31 Aralık 2011 Cumartesi
Yok Böyle Bir Ses ve Yorum
Çocukların eğitimine destek olmak için Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nın düzenlediği konserin ne medyada yayınlanan haberlerinde, ne de NTV'de yayınlanacağı için tanıtım fragmanlarında Nükhet Duru'yu göremedik.
Konseri canlı izleyenler ve de müzikten anlaynalar şahit olmuşlardır nasıl bir dev sanatçıyla karşı-karşıya olduklarını. Çok çok iyi bir performans sergilediğini tahmin edebiliyordum ama televizyonda izleyince resmen kilitlendim. Olamazdı böyle bir muhteşemlik. Fevkaledenin de fevkaledesiydi. Diğerleriyle karşılaştırdığımda arada uçurumlar olduğu için karşılaştırmanın haksızlık olduğuna inandım. Onlar şarkı söylüyordu ama Nükhet Duru yaşıyor ve yaşatıyordu. Nükhet Duru'nun yaptığının pop müzik olmadığına bir kez daha inandım. Çünkü yaptığı müzik orkestrayla, klasik müzikle, senfoniyle adeta bütünleşmişti. Nükhet Duru'nun söylendiği üzere canlı performansının stüdyo kaydından kıyaslanamayacak kadar üstün olduğunu bir kez daha kanıtlıyordu bu performans. Bence Nükhet Duru stüdyo kaydı vermesin piyasaya. Her konseri kaydedilip yayınlansın yeter.
Bu gece Nükhet Duru'nun dünyanın en evrensel, Türkiye'de ise eşinin benzerinin olmadığını, olamayacağını ve anlaşılamamasının ona çok büyük bir haksızlık olduğunu söyleyeceğim ama kimlerin popstar, kimlerin çok satar olduğunu düşündüğümde de, onun anlaşılması ve de sevilmesi saygısızlık olacak belkide.
Konseri canlı izleyenler ve de müzikten anlaynalar şahit olmuşlardır nasıl bir dev sanatçıyla karşı-karşıya olduklarını. Çok çok iyi bir performans sergilediğini tahmin edebiliyordum ama televizyonda izleyince resmen kilitlendim. Olamazdı böyle bir muhteşemlik. Fevkaledenin de fevkaledesiydi. Diğerleriyle karşılaştırdığımda arada uçurumlar olduğu için karşılaştırmanın haksızlık olduğuna inandım. Onlar şarkı söylüyordu ama Nükhet Duru yaşıyor ve yaşatıyordu. Nükhet Duru'nun yaptığının pop müzik olmadığına bir kez daha inandım. Çünkü yaptığı müzik orkestrayla, klasik müzikle, senfoniyle adeta bütünleşmişti. Nükhet Duru'nun söylendiği üzere canlı performansının stüdyo kaydından kıyaslanamayacak kadar üstün olduğunu bir kez daha kanıtlıyordu bu performans. Bence Nükhet Duru stüdyo kaydı vermesin piyasaya. Her konseri kaydedilip yayınlansın yeter.
Bu gece Nükhet Duru'nun dünyanın en evrensel, Türkiye'de ise eşinin benzerinin olmadığını, olamayacağını ve anlaşılamamasının ona çok büyük bir haksızlık olduğunu söyleyeceğim ama kimlerin popstar, kimlerin çok satar olduğunu düşündüğümde de, onun anlaşılması ve de sevilmesi saygısızlık olacak belkide.
En İyi Yorumcu Kimliğimi Kimse Elimden Alamadı
30/5/2001
*"İnançlarıma, inatlarıma, küskünlüklerime, ekip de biçemediklerime, değişen kavramlara rağmen buradayım." diyorsunuz yeni albümünüzde. Sıkı sıkaya bağlı olduğunuz inançlarınız, inatlarınız ve küskünlükleriniz neler?
-Müzikteki arayışlarıma yeterince imkan bulamadım, hep kendi yarattığım imkanlarla arayış içinde oldum. Bundan 3-4 yıl önce moda olan nostalji serisi ve çok sesli Türk müziği denemelerini aslında ilk defa ben yaptım. Ama yasaklı olduğumdan, o zamanlarda özel televizyonlar olmadığından, o zaman bu çalışmalarımızı halka çok az miktarda duyurabildim. Bu arayışlarım sırasında çok doğru yolları yakalamış olmama rağmen bunu duyuramamaktan başarısız kavramı ile karşı karşıya kaldım. Halbuki çok sesli Türk müziğinin ve türkülerin çok sesli hale getirilmesinin baş savunucularından biriyim. Eurovision'a girdiğim şarkılardaki ezgiler de buradan yola çıkarak hazırlanıyordu. Dünyaya zaten bildikleri normlarla seslenmek yerine, ulusal değerlerimizden evrenselliğe çıkılmasının gerektiğine inanıyorum. Onların rock şarkılarını seslendirip "Aaa ne güzel söylüyor maşallah" dedirtmenin bir anlamı yok ki. İnatçı bir kişiliğim olduğu için koltuğum birkaç kişi tarafından parsellendi; ama modern Türk müziğinin en iyi yorumcusu kimliğimi neyse ki elimden alamadılar.
*Ekip de biçemedikleriniz nelerdi?
-Yine o yasaklı dönemde, çok güzel şarkılar yapıp denetimin kılıcıyla karşı karşıya kalıyorduk, bugün keşke o denetimin bir bölümü olsa dediğimiz anlar da geliyor; ama biz o yasaklardan o kadar ağır nasibimizi aldık ki... Ben ise köşe başını tutmayan, ilişkilerini neredeyse yabani seviyede tutan bir insanım, yani beni korusun diye belli insanlarla ahbaplık gütmem. Ahbapsam ahbabımdır, değilsem de değilimdir. Allah'tan başka hiçbir şeyden korkmam.
*Hiç ödün vermediniz mi?
-Bir defa Nükhet Duru ilkelerinden ödün vermedi. Önce kendine, sonra yaptığı işe yüzde yüz inanarak girdi. Ama inanmadığım bir işe de çok satacak veya çok sükse yapacak deseler de girmem.
*Peki bu değişen kavramlar?
-Değişen kavramlar şunlar; promosyon taktikleri, çeşitli yerlere dayanabilme imkanları, insan ilişkileri çok değişti ve çok farklılıştı. Ben mutlu azınlığın şarkıcısı olarak gösterildim bir dönem ve onlar tarafından da alaturka söylediğim için dışlandım. Bu yüzden kavramlar çok değişti. İnsanların talepleri değişti; çünkü halk portresi değişti. Köylünün kentlileşme sürecinde kendi starlarını yarattılar ve biz geçiş döneminde 5-6 tane kaliteli iş yapmaya çalışan arada sıkıştık. Kendinden, sanatından ödün verenlerin albümü sattı; ben vermedim ama satmadım da.
*Bana rağmen demişsiniz!?
-Bana rağmenin altında, tüm bunlara boyun eğmemem ve inatçı kişiliğimle yine beni sevenlerle el ele kenetlenmem yatıyor. Çok daha akıllı ve çok daha planlı olabilirdim. Önüme çıkan fırsatları hiçbir zaman değerlendirmedim.
*Sizi müziğe bağlayan etkenler hâlâ devam ediyor mu?
-Şarkıcılığıma hiçbir şey olmadı, aksine gelişti. Alkol ve sigarayla aramın olmaması sesimin daha iyi olmasını sağladı teknikle birlikte. Yaşam biçiminin istikrarlı ve köşeleri çok belirli olması. belli bir kitlenin elimi hiçbir zaman bırakmamasının bir nedeni oldu. 9 yıldır hiçbir hit şarkım yoktu, ama bu albümümden birçok hit çıkacak. Eskiden promosyonda yaşadığımız sıkıntılardan dolayı çok yukarılarda kalamıyorduk. Çünkü albümlerimin hepsini kendim yapıyordum. Bir Allah'ın kulu çıkıp da destek olmadı bana.
*Albümünüzde bir şarkı var: Sözleri "Son sözümü söylemedim daha, ne aşklar geldi ne acılar geçti, gidenler gitti ben buradayım" diye başlıyor. Nükhet Duru tarzıyla bir meydan okuma var. Bu haykırış, meydan okuma niye?
-Aslında çok ezilmiş, çok hırpalanmış, genç kızlığa geçemeden hayat kavgasına girmiş olmaktan ve hayatın içinde de alınabilecek maksimum darbeyi almış olup gene de ayakta kalmayı başarmış olabilmekten geliyor. Hayata karşı sımsıkı pençelerle sarıldığımı doğadan gelecek her şeye de saygılı olduğumu gösteren, o bitti artık diyenlere de "bi dakika, daha son sözümü söylemedim, yavaş olun" demek. Son sözümü giderken söyleyeceğim, daha benden kurtulamayacaksınız.
*Bu albüm için Nükhet Duru'nun klasik yorumculuğunun günümüz sound'uyla birleştirilmesi bakımından önemli bir çalışma yorumu yapılıyor. Bundan Nükhet Duru'nun değişimini mi yoksa yenilenmesini mi çıkarmalıyız.
-Nükhet Duru'nun dünyaya kulaklarını kapamadığının, gözlerine de at gözlüğü takmadığının altını çizebiliriz. Bunun örnekleri dünyada da var, klasik olmuş şarkıcılar günün sound'unda eserler okuyabiliyorlar. Barbara Straisient ve Celin Dion klasik tarz balat şarkıcılarıdır bunlar, ama güzel gelmiş yeni sound'da bir şarkıya sırt çevirmiyorlar. O zaman ben de çevirmem.
*Yirmi sekiz yıllık müzik hayatınızda çeşitili denemeleriniz oldu. Bunları kendinizi bulmak gibi kaygıdan yola çıkarak yaptığınızı söyleyebilir miyiz?
-Bunun içinde kadın olmanın getirdiği kişilik değişimleri var. Her kadın beş yılda bir çeşitli değişimlere uğruyor. Evli olmak, çocuk sahibi olmak, toplumda yer sahibi olmak, iş kadını olmak. İşte tüm bu değişimler benim müzik yaşantıma da yansıdı. Evlendiğim zaman başka bakmaya başladım, anne olduğum zaman daha farklı bakmaya başladım. Boşandıktan sonra yeniden evliliği arzuladım. Çünkü ben yerleşik düzenin içinde özgürlüğü seven bir insanım.
*Ama tam tersi bir yansıması var bizde?
-Kimse beni sokaklarda gece kulüplerinde, onunla bununla kakara kikiri görmedi. Özgürlüğüm benim kendi dünyamın içindedir, evimdedir. Hayatımı bir model olarak görüyorum, zaten onun için bir kitapta toplamayı düşünüyorum, yani kendi doğrularım, kendi yaptıklarım, yaşam biçimime de paralel, tenakuz içinde değil.
*Nasıl bir kitap olacak yaşamınız?
-Ben eleştiriden, nefretten sevgisizlikten tamamen uzak dururum. Kişiliğimde var olduğu söylenen pozitif tavırlarım bu tabularım sayesindedir. Sevgisiz bir muhabbet olmaz. İçime sinmiyorsa da ya içime kapanırım ya uzaklaşırım. Onun için kimsenin eyvah benim hakkımda neler yazacak diye bir endişesi olmasına gerek yok.
*Bir yandan Nazım Hikmet, Sebahattin Ali, Murathan Mungan gibi Türk edebiyatına yön vermiş kişilerin şiirlerini okuyorsunuz diğer yanda Aysel Gürel'in yazdıgı sarkı sozleri...
-Bütün bunun altında yatan, geride niteliksiz ve niceliksiz bir şey bırakmamak.
Zaman
*"İnançlarıma, inatlarıma, küskünlüklerime, ekip de biçemediklerime, değişen kavramlara rağmen buradayım." diyorsunuz yeni albümünüzde. Sıkı sıkaya bağlı olduğunuz inançlarınız, inatlarınız ve küskünlükleriniz neler?
-Müzikteki arayışlarıma yeterince imkan bulamadım, hep kendi yarattığım imkanlarla arayış içinde oldum. Bundan 3-4 yıl önce moda olan nostalji serisi ve çok sesli Türk müziği denemelerini aslında ilk defa ben yaptım. Ama yasaklı olduğumdan, o zamanlarda özel televizyonlar olmadığından, o zaman bu çalışmalarımızı halka çok az miktarda duyurabildim. Bu arayışlarım sırasında çok doğru yolları yakalamış olmama rağmen bunu duyuramamaktan başarısız kavramı ile karşı karşıya kaldım. Halbuki çok sesli Türk müziğinin ve türkülerin çok sesli hale getirilmesinin baş savunucularından biriyim. Eurovision'a girdiğim şarkılardaki ezgiler de buradan yola çıkarak hazırlanıyordu. Dünyaya zaten bildikleri normlarla seslenmek yerine, ulusal değerlerimizden evrenselliğe çıkılmasının gerektiğine inanıyorum. Onların rock şarkılarını seslendirip "Aaa ne güzel söylüyor maşallah" dedirtmenin bir anlamı yok ki. İnatçı bir kişiliğim olduğu için koltuğum birkaç kişi tarafından parsellendi; ama modern Türk müziğinin en iyi yorumcusu kimliğimi neyse ki elimden alamadılar.
*Ekip de biçemedikleriniz nelerdi?
-Yine o yasaklı dönemde, çok güzel şarkılar yapıp denetimin kılıcıyla karşı karşıya kalıyorduk, bugün keşke o denetimin bir bölümü olsa dediğimiz anlar da geliyor; ama biz o yasaklardan o kadar ağır nasibimizi aldık ki... Ben ise köşe başını tutmayan, ilişkilerini neredeyse yabani seviyede tutan bir insanım, yani beni korusun diye belli insanlarla ahbaplık gütmem. Ahbapsam ahbabımdır, değilsem de değilimdir. Allah'tan başka hiçbir şeyden korkmam.
*Hiç ödün vermediniz mi?
-Bir defa Nükhet Duru ilkelerinden ödün vermedi. Önce kendine, sonra yaptığı işe yüzde yüz inanarak girdi. Ama inanmadığım bir işe de çok satacak veya çok sükse yapacak deseler de girmem.
*Peki bu değişen kavramlar?
-Değişen kavramlar şunlar; promosyon taktikleri, çeşitli yerlere dayanabilme imkanları, insan ilişkileri çok değişti ve çok farklılıştı. Ben mutlu azınlığın şarkıcısı olarak gösterildim bir dönem ve onlar tarafından da alaturka söylediğim için dışlandım. Bu yüzden kavramlar çok değişti. İnsanların talepleri değişti; çünkü halk portresi değişti. Köylünün kentlileşme sürecinde kendi starlarını yarattılar ve biz geçiş döneminde 5-6 tane kaliteli iş yapmaya çalışan arada sıkıştık. Kendinden, sanatından ödün verenlerin albümü sattı; ben vermedim ama satmadım da.
*Bana rağmen demişsiniz!?
-Bana rağmenin altında, tüm bunlara boyun eğmemem ve inatçı kişiliğimle yine beni sevenlerle el ele kenetlenmem yatıyor. Çok daha akıllı ve çok daha planlı olabilirdim. Önüme çıkan fırsatları hiçbir zaman değerlendirmedim.
*Sizi müziğe bağlayan etkenler hâlâ devam ediyor mu?
-Şarkıcılığıma hiçbir şey olmadı, aksine gelişti. Alkol ve sigarayla aramın olmaması sesimin daha iyi olmasını sağladı teknikle birlikte. Yaşam biçiminin istikrarlı ve köşeleri çok belirli olması. belli bir kitlenin elimi hiçbir zaman bırakmamasının bir nedeni oldu. 9 yıldır hiçbir hit şarkım yoktu, ama bu albümümden birçok hit çıkacak. Eskiden promosyonda yaşadığımız sıkıntılardan dolayı çok yukarılarda kalamıyorduk. Çünkü albümlerimin hepsini kendim yapıyordum. Bir Allah'ın kulu çıkıp da destek olmadı bana.
*Albümünüzde bir şarkı var: Sözleri "Son sözümü söylemedim daha, ne aşklar geldi ne acılar geçti, gidenler gitti ben buradayım" diye başlıyor. Nükhet Duru tarzıyla bir meydan okuma var. Bu haykırış, meydan okuma niye?
-Aslında çok ezilmiş, çok hırpalanmış, genç kızlığa geçemeden hayat kavgasına girmiş olmaktan ve hayatın içinde de alınabilecek maksimum darbeyi almış olup gene de ayakta kalmayı başarmış olabilmekten geliyor. Hayata karşı sımsıkı pençelerle sarıldığımı doğadan gelecek her şeye de saygılı olduğumu gösteren, o bitti artık diyenlere de "bi dakika, daha son sözümü söylemedim, yavaş olun" demek. Son sözümü giderken söyleyeceğim, daha benden kurtulamayacaksınız.
*Bu albüm için Nükhet Duru'nun klasik yorumculuğunun günümüz sound'uyla birleştirilmesi bakımından önemli bir çalışma yorumu yapılıyor. Bundan Nükhet Duru'nun değişimini mi yoksa yenilenmesini mi çıkarmalıyız.
-Nükhet Duru'nun dünyaya kulaklarını kapamadığının, gözlerine de at gözlüğü takmadığının altını çizebiliriz. Bunun örnekleri dünyada da var, klasik olmuş şarkıcılar günün sound'unda eserler okuyabiliyorlar. Barbara Straisient ve Celin Dion klasik tarz balat şarkıcılarıdır bunlar, ama güzel gelmiş yeni sound'da bir şarkıya sırt çevirmiyorlar. O zaman ben de çevirmem.
*Yirmi sekiz yıllık müzik hayatınızda çeşitili denemeleriniz oldu. Bunları kendinizi bulmak gibi kaygıdan yola çıkarak yaptığınızı söyleyebilir miyiz?
-Bunun içinde kadın olmanın getirdiği kişilik değişimleri var. Her kadın beş yılda bir çeşitli değişimlere uğruyor. Evli olmak, çocuk sahibi olmak, toplumda yer sahibi olmak, iş kadını olmak. İşte tüm bu değişimler benim müzik yaşantıma da yansıdı. Evlendiğim zaman başka bakmaya başladım, anne olduğum zaman daha farklı bakmaya başladım. Boşandıktan sonra yeniden evliliği arzuladım. Çünkü ben yerleşik düzenin içinde özgürlüğü seven bir insanım.
*Ama tam tersi bir yansıması var bizde?
-Kimse beni sokaklarda gece kulüplerinde, onunla bununla kakara kikiri görmedi. Özgürlüğüm benim kendi dünyamın içindedir, evimdedir. Hayatımı bir model olarak görüyorum, zaten onun için bir kitapta toplamayı düşünüyorum, yani kendi doğrularım, kendi yaptıklarım, yaşam biçimime de paralel, tenakuz içinde değil.
*Nasıl bir kitap olacak yaşamınız?
-Ben eleştiriden, nefretten sevgisizlikten tamamen uzak dururum. Kişiliğimde var olduğu söylenen pozitif tavırlarım bu tabularım sayesindedir. Sevgisiz bir muhabbet olmaz. İçime sinmiyorsa da ya içime kapanırım ya uzaklaşırım. Onun için kimsenin eyvah benim hakkımda neler yazacak diye bir endişesi olmasına gerek yok.
*Bir yandan Nazım Hikmet, Sebahattin Ali, Murathan Mungan gibi Türk edebiyatına yön vermiş kişilerin şiirlerini okuyorsunuz diğer yanda Aysel Gürel'in yazdıgı sarkı sozleri...
-Bütün bunun altında yatan, geride niteliksiz ve niceliksiz bir şey bırakmamak.
Zaman
30 Aralık 2011 Cuma
Nükhet Duru - Sibel Can
Sibel can'ı Maksim sahnesine çıkarması için Fahrettin Aslan'a öneren ve çalışmalarında destek olan Nüket Duru
Topuksuz çıkmıyor...
Film, dizi ve televizyon programı arasında mekik dokuyan, neşesi ve tükenmek bilmeyen enerjisiyle tanıdığımız Nükhet Duru, Türk Ermeni dostluğuna katkıda bulunmak için Ermenice şarkılar söyleyecek
Türk pop müziğinin 'Carmen'i Nükhet Duru'ya bu yaz bir şeyler oldu. Onu siyasetle ilgilenmez, o taraklarda bezi olmaz sanırdık. Ne kadar yanılmışız. Sanatçı, Avrupa Birliği müzakere sürecine katkıda bulunmak için eline mikrofonu alacak. Pazartesi akşamı Atatürk Kültür Merkezi'nde Feriköy Ermeni Okulu'ndan Yetişenler Derneği'nin, Türk ve Ermeni dostluğunu vurgulamak amacıyla gerçekleştireceği 'Sevgiyle El Ele' konserinde besteci Cenk Taşkan'ın Türkçe ve Ermenice sözlü eserleri, Nükhet Duru, 70 kişilik Surp Vartanants Korosu ve Bartev Garyan tarafından yorumlanacak. Duru, "Ermenice şarkılar söyleyeceğim, çok heyecanlıyım," diyor.
Bu konser için aylardır provalar yapılıyor. Bu arada bir ayağı da Atina'da; aralıkta çıkacak Yunanca şarkılardan oluşan bir albüm hazırlığı içinde. Tabii, sahne çalışmaları da eksik değil. İnsanın şansı bir açılmaya görsün... Sanatçı, bir film setinden diğerine koşturuyor. TV 8'de Cenk Eren'le yaptığı talk show programı gördüğü ilgi üzerine yeni sezon da devam edecek. Keloğlan Kara Prense Karşı filminde ve Kibariye'nin başrolde oynadığı Çeşm-i Bülbül dizisinde de rol alıyor.
Duru, tam bir kokoş. Evinin dekorasyonu da tıpkı kıyafetleri gibi. Kemer Country'de tripleks villasının üç odasını giysilerine ayırmış. Garajı ise atölyeye dönüştürmüş. Atölyedeki beş kapılı gardırobun tüm rafları envai çeşit incik boncuğun renklerine göre tasniflendiği kutularla ve ipek, dantel, şifon kumaşlarla tıka basa dolu. Mor tül üzerine mor boncuklar işlediği cibinliğine güldüğümü görünce, bordo perdelerini gösteriyor, "Boncukları gördün mü? Ben işledim." Yatak odası adeta bir takı dükkânı.
30 yılı aşkın süredir Türk pop müziğinde kendine has çizgisiyle var olmayı başaran, ancak hiçbir zaman albümleri hit olamayan Nükhet Duru ile atağa kalktığı şu günlerde, kahkahası kıvamında bir sohbet tutturmak istedik.
*Bu yaz hareketli geçiyor. Nasıl oluyor da hiç işsiz kalmıyorsunuz?
-Bilmem. Üst üste sevdiğim şeyler geldi. Keloğlan Kara Prense Karşı filmine 'hayır' diyemezdim. Çok güzel bir kadro, çok matrak bir film. Beni eğlendiren şeylerin içinde bulunmaya çalışıyorum.
*Hep neşelisiniz. Yoksa, sahte bir neşe mi sizinki?
-Kimi zaman şuursuz denebilir. Üzüntülü olsam da yapay bir neşe tutturuyorum sonra o, gerçeğe dönüşüyor. Tedavi gibi kullanıyorum neşeyi.
*İşten güçten konuşuyorduk.
-Ayın 19'undaki Surp Vartanants Korosu ile vereceğim konser için çok çalıştık. TV dizisine gelince; çok bize dair, çok içten bir konu. Tutunamamış insanların hikâyesini bir mahalle atmosferinde anlatıyor. Dizide, dul ve eski bir sanatçı olarak, çaktırmadan mahalledeki insanlara yardım ediyorum. TV 8'deki programının yeni formatını belirledik, konuklar, kostümler derken çok koşturuyorum.
'Düz pabuç katiyen giymem'
*Para kazanmak kolay değil!
-Paradan nefret ediyorum, elleyemiyorum bile... Dükkâna giriyorum ne istiyorsam elimi uzatıyorum, ama asistanım Habibe 'Böyle bir şeyiniz vardı,' diyerek almamı önlüyor. Zaten hesabı da o ödüyor. Yıllardır bu böyle. Paraya olabildiğince dokunmam. Bilinçaltı bir şey olmalı. Şık ve feminen bulmuyorum. Çevremdeki her şey feminen olmalı.
*Sahnede çok enerjiksiniz. Nasıl hazırlanıyorsunuz?
-Kondisyonumu bir sporcudan daha fazla kontrol ederek ve üst seviyede tutarak yaşarım. Mesela, evde antrenman yaparım. Sandalye taşırken, evde iş yaparken diyaframımı kullanırım, bu yüzden bin kişilik bir yemekte tek tek tüm masaları dolaşır, şarkılarımı söylerim, ama yorulmam. Salonu koklayarak repertuvarımı hazırlarım. Üç şarkıdan sonra tavrımı belirlerim. Bu, sahnede büyümenin getirdiği bir yetenek. Özel gecelerde başarılı olabilen sanatçı çok az.
*Evde neler yaparsınız?
-Dün gece sahnem vardı, 03:00'te yattım, sabah 10:00'da kalktım. Akşam'a yazı yazıyorum, siz gelmeden onu bitirdim mesela. Bir takı kitabı hazırlıyorum. Modellere bakmayı çok severim. Öğlen telefon trafiğim, iş randevularım vardır. Ne yemek pişeceğine karar veririm. Elimden her iş gelir. Dikiş dikerim, örgü örerim, tığ yaparım. Bir buçuk saat içinde 30 kişilik yemek masasını donatırım. Güzel yemek yaparım. Takılarımı, özellikle küpelerimi kendim yaparım. Geceleri kitap okur ve müzik dinlerim.
*Kütüphanedeki kitapların hepsini okudunuz mu?
Okunmamış gibi duruyorlar da.
-Birçoğunu okudum.
*Şu an başucunuzda hangi kitaplar var?
-Kırışıklık Kürü, Üzüntüyü Bırak Yaşamaya Bak, Afrodit, Sevdalar Çocuk Kalır.
*Çok numaracı, yapmacık bir kadın imajı çizmeyi nasıl başardınız?
-Yani, hayatı fazla ciddiye almıyorum. Beğendiğim şeyleri ciddiye alıyor, gerisini önemsemiyorum. Bana ait bir dünyada yaşıyorum. Benden beklenilen şeyleri yapmam erdem değil. İnsan kahkaha atarken de çok ciddi düşünebilir. En sıkıntılı olduğum anlar en neşeli göründüğüm zamanlardır. Bir topluluğa girince, herkese merhaba diyorum, ama kimseyi görmüyorum. Bazı insanlar beni yapmacık bulmakta haklılar. Çünkü oradaymış gibi davranıyorum. Kendi dünyama dalıyorum.
*O dünyada neler var?
-Çiçekler, boncuklar, taşlar var. Renkler var. Görmek istediğim her şeyi, ben her ışıkta görebilirim. Kötü anılarımı da hatırlamıyorum. Mesela çocukluğumu, ilk gençlik yıllarımı. Bu bana iyi geliyor. Bu da benim genç görünmemi sağladı. Bedenim ve cildim yaşımdan genç duruyor. Elbette stresliyim, ama stresi uzun vadede bünyemde barındırmıyorum.
*Evde de Carmen kıvamındasınız! Terlikleriniz kaç pond?
-15 pond! Düz pabuç katiyen giyemem. Giyince düşüyorum. En son Melih Kibar'ı anma gecesinin provasında yorulmuştum, bir ara spor ayakkabı giydim. Az sonra yere boylu boyunca uzandım (kahkaha atıyor). Evde bile beni makyajsız göremezsiniz. Üzerimdeki ev elbisem.
'Üzülmemek için gazete okumam'
*Gazete okur musunuz?
-Okumam. Yardımcım sevdiğim köşe yazarlarının yazılarını, önemli haberleri kesip bana verir. Gazeteleri okuyunca etkileniyorum, hayatla bağım azalıyor. İçimi umutsuzluk kaplıyor ki, bu benim için tehlikeli bir durum. 10-12 yıldır böyleyim. Çetin Altan âşığıyım. Ertuğrul Özkök'ü özellikle pazar günleri takip ediyorum. Ruhat Mengi, onu tanıdığım süreç itibariyle kendisine müthiş şeyler katmış birisi. Hıncal'ı (Uluç) da söylenerek okuyorum. O hep ekstremdi. Artık ona kırılmıyorum. Çünkü zamanında çok kırıldım.
*Hıncal Uluç, bir yazısında sizin Erol Simavi'yle yaşadığınız ilişkiyi ifşa etmişti. Duyduğunuz büyük aşktan, Simavi'ye nasıl masaj yaptığınızdan söz etmişti.
-Bizde misafirken onunla paylaştığım özel yaşamımı, anlattıklarımı aradan 20 küsur yıl geçti diye yazması onun etik görüşünü bağlar.
*Gazetelerde sizi üzen, umudunuzu kıran haberler neler?
-Gelir dengesizliği ve namus cinayetleri beni deli ediyor. Bir kadının ne yapıp ne yapmayacağına, gönlünün nereye kayıp nereye kaymayacağına dördüncü, beşinci çeperdeki insanlar karar veriyor.
*Henüz 17'nizde babanızın sizi bekâret kontrolüne götürmesi... Belki de kendinizi o kadınlarla özdeşleştiriyorsunuz.
-Belki... İçgüdüsel davranırım ben. Kadınların hırpalanmasına, orta zekâlılar cennetinde birtakım niteliksiz insanların fazladan öteye geçmiş olmalarına dayanamıyorum. Bu haberleri okuyarak zaman kaybediyorum. Televizyon açmıyorum, hatta kendi programlarımı da izlemiyorum. 'Ayy çok üzüldük, haftanın rüküşü seçildiniz!' diyorlar. Bana ne? Aidiyet duygum da yok galiba. Bizim camiamızda sanatçılar kendi yarattıkları illüzyonda kayboluyorlar. Çok fazla inanıyorlar başarılarına ve şöhretlerine. 'Kariyerim mahvolur,' telaşındalar. Umrum değil.
*'Kariyerim,' demediğiniz halde Nükhet Duru olmayı başardınız.
-Mucizevi bir şey bu. Çünkü dokuz yıldır albüm de çıkarmadım. Ama halk benim bir şarkı söylediğim zaman iyi söylediğimi biliyor. Kendi kendime kurumsallaşabildim. Nükhet Duru denilince beni az tanıyanlar bile 'Dikkatli, istikrarlı, neşeli ve işini iyi yapan bir şarkıcı' diye tanımlıyor.
*Neden albümleriniz çok satmıyor? Kendinizi yenilemediğiniz için mi?
-Albümlerimi kendi zevkime göre yapıyorum, yaptığım şey biraz lüks. Albümlerim elbette satsın isterim. Eski albümlerim çok sattı. 20 yıl önce yaptığım şarkılar hâlâ reaksiyon alabiliyor, demek ki gerçek şarkılar bunlar. Geçen zaman içinde sosyolojik yapı değişti. Büyük kitleler, benim söylemekten zevk alacağım müziğin peşinde değil artık. Bizim meslekte sürekli hit parçalar peşinde koşmak gerekiyor, ama ben hep sahneme yaslandım. Albüm yapmaktan o kadar keyif almadım. Ben tavrımı değiştirmek istemem.
'Unutamadığım adam Erol Simavi'
*Aşk cephesinde ne var, ne yok?
-Tamamen boş. Bu bir dinlenme süreci. İnsanın Cem gibi bir oğlu olunca 'Acaba ne zaman aşk yaşayacağım,' düşüncesinden çok daha farklı noktalarda olabiliyor. Dokuz ay önce Yunanlı doktorla (Yannis Gionnis) dost olarak ayrıldık. Ayrılmaya kendimi hazırladım ve ben söyledim. Kendi kendime yeter bir kadın olarak görünüyorum, bir erkek bir süre sonra 'Bunun bana hiç ihtiyacı yok,' diye düşünüyor.
*Neden böyle davranıyorsunuz?
Kendiliğinden ortaya çıkıyor. Oysa, ilişkimiz çok güzel, çok romantik gidiyordu. Onun için yapabileceğim jestlerin sonu yoktu. Yunanca öğrenmemin onu çok mutlu edeceğini düşündüm. Yunanca öğrendim. Zamanla sorunlar çıktı, tabii aradaki mesafe de önemliydi. Öyle bir yere geldik ki benim biraz daha Yunanistan'da olmam gerekiyordu. Oysa Cem'in bana en çok ihtiyaç duyduğu dönemler. Hangi anne 'Babası idare etsin,' diyebilir? Birtakım disiplinler için bir süre babaya gönderebilirim. Ama onun ihtiyacı olan şeyi ben veririm. Evde kokumun olması bile yeter. Anne - oğul ilişkisi başka bir şey. Onun onaylayacağı biriyle beraber olmak isterim. Erkek çocuğun karakteri bazı şeyleri geç anlar, bazı şeyleri bünyesi kabul etmez. Bu yüzden hep özenli davrandım.
*Yeni bir ilişki istemiyor musunuz?
-Bir şeyi zorlamak ya da beklemek gibi huylarım yoktur. Belki de kendimi biraz dinlemeyi arzu ediyorum. Aradığım nitelikte insanlar göremiyorum çevremde. Benim anladıklarımdan zevk alacak insanlar daha az. Bir defa yaşıtlarım çok yorgun. Benim doktor öyle değildi Allahtan. Sabah altıda kalkıp hadi bir yere gidelim dediğimde geliyordu. 30'luklar da yorgun. Onun için uyum sağladığım arkadaşlarımla daha çok eğleniyorum.
*Unutamadığınız adamlar?
-18 yaşındayken Mehmet Teoman'la nişanlandım. Hoş bir insandır, bir anlamda beni bana anlattı. Sonra benden çok büyük bir insan olan Erol Bey (Simavi) ile ilişkim oldu, üç yıl sürdü. Ben onun hoşuna gidebilecek şeyleri yaptım. Birlikte olduğum insanın beklentilerine göre davranırım. Ayrıldığımızda 24'ündeydim. Hâlâ onu çok severim. Her kadın gibi güce, başarıya hayranlık besliyorum. O kadar yetkin bir insanın benim sözümü dinliyor olması beni etkiliyordu... Hassas bir insandı, neyi istediğimi tahmin ederdi. Aramızdaki yaş farkı yüzünden bu ilişkinin bir gün tıkanacağını biliyordum. Hayatımdaki ideal erkek oydu. Zaten beni o yetiştirdi, bir hoca gibi imtihan ederdi. Onun sayesinde Fransızca öğrendim. 'Her şeyi öğreneceksin, ama onların hepsini unutup içinden geldiği gibi davranacaksın,' derdi. İlk evliliğimi yaptığım Dikran Masis gibi zeki bir adamın beni severek evlenmesi bana gurur veriyor.
Masis'le evliliğim sırasında sahneye ara verdim, çünkü Cem'in bebekliğini sindirerek yaşamak istedim. İkinci kocam Özalp (Birol) de bebek istiyordu, ama ben istemedim. Önce uzaklaştım, sonra hiç yokken kavga çıkardım.
*Açık saçık pozlar vermek de bu oyunun bir parçası mıydı?
-Sanki. Ufak ufak kırılmalar da yaşamıştım. Erkekleri birden şımartıyor, tepeme çıkartıyor, sonra birden bire çekip gidiyorum.
Ama bu kötü bir özellik. Uğraşıyorum, söz. Bir daha yapmayacağım.
Türk pop müziğinin 'Carmen'i Nükhet Duru'ya bu yaz bir şeyler oldu. Onu siyasetle ilgilenmez, o taraklarda bezi olmaz sanırdık. Ne kadar yanılmışız. Sanatçı, Avrupa Birliği müzakere sürecine katkıda bulunmak için eline mikrofonu alacak. Pazartesi akşamı Atatürk Kültür Merkezi'nde Feriköy Ermeni Okulu'ndan Yetişenler Derneği'nin, Türk ve Ermeni dostluğunu vurgulamak amacıyla gerçekleştireceği 'Sevgiyle El Ele' konserinde besteci Cenk Taşkan'ın Türkçe ve Ermenice sözlü eserleri, Nükhet Duru, 70 kişilik Surp Vartanants Korosu ve Bartev Garyan tarafından yorumlanacak. Duru, "Ermenice şarkılar söyleyeceğim, çok heyecanlıyım," diyor.
Bu konser için aylardır provalar yapılıyor. Bu arada bir ayağı da Atina'da; aralıkta çıkacak Yunanca şarkılardan oluşan bir albüm hazırlığı içinde. Tabii, sahne çalışmaları da eksik değil. İnsanın şansı bir açılmaya görsün... Sanatçı, bir film setinden diğerine koşturuyor. TV 8'de Cenk Eren'le yaptığı talk show programı gördüğü ilgi üzerine yeni sezon da devam edecek. Keloğlan Kara Prense Karşı filminde ve Kibariye'nin başrolde oynadığı Çeşm-i Bülbül dizisinde de rol alıyor.
Duru, tam bir kokoş. Evinin dekorasyonu da tıpkı kıyafetleri gibi. Kemer Country'de tripleks villasının üç odasını giysilerine ayırmış. Garajı ise atölyeye dönüştürmüş. Atölyedeki beş kapılı gardırobun tüm rafları envai çeşit incik boncuğun renklerine göre tasniflendiği kutularla ve ipek, dantel, şifon kumaşlarla tıka basa dolu. Mor tül üzerine mor boncuklar işlediği cibinliğine güldüğümü görünce, bordo perdelerini gösteriyor, "Boncukları gördün mü? Ben işledim." Yatak odası adeta bir takı dükkânı.
30 yılı aşkın süredir Türk pop müziğinde kendine has çizgisiyle var olmayı başaran, ancak hiçbir zaman albümleri hit olamayan Nükhet Duru ile atağa kalktığı şu günlerde, kahkahası kıvamında bir sohbet tutturmak istedik.
*Bu yaz hareketli geçiyor. Nasıl oluyor da hiç işsiz kalmıyorsunuz?
-Bilmem. Üst üste sevdiğim şeyler geldi. Keloğlan Kara Prense Karşı filmine 'hayır' diyemezdim. Çok güzel bir kadro, çok matrak bir film. Beni eğlendiren şeylerin içinde bulunmaya çalışıyorum.
*Hep neşelisiniz. Yoksa, sahte bir neşe mi sizinki?
-Kimi zaman şuursuz denebilir. Üzüntülü olsam da yapay bir neşe tutturuyorum sonra o, gerçeğe dönüşüyor. Tedavi gibi kullanıyorum neşeyi.
*İşten güçten konuşuyorduk.
-Ayın 19'undaki Surp Vartanants Korosu ile vereceğim konser için çok çalıştık. TV dizisine gelince; çok bize dair, çok içten bir konu. Tutunamamış insanların hikâyesini bir mahalle atmosferinde anlatıyor. Dizide, dul ve eski bir sanatçı olarak, çaktırmadan mahalledeki insanlara yardım ediyorum. TV 8'deki programının yeni formatını belirledik, konuklar, kostümler derken çok koşturuyorum.
'Düz pabuç katiyen giymem'
*Para kazanmak kolay değil!
-Paradan nefret ediyorum, elleyemiyorum bile... Dükkâna giriyorum ne istiyorsam elimi uzatıyorum, ama asistanım Habibe 'Böyle bir şeyiniz vardı,' diyerek almamı önlüyor. Zaten hesabı da o ödüyor. Yıllardır bu böyle. Paraya olabildiğince dokunmam. Bilinçaltı bir şey olmalı. Şık ve feminen bulmuyorum. Çevremdeki her şey feminen olmalı.
*Sahnede çok enerjiksiniz. Nasıl hazırlanıyorsunuz?
-Kondisyonumu bir sporcudan daha fazla kontrol ederek ve üst seviyede tutarak yaşarım. Mesela, evde antrenman yaparım. Sandalye taşırken, evde iş yaparken diyaframımı kullanırım, bu yüzden bin kişilik bir yemekte tek tek tüm masaları dolaşır, şarkılarımı söylerim, ama yorulmam. Salonu koklayarak repertuvarımı hazırlarım. Üç şarkıdan sonra tavrımı belirlerim. Bu, sahnede büyümenin getirdiği bir yetenek. Özel gecelerde başarılı olabilen sanatçı çok az.
*Evde neler yaparsınız?
-Dün gece sahnem vardı, 03:00'te yattım, sabah 10:00'da kalktım. Akşam'a yazı yazıyorum, siz gelmeden onu bitirdim mesela. Bir takı kitabı hazırlıyorum. Modellere bakmayı çok severim. Öğlen telefon trafiğim, iş randevularım vardır. Ne yemek pişeceğine karar veririm. Elimden her iş gelir. Dikiş dikerim, örgü örerim, tığ yaparım. Bir buçuk saat içinde 30 kişilik yemek masasını donatırım. Güzel yemek yaparım. Takılarımı, özellikle küpelerimi kendim yaparım. Geceleri kitap okur ve müzik dinlerim.
*Kütüphanedeki kitapların hepsini okudunuz mu?
Okunmamış gibi duruyorlar da.
-Birçoğunu okudum.
*Şu an başucunuzda hangi kitaplar var?
-Kırışıklık Kürü, Üzüntüyü Bırak Yaşamaya Bak, Afrodit, Sevdalar Çocuk Kalır.
*Çok numaracı, yapmacık bir kadın imajı çizmeyi nasıl başardınız?
-Yani, hayatı fazla ciddiye almıyorum. Beğendiğim şeyleri ciddiye alıyor, gerisini önemsemiyorum. Bana ait bir dünyada yaşıyorum. Benden beklenilen şeyleri yapmam erdem değil. İnsan kahkaha atarken de çok ciddi düşünebilir. En sıkıntılı olduğum anlar en neşeli göründüğüm zamanlardır. Bir topluluğa girince, herkese merhaba diyorum, ama kimseyi görmüyorum. Bazı insanlar beni yapmacık bulmakta haklılar. Çünkü oradaymış gibi davranıyorum. Kendi dünyama dalıyorum.
*O dünyada neler var?
-Çiçekler, boncuklar, taşlar var. Renkler var. Görmek istediğim her şeyi, ben her ışıkta görebilirim. Kötü anılarımı da hatırlamıyorum. Mesela çocukluğumu, ilk gençlik yıllarımı. Bu bana iyi geliyor. Bu da benim genç görünmemi sağladı. Bedenim ve cildim yaşımdan genç duruyor. Elbette stresliyim, ama stresi uzun vadede bünyemde barındırmıyorum.
*Evde de Carmen kıvamındasınız! Terlikleriniz kaç pond?
-15 pond! Düz pabuç katiyen giyemem. Giyince düşüyorum. En son Melih Kibar'ı anma gecesinin provasında yorulmuştum, bir ara spor ayakkabı giydim. Az sonra yere boylu boyunca uzandım (kahkaha atıyor). Evde bile beni makyajsız göremezsiniz. Üzerimdeki ev elbisem.
'Üzülmemek için gazete okumam'
*Gazete okur musunuz?
-Okumam. Yardımcım sevdiğim köşe yazarlarının yazılarını, önemli haberleri kesip bana verir. Gazeteleri okuyunca etkileniyorum, hayatla bağım azalıyor. İçimi umutsuzluk kaplıyor ki, bu benim için tehlikeli bir durum. 10-12 yıldır böyleyim. Çetin Altan âşığıyım. Ertuğrul Özkök'ü özellikle pazar günleri takip ediyorum. Ruhat Mengi, onu tanıdığım süreç itibariyle kendisine müthiş şeyler katmış birisi. Hıncal'ı (Uluç) da söylenerek okuyorum. O hep ekstremdi. Artık ona kırılmıyorum. Çünkü zamanında çok kırıldım.
*Hıncal Uluç, bir yazısında sizin Erol Simavi'yle yaşadığınız ilişkiyi ifşa etmişti. Duyduğunuz büyük aşktan, Simavi'ye nasıl masaj yaptığınızdan söz etmişti.
-Bizde misafirken onunla paylaştığım özel yaşamımı, anlattıklarımı aradan 20 küsur yıl geçti diye yazması onun etik görüşünü bağlar.
*Gazetelerde sizi üzen, umudunuzu kıran haberler neler?
-Gelir dengesizliği ve namus cinayetleri beni deli ediyor. Bir kadının ne yapıp ne yapmayacağına, gönlünün nereye kayıp nereye kaymayacağına dördüncü, beşinci çeperdeki insanlar karar veriyor.
*Henüz 17'nizde babanızın sizi bekâret kontrolüne götürmesi... Belki de kendinizi o kadınlarla özdeşleştiriyorsunuz.
-Belki... İçgüdüsel davranırım ben. Kadınların hırpalanmasına, orta zekâlılar cennetinde birtakım niteliksiz insanların fazladan öteye geçmiş olmalarına dayanamıyorum. Bu haberleri okuyarak zaman kaybediyorum. Televizyon açmıyorum, hatta kendi programlarımı da izlemiyorum. 'Ayy çok üzüldük, haftanın rüküşü seçildiniz!' diyorlar. Bana ne? Aidiyet duygum da yok galiba. Bizim camiamızda sanatçılar kendi yarattıkları illüzyonda kayboluyorlar. Çok fazla inanıyorlar başarılarına ve şöhretlerine. 'Kariyerim mahvolur,' telaşındalar. Umrum değil.
*'Kariyerim,' demediğiniz halde Nükhet Duru olmayı başardınız.
-Mucizevi bir şey bu. Çünkü dokuz yıldır albüm de çıkarmadım. Ama halk benim bir şarkı söylediğim zaman iyi söylediğimi biliyor. Kendi kendime kurumsallaşabildim. Nükhet Duru denilince beni az tanıyanlar bile 'Dikkatli, istikrarlı, neşeli ve işini iyi yapan bir şarkıcı' diye tanımlıyor.
*Neden albümleriniz çok satmıyor? Kendinizi yenilemediğiniz için mi?
-Albümlerimi kendi zevkime göre yapıyorum, yaptığım şey biraz lüks. Albümlerim elbette satsın isterim. Eski albümlerim çok sattı. 20 yıl önce yaptığım şarkılar hâlâ reaksiyon alabiliyor, demek ki gerçek şarkılar bunlar. Geçen zaman içinde sosyolojik yapı değişti. Büyük kitleler, benim söylemekten zevk alacağım müziğin peşinde değil artık. Bizim meslekte sürekli hit parçalar peşinde koşmak gerekiyor, ama ben hep sahneme yaslandım. Albüm yapmaktan o kadar keyif almadım. Ben tavrımı değiştirmek istemem.
'Unutamadığım adam Erol Simavi'
*Aşk cephesinde ne var, ne yok?
-Tamamen boş. Bu bir dinlenme süreci. İnsanın Cem gibi bir oğlu olunca 'Acaba ne zaman aşk yaşayacağım,' düşüncesinden çok daha farklı noktalarda olabiliyor. Dokuz ay önce Yunanlı doktorla (Yannis Gionnis) dost olarak ayrıldık. Ayrılmaya kendimi hazırladım ve ben söyledim. Kendi kendime yeter bir kadın olarak görünüyorum, bir erkek bir süre sonra 'Bunun bana hiç ihtiyacı yok,' diye düşünüyor.
*Neden böyle davranıyorsunuz?
Kendiliğinden ortaya çıkıyor. Oysa, ilişkimiz çok güzel, çok romantik gidiyordu. Onun için yapabileceğim jestlerin sonu yoktu. Yunanca öğrenmemin onu çok mutlu edeceğini düşündüm. Yunanca öğrendim. Zamanla sorunlar çıktı, tabii aradaki mesafe de önemliydi. Öyle bir yere geldik ki benim biraz daha Yunanistan'da olmam gerekiyordu. Oysa Cem'in bana en çok ihtiyaç duyduğu dönemler. Hangi anne 'Babası idare etsin,' diyebilir? Birtakım disiplinler için bir süre babaya gönderebilirim. Ama onun ihtiyacı olan şeyi ben veririm. Evde kokumun olması bile yeter. Anne - oğul ilişkisi başka bir şey. Onun onaylayacağı biriyle beraber olmak isterim. Erkek çocuğun karakteri bazı şeyleri geç anlar, bazı şeyleri bünyesi kabul etmez. Bu yüzden hep özenli davrandım.
*Yeni bir ilişki istemiyor musunuz?
-Bir şeyi zorlamak ya da beklemek gibi huylarım yoktur. Belki de kendimi biraz dinlemeyi arzu ediyorum. Aradığım nitelikte insanlar göremiyorum çevremde. Benim anladıklarımdan zevk alacak insanlar daha az. Bir defa yaşıtlarım çok yorgun. Benim doktor öyle değildi Allahtan. Sabah altıda kalkıp hadi bir yere gidelim dediğimde geliyordu. 30'luklar da yorgun. Onun için uyum sağladığım arkadaşlarımla daha çok eğleniyorum.
*Unutamadığınız adamlar?
-18 yaşındayken Mehmet Teoman'la nişanlandım. Hoş bir insandır, bir anlamda beni bana anlattı. Sonra benden çok büyük bir insan olan Erol Bey (Simavi) ile ilişkim oldu, üç yıl sürdü. Ben onun hoşuna gidebilecek şeyleri yaptım. Birlikte olduğum insanın beklentilerine göre davranırım. Ayrıldığımızda 24'ündeydim. Hâlâ onu çok severim. Her kadın gibi güce, başarıya hayranlık besliyorum. O kadar yetkin bir insanın benim sözümü dinliyor olması beni etkiliyordu... Hassas bir insandı, neyi istediğimi tahmin ederdi. Aramızdaki yaş farkı yüzünden bu ilişkinin bir gün tıkanacağını biliyordum. Hayatımdaki ideal erkek oydu. Zaten beni o yetiştirdi, bir hoca gibi imtihan ederdi. Onun sayesinde Fransızca öğrendim. 'Her şeyi öğreneceksin, ama onların hepsini unutup içinden geldiği gibi davranacaksın,' derdi. İlk evliliğimi yaptığım Dikran Masis gibi zeki bir adamın beni severek evlenmesi bana gurur veriyor.
Masis'le evliliğim sırasında sahneye ara verdim, çünkü Cem'in bebekliğini sindirerek yaşamak istedim. İkinci kocam Özalp (Birol) de bebek istiyordu, ama ben istemedim. Önce uzaklaştım, sonra hiç yokken kavga çıkardım.
*Açık saçık pozlar vermek de bu oyunun bir parçası mıydı?
-Sanki. Ufak ufak kırılmalar da yaşamıştım. Erkekleri birden şımartıyor, tepeme çıkartıyor, sonra birden bire çekip gidiyorum.
Ama bu kötü bir özellik. Uğraşıyorum, söz. Bir daha yapmayacağım.
29 Aralık 2011 Perşembe
Gece Saat 12, Yıl 2006
2006
NÜKHET DURU, SANAT DALININ SON DURUMUNU DOBRA DOBRA DEĞERLENDİRDİ
Müzikte de, kötüler iyilerin önünü kesiyor
Ümitsiz değilim ama zaman kaybedişimize üzülmüyor da değilim. Kendi adıma hiçbir zaman rahatsızlık duymadım. Çünkü bizler birkaç kişiyiz ki, demirbaş eşya konumuna geçtik artık… İyi olan her zaman kalır.
RÖPORTAJ: MÜJGAN KULLE
Bilim dünyası genç kalmanın sırlarını keşfetmek için bin bir çaba harcarken, bunun formülünü bulmuş gibi görünen bir konuğumuz var bu hafta: Nükhet Duru… Onu hepimiz eşsiz yorumu, neşeli tavırları, kendi deyimiyle “kıpır kıpır, fıkır fıkır” halleri ve tabii ki o çok konuşulan zamana meydan okuyuşuyla tanıyoruz… Beş yıl aradan sonra çıkardığı yeni albümü “Gece Saat On İki” ile müzik dünyasına yeniden “merhaba” diyen Nükhet Duru, “henüz bebek” dediği albümünü, hiç bilmediğiniz yönleri, moda, alışveriş ve tabii ki genç kalmanın sırları konusundaki sorularımızı yanıtladı:
* “Gece Saat On İki” gerek soundu gerekse de şarkı sözleriyle bomba gibi bir albüm olmuş. Hayırlı olsun…
- Çok teşekkür ederim…
ÇOK ÇALIŞTIK
* “Henüz bebek” diye tanımladığınız albüm, Nükhet Duru’ya yaramış gibi görünüyor. Daha da gençleştirip güzelleştirmiş sizi…
- Teşekkür ediyorum… Türk Pop müziğine yeniden bir soluk getirebilmek ve Türkiyeli ama dünya sounduyla birleşmiş bir sentezi sunabilmek açısından beni çok mutlu eden bir albüm. Bunun yanı sıra şarkılarımın birbiri arkasına gelişi bir senaryo dahilinde ve aynı zamanda tonları, düzenleme geçişleri üzerinde çok çalışılmış, çok uğraşılmış, çok düşünce dökülmüş bir yapıt. Ayrıca ses rengi belirgin bir solist olarak hiç kimsenin burada Nükhet var mı yok mu diyemeyeceği kadar net bir Nükhet Duru yorumu da içeriyor. Çünkü ben bu konuda yıllarca bir görev bilinci içinde çalıştım. Genç arkadaşlarıma örnek teşkil edebilmek için şarkı söyleme şahsiyetinin altını çizdim.
COŞKUNUN İZİ
Bir insanın sesini ve kelimeleri kullanışını, rengini anlayabiliyorsanız o başarılı bir yorumcudur. Ne yazık ki günümüzde herkes birbirine benzer ve birbirinin aynısıymış gibi şarkıları belli sloganlar ve tekerlemelerle sunuyor. Bu yüzden de seyirci/dinleyici gerçek bir albümün varlığına inanmadıkça albümlere elini uzatmıyor. Korsan, ortamı daha müsait buluyor. İler tutar bir albüm yapıldığından ve 5,5 yıl aradan sonra içimdeki coşkuyu, insan sevgisini tam olarak yansıttığımdan çok mutluyum.
60 ŞARKIDAN
* Albümünüzde Leman Sam’ın yorumuyla hatırlayacağımız “Hey Yıllar”, Seyyal Taner’in yorumladığı “Gülme Komşuna” ve Kibariye’nin yorumu ile tanıdığımız “İyimserim” de yer alıyor… Neden bu parçalar? Sizin için özel bir anlam taşıyorlar mı?
- Albümün repertuvarı oluşurken gelen ve seçmek için ayırdığımız neredeyse 60 tane şarkının içinden, birbirine en uyumlu olanlar bunlardı. Buna ilaveten “gülme komşuna gelir başına” adlı eser bir Çiğdem Talu-Melih Kibar eseridir, Seyyal Taner’den tanıyıp sevmiştik. Geçen sene yapılan, Melih Kibar ve Çiğdem Talu’yu anma konserinde, sahnede söylerken şarkıyı çok sevdiğimi ve çok zevk aldığımı hissettim ve söylemek istedim. O benim özel arzumdu. “Kimbilir” ise solganıyla, Nükhet Duru karakterinin özeti gibi. Yani “iyimserim içim ağlasa da gülümserim” diyor ve de uç noktada bir şarkı, Nükhet Duru ile beraber düşünülemez zannedilirken düzenleme özelliğiyle ne kadar Nükhet Duru’ya oturduğunu dinleyenlerden aldığımız geri dönüşlerle görüyoruz. Bu yüzden mutluyum. “Hey Yıllar”a gelince Zeynep Talu bu şarkıyı önerdi. “Hey yıllar yenilmedim size, hala aynı sevgi aynı duygu ile aynı şeyleri arıyorum, hatta hataları bile aynı yerlerde yapıyorum, derken sanki seni düşünmüşüm bunu bir daha söylemek ister misin?” dedi. Leman Sam hem sevdiğim hem saydığım bir sanatçı olduğundan mutlulukla yeniden o şarkıyı günümüzün sounduyla seslendirmeyi kabul ettim.
ÖZEL ŞARKI
* Albümünüzün çıkış parçası Mustafa Sandal bestesi olan ve sözlerini Fuad Abdullah’ın yazdığı “Şarap Gibi” isimli bir dans parçası… Sizle özdeşleşen bu benzetmenin, böyle bir parçayla ve sizin yorumunuzla hayat bulmasına ne diyorsunuz?
- “Allah” diyorum tabii ne diyeceğim. (Gülüyor) Şaka bir yana, yani o kadar çok söyleniyordu ki bu söz hatta bazen diyorum ki, yaratıcılığınızı kullanın başka bir benzetme de yapabilirsiniz, sıkıldım artık aynı şeyden derken, Fuad Abdullah son noktayı koydu. “Sizi zaman seviyor” dedi ve şarabı nasıl seviyorsa aynı tatta, aynı kalitede, en iyi rekoltedeki üzümlerden yapılmış şarap olduğunuzdan dolayı zaman seviyor” dedi ve ben de “Bunu nasıl kabul etmeyeyim yani bu söylemle, çok teşekkür ederim” dedim, sineye çektim.
* Albümdeki parçaların hepsi birbirinden iddialı ve anlamlı… Peki içlerinden hangisi Nükhet Duru’nun şu anki duygularını anlatıyor?
- Albüm Nükhet Duru’nun tek yönde bir duygusu olmayacağından, çeşitli renkleri olduğundan bütünüyle şu an içinde bulunduğu duyguları yansıtıyor. Çünkü bir gün hüzünlü oluyorum, bir gün neşeli, bir gün çocuksu, bir gün anaç, bir gün vamp… Ben de durduramıyorum bu kadınları…
KEŞKESİ YOK
* Sonuçtan memnun musunuz? “Keşke şunu şöyle yapsaydık” dedirten bir konu var mı?
- Hayatta değil ama genelde albümlerde keşke şu şöyle olsaydı, keşke bu böyle olmasaydı dediğim çok olmuştu. İlk defa bu albümde keşke lafıyla başlayan bir cümlem yok.(gülüyor)
* Keloğlan Kara Prense Karşı adlı sinema filminde oldukça başarılıydınız… Yeni projelere açık mısınız?
- Tabii sık sık görüyorsunuz zaten, en son iddialı bir sinema filminde “Keloğlan kara prense karşı”da oynadım. Ancak, sebebi olduğunda kabul ettiğim şeyler bunlar, yani çok enteresan bir dizi projesi olursa kabul edebilirim. Sebepsiz yere sırf adımı kullanmak veya dizinin getireceği nakiti kullanmak üzere böyle bir şey yapmak istemem. Bana yakışacak şeyleri giymeyi seviyorum, tabii neden olmasın doğru proje olursa ama benim idealim aslında müzik programı yapmak.
Müzikte de kötüler iyilerin önüne kesiyor
* Müzik dünyasında kalıcı olmayı başaran ender sanatçılarımızdan birisiniz… Kalıcı olmak ve başarı elde etmek için sizce neler yapılmalı?
- Öncelikle istikrarlı olmak, sonra koyduğu ilkelere herkesten önce kendisinin uyması, yürüdüğü yolu ara ara virajlar almadan doğru biçimde kat etmesi, emek vermesi, altyapıyı zenginleştirmesi, her gün yeni bir şey icat edilen müzik dünyasını yakından takip etmesi, dünyalı gibi düşünmesi, küçük pazarda iş yapıyor olsak bile, büyük pazara üretim yapıyormuş gibi ileride bırakacağı belgeleri düşünerek hareket etmesi gerekiyor. Bunlar ilk etapta çok zor gelebilir ama hepsi birbiriyle senkronize edilebilecek şeyler ve hepsi birbiriyle bağlantılı. Yeter ki insan iyi niyetli ve gelişmeye açık olsun.
* Müzik dünyasının şu anki durumu için neler söyleyeceksiniz? Malum her gün yeni bir şarkıcı ile tanışıyoruz?
- Pek bir şey fark etmiyor, ha tanışıyoruz ha tanışmıyoruz. Yarın bulamıyoruz onları yerlerinde çünkü. İyi olan her zaman kalır. Ümitsiz değilim ancak tabii kötüler iyilerin önünü kesiyor ve zaman kaybettiriyor diye de üzülmüyorum da diyemem. Kendi adıma hiçbir zaman rahatsızlık duymadım. Çünkü bizler birkaç kişiyiz ki, demirbaş eşya konumuna geçtik artık. Yapsam da yapmasam da ne daha az Nükhet Duru, ne daha fazla Nükhet Duru olurum. Ancak bu benim heyecanlarımın yok olduğu anlamında zannedilmemeli. Yeni bir şey yapmak, yeni bir şey aramak, bulmak için çok büyük heyecan taşıyorum. Ama bunu kariyerimi parlatmak için değil, yapabilmiş olmak için heyecan taşıyorum.
Mankenler taze çerez
* Müzik dünyasına girmek, dinleyiciyle buluşmak bu kadar kolay olmalı mı?
- Onlar için daha zor. Kimseyi rahatsız eden bir durum yok çünkü. Kullanılıyorlar, yani müzik dünyasına girdim zannediyorlar… Gerçek müzisyen olmayan müzik dünyasına giremez. Bir süreliğine kenar süsü yapar, yani tv yayınlarını doldurur, görsel bir malzeme haline gelir. Yani bunu söyleyeyim, manken şarkıcılar diyebilirim. Bunların sesinin iyi olanı hakikaten şans eseri, Allah öyle de bir şey verdiyse kalır, ama gerisi hatırlanmaz bile. Her dönem bir takım çerezler kullanılmıştır.
Eurovision’da 20 yıl gerideyiz
* Eurovision’da yaşadığımız hayal kırıklığını, başarısızlığımızı neye bağlıyorsunuz?
- Ben bunu hayal kırıklığı olarak algılamıyorum aslında. Her sene ipi aynı kişi göğüsler, aynı ülke göğüsler, diye bir şey yok. Bu turistik bir yarışma neticede. Ama daha iyi bir derece alabilir miydik? Alabilirdik… Şarkının üzerinde biraz daha oynanabilirdi. Ama Sibel Tüzün’ün icrası gayet yerindeydi. Pırıl pırıl söyledi. En ufak bir kontrası, en ufak detonesi yoktu. Daha ne olsun.
* Size göre önümüzdeki yıl ülkemizi kim temsil etmeli?
- Ben tabii!… Şaka şaka… Kim isterse o olsun. Bunlar kıstaslara hapsedilmemeli. Yıllar önce Afrika’dan biri “yeke yeke” diye çıktı bütün dünya o şarkıyı sevdi. Öyle bir Türkçe kelimeler yan yana gelebilir, o kadar güzel akıcı bir hece düzeni kurulabilir ki, bunu hem Türkler anlar hem dünyadakiler anlar. Öyle bir hayal gücü çalışır ki, insanların “Türkiye” denince, o bütün medeniyetlerin beşiği olabilmiş ülkenin, o hayallerindeki rengini görmesi sağlanabilir. Bu bir illüzyon, bu bir yaratıcı güç, kullanımı farkı olmalı. Hiçbir şekilde ingilizce mi olsun, İspanyolca mı olsun, efendime söyleyeyim dünyanın ikinci dili olmaya İspanyolca aday, İspanyolca da olabilir. Yarısı Türkçe de olabilir. Bütün dillerden bazı kelimeler de olabilir. Ben zamanında katıldığımda (Dostluğa davet) böyle yapmıştım. Bon Chance, Chauv, Viva, Evet yani o zaman ki yaptığım sentez bugün hala yapılabilmiş değil. Onun birazı Türk ritimleriyle, oryantal ritimleriyle dansla süslenerek.. Birazı yapıldığında Sertap birinci oldu. Ne yazık ki bundan 20 küsur yıl önce söylediğim yerde hala geziyoruz. Ama tam anlamıyla helvayı yapamadık…(Gülüyor)
Nükhet modası: Seksi ve neşeli!
* Biraz da moda… Nükhet Duru’nun modayla arası nasıl?
- Canı istediğinde iyi… Canı istediği zaman dışında, kendi tarzını oluşturabilmiş ender kadınlardanım. Böyle rengarenk, dar ve görkemli kıyafetler deyince akla ben geldiğime göre demek ki bunu oturtmuşum. Canım ne isterse onu giyerim, kendimi içinde mutlu ve rahat hissettiğim ve kendimi ifade edebildiğim kostümleri giymekten hoşlanıyorum.
* Nükhet Duru adıyla özdeşleşen bir giyim tarzınız var aslında… Seksi, iddialı, göz kamaştıran ve farklı..Kıyafetlerinizi kendiniz mi seçiyorsunuz, yoksa özel bir tasarımcınız var mı?
- Çok yeni olarak A46-Tuvana Büyükçınar ile çalışmaya başladım. Ama modelleri imaj danışmanım, o ve ben, benim için üretiyoruz.
* Hangi renkler favoriniz?
- Her renk.
DEKOLTE ŞART
* Giyimde kurallarınız var mıdır?
- Zarafet, aynı zamanda göze hoş gelen bir dekolte.
* Aksesuvar çılgınlığınız olduğunu biliyoruz… En çok hangi parçaları tercih ediyorsunuz?
- Elbisesine göre değişir. Kimi elbise küpe, kimi elbise bilezik, kimi elbise kolye ister. Ama ben bütün aksesuvarları seviyorum, yani parıltılı şeyleri seviyorum.(gülüyor)
* Nükhet Duru’nun tarzını en iyi anlatan iki kelime nedir diye sorsak?
- Seksi ve neşeli.
ALIŞVERİŞ TUTKUSU
* Alışveriş yapmayı sever misiniz?
- Her an yapabilirim, siz parayı gönderin… (Gülüyor)
* Alışverişte sizin için en önemli şey nedir?
- Benim gözümde onun kaç para ettiği… Onların söylediği değil.
* Alışveriş yaparken sizi en çok ne sinirlendirir?
- “Bu size çok yakıştı” deyip yakışmadığını gözümle net olarak gördüğüm bir şeyi satma eğilimi. Net ve açık olsalar sevinirim. “Ay bu size inanılmaz oldu” diye… Yani yapma bana bunu… Ben bunu bilebilecek birikimdeyim. Çok amatör birine bunu yap ama bana yapma…
Zamana meydan okumanın sırrı
* Nükhet Duru denince akla ilk gelen şey güzelliğiniz oluyor.. Hatta “taş gibi kadın” “Yıllanmış şarap” benzetmeleri sizinle özdeşleşti. Güzelliğinizin hep ilk sırada olmasının sizi kızdırdığı oluyor mu?
- Yani bunu bir borç ödeme haline getirirlerse bazen kızıyorum. Ama soyadımı stone (taş) olarak değiştireceğim artık, bunu hiç paraya çevirdiğim görülmedi, sadece iltifat alıyorum. Yani artık birilerinin kafası çalışsa da bir ciddi şekle soksam, diyorum.
* Bir söyleşinizde kendinizi “Pollyanna”ya benzetmişsiniz… Sizce mutluluğun sırrı “Pollyannacılık” oynamak mı?
- Valla benim durumum Pollyanna’yı da aştı. Pollyanna nal topluyor arkamdan…
* Nükhet Duru’nun buzdolabında asla eksik olmayanlar?
- Diyet yoğurt, süt, salata, meyve…
KÜÇÜK SIRLAR
* Yıllarca formunuzu koruyabilen ender sanatçılardansınız. Herkes gibi ben de şu soruyu sormadan geçemeyeceğim: Hem güzel hem sağlıklı kalmak için hangi formülleri uyguluyorsunuz Allah aşkınıza?
- Bu övgü dolu sözleriniz için öncelikle teşekkür ederim. Aslında yaptığım tek şey ruhumla bedenimi paralel tutuyor olmam. Bana göre kendi ile barışık, sevmediği özelliklerinin üzerine değil de beğendiği yerlere dikkat çeken, büyük poposunu dert etmeyip sevmeyi deneyen, iri bulduğu göğüslerini seksi hisseden kadın, 90-60-90 dediklerinden daha seksidir. Kilo vermeyi önce sağlık için sonra görünüm için arzulamalıyız.
* Neler tavsiye edersiniz?
- Daima ölçülü yemek ve egzersiz programı, hareketli yaşam, doğru kiloya getirir. Bir de akşam saatlerinde hafif yemek ve spor… Mesela ben yüksek katlı binalar hariç asansöre binmem. 45 dakika oturdumsa kalkıp yürür, bir şeyler getirir, götürürüm. Oturduğum yerde kaslarımı yoklarım. Sevdiğim şeyleri düşünür, kalbe kan pompalayacak heyecanlar yaratırım.
BOL SEBZE
* Peki tatilde olanlara önerileriniz?
- Öncesinde bol su ve sebzeli bir beslenme. Tatil sırasında sıvı ağırlıklı hafif beslenme, omega 3 destekli besin veya tabletler, şehirde bile yazın nemlendiricilerin belli bir koruma faktörlü olanı kullanılırsa, gerisi Allah’a kalmış…
* Ya yaz makyajı…
- Yaz makyajı olabildiğince güneşin renklerini yansıtmalı. Mutlaka şeffaf ve taze olmalı. Cilt cinsine göre fondöten ve pudra kullanılmalı. Mesela ben çok nadir fondöten kullanırım. Yağlı yapım gereği genelde pudralı ürünler beni dengeliyor.
NÜKHET DURU, SANAT DALININ SON DURUMUNU DOBRA DOBRA DEĞERLENDİRDİ
Müzikte de, kötüler iyilerin önünü kesiyor
Ümitsiz değilim ama zaman kaybedişimize üzülmüyor da değilim. Kendi adıma hiçbir zaman rahatsızlık duymadım. Çünkü bizler birkaç kişiyiz ki, demirbaş eşya konumuna geçtik artık… İyi olan her zaman kalır.
RÖPORTAJ: MÜJGAN KULLE
Bilim dünyası genç kalmanın sırlarını keşfetmek için bin bir çaba harcarken, bunun formülünü bulmuş gibi görünen bir konuğumuz var bu hafta: Nükhet Duru… Onu hepimiz eşsiz yorumu, neşeli tavırları, kendi deyimiyle “kıpır kıpır, fıkır fıkır” halleri ve tabii ki o çok konuşulan zamana meydan okuyuşuyla tanıyoruz… Beş yıl aradan sonra çıkardığı yeni albümü “Gece Saat On İki” ile müzik dünyasına yeniden “merhaba” diyen Nükhet Duru, “henüz bebek” dediği albümünü, hiç bilmediğiniz yönleri, moda, alışveriş ve tabii ki genç kalmanın sırları konusundaki sorularımızı yanıtladı:
* “Gece Saat On İki” gerek soundu gerekse de şarkı sözleriyle bomba gibi bir albüm olmuş. Hayırlı olsun…
- Çok teşekkür ederim…
ÇOK ÇALIŞTIK
* “Henüz bebek” diye tanımladığınız albüm, Nükhet Duru’ya yaramış gibi görünüyor. Daha da gençleştirip güzelleştirmiş sizi…
- Teşekkür ediyorum… Türk Pop müziğine yeniden bir soluk getirebilmek ve Türkiyeli ama dünya sounduyla birleşmiş bir sentezi sunabilmek açısından beni çok mutlu eden bir albüm. Bunun yanı sıra şarkılarımın birbiri arkasına gelişi bir senaryo dahilinde ve aynı zamanda tonları, düzenleme geçişleri üzerinde çok çalışılmış, çok uğraşılmış, çok düşünce dökülmüş bir yapıt. Ayrıca ses rengi belirgin bir solist olarak hiç kimsenin burada Nükhet var mı yok mu diyemeyeceği kadar net bir Nükhet Duru yorumu da içeriyor. Çünkü ben bu konuda yıllarca bir görev bilinci içinde çalıştım. Genç arkadaşlarıma örnek teşkil edebilmek için şarkı söyleme şahsiyetinin altını çizdim.
COŞKUNUN İZİ
Bir insanın sesini ve kelimeleri kullanışını, rengini anlayabiliyorsanız o başarılı bir yorumcudur. Ne yazık ki günümüzde herkes birbirine benzer ve birbirinin aynısıymış gibi şarkıları belli sloganlar ve tekerlemelerle sunuyor. Bu yüzden de seyirci/dinleyici gerçek bir albümün varlığına inanmadıkça albümlere elini uzatmıyor. Korsan, ortamı daha müsait buluyor. İler tutar bir albüm yapıldığından ve 5,5 yıl aradan sonra içimdeki coşkuyu, insan sevgisini tam olarak yansıttığımdan çok mutluyum.
60 ŞARKIDAN
* Albümünüzde Leman Sam’ın yorumuyla hatırlayacağımız “Hey Yıllar”, Seyyal Taner’in yorumladığı “Gülme Komşuna” ve Kibariye’nin yorumu ile tanıdığımız “İyimserim” de yer alıyor… Neden bu parçalar? Sizin için özel bir anlam taşıyorlar mı?
- Albümün repertuvarı oluşurken gelen ve seçmek için ayırdığımız neredeyse 60 tane şarkının içinden, birbirine en uyumlu olanlar bunlardı. Buna ilaveten “gülme komşuna gelir başına” adlı eser bir Çiğdem Talu-Melih Kibar eseridir, Seyyal Taner’den tanıyıp sevmiştik. Geçen sene yapılan, Melih Kibar ve Çiğdem Talu’yu anma konserinde, sahnede söylerken şarkıyı çok sevdiğimi ve çok zevk aldığımı hissettim ve söylemek istedim. O benim özel arzumdu. “Kimbilir” ise solganıyla, Nükhet Duru karakterinin özeti gibi. Yani “iyimserim içim ağlasa da gülümserim” diyor ve de uç noktada bir şarkı, Nükhet Duru ile beraber düşünülemez zannedilirken düzenleme özelliğiyle ne kadar Nükhet Duru’ya oturduğunu dinleyenlerden aldığımız geri dönüşlerle görüyoruz. Bu yüzden mutluyum. “Hey Yıllar”a gelince Zeynep Talu bu şarkıyı önerdi. “Hey yıllar yenilmedim size, hala aynı sevgi aynı duygu ile aynı şeyleri arıyorum, hatta hataları bile aynı yerlerde yapıyorum, derken sanki seni düşünmüşüm bunu bir daha söylemek ister misin?” dedi. Leman Sam hem sevdiğim hem saydığım bir sanatçı olduğundan mutlulukla yeniden o şarkıyı günümüzün sounduyla seslendirmeyi kabul ettim.
ÖZEL ŞARKI
* Albümünüzün çıkış parçası Mustafa Sandal bestesi olan ve sözlerini Fuad Abdullah’ın yazdığı “Şarap Gibi” isimli bir dans parçası… Sizle özdeşleşen bu benzetmenin, böyle bir parçayla ve sizin yorumunuzla hayat bulmasına ne diyorsunuz?
- “Allah” diyorum tabii ne diyeceğim. (Gülüyor) Şaka bir yana, yani o kadar çok söyleniyordu ki bu söz hatta bazen diyorum ki, yaratıcılığınızı kullanın başka bir benzetme de yapabilirsiniz, sıkıldım artık aynı şeyden derken, Fuad Abdullah son noktayı koydu. “Sizi zaman seviyor” dedi ve şarabı nasıl seviyorsa aynı tatta, aynı kalitede, en iyi rekoltedeki üzümlerden yapılmış şarap olduğunuzdan dolayı zaman seviyor” dedi ve ben de “Bunu nasıl kabul etmeyeyim yani bu söylemle, çok teşekkür ederim” dedim, sineye çektim.
* Albümdeki parçaların hepsi birbirinden iddialı ve anlamlı… Peki içlerinden hangisi Nükhet Duru’nun şu anki duygularını anlatıyor?
- Albüm Nükhet Duru’nun tek yönde bir duygusu olmayacağından, çeşitli renkleri olduğundan bütünüyle şu an içinde bulunduğu duyguları yansıtıyor. Çünkü bir gün hüzünlü oluyorum, bir gün neşeli, bir gün çocuksu, bir gün anaç, bir gün vamp… Ben de durduramıyorum bu kadınları…
KEŞKESİ YOK
* Sonuçtan memnun musunuz? “Keşke şunu şöyle yapsaydık” dedirten bir konu var mı?
- Hayatta değil ama genelde albümlerde keşke şu şöyle olsaydı, keşke bu böyle olmasaydı dediğim çok olmuştu. İlk defa bu albümde keşke lafıyla başlayan bir cümlem yok.(gülüyor)
* Keloğlan Kara Prense Karşı adlı sinema filminde oldukça başarılıydınız… Yeni projelere açık mısınız?
- Tabii sık sık görüyorsunuz zaten, en son iddialı bir sinema filminde “Keloğlan kara prense karşı”da oynadım. Ancak, sebebi olduğunda kabul ettiğim şeyler bunlar, yani çok enteresan bir dizi projesi olursa kabul edebilirim. Sebepsiz yere sırf adımı kullanmak veya dizinin getireceği nakiti kullanmak üzere böyle bir şey yapmak istemem. Bana yakışacak şeyleri giymeyi seviyorum, tabii neden olmasın doğru proje olursa ama benim idealim aslında müzik programı yapmak.
Müzikte de kötüler iyilerin önüne kesiyor
* Müzik dünyasında kalıcı olmayı başaran ender sanatçılarımızdan birisiniz… Kalıcı olmak ve başarı elde etmek için sizce neler yapılmalı?
- Öncelikle istikrarlı olmak, sonra koyduğu ilkelere herkesten önce kendisinin uyması, yürüdüğü yolu ara ara virajlar almadan doğru biçimde kat etmesi, emek vermesi, altyapıyı zenginleştirmesi, her gün yeni bir şey icat edilen müzik dünyasını yakından takip etmesi, dünyalı gibi düşünmesi, küçük pazarda iş yapıyor olsak bile, büyük pazara üretim yapıyormuş gibi ileride bırakacağı belgeleri düşünerek hareket etmesi gerekiyor. Bunlar ilk etapta çok zor gelebilir ama hepsi birbiriyle senkronize edilebilecek şeyler ve hepsi birbiriyle bağlantılı. Yeter ki insan iyi niyetli ve gelişmeye açık olsun.
* Müzik dünyasının şu anki durumu için neler söyleyeceksiniz? Malum her gün yeni bir şarkıcı ile tanışıyoruz?
- Pek bir şey fark etmiyor, ha tanışıyoruz ha tanışmıyoruz. Yarın bulamıyoruz onları yerlerinde çünkü. İyi olan her zaman kalır. Ümitsiz değilim ancak tabii kötüler iyilerin önünü kesiyor ve zaman kaybettiriyor diye de üzülmüyorum da diyemem. Kendi adıma hiçbir zaman rahatsızlık duymadım. Çünkü bizler birkaç kişiyiz ki, demirbaş eşya konumuna geçtik artık. Yapsam da yapmasam da ne daha az Nükhet Duru, ne daha fazla Nükhet Duru olurum. Ancak bu benim heyecanlarımın yok olduğu anlamında zannedilmemeli. Yeni bir şey yapmak, yeni bir şey aramak, bulmak için çok büyük heyecan taşıyorum. Ama bunu kariyerimi parlatmak için değil, yapabilmiş olmak için heyecan taşıyorum.
Mankenler taze çerez
* Müzik dünyasına girmek, dinleyiciyle buluşmak bu kadar kolay olmalı mı?
- Onlar için daha zor. Kimseyi rahatsız eden bir durum yok çünkü. Kullanılıyorlar, yani müzik dünyasına girdim zannediyorlar… Gerçek müzisyen olmayan müzik dünyasına giremez. Bir süreliğine kenar süsü yapar, yani tv yayınlarını doldurur, görsel bir malzeme haline gelir. Yani bunu söyleyeyim, manken şarkıcılar diyebilirim. Bunların sesinin iyi olanı hakikaten şans eseri, Allah öyle de bir şey verdiyse kalır, ama gerisi hatırlanmaz bile. Her dönem bir takım çerezler kullanılmıştır.
Eurovision’da 20 yıl gerideyiz
* Eurovision’da yaşadığımız hayal kırıklığını, başarısızlığımızı neye bağlıyorsunuz?
- Ben bunu hayal kırıklığı olarak algılamıyorum aslında. Her sene ipi aynı kişi göğüsler, aynı ülke göğüsler, diye bir şey yok. Bu turistik bir yarışma neticede. Ama daha iyi bir derece alabilir miydik? Alabilirdik… Şarkının üzerinde biraz daha oynanabilirdi. Ama Sibel Tüzün’ün icrası gayet yerindeydi. Pırıl pırıl söyledi. En ufak bir kontrası, en ufak detonesi yoktu. Daha ne olsun.
* Size göre önümüzdeki yıl ülkemizi kim temsil etmeli?
- Ben tabii!… Şaka şaka… Kim isterse o olsun. Bunlar kıstaslara hapsedilmemeli. Yıllar önce Afrika’dan biri “yeke yeke” diye çıktı bütün dünya o şarkıyı sevdi. Öyle bir Türkçe kelimeler yan yana gelebilir, o kadar güzel akıcı bir hece düzeni kurulabilir ki, bunu hem Türkler anlar hem dünyadakiler anlar. Öyle bir hayal gücü çalışır ki, insanların “Türkiye” denince, o bütün medeniyetlerin beşiği olabilmiş ülkenin, o hayallerindeki rengini görmesi sağlanabilir. Bu bir illüzyon, bu bir yaratıcı güç, kullanımı farkı olmalı. Hiçbir şekilde ingilizce mi olsun, İspanyolca mı olsun, efendime söyleyeyim dünyanın ikinci dili olmaya İspanyolca aday, İspanyolca da olabilir. Yarısı Türkçe de olabilir. Bütün dillerden bazı kelimeler de olabilir. Ben zamanında katıldığımda (Dostluğa davet) böyle yapmıştım. Bon Chance, Chauv, Viva, Evet yani o zaman ki yaptığım sentez bugün hala yapılabilmiş değil. Onun birazı Türk ritimleriyle, oryantal ritimleriyle dansla süslenerek.. Birazı yapıldığında Sertap birinci oldu. Ne yazık ki bundan 20 küsur yıl önce söylediğim yerde hala geziyoruz. Ama tam anlamıyla helvayı yapamadık…(Gülüyor)
Nükhet modası: Seksi ve neşeli!
* Biraz da moda… Nükhet Duru’nun modayla arası nasıl?
- Canı istediğinde iyi… Canı istediği zaman dışında, kendi tarzını oluşturabilmiş ender kadınlardanım. Böyle rengarenk, dar ve görkemli kıyafetler deyince akla ben geldiğime göre demek ki bunu oturtmuşum. Canım ne isterse onu giyerim, kendimi içinde mutlu ve rahat hissettiğim ve kendimi ifade edebildiğim kostümleri giymekten hoşlanıyorum.
* Nükhet Duru adıyla özdeşleşen bir giyim tarzınız var aslında… Seksi, iddialı, göz kamaştıran ve farklı..Kıyafetlerinizi kendiniz mi seçiyorsunuz, yoksa özel bir tasarımcınız var mı?
- Çok yeni olarak A46-Tuvana Büyükçınar ile çalışmaya başladım. Ama modelleri imaj danışmanım, o ve ben, benim için üretiyoruz.
* Hangi renkler favoriniz?
- Her renk.
DEKOLTE ŞART
* Giyimde kurallarınız var mıdır?
- Zarafet, aynı zamanda göze hoş gelen bir dekolte.
* Aksesuvar çılgınlığınız olduğunu biliyoruz… En çok hangi parçaları tercih ediyorsunuz?
- Elbisesine göre değişir. Kimi elbise küpe, kimi elbise bilezik, kimi elbise kolye ister. Ama ben bütün aksesuvarları seviyorum, yani parıltılı şeyleri seviyorum.(gülüyor)
* Nükhet Duru’nun tarzını en iyi anlatan iki kelime nedir diye sorsak?
- Seksi ve neşeli.
ALIŞVERİŞ TUTKUSU
* Alışveriş yapmayı sever misiniz?
- Her an yapabilirim, siz parayı gönderin… (Gülüyor)
* Alışverişte sizin için en önemli şey nedir?
- Benim gözümde onun kaç para ettiği… Onların söylediği değil.
* Alışveriş yaparken sizi en çok ne sinirlendirir?
- “Bu size çok yakıştı” deyip yakışmadığını gözümle net olarak gördüğüm bir şeyi satma eğilimi. Net ve açık olsalar sevinirim. “Ay bu size inanılmaz oldu” diye… Yani yapma bana bunu… Ben bunu bilebilecek birikimdeyim. Çok amatör birine bunu yap ama bana yapma…
Zamana meydan okumanın sırrı
* Nükhet Duru denince akla ilk gelen şey güzelliğiniz oluyor.. Hatta “taş gibi kadın” “Yıllanmış şarap” benzetmeleri sizinle özdeşleşti. Güzelliğinizin hep ilk sırada olmasının sizi kızdırdığı oluyor mu?
- Yani bunu bir borç ödeme haline getirirlerse bazen kızıyorum. Ama soyadımı stone (taş) olarak değiştireceğim artık, bunu hiç paraya çevirdiğim görülmedi, sadece iltifat alıyorum. Yani artık birilerinin kafası çalışsa da bir ciddi şekle soksam, diyorum.
* Bir söyleşinizde kendinizi “Pollyanna”ya benzetmişsiniz… Sizce mutluluğun sırrı “Pollyannacılık” oynamak mı?
- Valla benim durumum Pollyanna’yı da aştı. Pollyanna nal topluyor arkamdan…
* Nükhet Duru’nun buzdolabında asla eksik olmayanlar?
- Diyet yoğurt, süt, salata, meyve…
KÜÇÜK SIRLAR
* Yıllarca formunuzu koruyabilen ender sanatçılardansınız. Herkes gibi ben de şu soruyu sormadan geçemeyeceğim: Hem güzel hem sağlıklı kalmak için hangi formülleri uyguluyorsunuz Allah aşkınıza?
- Bu övgü dolu sözleriniz için öncelikle teşekkür ederim. Aslında yaptığım tek şey ruhumla bedenimi paralel tutuyor olmam. Bana göre kendi ile barışık, sevmediği özelliklerinin üzerine değil de beğendiği yerlere dikkat çeken, büyük poposunu dert etmeyip sevmeyi deneyen, iri bulduğu göğüslerini seksi hisseden kadın, 90-60-90 dediklerinden daha seksidir. Kilo vermeyi önce sağlık için sonra görünüm için arzulamalıyız.
* Neler tavsiye edersiniz?
- Daima ölçülü yemek ve egzersiz programı, hareketli yaşam, doğru kiloya getirir. Bir de akşam saatlerinde hafif yemek ve spor… Mesela ben yüksek katlı binalar hariç asansöre binmem. 45 dakika oturdumsa kalkıp yürür, bir şeyler getirir, götürürüm. Oturduğum yerde kaslarımı yoklarım. Sevdiğim şeyleri düşünür, kalbe kan pompalayacak heyecanlar yaratırım.
BOL SEBZE
* Peki tatilde olanlara önerileriniz?
- Öncesinde bol su ve sebzeli bir beslenme. Tatil sırasında sıvı ağırlıklı hafif beslenme, omega 3 destekli besin veya tabletler, şehirde bile yazın nemlendiricilerin belli bir koruma faktörlü olanı kullanılırsa, gerisi Allah’a kalmış…
* Ya yaz makyajı…
- Yaz makyajı olabildiğince güneşin renklerini yansıtmalı. Mutlaka şeffaf ve taze olmalı. Cilt cinsine göre fondöten ve pudra kullanılmalı. Mesela ben çok nadir fondöten kullanırım. Yağlı yapım gereği genelde pudralı ürünler beni dengeliyor.
28 Aralık 2011 Çarşamba
“Nükhet Duru yeniden setlerde” haberi tamamen asılsız ve yanlıştır.
Ünlü şarkıcı Nükhet Duru’nun bugün yeni bir dizide rol alacağına dair haberler çıkmıştı… Sanatçının basın ofisinden konuyla ilgili bir bilgi geldi;
“Sanatçımız Nükhet Duru’nun 27.12.2011 tarihli Sabah Gazetesi’nde çıkan “Nükhet Duru yeniden setlerde” haberi tamamen asılsız ve yanlıştır.
Nükhet Duru yeni yıldan sonra çıkaracağı albümünün hazırlığındadır. Ancak albüm çalışması tamamlandığında gelen dizi tekliflerini değerlendirecektir.”
“Sanatçımız Nükhet Duru’nun 27.12.2011 tarihli Sabah Gazetesi’nde çıkan “Nükhet Duru yeniden setlerde” haberi tamamen asılsız ve yanlıştır.
Nükhet Duru yeni yıldan sonra çıkaracağı albümünün hazırlığındadır. Ancak albüm çalışması tamamlandığında gelen dizi tekliflerini değerlendirecektir.”
27 Aralık 2011 Salı
Nükhet Duru yeniden setlerde
Ünlü şarkıcı Nükhet Duru sahneden setlere transfer oldu. Önümüzdeki günlerde çekimlerine başlanacak olan bir polisiye dizisi için kamera karşısına geçecek olan sanatçı, ilk kez bir dizide rol alacak. Daha önce film çeken ve yıllar sonra setlere dönüş yapan Duru'ya, Ayşen Gruda ve Tuba Özay eşlik edecek. İyi bir motosiklet sürücüsü olduğu için kadroya dahil edilen Özay, bir polis memurunu canlandıracak.
Sabah
(Nükhet Duru daha önce dizide oynamıştı.)
Sabah
(Nükhet Duru daha önce dizide oynamıştı.)
Nükhet Duru Yılbaşı Gecesi NTV'de
Dünden Bugüne Pop Müziğimizin Yıldızları Aynı Sahnede
40 YILLIK BİR AKŞAM
Türk Pop Müziği'nin en ünlü sanatçıları, çocukların eğitimine destek olmak için bir araya geldi, onlar için söyledi. Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nın (TEGV) orgarganizasyonu '40 yıllık Bir Akşam' adındaki işte bu unutulmaz konser Yılbaşı gecesi 22:00'da sadece NTV’de.
Sunuculuğunu Ezgi Mola ve Selçuk Yöntem'in yaptığı bu özel gecede Türk Pop Müziği'nin en güzel şarkılarını İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası ve Şef Hakan Şensoy eşliğinde Sezen Aksu, Kenan Doğulu, MFÖ, Sertab Erener, Candan Erçetin, Bülent Ortaçgil, Ali Rıza Binboğa, Fatih Erkoç, Levent Yüksel, Melike Demirağ, Modern Folk Üçlüsü, Nükhet Duru ve Zülfü Livaneli çocuklarımız için söyledi. Ayrıca Cem Karaca yerine Emrah Karaca, Barış Manço yerine ise Gür Akad sahnedeydi.
NTV
40 YILLIK BİR AKŞAM
Türk Pop Müziği'nin en ünlü sanatçıları, çocukların eğitimine destek olmak için bir araya geldi, onlar için söyledi. Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nın (TEGV) orgarganizasyonu '40 yıllık Bir Akşam' adındaki işte bu unutulmaz konser Yılbaşı gecesi 22:00'da sadece NTV’de.
Sunuculuğunu Ezgi Mola ve Selçuk Yöntem'in yaptığı bu özel gecede Türk Pop Müziği'nin en güzel şarkılarını İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası ve Şef Hakan Şensoy eşliğinde Sezen Aksu, Kenan Doğulu, MFÖ, Sertab Erener, Candan Erçetin, Bülent Ortaçgil, Ali Rıza Binboğa, Fatih Erkoç, Levent Yüksel, Melike Demirağ, Modern Folk Üçlüsü, Nükhet Duru ve Zülfü Livaneli çocuklarımız için söyledi. Ayrıca Cem Karaca yerine Emrah Karaca, Barış Manço yerine ise Gür Akad sahnedeydi.
NTV
25 Aralık 2011 Pazar
Nükhet Duru - Nadide
Bakmayın siz Naim Dilmener'in Nükhet Duru'nın Türk Sanat Müziği söylemesine karşı çıkmasına. Hayata farklı pencerelerden bakmakla insan hiçbir şey kaybetmediği gibi, şu kısacık ömürde gözü açık gitmez insanın en azından. Herkesin her şeyi deneme mecburiyeti yok ama denemek isteyenlerin denemesine de engel yok. Hayranlarını, dinleyicilerini memnun etmekse manevi hediyesi Nükhet Duru'nun.
İnsan görmek isteyince güzellikleri görebiliyor. Yeter ki insan alışkanlıklarından sıyrılabilmek için biraz gayret sarf etsin. Gecenin ilerleyen saatlerinde bu "Nadide" albümü keşfetmek yoktan var olmuş bir mucize gibi geldi bana.
"Endülüste Raks" başkaları tarafından da güzel yorumlanmıştır ama Nükhet Duru'nun Latin ruhuyla tam anlamıyla bütünleşiyor.
Kraliçe Nükhet
Nükhet Duru'dan samimi açıklama...
Geceye katılan ünlü isimlerden Nükhet Duru "Projenin sözcüsüyüm, bir yıldır meme kanseriyle ilgili çalışmalar yapıyorum. Özellikle erken teşhis için kadınlarımızı bilinçlendirmeye yönelik çalışmalar yapıyoruz. Bu hastalık hakkında kadınlarımızı bilinçlendirmek." dedi.
“20 YILDIR KADIN SAĞLIĞIYLA İLGİLENİYORUM”
Geçtiğimiz günlerde Vahide Gördüm ve Deniz Uğur'un meme kanserine yakalanmasıyla ilgili olarak, "Her 8 kadında 1'inin meme kanseri olma riski var. Mutlaka her hafta banyo sonraları kendi kişisel muayenesini yapması gerekiyor insanın. Onun dışında da yıldır bir defa da olsa hastaneye gidilmeli. 20 Yıldır kadın sağlığıyla uğraşıyorum, o nedenle kendi sağlığıma da önem veriyorum.
KENDİMİ TAÇLANDIRMAK İSTEDİM!
Meme kanseri için yaptığı tasarımla ilgili olarak ise, "tasarımımda altın bir kemer var, yıllardır kadın sağlığıyla ilgili çalışmalar yapıyorum, yaptığım çalışmaları altın kemerle taçlandırmak istedim. Siyah ve beyazı da çok severim, altını da siyah ile beyaza yakıştırdım. Tasarımımda bana Zeynep Tosun yardım etti." dedi.
Ayakligazete.com
23 Aralık 2011 Cuma
Tek Diva Nükhet Duru
Büyük şarkıcı derken büyüklüğün içini diva kelimesinin anlamına yaraşır biçimde doldurmak gerekiyor. Herkes şarkı söyleyebilir, şarkıcı da olabilir, büyük kitleleri peşinden de sürükleyebilir, büyük şarkıcı da olabilir ama o şarkıcının neyi nasıl söylediği en önemlisi olduğu için, diva olmak o kadar kolay değildir, her kendisine diva denilen de diva değildir.
Bir ülkede diva olabilmesi için ben o toplumun müzik kültürüne, müzik seviyesine bakarım. Örneğin ülkemizde arabesk müzik hakimdir ve diğer türler de onun etkisi altındadır. Operanın esamesi okunmaz, klasik, caz, rock da entel-dantel diye ötekileştirilenlerin batı özentiliği olarak küçümsenir, hatta devlet radyoları tarafından halk tarafından dinlenmiyor diye yayınları kesilir.
Ülkemizde çok iyi sesler, şarkıcılar vardır ama neye yarıyor ki bu yas kültürünün melankolisini azıttırmaktan başka. Melankolisi de asil bir melankoli olsa canım yanmayacak. Eskiden TRT müziğimizin seviyesinin düşmemesi için arabeske prim vermezken, şimdi arabeski beğenmemek kendi kültürünü inkar etmek anlamına geliyor ve bunları icra edenlere de diva deniyor. Bakmayın popçu tabir edilmelerine, söylediklerinin ruhuna bakarsanız, ne kadar arabesk olduğunu anlarsınız.
Müziğin zirvesi operadır ve opera dinlemekten keyif alma noktasına gelememişlere bunu anlatmaksa imkansızdır. Ülkemiz gibi operanın sevilmediği ülkelere bakınca en heteroseksist olduklarını görürüz ve o ülkelerde soprano, tiz seslerin ve opera tarzındaki şarkıların sevilmediğini görürüz. Buna paralel olarak caz, rock ve senfonik alt yapılarının da ilgi ve satma konusunda risk taşıdığı için denenmediğini, deneyenlerinde gerçekten müzik sevdalısı olduğu için piyasaya prim vermeyen gerçek sanatçılar olduğunu görürüz.
Bir şeyi sevmemek için o şeyin bize zarar vermesi gerekir. Zarar vermiyorsa ve "öyle" bir gerçek varsa kendimizden-sevgimizden şüphe etmemiz gerekmez mi? İnsan anlayamadığı şeylere karşı yabancı kalır ve sevmez. Sevmek için anlamak gerekir, çözmek gerekir. Bunun için de merak ve öğrenme kültürünün olması gerekir. Yoksa da öğrenmeye teşvik sınıfının olması gerekir eğitim ve kültür anlamında gelişmek için. Ama genel olarak bencilliğin uzun vadede kişinin kendine zarar vereceğini düşünebilecek bir noktaya gelinmemişse ne yapsak nafile. Böyle bir ortamda da anlaşılmayı ve insanlık adına faydalı olmayı beklemek çok yıpratıcı olabilir.
Nükhet Duru bu ülkede tek gerçek divadır. En başta gerçek müziğe yüz vermeyen bir kültürde anlaşılamayacak kadar üst perdeden bir müzik yaptığı için. Bunu diva diye adlandırılan diğer arabesk popçularla Nükhet Duru'nun yaptığı albüm ve söylediği şarkılarla karşılaştırdığınız zaman anlayabilirsiniz. Tabi buna inanmak için de dinlemek ve müzik kültürünü geliştirmek gerekiyor.
Bu sabah kalktığımda gene Nükhet Duru'nun '94 yılında yaptığı albümü dinledim. Satır-satırına şarkılara verdim kendimi ve başkalarının söylediklerini gözümün önüne getirdim. "Bu şarkıları Nükhet Duru'dan başka kim söyleyebilir?" diye düşündüm ama bir tanesinin bile söylemeyeceğinden adım kadar emindim. Çünkü görünen köy klavuz istemez. Diğerlerinin yaptıkları iş ortada. Hayır onların yaptıklarını küçümsemiyorum. Çünkü onlar içinde yaşadıkları ve güzelleştirmek için çaba sarf etmedikleri kendi dünyalarına uygun olarak pop yapıyorlar.
Onlarda haklı tabii. Çünkü Nükhet Duru tarzında şarkı söyleyebilmek yetenek ister, en önemlisi cesaret ister. Yaptıklarını kime satacaklar ki iyi söyleyemeyip deneseler bile. Klasik, caz, operanın müzikten sayılmadığı bir kültürde gerçekten Nükhet Duru dinlemek de, buna benzer işler yapmak da büyük maharet gerektiriyor.
En önemlisi zahmet gerektiriyor Nükhet Duru'yu anlamak. Ama zahmetsiz güzellikler anlaşılabilir mi, güzele ulaşılabilir mi, kavuşulabilir mi? Gerçek güzellik hak edilendir.
Senfonik ve klasik bir şekilde opera tınılarıyla büyük bir emek verilerek yapılmış "Adamların Adamı", "Geberiyorum", "Kırık Kalpler", "Sürgün", "Uslandım Artık", "Uyan Artık" ve diğerleri divalığa, divaya yakışır şarkılardır ve bunları keşfedememek gerçek müziğe sırtını dönenlerin kendi suçudur. Çünkü Nükhet Duru her şeye rağmen söylemiştir bu şarkıları. Onun yapabileceği başka bir şey yoktur.
20 Aralık 2011 Salı
19 Aralık 2011 Pazartesi
17 Aralık 2011 Cumartesi
Aman Tanrım!!!
Düzenlemeleri geri plana atıp rahatsız olmazsanız Nükhet Duru'nun sesi ve yorumu için dinleyebilirsiniz bu albümü. "Aynada Dün Gece", "Ben Aşkın Kitabını Yazarım", "Benimle Oynama", "Leyla" gibi ihmal edilmemesi gereken şarkılar da barındırmaktadır ayrıca. Alıcı kulağıyla dinlediğiniz zaman "Aldırma", "Tak Etti Canıma" ve "Rivayet" de güzel şarkılar.
Nükhet Duru'yu Anlamak ve Sevmek Müziği Anlamak ve Sevmektir
İlk bakışta Türk Pop'unun en iyi sanatçısı olmasına rağmen Nükhet Duru'nun anlaşılamaması insanda çelişki yaratabilir ama müziğimizin aranje olarak, beste ve yorumculuk olarak, dolayısıyla dinleyici olarak 60'lı, 70'li yıllardan hatta 80'lerden daha geriye gittiğini göz önünde bulundurursak "yetişkin" tarzdaki müziğe ilgisizliğe verebiliriz bu durumu. Bazı sanatçılarımız bu kötü gidişata rağmen çok satmasa da en çok satıyormuş. Peki yaptıkları müzikte kaliteden bir eser var mıdır acaba? Ben şahsen sanatçı olmamama rağmen bana ne kazandıracağını hiç düşünmeden reddederim öyle şarkıları. Ve ben bu star geçinenlerin canlı performanslarına şahit oldum. Şarkı söyleyemiyorlar ki. Adları var ama o adın içini dolduramıyorlar, playback yapıyorlar. Şarkı söylemek yürek ister, şarkı söylemek gerçek müziğe sevgi ve saygı ister. Show yapmak şarkı söylemek değildir. Çok para kazanmak iyi bir şarkıcı olduğunu hiç göstermez. Zaten amaç müzik yapmak olsa piyasaya hitap eden değil, kalıcı olabilecek, yıllar sonra bile dinlenebilecek şarkılar yapılır. Hani 90'lar, 2000'lerdeki şarkılar klasik olacaktı. Neden hala 60'ların, 70'lerin şarkılarını, 80'lerin şarkılarını dinliyoruz. Kimse kimseyi kandırmasın pop müzik adına iyi işler yapılıyor diye. Şu anda bu ülkede kaliteli pop müzik albümü yapılmamaktadır. Çok güzel işler var ama pop adına değil. Müzik anlayışının olması gerektiği gibi değişmesi sonucu Folk Caz, Folk Opera, Pop Alaturka, Pop Folk, Rock tarzında güzel örnekler çok tatmin edici ama olumlu değişmeler, gelişmler ne yazık ki Pop adına değil.
(Bu sene severek dinlediğim Türkçe albümler;Selva Erdener - Düşlerimin Toprağı, Şirin Soysal - Bir Şeyler Var, Yıldız İbrahimova - Annemden Rumeli Türküleri, Halil Sezai - Seni Beklerken, Dilek Türkan - Aşk Mevsimi, Zara - Hazine, Ezginin Günlüğü - Seni Düşünmek, Serap Tamay - Ben Sana Yarim Dedim, Yavuz Akyazıcı Project - Turkish Standards, Sevtap Ünal - İnsanlar, Arabalar ve Rüzgar Geçti Aramızdan, Ravi - Ravi, Süleyman Orhan - Kış Biter, Mehtap Meral - Aşk, Ayşegül Aldinç - Li Lal Lal La La, Nazan Öncel - Hayvan, Sezen Aksu - Öptüm, Mabel Matiz - Mabel Matiz, Sanem Aydın - Bitti Derken, Atiye - Budur, Gülden Özsoy - Bir Söz, Can Bonomo - Meczup, Zakkum - 13, Bertuğ Cemil - Gördüm Sevdim, Gülay - Aşkhane, Peyk - İçimdeki Ses, Nil Karaibrahimgil - Hakkında Her Şeyi Duymak İstiyorum, Umut Akyürek - Sinha, Ferhat Göçer - Seni Sevmeye Aşığım, Salim Dündar - Sihirli Değnek, Elif Çağlar - M-U-S-İ-C, Fatih Erkoç - Yanında Her Kimse, Kreş - Çıplak)
Nükhet Duru Diskografi
45'lik, Remix EP ve Single'ları
Aklımda Sen Fikrimde Sen - Karadır Kaşların (1974)
Beni Benimle Bırak - Gerisi Vız Gelir (1975)
Her Şey Yolunda Şimdi - İki Damla Gözyaşı (1976)
Canım Yandı - Haydi Uzatma Arkadaş (1977)
Cambaz - Haydi Hayat (1977)
Harp ve Sulh - Bir İnsan Doğdu (1977)
Anılar - Güneş (1978)
Dostluğa Davet - Takalar (1978) (Modern Folk Üçlüsü ile birlikte.)
Portofino - Yıldızlar (1979)
Ne Oldu Bize - Al Gönlümü Diyar Diyar Sürükle (1983)
Remix 1 (1998)
Remix 2 (1998)
Nükhet Duru 99 (1999)
Durup Dururken (2008)
İlk 2 (2010)
Stüdyo Albümleri (LP/MC/CD)
Bir Nefes Gibi (1977)
Melankoli (1978)
Sevgili Çocuklar (1979)
Nükhet Duru IV (1979)
Nükhet Duru 1981 (1981)
Aşiksam Ne Farkeder? (1982)
Her Şey Yeni (1984)
Sevda (1985)
Nadide (1986)
Çek Halatı Gönlüm (1987)
Benim Yolum (1989)
Aç Gözünü Adamım (1991)
Aman Tanrım! (1992)
Nükhet Duru (1994)
Gümüş (1996)
Mühür (1997)
Cahide - Bu Bir Efsane (1998)
Bana Rağmen (2001)
Muhteşem İkili (2004) (Cenk Eren ile birlikte.)
Gece Saat On İki ... (2006)
Derleme, Seçki ve Konser Albümleri (LP/MC/CD)
En Sevilen Şarkılarıyla Nükhet Duru (1979)
Benim Şarkılarım (1988)
Nükhet Duru Klasikleri (1993)
Nükhet Duru'dan Bir Nefes Gibi'ler (1998)
Sevgiyle Elele (2006) (Surp Vartanants Korosu ile birlikte, Cenk Taşkan adına.)
En İyileriyle Nükhet Duru 1981-1982 (2008)
16 Aralık 2011 Cuma
Nükhet Duru Şarkıları
Nükhet Duru'nun 1988 yılında çıkardığı "Ben Gene Sana Vurgunum", "Melankoli", "Beni Benimle Bırak", "Anılar" ve "Cambaz" hitlerinin yeni düzenlemelerinin de bulunduğu, yedi şarkıyla yenilerin daha ağırlıkta olduğu bir albüm. Yedi şarkı da bir albümün albüm sayılması için yeterli bir rakam sayıldığından, "Benim Şarkılarım" Nükhet Duru'nun başlı başına bir albümü sayılır ne kadar bazı diskografilerinde toplama sınıfında yer alsa da . Üstelik bu albüm "Tay" gibi süper bir şarkı barındırmaktadır. "Özledim" gibi es geçilemeyecek yeni bir Cenk Taşkan bestesi de vardır. Benim için Cenk Taşkan demek Türkiye'nin en iyi bestecisidir demektir. Neden mi? Çünkü bu ülkede evrensel manada bu kadar güzel işler çıkarabilmiş başka bir besteci yoktur da ondan. "Bodrum" da albümüm yaz ruhunu tamamlayan güzel şarkılardan biri. "Yaz Valsi"nde Nükhet Duru sözsüz bir şekilde yorumculuğunu konuşturuyor. Selmi Andak bestesi "Fısılda Kulağıma"yı dinlerken albüm sanki "Çek halatı Gönlüm" albümünün tamamlayıcısı gibi geldi. "Her Yerde Sen" ve "Azbuçuk Sevgi" adaptasyonları da dinlenebilir nitelikte. Eski hitlerin yeni düzenlemeleri de seksenlerin ruhu olarak nasıl düzenlenebileceğine dair bir hatıra. Üstelik çok da başarılı, ilk düzenlemelerin altında ezilmediği gibi, hatta daha iyi bile bence. Sanırım "Ben Gene Sana Vurgunum", "Melankoli", "Beni Benimle Bırak", "Anılar" ve "Cambaz" hitleri de Nükhet Duru'nun kendince en kayda değer bulduğu hitleri ki, bu albümde onları tekrar yorumaldığı gibi, bir çok yerde de bu şarkıları telaffuz etmiştir en büyük hitleri olarak. Bu albüm de ne yazık ki sadece kaset üzerinde kayıtlı kalanlardan.
Bir de Nükhet Duru'ya simsiyah saçlarıyla alışıp hep yadırgamışızdır ya başka saç renklerini. Albümün yaz ruhuna uygun olarak o dönem boyattığı sarı saçlarıyla bambaşka bir Nükhet Duru olmuş, çok güzel olmuş ve yakışmıştır da sarı saçlar.

Nükhet Duru'ya Yeni Türkü'den yeni kan
Yeşim Akdoğan, TV'de 7 Gong Dergisi
Konu: Selim Atakan & Derya Köroğlu / Röportaj
Basın Arşivi - 05.11.1989
Konu: Selim Atakan & Derya Köroğlu / Röportaj
Basın Arşivi - 05.11.1989
Gel de Yola Düşme!
Nükhet Duru'nun "Benim Yolum" albümü benim çıkar çıkmaz ilk aldığım albümü. Bildiğim kadarıyla yeni şarkıların da ilavesiyle eski şarkılarından bazılarını yeniden yorumladığı "Benim Şarkılarım" dışında sadece kaset üzerinde kaydı bulunan tek albümü. "Aman Tanrım"ın bile yurt dışı olsa da CD formatı var.
İnternette bu albümle ilgili veriler ararken sözlüklerden birinde "94" albümünden sonra en iyi albüm, Türk Pop'unun en iyi albümlerinden biri, döneminin çok ilerisinde bir albüm diye bahsedilmiş "Benim Yolum" albümünden. Doğru söze ne gerek.
Ama gerçekten de standardı çok yüksek bir albüm ve de çok yalın. İnsanı gene kendi yoluna sokup alıp götürüyor, bir yaşam macerasına sürüklüyor Nükhet Duru.
"Gel de Yola Düşme", "Dağınık Yatak", "Bir Yaşam" gibi çok üst düzeyde, "Ya Seni Ya Gençliğimi" ve "İstanbul Türküsü gibi kimsenin yorumlamaya sesaret edemeyeği eserler, "Seninle" ve "Aşık Oluyorum Eyvah" gibi sürpriz performanslar, "Destina", "Neydi Neydi", "Hançer" gibi farklı düzenlemelerle hiç eskimeyen şarkılar barındıran albüm Nükhet Duru'nun baş yapıtlarından biri.
Selim Atakan'ın ağırlığının olduğu bu albüm düzenlemeleriyle pop müziği klasik pop müzik seviyesine yükseltiyor.
Albümde söz, müzik ve düzenlemelerden vokallere, enstrümanlara kadar geniş bir kadroyla, gerçekten çok usta müzisyenlerle çalışılmış.
Bu albümün bir gün CD formatıyla buluşmak istiyoruz.
a1. neydi neydi (söz: mehmet teoman / beste: derya köroğlu)
a2. destina (şiir: lale müldür / beste: selim atakan)
a3. bir yaşam (söz: mehmet teoman / beste: akın ertübey)
a4. aşık oluyorum eyvah (söz - beste: ilhan şeşen)
a5. gel de yola düşme (söz: mehmet teoman / beste: akın ertübey)
b1. hançer (söz: murathan mungan / beste: selim atakan)
b2. dağınık yatak (söz: murathan mungan / beste: selim atakan)
b3. seninle (söz: meral özbek / beste: derya köroğlu)
b4. ya seni ya gençliğimi (söz: tuncer övünç / beste: akın ertübey)
b5. istanbul türküsü (şiir: orhan veli kanık / beste: selim atakan)
düzenlemeler: selim atakan (a2,a3,a4,b1,b2,b3,b4,b5), derya köroğlu (a1), buğra uğur (a5)
klavyelı çalgılar: selim atakan
vurmalı çalgılar: halis bütünley
bass gitar: ismail soyberk
gitar: berç yeremyan
buzuki-akustik gitar: derya köroğlu
saksafon: levent altındağ
yaylılar: senfoni orkestrası
kanun: halil karaduman
ud: ergin kızılay
ney: ercan ırmak
akordeon: edward aris
çello: tarık sezer
bongo: hasan şarlı
vokaller: emel-erdal, derya köroğlu, seden gürel, candan erçetin, sevingül bahadır, jeyan erpi, halis bütünley
tonmaister: halis bütünley
caset masster: lemi mazgalcı
fotoğraf: adil gültekin
İnternette bu albümle ilgili veriler ararken sözlüklerden birinde "94" albümünden sonra en iyi albüm, Türk Pop'unun en iyi albümlerinden biri, döneminin çok ilerisinde bir albüm diye bahsedilmiş "Benim Yolum" albümünden. Doğru söze ne gerek.
Ama gerçekten de standardı çok yüksek bir albüm ve de çok yalın. İnsanı gene kendi yoluna sokup alıp götürüyor, bir yaşam macerasına sürüklüyor Nükhet Duru.
"Gel de Yola Düşme", "Dağınık Yatak", "Bir Yaşam" gibi çok üst düzeyde, "Ya Seni Ya Gençliğimi" ve "İstanbul Türküsü gibi kimsenin yorumlamaya sesaret edemeyeği eserler, "Seninle" ve "Aşık Oluyorum Eyvah" gibi sürpriz performanslar, "Destina", "Neydi Neydi", "Hançer" gibi farklı düzenlemelerle hiç eskimeyen şarkılar barındıran albüm Nükhet Duru'nun baş yapıtlarından biri.
Selim Atakan'ın ağırlığının olduğu bu albüm düzenlemeleriyle pop müziği klasik pop müzik seviyesine yükseltiyor.
Albümde söz, müzik ve düzenlemelerden vokallere, enstrümanlara kadar geniş bir kadroyla, gerçekten çok usta müzisyenlerle çalışılmış.
Bu albümün bir gün CD formatıyla buluşmak istiyoruz.
a1. neydi neydi (söz: mehmet teoman / beste: derya köroğlu)
a2. destina (şiir: lale müldür / beste: selim atakan)
a3. bir yaşam (söz: mehmet teoman / beste: akın ertübey)
a4. aşık oluyorum eyvah (söz - beste: ilhan şeşen)
a5. gel de yola düşme (söz: mehmet teoman / beste: akın ertübey)
b1. hançer (söz: murathan mungan / beste: selim atakan)
b2. dağınık yatak (söz: murathan mungan / beste: selim atakan)
b3. seninle (söz: meral özbek / beste: derya köroğlu)
b4. ya seni ya gençliğimi (söz: tuncer övünç / beste: akın ertübey)
b5. istanbul türküsü (şiir: orhan veli kanık / beste: selim atakan)
düzenlemeler: selim atakan (a2,a3,a4,b1,b2,b3,b4,b5), derya köroğlu (a1), buğra uğur (a5)
klavyelı çalgılar: selim atakan
vurmalı çalgılar: halis bütünley
bass gitar: ismail soyberk
gitar: berç yeremyan
buzuki-akustik gitar: derya köroğlu
saksafon: levent altındağ
yaylılar: senfoni orkestrası
kanun: halil karaduman
ud: ergin kızılay
ney: ercan ırmak
akordeon: edward aris
çello: tarık sezer
bongo: hasan şarlı
vokaller: emel-erdal, derya köroğlu, seden gürel, candan erçetin, sevingül bahadır, jeyan erpi, halis bütünley
tonmaister: halis bütünley
caset masster: lemi mazgalcı
fotoğraf: adil gültekin
14 Aralık 2011 Çarşamba
Erkeklerin yüzde 60’ı eşcinsel
11 Nisan 2010
milliyet cadde
Nükhet Duru Çok Yönlü Bir Sanatçıdır
NÜKHET Duru, harika ses, altın yürek ötesinde, başarılı bir iş kadını... Yıllar önce tanıdığımda porselen heykeller yapıyordu.
Birebir boyda Dalmaçyalı köpekler, aslanlar, panterler, kediler...
Sonra sağlık merkezi açtı.
Hepsinde de hem keyifli, hem başarılı oldu.
Şimdi de “NEWCAT” markasıyla kadın giyim alanında tasarım ve ürün yelpazesi açıyor.
Onun porselen heykellerini boşuna yazmadım. Estetik kültürü ve çizim ustalığının bu girişimindeki özelliğini ve farkını ortaya koyuyor.
Yoksa...
“Ünlüyüm, marka yapıp giysi satayım” kafasıyla bu işlere kalkışanlar çok.
20 Haziran 2009
Birebir boyda Dalmaçyalı köpekler, aslanlar, panterler, kediler...
Sonra sağlık merkezi açtı.
Hepsinde de hem keyifli, hem başarılı oldu.
Şimdi de “NEWCAT” markasıyla kadın giyim alanında tasarım ve ürün yelpazesi açıyor.
Onun porselen heykellerini boşuna yazmadım. Estetik kültürü ve çizim ustalığının bu girişimindeki özelliğini ve farkını ortaya koyuyor.
Yoksa...
“Ünlüyüm, marka yapıp giysi satayım” kafasıyla bu işlere kalkışanlar çok.
20 Haziran 2009
40 yıl bir geceye sığdı
Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı, önceki akşam gerçekleştirdiği ‘40 Yıllık Bir Gece’ konseriyle Türk popunun yıldız isimlerini bir araya getirdi. Sunuculuğunu Ezgi Mola ile Selçuk Yöntem’in üstlendiği gecede birbirinden ünlü sanatçılar sahne alırken, organizasyondan elde edilen gelirle 20 bine yakın çocuğun eğitimine destek sağlanmış oldu. Yoğun katılımın gerçekleştiği konserde İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası ve Şef Hakan Şensoy eşliğinde Sezen Aksu, Alpay, Melike Demirağ, Nükhet Duru, Kenan Doğulu, Candan Erçetin, Sertab Erener, Şebnem Ferah, Fatih Erkoç, Zülfü Livaneli, MFÖ, Modern Folk Üçlüsü, Bülent Ortaçgil, Levent Yüksel ve Ali Rıza Binboğa çocuklar için şarkılar söyledi.
Radikal
Radikal
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)