'da! 2 Kasım!!!

2 Kasım 2012 (İyi ki 12/12/ 2012 totemi akıllarına gelmemiş de bir an evvel kavuşacağız) Altı yıl aradan sonra Nükhet Duru'nun hayranlarıyla buluşacağı, bayramlaşacağı gün. Evrenin hediyesi Nükhet Duru'dan hediye almak çok anlamlı, çok değerli, çok hoş. Emeği geçen herkese, bizi beklete-beklete sinirden komaya sokmalarına rağmen çok teşekkürler.


21 Ekim 2012 Pazar

Nükhet Duru'nun yeni albümü 2 Kasım'da piyasadaymış!

Nükhet Duru'nun albümünü çıkaracak şirket 2 Kasım'dan itibaren 10 tane albüm çıkaracağını tweetlemiş.

Polat Yağcı ‏@PolatYagci
2 kasım'dan itibarin @pollproduction etiketi ile 10 tane yepyeni bomba gibi album geliyor... Durmak yok her zamanki gibi yola devam....

2 Kasım'dan itibaren! 10 albümü de aynı anda çıkaracak değildir sanırım. Hele ki Nükhet Duru albümünü en önde çıkaracağına hiç ihtimal vermiyorum. Eğer öyle bir ihtimal olsaydı, Altı aydır bu albüm strateji kurbanı olmazdı. Ortalama her albüm çıkışına ortalama birer ay süre tanırsak, Bir yıl sonra çıkabilir sanırım Nükhet Duru albümü. Yani bu yılbaşı değil, bir daha ki yılbaşına falan. O zaman kadar da kim öle, kim kala. Yani umutsuz bir vaka. Anlattıklarım size şaka gelebilir ama Altı aydır bırakın çıkmayı, bir tarih bile alamıyorsa bir iş, bir tarih bile verilemiyorsa bitmiş bir işe, aylardır da her ay çıkacak olan albüm çıkmıyorsa, ve hala da kesin bir tarihi yoksa, niye Bir yıl daha sallandırılmasın ki? Profesyonel işlerde Altı ay öncesinden, hatta Bir yıl öncesinden bile tarih verilir. Kaldı ki bir albüm tiraj stratejisi için bekletiliyorsa, geniş zamanlı bir umutsuzluk kaçınılmaz değil midir?

Bu yazıyı yazarken şirketten bir tweet yayınladı.

Polat Yağcı ‏@PolatYagci
@NukhetDuru nun yepyeni albumu TAM ZAMANİNDA 2kasimda tum muzik marketlerde... @ahuozisik @SezenAksuOnline@sehrazatmusic @onurozisik

İnansak mı acaba? 2 Kasım!!! Demek en stratejik tarih buymuş! Hadi hayırlısı! Bu kez yanılacak mıyım acaba? İnşallah!

Şu notu düşmeden geçemeyeceğim. Eğer Nükhet Duru müziğini anlayabilecek bir müzik anlayışı olsaydı bu ülkede, en saygı gösterilecek sanatçının Nükhet Duru olduğu anlaşılırdı ve tüm öncelikler ona tanınırdı.

Her Nükhet Duru albümü bir hazinedir, çünkü Nükhet Duru hazinenin ta kendisidir!

Artık müzik albümleri satılmıyor, Orhan Gencebay albümüyle de albüm piyasası kurtarılamaz. Denizli'de 20. yılını kutlayan Yaprak Müzik - Kitap evi elindeki albümleri toptan indirimli reyona koymuş. Eksiklerimi ucuza kapatmak için albümleri karıştırırken Nükhet Duru'nun "En İyileriyle" albümünden sonra "Sevgiyle Elele" albümüne de rastladım. Elimde iki tane vardı bu albümden ama üçüncüsü de göz çıkarmazdı. İsterse bir depo Nükhet Duru albümüm olsun, nerede görürsem göreyim Nükhet Duru albümleri toplamaktan vazgeçmeyeceğim. Bu delilik değil, gerçek müziğe hayranlık sadece. Çünkü benim için her Nükhet Duru albümü değeri anlaşılamayan gerçek birer hazinedir sanat adına. Çünkü Nükhet Duru başlı başına bir hazinedir zaten. Değeri, kıymeti hiç bilinmemiş, hiç anlaşılamamış ayrı mesele. Sadece dinleyiciler tarafından anlaşılmasa anlayacağım da, müziğin içinde olanlar da anlamıyor ya, en çok ona canım yapıyor. Sorsan müzik yapıyorlardır. Peki Nükhet Duru'yu görmek için kaç numara gözlük gerekiyor, duymak için kaç desibel ses gerekiyor? Sanırım duygu ve gerçek bir müzik anlayışı gerekiyor!

Eskiden Nükhet Duru albümlerini hiç bu kadar sabırsızlıkla beklemezdim. Çünkü hiç bu kadar ara vermezdi albüm çıkarmak için. Onun için de takıntı yapmazdım. Nasıl olsa 2-3 yılda bir albüm gelirdi. Ama bu sefer piyasanın bozukluğundan kimse gerçek sanatçılara yatırım yapmaz hale geldi ki, Nükhet Duru da küstürüldü gerçek müzik piyasası kabul edemeyeceğimiz bu arenaya. Eğer bir Nükhet Duru albümü çıkacaksa, bu piyasanın talebinden değil, Nükhet Duru ve şu anki ekibinin çabalamasından. Tek isteğim şu albümün piyasaya kazasız belasız çıkması. Ondan sonrası Allah Kerim. Ama basılsın da piyasaya bir verilsin artık. Lütfen bu işin içinde kimler varsa da, kişisel çıkar hesaplarını bir taraf bıraksın müzik adına. Eksikleri de olsa, kusurları da olsa elimize alalım şu albümü. Yani bu kadar da olmaz dedirtecek bir noktaya geldi bu gecikme ve hiç yakışığı kalmadı bence bu geciktirilmenin. Bitmiş bir albümün çıkmaması için bu saatten sonraki gerekçeler bahaneden başka bir şey olamaz, dinleyiciyle de dalga geçmektir bu ve buna da kimsenin hakkı olamaz, özellikle patronun veya çıkış stratejisini kim belirliyorsa onun, onların! Albümü ben çıkarıyorum, buna da ben karar veririm diyemez kimse!!! Çünkü siz kimin için albüm yapıyorsunuz? Kolay mı sanıyorsunuz gerçek müzik dinleyicisini yaratmayı? Özellikle Nükhet Duru hayranı olmak o kadar kolay bir şey mi? O kadar kolay olsaydı, şu anda tablo tam tersine olur, Orhan Gencebay albümü yerine Nükhet Duru albümü piyasada olurdu! Küstürün bir avuç Nükhet Duru hayranını da, tam anlamıyla bitirin Nükhet Duru'yu.

Müzik piyasasının içinde bulunanların bilmediği bir şey var sanırım;

Çıkarsız emek sevda işidir!

Nükhet Duru'nun şehir efsanesine dönen albümü!


Facebook sayfamı açınca sevgili Deniz'in bir paylaşımını gördüm. Nükhet Duru'nun yeni fotoğraflarından biriydi. Konsept sanki bir albümün arka kapağı gibiydi. Keşke albüm kapakları da bu konseptte olsaydı. Yani albüm fotoğrafları gereksiz alengirli yazılarla kirletilmeseydi. Bu fotoğraf güzel bir fotoğraf ve bir çok kişi tarafından da beğenildi ama bana vasat kitch geldi. Ben post kitch tarzlarla daha farklı ve daha yaratıcı olması taraftarıyım bir sanatçıyı sembolize eden ifadenin.

Nükhet Duru'nun şirketinin Facebook sayfasının bir paylaşımıydı bu fotoğraf. Acaba albümün habercisi falan mı diye düşünmeden edemedim. Ne hazin bir düşünce değil mi? Ramazan bayramında, sonrasında da bayram ertesinde çıkacak denildi ya hep ve çıkmadı, acaba bu bayram veya ertesi olabilir miydi albümün çıkışı? Albümden neredeyse yaklaşık Bir yıldır bahsediliyor ama ucu gösterilip arkası getirilmiyor. Acaba diyorum bu bir tanıtım şekli mi? Hani albüm çıkacak diye şirket sanatçısına prim yapıyor misali. Yapılsın da, ama ne zamana kadar kendisi çıkmayan bir albümün haberleriyle tanıtım yapılabilir ki? Albüm ha çıkıyor ha çıkacak denile denile, bir süre sonra Nükhet Duru'nun albümünün çıkacağına kimse inanmaz. Zaten tanıdığım bir çok kimse inanmıyor artık. Umutları da yerle bir oldu. Ama şehir efsanesi denilen uyduruk haber şekli kendisine müzik dünyasından da bir malzeme bulmuş oldu. Hayırlı uğurlu olsun.

Küstürün bir avuç Nükhet Duru hayranını da, tam anlamıyla bitirin Nükhet Duru'yu.
http://nukhetdurufanclub.blogspot.com/2012/10/her-nukhet-duru-albumu-bir-hazinedir.html

19 Ekim 2012 Cuma

Nükhet Duru Orhan Gencebay'ın Onur Gecesinde

60. sanat yılında Orhan Gencebay'a saygı gecesi yapıldı ve Nükhet Duru da albümde yer alıp da bu geceye katılanlar ve ilginç tarzdaki kostümüyle geceye renk katanlar arsındaydı.